Mecburi istikamet reform ama nasıl

Siyaset bilimcilere göre AK Parti, demokrasi hamlesi yapmalı ve reformlara devam etmeli. Demokrasinin bir daha yara almaması için AKP’nin yol haritasında neler olmalı?

Mecburi istikamet reform ama nasıl
Mecburi istikamet reform ama nasıl
GİRİŞ 07.08.2008 06:31 GÜNCELLEME 07.08.2008 06:31
Bu Habere 3 Yorum Yapılmış

Mehmet Baki'nin haberi

30 Temmuz 2008 Çarşamba, sadece Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti) değil Türk demokrasisinin de önemli bir badireyi atlattığı gün oldu. 3 Kasım ve 22 Temmuz’dan sonra üçüncü ve belki en önemli dönüm noktası geçildi. Nitekim Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Anayasa Mahkemesi’nin kararından bir gün sonra yaptığı Ulusa Sesleniş konuşmasında Türkiye için yeni bir dönemin başladığını söyledi. Aslında kurulduğu günden beri 6 yıldır iktidarda olan AK Parti için de yeni bir başlangıç bu. Üçüncü AK Parti döneminin şifrelerini sadece Erdoğan değil, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç da verdi. Parti kapatma dâhil yıllardır Türkiye’de kronik hâle gelen meseleleri çözmenin adresi olarak siyaset kurumunu gösterdi Kılıç. AK Parti’den gerekçeli kararı satır satır inceleyerek gerekli dersi çıkarmasını istedi. Peki, bir oy farkla kapatılmaktan kurtulan iktidar partisinin yeni dönemde öncelikli gündemi ne olmalı? Hangi demokrasi hamleleri yapmalı ve demokrasi treni nasıl ilerlemeli? Siyaset bilimciler, AK Parti’nin yol haritasında neler olması gerektiğini Aksiyon’a anlattı.

ÖNCELİKLİ GÜNDEM SİVİL ANAYASA

Siyaset bilimcilere göre AK Parti, yeni dönemde demokrasinin bir daha yara almaması için cesaretli adımlar atmalı. Bu kapsamda sivil anayasa, Seçim kanunu, Siyasi Partiler Yasası, Kürt meselesi ve AB ile ilişkilerin hızlandırılması gibi konular iktidar partisinin öncelikli gündemi olmalı. Dava sürecinin bir faydası AK Parti ile Avrupa Birliği arasındaki buzları eritmesi. İki taraf da birbirinin kıymetini daha iyi anladı. Türkiye’yi AB hedefinden koparıp içe kapatmak isteyen Ergenekon tayfasının kendi derdine düşmüş olması da iktidar partisinin işini kolaylaştıracak.

GELECEĞİN VİZYONUNU HAZIRLAMALI

Bilkent Üniversitesi öğretim görevlisi Yrd Doç. Dr. Ömer Faruk Gençkaya, aynı sancıların tekrar yaşanmaması için anayasa konusuna ağırlık verilmesi gerektiğini vurguluyor. Bugüne kadar 1982 Anayasası’nın büyük bir bölümünün defalarca değiştirildiğini hatırlatan Gençkaya’ya göre artık bu konuda ciddi bir karar alınmalı: “Ya bugünkü Anayasa’nın gerekli görülen kısımları gözden geçirilerek düzeltilmeli, ya da yeni bir anayasa çıkarılmalı. Bu uzun ömürlü ve hepimizin özüne sahip çıkacağı bir anayasa olmalı. Hem halkın hem de siyasi aktörlerin fikir birliği sağlayacağı, 1982 Anayasası gibi yüzde 91 oyla kabul edilip ertesi gün eleştirilmeyen bir anayasa.”

Gençkaya, siyasi partilerin kapatılmasını zorlaştıracak yasal değişikliğin, AK Parti’nin öncelikli gündeminde yer alması gereken diğer önemli bir konu olduğunu söylüyor. 2003 yılında dönemin Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in isteği ile kendisinin de içinde bulunduğu bir komisyonun Siyasi Partiler Yasası’nda bazı değişiklikler yaptığını hatırlatan Gençkaya, ancak bu değişikliklerin hiç gündeme bile alınmadığını ifade ediyor. Ona göre üçüncü önemli konu, seçim yasasında gerekli değişiklerin yapılması. Örneğin yüzde 10 barajının yüksek olduğunu düşünüyor. Siyasetin kurumsallaşması gerektiğini söyleyen Gençkaya, iktidar partisine şu çağrıda bulunuyor: “Artık bugünü yarını ilgilendiren değil, Türkiye’nin 20 yılını hesaplayan adımlar atılmalı. Geleceğe vizyon kazandıracak ciddi çalışmalar yapılmalı.”

YENİDEN GÜVEN RESTORASYONUNA İHTİYAÇ VAR

Selçuk Üniversitesi öğretim görevlisi Doç. Dr. Birol Akgün de Yüksek Mahkeme’nin kararı ile Türk demokrasisinin normalleşme yoluna girdiğini düşünüyor. Ona göre iktidar partisi, öncelikle son bir yılda yaşanan siyasi gerginliklerden ve partiye karşı yargı darbesi girişimlerinden gerekli dersleri çıkarıp ülkede yeniden bir güven ortamının yaratılması yolunda adımlar atmalı. Zaten kamuoyu, özellikle son yıllarda kimin meşru zeminde hareket ettiğini kimin hukuk dışına çıkma eğilimi gösterdiğini yakinen gözlemledi. Şimdi yeniden bir güven restorasyonuna ihtiyaç var. Bu konuda en büyük sorumluluğun da Erdoğan’a düştüğünü kaydeden Akgün, şu tavsiyelerde bulunuyor: “ Yaptığınız işin objektif şartlara göre ‘doğru, haklı ve hukuki’ olması yetmez, kamu vicdanı tarafından da meşru yani maşeri vicdana uygun olduğu şeklinde algılanmalıdır. Erdoğan bundan sonraki adımlarını atarken bu ince çizgiye dikkat etmek durumundadır ve gerek muhalefet ile gerekse sivil toplum kurumlarıyla daha etkili bir iletişim yolu bulmayı denemelidir.”

REFORM TRENDİ DEVAM ETMELİ

Akgün, temel gündemin daha fazla özgürlük, daha fazla güvenlik, daha hızlı kalkınma olması gerektiğini söylüyor. AK Parti’nin kimseye kırılmadan yoluna devam etmesi gerektiğinin altını çiziyor.

AB GÜNDEMİNE GERİ DÖNÜLMELİ

Akgün’e göre AK Parti’yi içeride ve dışarıda güçlü kılan temel faktör, partinin Türk toplumundaki değişimci ve reformcu taleplerin sözcülüğünü yapması. Bu bağlamda 2002-2004 yılları arasındaki AB gündemine geri dönülmeli. 2005’ten bu yana ağır çekime alınan AB süreci hızlandırılmalı. Akgün, Türkiye-AB ilişkilerini canlandıracak kişinin yine Başbakan Erdoğan olacağını kaydediyor: “Erdoğan’ın Batı nezdindeki itibarı ve ikna gücü bugün her zamankinden daha fazladır. Erdoğan gibi güçlü liderler Batı için de şanstır. Bundan sonra Türkiye’nin atacağı her adım AB tarafından daha iyi takdir edilecektir. Çünkü AB ilk kez Türkiye’yi kaybedebileceğini fark etmiştir. Bunun sonuçları AB için de ağır olacaktır.” Akgün’e göre AB sürecini hızlandırmanın yolu, başta sivil anayasa çalışmaları olmak üzere demokratik hak ve özgürlükleri geliştirecek ve Türk toplumunun refahını artıracak siyasi ve ekonomik reformlara öncelik verilmesinden geçiyor. Anayasa ve Siyasi Partiler Kanunu değişiklikleri de mutlaka gündeme alınmalı.

Akgün, bu dava sürecinin, Türkiye’nin dünyada yalnız olmadığını da gösterdiğini düşünüyor. Çünkü, Batı’dan Doğu’ya, Washington’dan Bağdat’a, tüm başkentler dava sürecini en az Türkiye’deki siyasi ve ekonomik aktörler kadar yakından ve ilgiyle izledi. Bu da artık Türkiye’nin küresel bir ilgi odağı hâline geldiğini ortaya koyuyor. Batı ve Doğu dünyasının bazı eleştirilerine rağmen, Müslüman Türkiye’deki demokrasi tecrübesine özel önem ve değer verdiğini, yakından izlediğini kaydeden Akgün, şu uyarıda bulunuyor: “Biz Türkler de bu anlamda siyasi partilerimizle ve Anayasa Mahkememizle kendi demokratik olgunluğumuzu göstermek zorundayız.”

Öncelikli olarak yeni bir anayasanın çıkarılması gerektiğini düşünenlerden biri de Anayasa Profesörü Fazıl Hüsnü Erdem. İktidar partisinden bu iradeyi ortaya koymasını isteyen Erdem, sözlerine şöyle devam ediyor: “Yaşanan sorunları çözmek için sorunlu maddeleri tek tek değiştirmek yerine yepyeni bir anayasa yapması daha doğru olur kanaatindeyim. Ancak yeni anayasa yapma noktasında bir irade yoksa acilen yapılması gereken değişiklikleri yapmalı. Bunların başında parti kapatmayla ilgili 68 ve 69. maddeler geliyor.”

KAPATILMAMA KÜRTLERİN DEVLETE GÜVENİNİ ARTIRDI

AK Parti’nin kapatılmaması özellikle Kürtlerin devlete güvenini de artırdı. Çünkü bölge insanının destek verdiği üç parti de (AK Parti-DTP ve Hak-Par) kapatılma tehdidi altındaydı. Ancak Anayasa Mahkemesi önce Hak-Par sonra da AK Parti’nin kapatılmaması kararını verdi. Bu karar Kürtlerin devletle ilgili düşüncelerini de değiştirdi. Diyarbakır Barosu Başkanı Sezgin Tanrıkulu, bu karardan sonra bölgede bir rahatlamanın olduğunu söylüyor. Bu durumu ise şu cümlelerle özetliyor: “ Daha önce insanlar şunu düşünüyordu: Bizim destek verdiğimiz partiler kapatılma tehdidi altında. Eğer kapatılırsa biz bu demokrasiye inanmıyoruz. Ancak önce Hak-Par’ın sonra da AK Parti’nin kapatılmaması bölgedeki insanları rahatlattı. DTP’nin davası devam ediyor. Ancak bu davadan çıkacak karar da AK Parti davasından çıkan karar kadar önemli.”

PARTİ, GERÇEK MİSYONUNA GERİ DÖNMELİ

Tanrıkulu, AK Parti’nin 22 Temmuz sürecini doğru değerlendiremediğini düşünüyor. Bundan dolayı çok sıkıntılı bir süreçten geçti. Baro Başkanı, iktidar partisinin Anayasa’da sadece kendisi için sorunlu olarak gördüğü iki alanda (Cumhurbaşkanlığı ve başörtüsü) değişiklik yaptığını ileri sürüyor. Diğer sorunlu alanların gündem dışı bırakıldığını iddia ediyor. Ona göre yapılması gereken toplumun her kesiminden destek görecek sivil bir anayasanın çıkarılması. AK Parti’nin gerçek misyonuna geri dönmesi gerektiğinin altını çizerek şu tavsiyelerde bulunuyor Tanrıkulu: “Özellikle silahlı çatışmayı durduracak ortamı oluşturmalı. Bu meseleyi demokratik yollarla çözeceğini somut olarak ortaya koymalı. Kürtlerin kültürel hakları ile ilgili somut, hissedilebilir değişikleri yapmalı.”

(AKSİYON)

 

YORUMLAR 3
  • yasargur 16 yıl önce Şikayet Et
    mutlaka. akp. biliyor.a.y.m. kararları hukukilikten çok siyasi,sığ düşünceli politikacılar siyaset yoluyla yapamadığı mücadeleyi yargının sırtından medet umarak elde etme çabası içinde.gerçek hak ve hukuka dayalı dünya standartlarına uygun anayasa deişikliği ab. ye uyumlu şekilde çıkarılıp bir an önce referanduma sunulmalıdır. en kısa zamanda.
    Cevapla
  • Abdussamet Kandemir 16 yıl önce Şikayet Et
    AKP mi yapacak?. Şemdinli bir dönüm noktasıdır AKP için. Hizaya getirildi AKP. İki yılda 8 reform paketi geçiren parti 2005-08 arasında sadece 1 reform paketi geçirdi. 301. maddeyi yarım yamalak 3 senede değiştirdi. Sosyal Güvenlik yasasını erteleye erteleye bir hal oldu. Yeni anayasa dedi, anayasa çoktan tozlu raflara kaldırıldı. Bu parti mi reform yapacak? Hiç umudum yok ama kapatma davasından ders çıkarıp 2002-2005 dönemindeki ivediliği yakalarsa iyi olur. Aksi takdirde kendi sonunu hazırlar.
    Cevapla
  • can türk 16 yıl önce Şikayet Et
    YAPMALI, ETMELİ, Mİ,MI!. Parti uçurumun kenarından dönmüş. Tabii aynı zamanda ekonomide. Sayın vekiller tatile girdi. Hangi rahatlıkla girdiniz tatile? Tatil yapmasaydınızda hiç olmazsa şu Anayasada değişiklik yaparak Parti kapatmayı zorlaştırıcı değişiklikler yapsaydınız da, hem siz hemde ekonomik nedenlerle millette rahat etseydi ya. Bazen samimiyetinizi sorgulamamak elde değil!
    Cevapla
DİĞER HABERLER
Son Dakika: Bahçeli'den Kudüs açıklaması: Fethi yakındır!
Altay: Çıkmış diyor ki; Suriye’deki işlere biz talibiz, arkadaş sen önce önündeki işi yap