Fırat'ın doğusuna olası operasyonun hedefleri

Türkiye'nin Fırat Nehri'nin doğusuna yapacağı muhtemel harekat, sınır illerine yönelen doğrudan ve potansiyel tehdidi ortadan kaldırırken, Suriyelilerin evlerine dönüşü için de imkan sağlayacak. Harekat, Suriye'nin toprak bütünlüğünün yeniden sağlanması için de fırsat oluşturacak.

Fırat'ın doğusuna olası operasyonun hedefleri
Fırat'ın doğusuna olası operasyonun hedefleri
GİRİŞ 07.10.2019 16:18 GÜNCELLEME 07.10.2019 16:18

Terör örgütü YPG/PKK, ABD'nin DEAŞ ile mücadele bahanesiyle verdiği destekle Ocak-Haziran 2015 döneminde Fırat Nehri'nin doğusunda yayıldı. 

Örgüt, ilk olarak DEAŞ'ı, Şanlıurfa'nın Suruç ilçesinin karşısındaki Suriye topraklarında yer alan Aynularab'dan (Kobani), kısa süre sonra da Akçakale ilçesinin karşısında düşen Tel Abyad'dan çıkardı.

Buraları işgal eden örgüt, böylece Fırat'ın doğusundaki iki önemli ilçeyi ele geçirmiş oldu. 

Türkiye sınırının 480 kilometresine tekabül eden işgal alanında Suluk, Ra'sülayn, Dırbasiye, Amude, Kamışlı ve Malikiyye gibi büyük yerleşimler de yer alıyor.

TÜRKİYE'NİN SINIR GÜVENLİĞİ

Yaklaşık 5 yıldır, Türkiye-Suriye sınır hattındaki yerleşimleri ara ara hedef alan örgüt, bu bölgede elinde bulundurduğu silahlarla da Türkiye'nin sınır güvenliği için potansiyel tehdit arz ediyor. 

ABD'nin Orta Doğu'daki en büyük silah depoları olarak bilinen Çelebi ve Harab Işk, Türkiye sınırına yaklaşık 40 kilometre mesafede bulunuyor. Onlar gibi 13 depoda, ABD'nin Nisan 2016'dan bu yana YPG/PKK'ya havadan ve karadan gönderdiği uzun menzilli silahlar depolanıyor.

Bunlar arasında Türkiye topraklarını hedef alabilecek nitelikte 57 ve 90 milimetrelik toplar, tanksavar füzeleri, 120 ve 82 milimetrelik NATO tipi ABD yapımı havanlar, modernize edilmiş kalaşnikof tüfekler, SP9 roketatarlar, tanksavar özellikleri olan ve menzili uzatılmış roketatarlar, Katyuşa bataryaları, 12 milimetrelik gradlar, kara mayınları, EYP yapımında kullanılacak patlayıcılar mevcut.

Bu nedenle Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) bölgeye yapacağı operasyon, Türkiye'nin sınır güvenliği için kilit önem taşıyor. 

YPG/PKK'nın ülke topraklarına erişmesi ve yanı başında silahlı faaliyetler yürütmesinin engellenmesi amaçlanıyor.

MÜLTECİLERİN GERİ DÖNÜŞÜ

Operasyonun bir diğer hedefi de yaklaşık 9 yıldır süren iç savaşta mülteci konumuna düşen ve ülke içinde yerinden edilen milyonlarca Suriyeli için güvenli bir bölge oluşturmak. 

Güvenli bölge ihtiyacı, ilk olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Mayıs 2013'teki ABD ziyaretinde dile getirmişti. Erdoğan, dönemin ABD Başkanı Barack Obama'ya; Suriye'de uçuşa yasak bölge ilan edilmesi, siviller için güvenli bölge oluşturulması ve koalisyon güçleriyle ortak kara operasyonu yapılmasından oluşan üç aşamalı plan sunmuştu. Türk yetkililer, daha sonra Suriye ile ilgili her aktörle görüşmesinde konuyu dile getirdi.

Türkiye'nin gündeme getirdiği güvenli bölge, Suriye'deki çatışmalardan kaçan sivil nüfusun can güvenliğinin sağlandığı barınma alanı oluşturulmasını öngörüyor. Türkiye bölgeyi, tüm Suriye'den göç eden sivillerin toplanabileceği ya da Türkiye'ye geçmiş Suriyelilerin arzu etmeleri halinde yerleşebileceği bir bölge olarak tasarlıyor.

Zira Suriye'de iç savaşın durması halinde dahi Suriye halkının, barınma, iş ve sosyal hizmetlerden mahrum kalmasından ötürü başta Avrupa ülkeleri olmak üzere dış göçe devam etmesine kesin gözüyle bakılıyor. Bu durum en fazla, Avrupa ülkelerini endişelendiriyor.

Erdoğan, 24 Eylül'de Birleşmiş Milletler Genel Kurulundaki sunumunda, güvenli bölgenin detaylarını paylaşmıştı. Buna göre, 480 kilometrelik hatta yayılan güvenli bölge, ilk etapta 1 ila 2 milyon Suriyelinin yerleşebileceği bir alana karşılık geliyor.

30 kilometre derinlikteki alanın sınırını, Suriye'nin doğusunu batısına bağlayan M4 kara yolu oluşturuyor. YPG/PKK, halihazırda söz konusu kara yolunu, lojistik ve ticari faaliyetleri için kullanıyor. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölgenin derinliğinin Rakka-Deyrizor hattına indirildiği takdirde ise Türkiye, Avrupa ve dünyanın diğer bölgelerinden dönecek Suriyeli sayısının 3 milyona kadar çıkabileceğini ifade ediyor.

SURİYE'NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ

 Halihazırda YPG/PKK, Suriye'nin kuzeydoğusunu tümüyle işgal ediyor. Örgütün elindeki alan, ülke topraklarının üçte birine karşılık geliyor. 

Örgüt, bu bölgede siyasi faaliyetlerini tekelinde tutuyor, etnik kökeni fark etmeksizin tüm muhalif sesleri bastırıyor. 

Suriye'nin en büyük tarım arazileri, enerji ve su kaynakları da YPG/PKK işgalindeki alanda yer alıyor. 

Terör örgütü, bu unsuları, bölgede yaşayan çoğu Arap yerel nüfusu kontrol edebilmek için zaman zaman silah olarak kullanıyor. 

TSK'nin bölgeye yapacağı operasyon, Suriye'nin birliği ve toprak bütünlüğü için de büyük anlam taşıyor. 

Türkiye yıllardır Astana süreci dahilindeki garantörler toplantıları ve Rusya-İran-Türkiye üçlü zirvelerinin sonuç bildirilerinde Suriye'nin toprak bütünlüğünün sağlamlaştırılmasına verdiği önemi vurguluyor.

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Kremlin Sözcüsü Esma Esed'in boşanma iddialarına açıklık getirdi
Türkiye'ye yardım çağrısı! Başkentleri için metrobüs istediler