AK Parti'den Şehir Üniversitesi açıklaması
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Şehir Üniversitesi'nin durumuyla ilgili açıklama yaptı. Üniversiteye tahsis edilen arazinin daha önce hiç olmadığı şekliyle "hibe" edildiğini kaydeden Çelik, "Mesele hocalara ya da öğrencilere yönelik bir uygulama değildir. Üniversitenin yanlış yönetilmesiyle ilgili bir meseledir" diye konuştu.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, MYK Toplantısının ardından açıklama yaptı. Çelik, Şehir Üniversitesi ile ilgili soruyu şöyle yanıtladı:
BİZİ SUÇLAYAN AÇIKLAMALAR YAPILDI
Arkadaşlar, tabi bu şehir üniversitesiyle ilgili tartışma uzun bir zaman boyunca bu işte sosyal medyada, başta yerlerde gündemde oldu. Burada Yönetim Kurulundan çok sık açıklama yapıldı, işte bazı hocalarımız açıklama yaptılar. Tabi biz meselenin dışında, yani meseleyi ilgili kurumlar açıklayarak zaten kendi süreçleri içerisinde götürüyorlar, dolayısıyla bu meseleye herhangi bir şekilde bugüne kadar girmedik. Fakat şimdi gelinen noktada şehir üniversitesine dönük aslında tamamen teknik olan bu sürecin çirkin bir şekilde bir siyasal öç olarak değerlendirilmesi ya da hocalarımızın ve öğrencilerin hayatlarının altüst olacağı gibisinden birtakım yaklaşımlar ortaya koyulması ve bunun aslında hem oranın Yönetim Kurulu tarafından yapılan açıklamalarla, hem de Cumhuriyet Halk Partisi heyetlerinin o üniversitenin Yönetimin yaptığı ziyaretlerde Hükümetimizi suçlayan, partimizi suçlayan, Cumhurbaşkanımızı suçlayan açıklamaları karşısında tabi bizim de bir şey söylememiz gerekiyor. Normalde siyasetin aslında girmeyeceği, mesafeli duracağı bir konuydu. Bunu ilgili kurumlar gerekli açıklamaları yaptılar, yani YÖK’ün açıklaması söz konusudur, işte Danıştay’ın verdiği karar söz konusudur, vakfın kurucusu olan ve finansmanını sağlayan iş adamı Sayın Ülker’in açıklaması kamuoyuna döndü.
BİZ ÜNİVERSİTE YOK ETMEZ, İHYA EDERİZ
Öncelikle şunu söylemek isterim: Üniversitedeki hocalarımızın ve üniversitenin ilmi birikimine hürmetimiz büyüktür ve hiçbir şekilde bu üniversitenin ilmi birikiminin heba edilmesi diye bir şey söz konusu değildir. Aynı şekilde burada okuyan çocukların, üniversitenin gerçek sahibi olduğunu düşündüğümüz çocukların hiçbir şekilde herhangi bir haktan mahrum edilmeleri, eğitim ve öğretim hayatlarının o üniversite çerçevesinde devam etmesinin engellenmesi diye bir şey söz konusu değildir.
Cumhuriyet tarihinde en çok üniversite açmış, hükümet uygulamalarına imza atmış kişi Cumhurbaşkanımızdır, hükümetlerimizdir, üniversite konusuna ne kadar önem verdiğimiz biliniyor. Bir üniversiteyi yok etmek değil, biz sadece ihya ederiz ve yaşatırız.
"KİMSE SÜRECİ GÖRMÜYOR"
Ama ortada bir durum var, Cumhurbaşkanımızın Başbakanlığı döneminde bu üniversiteye bir arsa tahsis edilmiş. Bakın, bununla ilgili klasörlerce dosya var, çeşitli açıklamalar da yapıldı, ama teknik tarafını bilenler biliyor. Tamamen olayın hiçbir siyasi tarafı olmamasına rağmen, bu bir şekilde üniversite yönetimi tarafından ve o üniversite yönetimden birilerinin yaptığı basın açıklamaları ve Cumhuriyet Halk Partisi heyetinin yaptığı basın açıklamalarıyla bir siyasal sürece dönüştürülmüştür, siyasal bir buna elbise giydirilmeye, siyasal bir renk verilmeye, siyasal bir kılıf uydurulmaya çalışılmıştır.
Ama hiç kimse bu şeyleri görmüyor, süreci görmüyor. Cumhurbaşkanımızın Başbakanlığı döneminde buraya tahsis edildi. Yani aslında bu üniversitenin, yani üniversitelere verdiği önemin gereği olarak bu tahsisi gerçekleştiren de Cumhurbaşkanımızdır. Biliyorsunuz burada sembolik bir şey ödeniyor ve üniversiteler bu araziyi kullanıyor.
CUMHURİYET TARİHİNDE HİÇ OLMAMIŞ BİR ŞEY...
Daha sonra problem şöyle geliyor: Bu üniversite Cumhurbaşkanımızın Cumhurbaşkanı olmasından sonra Başbakanlıkça bu tamamen bu üniversiteye hibe ediliyor. Bakın bu Cumhuriyet tarihinde hiç olmamış bir şey, yani tahsis başka bir şey, hibe edilmesi ve mülkiyetin devredilmesi bambaşka bir şey. Bu devredildikten sonra, hiçbir üniversiteye yapılmamış bu ve bu bilabedel yapılıyor. Bu, ilgili kanunlara da aykırı, ilgili uygulamalara da aykırı. Daha sonra üniversite bir bankadan kredi almak için kendisine hibe edilmiş, yani aslında sadece tahsis edilmesi gereken bir araziyi daha sonra kendisine hibe edildikten sonra Cumhurbaşkanımızın tavsiye ettiği bu durumu bir mülkiyet ve bilabedel bir devre dönüştürüyorlar ve bunu bankaya teminat olarak gösterip bankadan kredi alıyorlar. Yani olmayan bir uygulamadan, usule aykırı bir işlemden bankadan kredi almaya giden bir süreç söz konusu.
O dönemde biliyorsunuz Mimarlar Odası dava açıyor ve burada bu dava süreçleri işte ilgili mahkemelerden ve Danıştay’dan geçerekten yoluna devam ediyor. Ama mülkiyetin devredilmesi aykırı bir işlem, aynı şekilde devredilmiş bir mülkiyetin bankaya teminat olarak gösterilip burada bir kredi istenmesi aykırı bir işlem. Daha sonra bu borçlar ödenemeyince bunu öğrenci geliriyle öderiz deyip öğrenci sayısının arttırılmasıyla ilgili birtakım başvurular yapılıyor.
DANIŞTAY'IN 'HAKSIZ MÜLK EDİNME' KARARI
Neticede Danıştay burada bir haksız mülk edinme sonucuna varıyor, yani aslında buranın bu şekilde tahsisten sonra mülkiyetinin devri ve bu üniversiteye bilabedel verilmesinin haksız mülk edinme sonucu doğurduğu şeklinde bir karara imza atıyor. Bu kararın arkasından banka yeni fiili durama göre harekete geçiyor ve yeni fiili durama göre harekete geçerken de şunu söylüyor: Mevcut durumda sizin taahhütlerinizi yerine getirmeniz, bu finansmanı sağlamanız ne şekilde olacaktır diye. Dolayısıyla bankanın yaptığı standart bir uygulama olarak bir ihtiyati tedbir noktasına doğru gidiyor.
Şimdi burada siyasal öçten bahsediliyor; kulüplere yapıldı, buralara niye yapılmıyor deniyor, öğrenci ve hocalar mağdur olacak deniyor.
Bir kere arkadaşlar, herhangi bir şekilde öğrencilerin mağdur olması diye bir şey söz konusu değil. Herhangi bir şekilde hocaların mağdur olması diye bir şey söz konusu değil. Üniversitenin akademik ve entelektüel birikiminin ortadan kaldırılması diye bir şey söz konusu değil. Bu tamamen Yönetim Kurulunun ortaya koyduğu bir yönetim zaafının neticesi olarak ortaya gelmiş bir uygulamadır.
BANKALARIN UYGULAMASI BELLİDİR
Nihayetinde kulüpler dediğimiz mesele, şirketler dediğimiz mesele, onlara dönük olarak bankaların ortaya koyduğu uygulama bellidir, isterse bir şirketin bütün mal varlığına el koyar. Burada bunların teminat olarak gösterdiği mal varlığı bizatihi haksız mülk edinme sonucu olarak değerlendirilen bir mal varlığı. Şimdi burada dolayısıyla mesele herhangi bir şekilde üniversitedeki hocalarımıza dönük, üniversitenin akademik ve ilmi birikimine dönük ya da öğrencilerimize dönük bir mesele değildir. Üniversitenin yanlış yönetilmesinden, bunun yönetilememesinden kaynaklanan bir meseledir. Nitekim finansmanı konusunda destek veren, kurucusu olan vakfın, Murat Ülker’in yaptığı açıklamada da, kendisi de bu açıklamaları açık bir şekilde ortaya koyuyor.
Fakat öyle bir hava yaratıyorlar ki, sanki bir siyasal öç alma meselesi varmış ya da çeşitli kişiler basın toplantısı yapıldığında bütün bir üniversite imha ediliyormuş gibisinden bir tavır koyuyor. Tam tersine, üniversitenin akademik ve ilmi birikiminin korunması, bu yönetim zaafından kurtarılması çerçevesinde atılan adımlar var.
Tabi Danıştay’ın verdiği karar, bankanın daha sonra attığı adım, bundan sonrasında buna bir formül bulunması gerekiyor. Biliyorsunuz bu üniversitenin hami üniversitesi Marmara Üniversitesi’dir, dolayısıyla siyasal bir tavır yok. Kurucu ve finansman, yani kuruculuğunu yapan ve finansmanını gerçekleştirenlerin yaptığı açıklamalar ortada, onlar da üniversitenin yanlış yönetildiğini, ilanihaye bir destek noktasında olmadıklarını ifade ediyorlar.
YÖNETİMLE İLGİLİ BİR MESELE..B
Bir cezalandırmadan bahsediyorlar. Yani bütün bu yargı süreçleri ortaya çıkarken, işte o Mimarlar Odasının açtığı davanın neticesinde olarak ortaya çıkan süreçler, diğerleri ya da hiçbir şekilde yapılmamış bir şekilde Cumhuriyet döneminde hiçbir şekilde söz konusu olmayan bir uygulamayla arazinin bilabedel verilmesi, tahsisin bir mülkiyete dönüştürülmesi şeklindeki uygulamalar, bütün bunlar bu kadar usule aykırı bir işlem varken mesele sadece yönetimle ilgili bir meseledir. Dolasıyla burada hami üniversite bu üniversitenin yönetimini devralacaktır. Üniversitenin akademik birikimi ne olacak? Korunacak. Üniversitenin entelektüel birikimi korunacak, üniversite korunacak, üniversite öğrencilerinin eğitim-öğretim hayatında bir aksama olmayacak.
Şimdi biz tabi acaba yeterince bilgili değiller mi diye iyi niyetle düşünüyoruz. Üniversitede ders veren bazı hocalarımızın yaptığı öyle açıklamalar var, sanki bu üniversite ortadan kaldırılıyor, sanki bu üniversite imha ediliyormuş gibisinden. Şimdi burada Yükseköğretim Kurumu düzenleyen ve denetleyen bir kurul olarak bu işin sahibidir, hami üniversite tabi ki Marmara Üniversitesi’dir.
Esasında şunu söylüyorlar: Bazıları çıkıyor, siyasete, bunu bir siyasallaşmaya dönüştürmek için, maalesef bir üniversite meselesinin bu şekilde siyasallaşmasından da fevkalade mustaribiz. Bu kadar üniversite açmış, bu kadar üniversite meydana getirmiş Cumhurbaşkanımıza dönük olarak ve hükümetlerimize, partimize dönük olarak kullanılan bu ifadeler tamamen yanlıştır, tamamen kınanması gereken ifadelerdir.
Esasında burada kamu bir yük almaktadır, yani üniversitenin yanlış yönetilmesinden doğan zaafı gidermek için, borçları kapatmak için bu borçları devralarak bir yük almaktadır.
BU BİR KURTARMA FORMÜLÜ
Şimdi diyorlar ki, peki bu borcu işte bir şekilde kamu bankası yok saysın gibisinden yaklaşımlar var. Arkadaşlar, dünyanın herhangi yerinde ve Türkiye’de hangi siyasetçi ben bir kamu bankasını zarara sokması için böyle bir şeyi talep edebilirim diyebilir? Bu konuda konuşan siyasetçiler bir kamu bankasını zarara sokacak, kendilerinin bahsettiği böyle bir kurtarma formülüne imza atabilirler mi; bunun sorulması lazım. Sizin önünüze böyle bir şey gelse, bu kamu bankasını zarara sokacak bir talimatı bu şekilde verir misiniz diye. Hiçbiri buna evet diyemez. Dolayısıyla bu bir kurtarma bir formülüdür.
Burada muhatap herhangi bir şekilde siyaset değil, burada muhatap Danıştay var bir tarafında, Danıştay’ın kararı sonrasında doğal olarak Halkbank devreye giriyor, Halkbank’la birlikte de üniversite yönetimi muhatap oluyor. Bu sorun alanının yönetilmesiyle ilgili ortaya çıkan bir şey. Haksız mülk edinme kararı Danıştay’ın bu bilabedel tahsil edilmesiyle ilgili bir şey. Halkbank o zaman soruyor bir kamu bankası olarak, peki diyor teminat olarak gösterdiğin şeyin hukuki temeli ortadan kalktığına göre bundan sonra nasıl ilerleyeceksin? Bununla ilgili cevap yok, bununla ilgili bir cevap söz konusu değil. İşte o zaman üniversite yönetiminin sorumlu olduğu bir mesele ortaya çıkıyor. Tabi çözüm tarafında YÖK’ün düzenleme ve denetleme yetkisi oluyor.
Şimdi bazen şunu söylüyorlar: Başka vakıf üniversitelerine işte niye yapılmıyor? Onların da borcu var diye. Arkadaşlar, teminatsız vakıf üniversitesi yok, her şey herkes bir şeyi teminat göstermiş. Buradaki problem, teminatın bu üniversiteye ait olmaması. Teminat olarak gösterilen arsanın bu üniversiteye Cumhuriyet tarihinde bir ilk olarak usulsüz bir şekilde tahsis edilmiş olmasından ibaret bir mesele. Dolayısıyla bundan sonrasında bu düzenleme mekanizması YÖK’tür, hami üniversite Marmara Üniversitesidir.
BİR PROPAGANDA FAALİYETİ...
Burada siyasallaştıran taraf üniversite yönetiminin siyaseti suçlayan açıklamaları, CHP yönetiminin bu ziyaretten sonra yaptığı açıklamalardır. Üniversitenin birikimi korunacaktır, hocalarımızın akademik entelektüel birikimi korunacaktır, öğrencilerimizin kazanımları, eğitim-öğretim hayatlarını kusursuz bir biçimde sürdürmeleri o üniversite içerisinde söz konusu olacaktır. Mesele yönetimle ilgili bir meseleyken, yönetimin zaafıyla ilgili bir meseleyken yönetim bunu tartışmaktan kaçıyor, karşısına sürekli olarak siyaset kurumunu ya da işte sanki bütün mesele üniversitenin yok edilmek istenmesi, üniversitedeki hocaların ilmi birikiminin ortadan kaldırılması, üniversitenin kazanımlarının heba edilmesi ya da öğrencilerin eğitim-öğretim hayatına dönük bir sabotaj düzenlenmesi gibi sunuyorlar; bunların hiçbiriyle ilgisi yok. Baştan aşağıya usul sorunları var, gerekirse arkadaşlarımız bu belgeleri de sizinle paylaşırlar daha sonra, yani bu süreç nasıl işlemiş, bu kararlar nasıl verilmiş, bütün bunların değerlendirilmesi lazım. Bir üniversiteye bu şekilde usule aykırı işlemlerle mülk edindirmek ve ondan sonraki bu mülk edindirmenin teminat olarak gösterilmesi, borcu ödeyemeyince biz öğrenci sayısını artırarak bunu yaparız gibisinden yaklaşımların ortaya koyulması, ki daha önceki borçlar ödenememiş aynı yöntemle, bütün bunların tartışılması gerekir. Hami üniversite hem bunun borçlarını devralacak, bu yönetimi devralacak ve böylece hem üniversitenin akademik ve ilmi birikimi korunacak, hem öğrencilerin oradaki kazanımları, eğitim-öğretim hayatlarını huzurlu bir şekilde sürdürmeleri korunmuş oluyor.
Mesele üniversiteyse korunuyor, mesele akademik ve ilmi birikimse korunuyor, mesele öğrencilerin eğitim-öğretim hayatını devam ettirmesiyse korunuyor. Ama bütün bunları görmezden gelerek, yönetimin ortaya koyduğu zaafı bir üniversite meselesine çevirme şeklinde bir propaganda faaliyetiyle karşı karşıyayız. Biz şimdiye kadar kendi tabi mecrası içerisinde gitsin diye bu mesele çok girmek istemedik, ama mecrasından saptıran taraf suçladıkları taraf olarak biz değil, maalesef bu açıklamaları yapanlar oldular.
-
bilim 4 yıl önce Şikayet EtSiyasi oc almak degil diyorsunuz ama universite ilgili aciklamayi YOK yerine, AKP sozcusu yapiyor. Sizler icin 6 saatlik yol kat ettim secimlerde sirf 1 oy fazlaniz olsun diye, yaziklar olsun ulkemizin beyin takimini bu hale dusurdugunuz icin!! Bizler yurt disinda yasayan bilim adamlari, olanlari hayretle izliyor ve bu duzen degisene kadar asla Turkiye'ye donmeyecegiz!!Beğen
-
Eren 4 yıl önce Şikayet EtBenim Anlamadığım , Cumhuriyet Tarihinde Böyle bir Hibe Yöntemi yoksa , Danıştay bunu Yasa dışı bulduysa ve Burada Dönemin Başbakanı Haksız Uygulama ve Suç işlemiş olmazmı ??Beğen