Türkiye ittifaksız kalırsa ne olur?
Sovyetler Birliği’nin çökmesiyle NATO büyük ölçüde “misyonsuz” kaldı. İttifakın bu koşullarda sağlıklı şekilde ayakta durabilmesi için yeni bir “ortak tehdit algılamasına” ihtiyaç var

Afganistan’daki operasyon ise bunun şu anda olmadığını gösterdi.
Nitekim NATO Genel Sekreteri, üye ülkelerin bu operasyona yeterli katkı yapmamalarından yakınıyor. NATO’nun kilit üyelerinden sayılan Türkiye bile bölgeye muharip güç göndermeyi reddediyor.
Rusya’nın Gürcistan’ı işgal etmesinin en önemli sonuçlarından biri ise, Avrupa’da “ortak tehdit” algılamasını tekrar canlandırması oldu. Rusya’yı protesto etmek için geçen hafta Tiflis’te yapılan gösteride önemli bir ayrıntı bizce yeterince dikkat çekmedi.
Polonyalı yetkililer söylese de...
Oysa, AB ve NATO üyesi Estonya, Litvanya ve Letonya’nın cumhurbaşkanlarının yanı sıra, her iki örgüte üye olmak isteyen Ukrayna’nın Cumhurbaşkanı da Tiflis’te Cumhurbaşkanı Saakaşvili’nin yanında boy gösterdiler. Zamanında Varşova Paktı’na üye olan bu ülkelerin liderleri, NATO’nun “Rusya’nın emperyalist politikasına karşı durmasını” isteyen bir çağrıda da bulundular.
Polonya ve Çek Cumhuriyeti’nin de bu gelişmeleri kaygıyla izledikleri kesin. Varşova’nın geçen hafta Washington ile “füze kalkanı” anlaşmasını alelacele imzalamasını da bu kapsamda görmek lazım.
Polonyalı yetkililer bunun Rusya’ya karşı olmadığını söyleseler de anlaşmanın bu ortamda imzalanmasının nasıl yorumlanacağını tahmin etmemiş olmaları düşünülemez.
Ankara ne yapacak?
Özetle, bu anlaşma da Rusya’ya karşı tedbir alma ihtiyacının bir ifadesidir.
Böylece Rusya, “Gürcistan’ı cezalandırıp Batı’ya ders verme” girişimiyle NATO ittifakına da yeni bir anlam sağlamış oldu. Fransa ve Almanya’nın çıkarları uğruna Rusya’ya taviz veren bir yol izlemeleri ise eski Varşova Paktı üyelerini ABD-NATO eksenine daha çok itecektir.
Sonuçta, bu ülkelerden hiçbiri, büyük Avrupa ülkelerinin Hitler’i yatıştırmak için Çekoslovakya’yı zamanında nasıl sattıklarını unutmuş değiller. Bu gelişmeler, AB’nin “ortak savunma ve dış politika” oluşturma çabalarını da, haliyle, iyice zorlaştıracaktır.
Bu gelişmeler elbette ki Türkiye açısından da hayati bazı soruları gündeme getiriyor.
Ama temel soru şudur: NATO’nun, ABD yanlısı AB üyeleri sayesinde, Rusya’ya karşı katı bir duruş sergilemesi halinde Ankara’nın politikası ne olacak?
Rusya ile NATO arasında
Türkiye her halükârda NATO’nun yanında yer alabilecek mi? Yoksa Rusya ile ilişkileri Ankara’yı zaman içinde ittifakın dışına mı itecek? Bu olursa, Türkiye tehlikeli jeostratejik konumuna rağmen -“bağlantısız” bir savunma politikası güdebilecek mi?
Bu mümkün olamazsa ve Ankara, bu kez, Fransa ve Almanya’nın Avrupa için öngördükleri özel askeri ittifaka katılmak isterse, Türkiye’yi AB dışında tutmak isteyen bu ülkeler bunu kabul edecekler mi?
Bu da olamaz ve Türkiye, bazı emekli paşalarımızın da gönlünde yatanı yapıp Rusya ile ittifak ilişkilerine girerse, bu kez Batı ile ilişkileri ve Kafkasya’daki çıkarları ne olacak?
Daha önce belki akla bile gelmezdi, ama -görüldüğü gibi- “Türkiye aniden ittifaksız kalırsa ne yapabilir?” sorusunu göz ardı edebilecek durumda değiliz artık.
SEMİH İDİZ - MİLLİYET