Her ilaca bir kimlik numarası
Toplum sağlığını ciddi şekilde tehdit eden sahte ilaca karşı önlem olarak Sağlık Bakanlığı'nca geliştirilen ilaç takip sistemi ile her ilaca bir kimlik numarası verilecek. Uygulama dünyada bir ilk...
Proje, dünyada uygulanacak ilk geniş kapsamlı proje olma özelliğini taşıyor.
Projeyi destekleyen ilaç sektörü, sistemin pilot uygulamadan sonra hayata geçirilmesini önerirken, Sağlık Bakanlığı pilot uygulama yerine geçiş süresi verilmesini planlıyor.
Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Orhan Gümrükçüoğlu, ilaç takip sisteminin hem Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) hem de vatandaşların bedelini ödeyecekleri ilaçlar için uygulanacağını söyledi.
Yeni sistemde her ürünün bir kimlik numarası olacağını, ilaç firmasının bu numarayı depolara ürün göndereceği zaman SGK'nın provizyon sistemine aktaracağını anlatan Gümrükçüoğlu, depoların da eczanelere çıkış yaptığı zaman, hangi ürünleri hangi eczaneye göndereceğini bildireceğini söyledi.
Eczanenin de bir ürünün satışını yaparken sistemden provizyon alacağını ifade eden Gümrükçüoğlu, 'Önceden bildirilen bir numara söz konusu değilse sistem uyarı verecek ve o satış noktası hakkında işlem yapılacak. Bir şekilde kopyalanma söz konusuysa ve ürün daha önce o seri numarasıyla provizyon almışsa bu durumda sistemin ikinci giriş yeri ve ilk satış noktası hakkında uyarı verecek, her iki satış noktasıyla ilgili de işlem yapılacak' diye konuştu.
2008 yılı içinde İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü bünyesinde oluşturulan bir ekip tarafından altyapı çalışmalarının tamamlanacağını belirten Gümrükçüoğlu, 2009 yılı başından itibaren hiçbir ilacın 'ikincil tanımlayıcı' (barkod) olmaksızın basılmayacağını bildirdi.
'Geçiş süreci tanınsın'
Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği (AİFD) Genel Sekreter Yardımcısı Nurgün Örgen de, sahte ilaç konusunun tüm dünyada toplum sağlığını tehdit eden ciddi bir sorun haline geldiğini belirtti.
Örgen, 'Dünyada dolaşan ilaçların yüzde 6'sının sahte ilaç olduğu düşünülüyor. Bu oran ülkelerin gelişmişlik düzeyine göre değişiyor. Özellikle Afrika'da çok yüksek. Türkiye'de piyasadaki sahte ilaç oranı ise bilinmiyor' dedi.
Dünyada yaygın olarak 'sahte ilaç' denilince etken maddesi olmayan ürünlerin akla geldiğini, Türkiye'de ise bundan farklı olarak son kullanma tarihi geçip tekrar ambalajlanmış ilaçlardan söz edildiğini anlatan Örgen, kısa bir süre önce yakalanan sahte ilaçların da bu türden olduğuna dikkat çekti.
Örgen, AB'de 2011 yılında uygulamaya sokulması planlanan ve 4 yıllık geçiş süreci öngörülen bir proje hazırlandığını bildirdi.
İlacın üretiminden dağıtımına kadar tüm aşamaların globalize bir sistem içinde yürüdüğünü, bu nedenle her aşamanın koordineli olmasının gerekli olduğunun altını çizen Örgen, 'Önerimiz, kurallar netleştikten sonra, pilot uygulamayla birlikte en az 24 aylık bir geçiş süresi tanınmalıdır. Pilot uygulamada, her firmadan uygulanabilir 1-2 ürün seçilip takip sistemi bunlarla başlatılabilir' dedi.
Dünyada böyle bir altyapıyı tedarik edecek sistem bulunmadığını savunan Örgen, takip sistemine geçildikten sonra piyasadaki mevcut ürünlerle ilgili düzenlemenin önemli olduğunu belirtti.
Sahte ilacın önlenmesindeki bir diğer önemli unsurun gerekli yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesi olduğunu belirten Örgen, ilaç sahteciliğinin tanımlanıp ağırlaştırılmış cezaların yürürlüğe konulması gerektiğini söyledi.
'Sistemi destekliyoruz'
Merck Sharp & Dohme Dış İlişkiler Direktörü Jeffrey Kemprecos da, firma ve endüstri olarak uygulamaya konulması planlanan ilaç takip sistemini desteklediklerini bildirdi.
Bu tür projelerin firmalara yüz binlerce dolara mal olacağını, ancak, sahtekarlıkların önüne geçilerek vatandaşların sağlığının korunması için bunu yapmaya hazır olduklarını kaydeden Kemprecos, 'En büyük endişemiz yeni yatırım masrafları değil, iyi ve doğru bir uygulamanın elde edilmesi. Bu nedenle pilot uygulamadan yanayız. Hem bizim için faydalı bir deneme olur hem de daha önemlisi, sistem tam uygulandıktan sonra hastalar için bir kaos ortamı meydana gelmez' şeklinde konuştu.