Ayasofya yeniden ibadete açıldı
Trabzon'da bulunan ve uzun yıllardır müze olarak kullanılan tarihi Ayasofya, 52 yıl aradan sonra cami olarak yeniden ibadete açıldı.
1245 yılında kilise olarak inşa edilen ve 1461'de Fatih Sultan Mehmet'in Trabzon'u fethi ile camiye dönüştürülen Ayasofya, Rus işgali dönemlerinde silah deposu ve hastane olarak da kullanıldı. Daha sonra yeniden cami olarak ibadete açılan tarihi mekan, 1960'lı yıllarda yapılan restorasyon çalışmasının ardından 'cami vasfını kaybettiği' iddiasıyla müzeye dönüştürülmüştü. Uzun yıllar Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından müze olarak işletilen tarihi mekan, hukuki sürecin tamamlanmasının ardından geçtiğimiz aylarda asil sahibi olan Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne devredildi.
Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yıl başından beri yapılan çalışmalar neticesinde Ayasofya'nın, ana kubbe altında kalan kısmı camiye dönüştürüldü. Halısı serilen, mihrap ve minberi yerleştirilen bölümdeki kilise dönemine ait freskler ise perde ile kapatıldı. Diğer kısımlarının müze haliyle korunduğu tarihi eserde, cami olarak ibadete açılan bölümdeki freskler namaz vakitleri dışında perdelerin açılmasıyla turistler tarafından görülebiliyor.
Tarihi mekanın hazır olduğunu duyan vatandaşların geçtiğimiz hafta cemaatle ilk vakit namazını kıldığı Ayasofya Camii, bugün cuma namazı ile 52 yıl aradan sonra resmen cami olarak yeniden ibadete açıldı. Tarihi caminin açılışına Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem, Trabzon Vakıflar Bölge Müdürü Mazhar Yıldırımhan ile Trabzon Müftüsü Veysel Çakı'nın da aralarında bulunduğu çok sayıda kişi katıldı.
Müftü Veysel Çakı'nın namaz öncesi Ramazan ile ilgili vaaz verdi, cami imamı da hutbede Ramazan ayı ve orucun öneminden bahsetti. Cuma namazını ise Müftü Veysel Çakı kıldırdı. Caminin iç mekanının küçük olmasından dolayı aralarında bayanların da bulunduğu çok sayıda vatandaş namazını dışarıda kıldı. Oldukça duygusal anlar yaşayan vatandaşlar, Ayasofya'da namaz kılmaktan çok memnun olduklarını ifade etti. Tarihi eseri ziyarete gelen yabancı turistler de cemaati meraklı gözlerle izledi.
"7 YAŞIMDA BURADA KUR'AN OKURDUM"
İhsan Doksarbir isimli bir vatandaş, Ayasofya'da daha önce camiyken 7 yaşında Kur'an okuduğunu, uzun bir aradan sonra tekrar burada namaz kıldığı için çok mutlu olduğunu söyledi. Bugünleri gösterdiği için Allah'a şükreden 75 yaşındaki Doksanbir, "Ben buranın cami olduğu dönemi biliyorum. Cenab-ı Allah bize bugünleri tekrar nasip etti, bundan büyük nimet yok. Sanki yeniden dünyaya gelmiş gibiyim. Çok şükür bugün tekrar burada namaz kılmak nasip oldu. Ne kadar şükretsek az." dedi.
Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem, ibadethane olarak inşa edilen Ertem, "Buralar ibadethane olarak inşa ediliyorlar, ama bir dönem geliyor ve tamamen fonksiyonlarının dışında müze olarak hizmet veriyorlar. Belki de bu yapılar için yapılacak en kötü uygulama bu. İbadethane olarak inşa ediyorsanız öyle hizmet vermeli." ifadesini kullandı.
"İBADETHANELER AMACINA UYGUN KULLANILMALI"
Tarihi mekanın cami olarak ibadete açılmasının turizmi etkileyeceği iddialarına da karşı çıkan Ertem, bu mekanların dünyevi ve ticari endişeler için değil, uhrevi amaçlar için yapıldığına dikkat çekti. Bu tür yapıları ticarileştirmekten ve dünyevi beklentileri mahkum eden anlayıştan kurtarmak gerektiğinin altını çizen Ertem, "Buralar ancak o zaman özgürleşir, başka türlü özgürleşmez." diye belirtti. Ertem, cami olarak kullanıldığında da daha fazla turist geleceğine inandığını dile getirdi.
Camiye ihtiyaç olup olmadığı eleştirilerine de cevap veren Ertem, şöyle devam etti: "Buranın nüfusu Müslüman. Eğer burada çoğunluk Müslüman ise buranın vasfının da cami olması gerekiyor. Varsayalım ki buranın çoğunluğu Hristiyan ya da Yahudi olsaydı, burayı müze olarak tutarlar mıydı? Eğer bu soruya o arkadaşlar 'evet' diyorsa, o zaman söyleyecek sözümüz olmaz." Ayasofya'nın tapu kayıtlarında Fatih Sultan Mehmet Vakfı'na ait olduğuna vurgu yapan Genel Müdür, şunları dile getirdi: "Hala kalkıp da vakfiyesinin olmadığını iddia ediyorlar. Biz bunun belgelerini ortaya koyduk. Vakıflar Genel Müdürlüğü olarak Osmanlı'dan 42 bin tane vakıf var. Biz bu araştırmaları tapulardaki mülkiyetlerden çıkartıyoruz.
Ama arşivlerimizde 26 bin tane vakıf senedi var. Yani 16 bin tane vakfın senedi yok elimizde. Ama bunların tapuya intikal etmiş kayıtları var. Bu da tapusunda Fatih Sultan Mehmet Vakfı. Bunu inkar edemezler. Çünkü buranın böyle olduğu mahkeme kararıyla tescil edildi. Böyle olmasıydı biz zaten burayı müze fonksiyonundan çıkartıp, Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne devri kararını alamazdık. Kaldı ki arşiv belgelerde buraya tayin edilmiş imamlar var. Yine buranın cami olarak kullanıldığına bizzat şahit olan yaşayan tanıklar var. Bunun dışındaki iddialar laf-ı güzaftan başka bir şey değil."
Hamasi bir yaklaşım içerisinde olmadıklarını dile getiren Ertem, her vakıf eserinin kendi amacına uygun kullanılmasını sağlamanın birinci vazifeleri olduğunun altını çizdi. Ertem, çalışmalar yapılarken yapıya zarar verildiği gerekçesiyle suç duyurusunda bulunanlara da sitem etti. Ertem, o dilekçeye imza atan 5 isimden daha fazla 2863 sayılı yasaya vakıf olduklarını söyledi. Ertem, hiçbir şekilde yapıya müdahale etmediklerini, kaldırılabilir tefrişat yaptıklarına dikkat çekti.
Tarihi mekanın yeni bir bakıma ihtiyacı olduğunu da kaydeden Ertem, temelinden çatısına kadar bütün ihtiyaçların giderilmesi için proje hazırlayıp, kurula sunacaklarını ve oradan çıkacak karara göre restorasyonunu yapacaklarını sözlerine ekledi.