Asya ve Arap ülkelerinin 'oyun sahası'
Eskiden sömürge güçlerinin gözdesi Afrika, bazı büyük Asya ve Arap ülkelerinin yeni ''oyun sahası'' haline geldi.
Büyük Asya ülkeleri 20 yıldır ekonomik olarak Afrika'da konuşlanırken, eski sömürge güçleri bu kıtadaki diplomatik ve stratejik ''kaldıraç ideolojisini'' koruyor.
Yeni Afrika haritası, Çin'in özellikle Sudan'daki büyük varlığını gözler önüne seriyor. Jeopolitika uzmanı ve Cenevre Uluslararası ve Kalkınma Araştırmaları Enstitüsü'nden Philippe Hugon'ın araştırmasına göre, son yıllarda Pekin, Sudan, Cezayir, Nijerya ve Zimbabve'ye doğrudan yabancı yatırımlarını artırdı.
Doğu Afrika'daki diasporası aracılığıyla Hindistan da Kenya, Uganda, Güney Afrika, Maurice adaları ve Madagaskar'da varlık gösteriyor. Uzmana göre, Hindistan aynı zamanda 2004'te başlattığı ''Team 9'' isimli girişimle Burkina Faso, Çad, Fildişi Kıyısı, Gana, Gine-Bissau, Ekvador Ginesi, Mali ve Senegal'de de konuşlandı.
Hindistan'ın petrol ithalatının yüzde 70'i, en önemli hidrokarbür üreticilerinin de aralarında bulunduğu bu ülkelerden sağlanıyor.
Paris'teki Jeopolitika Akademisi araştırmacılarından ve öğretim üyelerinden, ''Japonya ve Afrika'' kitabının yazarı Marc Acardi de Saint- Paul'e göre, Japonya da Güney Afrika, Mısır, Liberya, Nijerya, Zimbabve, Kenya, Moritanya, Gabon, Angola, Gana ve Tanzanya'da güçlü varlığa sahip.
Aktif diplomasi
Kıtadaki yeni aktörler, Afrika'ya adım adım stratejisini uygulamaya geçirirken İran, Sahel kuşağında aktif diplomasi yürütüyor.
Tunus Savunma Enstitüsünden jeopolitika uzmanı Mehdi Taje, Tahran'ın özellikle Moritanya, Senegal, Mali ve Sudan'ı değerlendirdiğini belirtti. Taje, bu ülkelerdeki Şii topluluklara dayanarak, İran'ın eğitim sistemini iyileştirmeye yönelik kaldıraç niteliği taşıyan bir ideoloji yürüttüğü değerlendirmesinde bulundu.
Taje, daha önce Doğu Afrika ve Kızıldeniz kıyısında var olan İran'ın ABD ile ''müzakere kaldıracı'' olarak artık Batı Afrika'yı ve kıtanın Atlantik tarafını da düşünmeyi istediğini vurguladı.
"Kara kıtada entegrasyon aracı olan aktif diplomasinin, İsrail'in de hedefi olduğunu" belirten Taje, İsrail'in özellikle silah satışına bel bağladığı Orta Afrika ve Nijerya'da konuşlandığını söyledi.
Taje, İsrail'in Burkina Faso'da tarım işbirliğini geliştirmek için modern teknolojilerden yararlandığını, Ekvador Ginesi'nde ise özel güvenlik şirketleriyle faaliyet yürüttüğünü vurgulayarak, bu ülkenin Batı Afrika ve Sahel bölgesine yönelidiğini söyledi.
Soğuk Savaş'ın aktörlerinin yeniden ortaya çıkması
Philippe Hugon'a göre, Amerikalılar Somali, Solaliland, Güney Sudan, Sahel ülkeleri ve Gine körfezinde varlık gösteriyor.
Taje'ye göre ise ABD'nin terör, uyuşturucu kaçakçılığı ve korsanlık eylemlerinin kökleşmesiyle mücadele için Sao Tome ve Principe Adası'nda düzenli olarak 6. filo bulunduruyor ve kalıcı bir deniz üssü inşa etme isteği söz konusu. Philippe Hugon, ABD'nin 2020'ye kadar Afrika petrolünün yüzde 25'ini ithal ederek (bugün bu oran yüzde 15) petrolü kontrol etmek ve Çin'in varlığıyla mücadele için Gine Körfezi'nde diplomatik ve askeri yöntemlerden yararlanıyor.
Farklı araştırma merkezleri tarafından yapılan uluslararası veriler, ABD'nin Mısır ve Zimbabve'ye silah satan ülkelerin başında geldiğini de gösteriyor.
Soğuk Savaş'ın ikinci büyük aktörü ise Rusya. Hugon'a göre, Rusya, son yıllarda Namibya uranyumu, Angola elması ve petrolü ve Nijerya gazından pay aldı.
Taje'ye göre de Nijerya'nın Nigaz şirketi ile temmuz 2009'da 2,5 milyar dolarlık ticari ortaklık anlaşması imzalayan Rus Gazprom şirketi dünyanın en büyük 7. gaz rezervine erişim sağladı ve AB ülkelerini bastırdı.
Eski güçlerin geri çekilmesi ve Arap ülkeleri
Hugon'a göre, iki büyük sömürge gücü Fransa ve İngiltere, yerlerini yeni aktörlere bıraktı. Fransa, yakın tarihteki sömürgeciliğe son verdiğinden daha etkin şekilde '' Afrika yarışına'' katılmaktan çekiniyor. Ancak bu ülke Gabon, Dakar (Senegal), Cibuti ve Reunion adasında önceden konuşlandırılmış 4 askeri üsse sahip. Fransa ayrıca Çad'daki Epervier ve Fildişi Kıyısı'ndaki Licorne gibi barış operasyonlarına katılıyor, Mali ve OrtaAfrika Cumhuriyeti'nde operasyon düzenliyor.
Afrika konusunda ciddi bir politikaya sahip olmayan İngiltere ise Tony Blair'in başbakan olduğu 1997'den itibaren açığını kapatmaya başladı. Hugon'a göre, Afrika'nın yeni politikası iki eksen çevresinde dönüyor. Biri, sivil toplum ve kiliseler, diğeri ekonomik yardımlar. Bunlardan en fazla yarar sağlayanlar, Nijerya ve Güney Afrika.
Sahel bölgesinde kısa süre önce yeniden varlığını gösteren büyük Arap ülkelerinden özellikle Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Katar ve Libya, Somali, Senegal, Nijer, Moritanya, Eritre ve Çad'da konuşlanıyor. Taje, bu ülkelerin ''ekonomik kaldıraç'', farklı eğilimdeki İslam kardeşleriyle daha fazla ilişki ve medreselere umut bağlıyor.
Türkiye
Uluslararası bazı gözlemcilere göre, Türkiye, kıtada insani yardım ve kalkınmayı seçiyor. Özellikle Gabon, Nijer, Senegal, Kamerun, Sudan ve Somali'de varlık gösteren Türkiye, sağlık, eğitim ve kırsal kalkınma projeleri başlattı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hükümetinin başlattığı bu politika, Türkiye'ye Afrika kıtasında yer edindirdi.
Birkaç yıl önce Türk analistler, diplomatlar ve gazeteciler tarafından eleştirilse de daha sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün de ifade ettiği gibi her uluslararası platformda Afrika'nın sesi olmaya gayret eden Türkiye'nin bu başarısı kabul gördü.