Doğarsa Türkiye'de bir ilk olacak

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi doktorları, beyin ölümü gerçekleşen annesinin karnında dünyaya gelmeyi bekleyen 26 haftalık bebek için seferber oldu. Bebek dünyaya gelirse, bunun Türkiye'de bir ilk olacağı ifade edilirken, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Halil Yanardağ, kanunların her açıdan bebeğin yaşatılmasını ön gördüğünü, bebeğin babası dahil kişilerin bu konuda bir insiyatifi bulunmadığını belirterek, 'Bütün işlemler ücretsiz olarak kurumumuz tarafından üstlenilmiştir. Bebeğin doğumu ve sonrasındaki bakımı da biz üstleniyoruz' dedi.

Yıldız Alçı'nın makinaya bağlı yaşam ve çocuğunu yaşatma savaşını yakından takip eden İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Halil Yanardağ, Sadi Sun Yoğun Bakım Ünitesi Sorumlusu Prof. Dr. Yalım Dikmen ve Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim üyesi Doç. Dr. Altay Gezer ortak basın toplantısı düzenledi.

Öncelikle söz alan İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Halil Yanardağ, Yıldız Alçı'nın 4 Ocak'ta menenjitten dolayı acil servise geldiğini belirterek, 'Burada yapılan tedaviye yanıt vermemiştir. Yoğun bakıma kaldırılmıştır. İki gün sonra beyin ölümünün gerçekleştiği saptanmıştır. Bebek 26 haftalıktır. Yaşayabilmesi için 30 haftayı doldurması bekleniyor. Hastanın 3-4 hafta daha yaşatılması söz konusu' dedi.

Beyin ölümü gerçekleşen Yıldız Alçı'ya tıbbi olarak her türlü desteğin sağlandığını ifade eden Prof. Dr. Yanardağ, 'Bütün işlemler, ücretsiz olarak kurumumuz tarafından üstlenilmiştir. Bebeğin de doğumu ve sonrasındaki bakımını biz üstleniyoruz. Hasta yakınlarının 'bunu sonlandırın, bu çocuğa bakamayız, doğumu istemiyoruz' şeklinde talepleri olmuştur. Bu hem bilimsel açıdan, hem de etik ve yasal açıdan doğru değildir. Şu anda hasta bize emanet. Tıbbi olarak son dakikaya kadar ne gerekiyorsa yapılacaktır. Bütün amacımız bebeği sağlıklı şekilde dünyaya getirmesini sağlamak. Bebeğin gelişimi yakın takipte. Bebek risk altında. Beyin ölümünün sebebi, menenjite bağlı enfeksiyon. Bunun bebeğe de yansıma ihtimali var. Hastaya yoğun antibiyotik tedavisi uygulanıyor. Anneye verilen antibiyotikler, enfeksiyon riskine karşı bebeği de koruyor. Eğer 3 hafta daha tamamlanırsa, bebeğin yaşama şansı yüzde 90' diye konuştu.

Prof. Dr. Yanardağ, bebeğin cinsiyetini etik olarak açıklayamayacaklarını söyleyerek, 'Kanunlar, her açıdan bebeğin yaşatılmasını ön görüyor, burada kişilerin insiyatifi yok. En büyük risk, hastanın enfeksiyonunun çocuğa yansıması ve annenin ölümü olur' ifadelerini kullandı.

Sadi Sun Yoğun Bakım Ünitesi Sorumlusu Prof. Dr. Yalım Dikmen, gerekli sürenin dolmasının ardından bebeğin doğumunun gerçekleşmesi durumunda, bunun Türkiye'de bir ilk, dünyada ise 13. vaka olacağını söyledi.

Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim üyesi Doç.Dr. Altay Gezer ise, 'Anne ölürse bebeğin durumu ne olur?' sorusu üzerine, 'Şu an için bebeğin durumu normal gözüküyor. İlk değerlendirmemizde kilosu 790 gramdı. Dünkü değerlendirmemizde yaklaşık olarak 870 grama ulaşmış. Suyunda azalma var bunun sebebi de yoğun bakım koşullarında olması. Şu an acil müdahale gerektiren herhangi bir durum yok. Gerekli önlemlerimizi aldık. Annede, döndürülemeyecek şekilde bir enfeksiyon oluştuğu takdirde bebeği hemen alacağız. Çünkü bebeğin tüm dünyada da kabul edildiği gibi 26. haftadan itiberin yoğun bakım hakkı var. Fakat ani bir bebek ölümü de her an olabilir. Doğduğu zaman da bebeğin tamamiyle sağlıklı olacağı garantisini veremiyoruz. Doğduktan sonra bebek, yoğun bakım koşullarında takip edilecek' dedi.

Sürecin çok uzun olabileceğinin altını çizen Prof. Dr. Dikmen, 'Bu süreçte de bebek kaybedilebilir. Biz bunu yapmak zorundayız çünkü bebek, dünya standartları ve etik kurallara göre bunu hak ediyor. Annenin ölümü ani olmayacak, ölüm riski görüldüğü takdirde biz bebek için gerekli müdahaleyi yapacağız. Doğumdan sonra bebeğin menenjik riski var. Tüm vücudunu kaplayan bir enfeksiyon durumu söz konusu olabilir' diye konuştu.