Tuğçe Baran'ın köşesini kim yazıyor?

Tuğçe Baran'ın köşe yazısı

tugce.baranotti@gmail.com

Kim yazıyor burayı?

Bu köşeyi Selahattin Duman’ın yazdığına dair mektuplar gene artmaya başladı. Bir ara kesilmişti, şimdi gene günde en az on tane bu sevimsiz soruyu soran mektup geliyor.. Bazıları hatta sormuyor bile.. O kadar emin yani!

Bunu daha önceden de yazdım ama yine yazacağım.

Bakın.. Bu Hıncal Uluç’un zamanında yaptığı “kötü” bir espriydi. Bundan dört yıl önce, gazetemiz ilk çıktığında, herkes Tuğçe Baran kimdir diye merak ettiği günlerde, güya komiklik olsun diye köşesinde “herkesin çok merak ettiği kişiyi açıklıyorum: Tuğçe Baran Selahattin Duman’dır” diye bir laf etti.

Sandı ki millet onun “ince” dokundurmasını anlayacak. Sandı ki milletimiz “double check” yapıp gerçeği araştıracak, sandı ki Türk milleti gazetecilerden mürekkep, sandı ki herkesin her şeyden haberi var, sandı ki buna sadece gülünüp geçilecek.

Hayır. Öyle olmadı. Anlayan azınlık anladı ama çoğunluk GERÇEK sandı. Öyle ya! Hıncal Uluç diyor! Koskoca adam niye durduk yerde yalan laf etsin.

Bu kötü espri o gündür bugündür gerçekmiş gibi tedavülde. Eskiden olsa ertesi gün unutulmuştu ama artık internet var. Beş yıldır gerçek sanılan bu kötü espri dolanıp duruyor. Bunu Hıncal Uluç’un dediği de unutuldu, sanki MİT veya CIA bulmuş da halka açıklamış gibi, büyük bir istihbarat şeysiymiş gibi “uyanıklık belirtisi olarak” yazılıp duruluyor.. Magazin sitelerinde, bilmem ne forumlarında, ekşi sözlükte..

Kalış o kalış!.

Aman bir kere daha kontrol edelim, yanlışmış, o lafı kaldıralım oradan... Yok!

Şimdi ne oluyor? Her google’da Tuğçe Baran yazan o satırları görüyor ve “Aaaaa bizim Tuuuçe Selo’ymuş meğer!” diye şok geçiriyor..

Ha bire şöyle mektuplar alıyorum. “Yani şimdi biz yazışıyoruz ama siz gerçek misiniz gerçekten? Yani S.D. yazıyor sanıyorduk da biz. Heh hüh. Tabi onu da seviyoruz ama..”

Sevin, hiç itirazım yok.. Ama Allah aşkına bir bakın! Aramızdaki farkı hiç mi görmüyorsunuz? Hiç mi akıl yok sizde de arkadaki DEV üslup farkını, ilgi alanları farkını, mizah farkını, psikoloji farkını, kuşak farkını, jargon farkını görmüyorsunuz? Hiç mi aklınıza gelmiyor bir insan günde bambaşka üsluplarda İKİ yazıyı nasıl yazabilir diye? Bu adam bir makine mi? Bu adam bir robot mu? Bu adam uzaylı mı? Sabah Tuğçe’yi öğlen kendini mi yazıyor diye düşünüyorsunuz? Mümkün mü böyle bir şey? Hayatınızda hiç mi yazı yazmadınız? Hiç mi kalem tutmadı eliniz? Lisede kompozisyon yazdığınız günleri de mi unuttunuz? İnsan beş yıl boyunca HERGÜN bir kadının ağzından yazabilir mi? Bir insan aynı zamanda hem Bodrum’da hem Macaristan’da olabilir mi? Bir insan bir tarafta okurla hiçbir şekilde ilişkiye girmezken öteki tarafta sapıkça bir içlilik dışlılık halinde olabilir mi? Bu adam şizofren mi? Hiç mi gelmiyor aklınıza bunlar da okuduğunuz iki satıra hemen inanıyorsunuz?

Motorla seyahatten, paraşütle atlamaya, duvar sıvası yapmaktan kedi bokuna kadar bu kadar malzeme nasıl uydurulabilir HİÇ mi düşünmüyorsunuz? Bu adam sabah Arnavutköy’de akşam Levent’e mi oturuyor? Sabah fakir akşam zengin mi? Sabah “hafif abla”, akşam “ağır ağbi” mi?

Bu kadar mı kendi aklınıza itimadınız yok? Bu kadar mı kendi görüşünüze güvenmiyorsunuz? Bu kadar mı internetçi zibidilerin akıl esiri olduk yahu!

Madem o kadar “uyanıksınız”, o kadar “cingözsünüz” hiç mi aklınızsa gelmiyor bu adam bir yerden aynı kişi olduğunu belli eder, bir yerden açık verir diye? Beş yıldır böyle bir şeyin olmaması mümkün mü? Bulun açığı da büyük ikramiyeyi kazanın anasını satayım..

***

Artık sinirleniyorum. Hakikaten sinirleniyorum.. Bu kadar emek veriyorum, bu kadar mesai harcıyorum, enteresan şeyler yazmak için girip çıkmadığım yer kalmıyor.. Sonuç bu.. “Siz Selahattin Dumanınız değil mi?”

Hayır değilim.. Ben aslında Hıncal Uluç’um. Yarın Tuna Kiremitçi olacağın. Ertesi gün de Ahmet Hakan. Bir ara Fatih Altaylı olmayı da düşünüyorum. Ertuğrul Özkök de listede.. Bakalım kısmet..

(Vatan)