Ergenekoncuların cezai ehliyeti yok
Psikiyatri profesörü Bekaroğlu: "operasyonu çok önemsiyorum ama bir ruh hekimi olarak sanıkları 'Cezai ehliyeti var mı' diye bana gönderseler düşünürüm" diyor.
GİRİŞ 04.08.2008 08:32
GÜNCELLEME 04.08.2008 08:32
Ecevit Kılıç'ın röportajı
Anayasa Mahkemesi'nin AKP'yi kapatmama kararı bir anda tüm Türkiye'yi rahatlattı. Ama karar ve Mahkeme Başkanı Haşim Kılıç'ın uyarı niteliğindeki konuşması hâlâ tartışılıyor. Karar Türk siyasetini nasıl etkileyecek? AKP bundan sonra nasıl bir siyaset izleyecek? AB reformlarını sürdürecek mi? Kapatmama kararı Ergenekon davasını nasıl etkiler? Tüm bunları daha önce milletvekilliği yaptığı iki parti; Refah Partisi ve Fazilet Partisi kapatılan Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu ile konuştuk. Bir dönem de Saadet Partisi'nde genel başkan yardımcısı olarak görev yapan Bekaroğlu, daha sonra Ertuğrul Günay'la birlikte Müslüman Sol diye bir girişim oluşturdu. Psikiyatri profesörü olan Bekaroğlu, insan haklarına yönelik çalışmalarıyla biliniyor. Bekaroğlu, özellikle cezaevlerindeki tecridin bitirilmesi için çok çaba sarf etti.
* Anayasa Mahkemesi'nin AKP'yi kapatmama kararı neleri değiştirdi? Hiçbir şeyi değiştirmedi. Ama kapatılsaydı Türkiye yeni sorunlarla karşı karşıya kalacaktı. Ekonomik sorunlar çıkabilirdi, siyasette kaos yaşanabilirdi, yeni parti kurulma süreci, milletvekili tırtıklamaları yaşanacaktı. Kapatılsaydı mağduriyetin oylanmasına devam edilecekti. 60 yıldır her seçimde Adnan Menderes'in idamı oylanır, bu sandığa bir şekilde yansıyor.
* Karar bir rahatlama yaratmadı mı? Yakın dönem için bir rahatlama söz konusu. Bu rahatlamanın ne anlama geldiğini de zaman geçince göreceğiz. Cumhurbaşkanı seçimiyle birlikte başlayan bir müdahale var. Askerin muhtırasıyla başladı, sonra yargı müdahalesine döndü. Anayasa Mahkemesi'nin kapatmama kararıyla bu müdahale tescillendi. AKP'ye, daha doğrusu Türk siyasetine yeni sınırlar çizildi. 82 Anayasası, seçimle iktidara gelen siyasi partilerin nasıl hareket edeceğinin sınırlarını çizmiştir. 27 Nisan muhtırasıyla başlayan süreçte, 367 kararı, türbanla ilgili değişikliğin iptali ve kapatılmama kararıyla kırmızı çizgiler iyice kalınlaştırıldı. Siyasete giydirilen gömlek yıkandı, kurutuldu ve şimdi de iyice daraltıldı. Böylece Türk siyaseti daha dar kalıpların içine hapsedildi. Bir de bunun perde arkası var.
* Nedir o? Kararın 6'ya 5 alınması, dört üyenin Hazine yardımının kesilmesini istemesi, bunlar retorik ve laf. "6 kişi böyle oy verdi, bir kişi daha olsaydı şöyle olurdu" gibi cümlelerin hiç önemi yok. Aslında tam bir siyasi mühendislik işi ortaya konuldu. Siyasetin yeni kalıpları belirlendi. Geri planı için bizim bildiğimiz iki olay var. Birincisi Dolmabahçe'de Yaşar Büyükanıt-Başbakan Erdoğan görüşmesi. İkincisi ise Genelkurmay Başkanı olacak olan İlker Başbuğ ile yine Erdoğan'ın görüşmesi. Bunlar çay sohbeti değil. AKP, kapatma davasına önce sert tepki verdi. Sonra geri çekildi. Ön savunmadan başlayarak da "Hatalarımızı, yanlışlarımızı gördük, bize yol verin Türkiye krize girmesin" dediler.
* Mahkeme Başkanı Haşim Kılıç'ın konuşmasına ne diyorsunuz? Tarihi bir konuşma yaptı. Sanırım kendi adına yaptı. Diğer üyelerin bu konuşmayı onaylayacağını zannetmiyorum. Mahkeme, Türk bürokrasisi ve yerleşik devlet iktidarı adına bir konuşma gibi gözüküyor.
* AKP bundan sonra nasıl bir siyaset izler? AB reformlarına sarılır mı? AKP'nin hâlâ Türkiye'yi değiştirecek ve dönüştürecek potansiyeli mevcut. Çünkü bir dinamizmi temsil ediyor. 1950'den başlayıp Türkiye'nin değişmesi dönüşmesi, modernleşmesi, ekonomisinin serbestleşmesi sonucunda kırsaldan kalkıp şehirlere gelen ve geldikçe pay, mevki, para isteyen bir kesimi temsil ediyor. Yeni gelenler, merkezi tutanlara karşı demokrasi ve serbestlik istiyor. Erdoğan, önüne konan kırmızı çizgilerin içinde kalırsa AKP, Adalet Partisi'ne dönüşür. Erdoğan da Demirel olur. Bu mümkündür. Öbür tarafta ise bambaşka bir şey yapma ve bambaşka bir şey olma şansı var.
* Neleri yapabilir? Yeni anayasaya yönelirse müthiş destek alır. Türkiye'nin ciddi ve radikal bir demokrasi projesine ihtiyacı var; siyasi partiler ve seçim yasası değiştirilebilir. Bir demokrasi atılımı yapabilir. Anayasa Mahkemesi'nin yeni tanımlamasıyla siyasetin nefes alması mümkün değil. Siyasetin derin nefes alıp, giydirilen gömleği yırtması gerekiyor. Bunun yolu yeni bir anayasa. Erdoğan bu atılımı yaparsa büyük iz bırakır. Yoksa kendisinden istenen şekilde Demirelleşecek.
* Demirelleşmek derken?.. Süleyman Demirel, Menderes'in idamına tepki olarak geldi. Ama her darbe ve müdahalede şapkasını alıp gidişinin dönüşünde farklı bir Demirel oldu. En son Cumhurbaşkanı Demirel'i gördük. Kendisini deviren 12 Mart müdahalesinin kurduğu hükümete güvenoyu veren insandır. Türk sağcılığının zirvesidir. Türk sağcılığı özel bir şeydir, temel özelliği oportünizmdir. Gerçeğin kenarında dolaşır. Erdoğan'a "Demirel ol" deniliyor. Ama diğer taraftan Özal'ı aşacak şekilde demokrasi kahramanı olma şansı bile var.
* Anayasa Mahkemesi'nin AKP'yi kapatmama kararı neleri değiştirdi? Hiçbir şeyi değiştirmedi. Ama kapatılsaydı Türkiye yeni sorunlarla karşı karşıya kalacaktı. Ekonomik sorunlar çıkabilirdi, siyasette kaos yaşanabilirdi, yeni parti kurulma süreci, milletvekili tırtıklamaları yaşanacaktı. Kapatılsaydı mağduriyetin oylanmasına devam edilecekti. 60 yıldır her seçimde Adnan Menderes'in idamı oylanır, bu sandığa bir şekilde yansıyor.
* Karar bir rahatlama yaratmadı mı? Yakın dönem için bir rahatlama söz konusu. Bu rahatlamanın ne anlama geldiğini de zaman geçince göreceğiz. Cumhurbaşkanı seçimiyle birlikte başlayan bir müdahale var. Askerin muhtırasıyla başladı, sonra yargı müdahalesine döndü. Anayasa Mahkemesi'nin kapatmama kararıyla bu müdahale tescillendi. AKP'ye, daha doğrusu Türk siyasetine yeni sınırlar çizildi. 82 Anayasası, seçimle iktidara gelen siyasi partilerin nasıl hareket edeceğinin sınırlarını çizmiştir. 27 Nisan muhtırasıyla başlayan süreçte, 367 kararı, türbanla ilgili değişikliğin iptali ve kapatılmama kararıyla kırmızı çizgiler iyice kalınlaştırıldı. Siyasete giydirilen gömlek yıkandı, kurutuldu ve şimdi de iyice daraltıldı. Böylece Türk siyaseti daha dar kalıpların içine hapsedildi. Bir de bunun perde arkası var.
* Nedir o? Kararın 6'ya 5 alınması, dört üyenin Hazine yardımının kesilmesini istemesi, bunlar retorik ve laf. "6 kişi böyle oy verdi, bir kişi daha olsaydı şöyle olurdu" gibi cümlelerin hiç önemi yok. Aslında tam bir siyasi mühendislik işi ortaya konuldu. Siyasetin yeni kalıpları belirlendi. Geri planı için bizim bildiğimiz iki olay var. Birincisi Dolmabahçe'de Yaşar Büyükanıt-Başbakan Erdoğan görüşmesi. İkincisi ise Genelkurmay Başkanı olacak olan İlker Başbuğ ile yine Erdoğan'ın görüşmesi. Bunlar çay sohbeti değil. AKP, kapatma davasına önce sert tepki verdi. Sonra geri çekildi. Ön savunmadan başlayarak da "Hatalarımızı, yanlışlarımızı gördük, bize yol verin Türkiye krize girmesin" dediler.
* Mahkeme Başkanı Haşim Kılıç'ın konuşmasına ne diyorsunuz? Tarihi bir konuşma yaptı. Sanırım kendi adına yaptı. Diğer üyelerin bu konuşmayı onaylayacağını zannetmiyorum. Mahkeme, Türk bürokrasisi ve yerleşik devlet iktidarı adına bir konuşma gibi gözüküyor.
* AKP bundan sonra nasıl bir siyaset izler? AB reformlarına sarılır mı? AKP'nin hâlâ Türkiye'yi değiştirecek ve dönüştürecek potansiyeli mevcut. Çünkü bir dinamizmi temsil ediyor. 1950'den başlayıp Türkiye'nin değişmesi dönüşmesi, modernleşmesi, ekonomisinin serbestleşmesi sonucunda kırsaldan kalkıp şehirlere gelen ve geldikçe pay, mevki, para isteyen bir kesimi temsil ediyor. Yeni gelenler, merkezi tutanlara karşı demokrasi ve serbestlik istiyor. Erdoğan, önüne konan kırmızı çizgilerin içinde kalırsa AKP, Adalet Partisi'ne dönüşür. Erdoğan da Demirel olur. Bu mümkündür. Öbür tarafta ise bambaşka bir şey yapma ve bambaşka bir şey olma şansı var.
* Neleri yapabilir? Yeni anayasaya yönelirse müthiş destek alır. Türkiye'nin ciddi ve radikal bir demokrasi projesine ihtiyacı var; siyasi partiler ve seçim yasası değiştirilebilir. Bir demokrasi atılımı yapabilir. Anayasa Mahkemesi'nin yeni tanımlamasıyla siyasetin nefes alması mümkün değil. Siyasetin derin nefes alıp, giydirilen gömleği yırtması gerekiyor. Bunun yolu yeni bir anayasa. Erdoğan bu atılımı yaparsa büyük iz bırakır. Yoksa kendisinden istenen şekilde Demirelleşecek.
* Demirelleşmek derken?.. Süleyman Demirel, Menderes'in idamına tepki olarak geldi. Ama her darbe ve müdahalede şapkasını alıp gidişinin dönüşünde farklı bir Demirel oldu. En son Cumhurbaşkanı Demirel'i gördük. Kendisini deviren 12 Mart müdahalesinin kurduğu hükümete güvenoyu veren insandır. Türk sağcılığının zirvesidir. Türk sağcılığı özel bir şeydir, temel özelliği oportünizmdir. Gerçeğin kenarında dolaşır. Erdoğan'a "Demirel ol" deniliyor. Ama diğer taraftan Özal'ı aşacak şekilde demokrasi kahramanı olma şansı bile var.
FAZİLET İLE AKP DAVALARI BAMBAŞKA
Bir Fazilet Partisi davasıyla AKP davasını karşılaştırdığınızda neler dikkatinizi çekiyor? İkisi de laikliğe aykırı eylemlerin odağı olmakla suçlanıyordu ama birbirinden çok farklılar hatta bambaşkalar. Dava laikliğe aykırı eylemlerin odağı olmaktan açılmışsa parti kapatılır. Nereden biliyoruz; yaşadıklarımızdan. Ama başından beri AKP'yi bir proje olarak görüyorum. Yanlış anlaşılmasın Amerika kurdurttu falan demiyorum. Türkiye gibi bölgesinde önemli ve model bir ülkeyi dünya sistemine eklemleme projesidir. Bu proje sekteye uğratılacak ama dünya buna sessiz kalacak, böyle bir şey düşünülemezdi. O nedenle AKP davası daha önceki kapatma davalarından çok farklıydı. Özellikle Fazilet Partisi kararı çok komiktir. AKP'nin doğması için verilmiş bir karardır.
* Nasıl? Fazilet Partisi'nin kapatılması için hiçbir sebep yoktu; iktidar partisi değildi, oyları yükselmiyor, aksine düşüyordu, tehlike de arz etmiyordu. Kararla sadece iki milletvekili yasaklandı, genel başkana bile siyasi yasak getirilmedi. AKP'nin kurulabilmesi için Fazilet'in kapatılması gerekiyordu, çünkü başka türlü kurulamıyordu.
* Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'la birlikte 'Müslüman Sol' adlı bir girişiminiz vardı. Yollarınız neden ayrıldı? Birlikte oluşturduğumuz Yeni Siyaset Girişimi'ni çok önemsiyordum. Ama AKP'den teklif aldılar ve gittiler. Giderken bugün yaşananları, olacakları görebiliyordum, zaten bunları konuşurduk. 59 yaş, son şans diye düşündü herhalde... Ama Türk siyasi tarihi bunu yazacak. Günay gibi parti içi demokrasi mücadelesi vererek isim yapmış birisi... Parti içindeki padişahlara karşı mücadele eden Günay, gittikten sonra "Minnettarım Sayın Başbakan kendi isminin arkasına beni yazdı" dedi. Günay, bu lafı söyledikten sonra kendini bitirdi, Ertuğrul Günay olmaktan çıktı. Buna çok üzülüyorum.
* Nasıl? Fazilet Partisi'nin kapatılması için hiçbir sebep yoktu; iktidar partisi değildi, oyları yükselmiyor, aksine düşüyordu, tehlike de arz etmiyordu. Kararla sadece iki milletvekili yasaklandı, genel başkana bile siyasi yasak getirilmedi. AKP'nin kurulabilmesi için Fazilet'in kapatılması gerekiyordu, çünkü başka türlü kurulamıyordu.
* Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'la birlikte 'Müslüman Sol' adlı bir girişiminiz vardı. Yollarınız neden ayrıldı? Birlikte oluşturduğumuz Yeni Siyaset Girişimi'ni çok önemsiyordum. Ama AKP'den teklif aldılar ve gittiler. Giderken bugün yaşananları, olacakları görebiliyordum, zaten bunları konuşurduk. 59 yaş, son şans diye düşündü herhalde... Ama Türk siyasi tarihi bunu yazacak. Günay gibi parti içi demokrasi mücadelesi vererek isim yapmış birisi... Parti içindeki padişahlara karşı mücadele eden Günay, gittikten sonra "Minnettarım Sayın Başbakan kendi isminin arkasına beni yazdı" dedi. Günay, bu lafı söyledikten sonra kendini bitirdi, Ertuğrul Günay olmaktan çıktı. Buna çok üzülüyorum.
KAPATMAMA KARARI ASIL BAYKAL'I GÖTÜRECEK
* Karardan önce "Siyasi alternatif yaratılmadan dava açıldı" dediniz. Alternatifi olsaydı AKP kapatılır mıydı? Muhtemelen. AKP'nin alternatifi de kendisidir. Kapatılsaydı kuracakları yeni parti yola devam edecekti. AKP'nin kapatılmasıyla ortaya çıkacak kaosu kimse göze alamadı. Diğer taraftan parti kapatılmayla karşı karşıya ama Başbakan ve atadığı bürokratlar yıllardan beri dünyanın yapamadığı ve bölgenin dört gözle beklediği Suriye-İsrail barışını sağlamak için toplantılar yapıyor. Mahkeme karar vermeye çalışırken, barış için bilmem kaçıncı tur görüşmeler bir otelde sürüyordu. Şimdi böyle bir aktör nasıl kapatılabilir, kimse göze alamaz, almadılar da.
* Alternatif olarak Abdüllatif Şener'in çıkışı vardı... Şener'in çıkışı intihar tarzındaydı. Nitekim betona çakıldı. Siz siyasi hareketin içinden çıkıyorsunuz, söylediğiniz her söz kendi tabanınızı üzüyor, öbür tarafı ise sevindiriyor. Öbür taraf mı senin tabanın olacak, CHP seçmeni mi sana oy verecek?
* Erdoğan, kabinede ve parti yönetiminde yenilemeye gidebilir mi? Gidebilir. Milli Eğitim ve Sağlık Bakanı gibi isimler değişebilir. Normalde de bakanların bu kadar uzun süre görev yapması doğru değil.
* "Karar, siyaseti yeniden biçimlendirdi" diyorsunuz. CHP nasıl etkilenir? "Seçimle olmasa bile bir gün asker gelecek ve yönetime el koyacak sonra da iktidarı bize devredecek" diyen ve buna inanan insanlar var. Bunlar sadece CHP'nin üst yöneticileri değil. Kapatmama kararına onlar da şaşırdı. Bu dalga ve karar Deniz Baykal'ı götürecek. CHP tabanı askerin gelip iktidarı kendilerine vermesinin mümkün olmadığını, dolayısıyla seçim kazanmaları gerektiğini gördü. Ama "Seçimi Baykal'la kazanamıyorum. Baykal'la olmaz" diyorlar. Şimdi CHP, kendine yönelecek. Zaten Baykal'a bir öfke mevcut. Kapatma dalgası Erdoğan'ı götürmedi ama Baykal'ı bir daha dönmemek üzere götürecek.
* Alternatif olarak Abdüllatif Şener'in çıkışı vardı... Şener'in çıkışı intihar tarzındaydı. Nitekim betona çakıldı. Siz siyasi hareketin içinden çıkıyorsunuz, söylediğiniz her söz kendi tabanınızı üzüyor, öbür tarafı ise sevindiriyor. Öbür taraf mı senin tabanın olacak, CHP seçmeni mi sana oy verecek?
* Erdoğan, kabinede ve parti yönetiminde yenilemeye gidebilir mi? Gidebilir. Milli Eğitim ve Sağlık Bakanı gibi isimler değişebilir. Normalde de bakanların bu kadar uzun süre görev yapması doğru değil.
* "Karar, siyaseti yeniden biçimlendirdi" diyorsunuz. CHP nasıl etkilenir? "Seçimle olmasa bile bir gün asker gelecek ve yönetime el koyacak sonra da iktidarı bize devredecek" diyen ve buna inanan insanlar var. Bunlar sadece CHP'nin üst yöneticileri değil. Kapatmama kararına onlar da şaşırdı. Bu dalga ve karar Deniz Baykal'ı götürecek. CHP tabanı askerin gelip iktidarı kendilerine vermesinin mümkün olmadığını, dolayısıyla seçim kazanmaları gerektiğini gördü. Ama "Seçimi Baykal'la kazanamıyorum. Baykal'la olmaz" diyorlar. Şimdi CHP, kendine yönelecek. Zaten Baykal'a bir öfke mevcut. Kapatma dalgası Erdoğan'ı götürmedi ama Baykal'ı bir daha dönmemek üzere götürecek.
ERGENEKON DERİN DEVLETİN BİR EKİBİNİ TASFİYE OPERASYONU
* Kapatma davası Ergenekon'u etkiler mi? Türkiye'de derin devlet tartışmasında ilk defa kuvvet komutanlarını içine alan tutuklamalar oldu. Tuhaf gelen kısımları da olsa ciddi bir iddianame var. Ama korkarım ki Ergenekon burada kalacak. Biraz karikatürize ve deşifre olmuş, rasyonel olmayan, kontrolden çıkmış ekip tasfiye ediliyor. Bizim bilmediğimiz Ergenekon'un, deşifre olmuş Ergenekon'u tasfiye etmesidir. Ama küçümsemiyorum, çok önemsiyorum. Çünkü yeni Ergenekoncular bir şeyleri akıllarından geçirirken cezaevindekilerin başına gelenlerin kendilerinin de başına gelebileceğini düşünecek. Tasfiye hareketi de olsa bu operasyon bir fırsattır; derin devlet tamamen temizlenebilir. Diğer taraftan bir tespit yapacağım ama Ergenekon operasyonunu küçümseyen ve sulandıranların safına düşmekten korkuyorum.
* Nedir? Bir ruh hekimi, bir psikiyatrist olarak Egenekoncu tipleri incelediğimde, bakıyorum rasyonel insanlar değil bunlar. Tabii her milliyetçilikte bir irrasyonellik vardır; masallardan, destanlardan beslenir. Ama bunları tek tek insan olarak ele aldığımda, diyelim ki adli psikiyatrinin şefiyim, bana gönderdiler bunları "Cezai ehliyeti var mı yok mu?" diye... Düşünürüm. Yoktur bile derim. Öyle ilginç tipler. Kurtuluş Savaşı ve cumhuriyet müthiş bir şey, beni çok heyecanlandırıyor. Ama onun üzerine oturan bir kadro var şu anda, 2008'den ışınlanarak 1930'lara düşen tuhaf bir kadro. 1930'larda olsak Atatürk'ün sofrasına gidip konuşsak anlamlı şeyler olur. Çünkü eşit yurttaşlık geliyor, padişahlık gidiyor. 2008'de 1930'u yaşıyormuş gibi görünce komik oluyor. Karikatür gibi. Diğer taraftan Ergenekon ciddi bir yapı, Hrant'ı öldürdüler. Hrant, Doğu Konferansı'nın kurucusudur. Hrant'la bütün bölgeyi dolaştık. Erivan'dan Şam'a kadar. İddia ediyorum Hrant Dink, bölge barışının en temel isimlerinden biriydi. Öldürdüler arkadaşımızı, bunlar yaptı, bu çok belli.
* Nedir? Bir ruh hekimi, bir psikiyatrist olarak Egenekoncu tipleri incelediğimde, bakıyorum rasyonel insanlar değil bunlar. Tabii her milliyetçilikte bir irrasyonellik vardır; masallardan, destanlardan beslenir. Ama bunları tek tek insan olarak ele aldığımda, diyelim ki adli psikiyatrinin şefiyim, bana gönderdiler bunları "Cezai ehliyeti var mı yok mu?" diye... Düşünürüm. Yoktur bile derim. Öyle ilginç tipler. Kurtuluş Savaşı ve cumhuriyet müthiş bir şey, beni çok heyecanlandırıyor. Ama onun üzerine oturan bir kadro var şu anda, 2008'den ışınlanarak 1930'lara düşen tuhaf bir kadro. 1930'larda olsak Atatürk'ün sofrasına gidip konuşsak anlamlı şeyler olur. Çünkü eşit yurttaşlık geliyor, padişahlık gidiyor. 2008'de 1930'u yaşıyormuş gibi görünce komik oluyor. Karikatür gibi. Diğer taraftan Ergenekon ciddi bir yapı, Hrant'ı öldürdüler. Hrant, Doğu Konferansı'nın kurucusudur. Hrant'la bütün bölgeyi dolaştık. Erivan'dan Şam'a kadar. İddia ediyorum Hrant Dink, bölge barışının en temel isimlerinden biriydi. Öldürdüler arkadaşımızı, bunlar yaptı, bu çok belli.
(Sabah)
YORUMLAR 4
-
Ali Yörükoğlu 16 yıl önce Şikayet EtŞükürler olsun. "Birincisi Dolmabahçe'de Yaşar Büyükanıt-Başbakan Erdoğan görüşmesi. İkincisi ise Genelkurmay Başkanı olacak olan İlker Başbuğ ile yine Erdoğan'ın görüşmesi. Bunlar çay sohbeti değil." Ben de aylardır haftalardır bunu söylüyor,sonra kendi kendime "deli miyim ben" diye soruyorum. Demek ki deli değilmişim.Referansım deli(?) tohturudur:)Beğen
-
Metin Yazar 16 yıl önce Şikayet Etılımsızlar. Onu bunu ılımlı islamcı,ABD ajanı diye suçlayanlar,kendilerine hiç bakıyorlar mı? Ilımlı İslamla mücadelenin yolu Ortodoks patrikhanesinden mi geçiyor? Birileri de onlara ılımlı Ortodoks derse ne olacak? Toplanmak için patrikhaneden başka yer bulamadınız mı derse ne olacak? Hiç bir şey olmayacak.Onlar hala kendilerince Türklüğü korumaya çalışacak,ılımlı islamla(!) mücadeleye devam edecekler.Türklüğün içine biraz şamanizm,biraz agarta,biraz masonluk eklersek ılımlı islamcıları kahretmiş olur muyuz:)Beğen
-
Metin Yazar 16 yıl önce Şikayet Etehliyet. Ergenekonperestler ılımlı islamdan ne anladıklarını söylemek zorundalar.Bu tabiri Türkiye'de benimseyen müslüman yok.Başörtüsü savunucularını bile radikal islamcı ilan edenler,aynı zamanda bu savunuculara ılımlı islamcı diyorlar.Radikal mi,ılımlı mı? Buna da cevap yok.Diyelim ki ılımlı islamcılar var.Kendileri bu durumda ılımsız mı oluyor?Yani Türkiye'nin şeriatla mı yönetilmesini istiyorlar?Çünkü pek sevgili Neoconconları ılımlı islamın karşısına (kendi ifadeleriyle) radikal şeriatçıları koyuyorlar.Beğen
-
Metin Yazar 16 yıl önce Şikayet Etyok. Ergenekoncuların cezai ehliyeti yok da,aylardır o örgütü burada savunmaya çalışanların var mı? Ne dediklerini bilmiyorlar?Önlerine geleni ılımlı islamcılıkla suçluyorlar.Ilımlı İslam tabiri "neocon"lara ait bir tabir.Onlar uydurdu,bizim antiamerikancılar üzerine atladı.Tam bir "neocon" ağzıyla konuşuyorlar.Evangelistler; El kaide gibi dinci teröristlerle,terörü benimsemeyen müslümanları ayırt etmek için bu tabiri kullanıyorlarlar.Bizimkiler ılımlı islamı tabirini açıklayamıyorlar bile.Çünkü ehliyetleri yokBeğen