Osmanlı'nın derin devleti var mıydı

Meşhur Lale Devri'ni bitiren Patrona Halil kimdi? Karıştığı onca olaya ve aldığı cezalara rağmen nasıl bir cihan devletinin kaderini etkileyebildi?

Osmanlı'nın derin devleti var mıydı
Osmanlı'nın derin devleti var mıydı
GİRİŞ 13.11.2008 11:25 GÜNCELLEME 13.11.2008 11:25
Bu Habere 7 Yorum Yapılmış
Haber 7 Kitap Dünyasının bugün sizlerin dikkatine sunmak istediği ilk kitap, tarihi bir roman...
Lale Devri adını bilmeyen yoktur şüphesiz. Ama o devirde neler olup bittiğini, o devrin kahramanlarının nasıl bir atmosferde nefes aldığını gerçek anlamla kaç kişi biliyor?
 
Lale çılgınlığı, helva sohbetleri, günler ve haftalar boyu süren eğlence meclisleri, kaplumbağaların sırtına mum dikerek geceleri bahçelerde gezdirmelere kadar varan Sadabat çılgınlıkları… İlk Türkçe matbaanın kurulması…  İlk çevre heyetinin oluşturulması, ilk itfaiye teşkilatı olan tulumba ocağının tesisi… Şair Nedim’in şuh şiirleri meydan çeşmelerinin İstanbul’a yeni bir letafet kazandırması…  Avrupa tarzı mobilyaların ve süsleme unsurlarının saray ve çevresine girmeye başlaması… Şeyhülislamın esnek fetvaları, Levni’nin surname’den fışkıran olağanüstü canlılıktaki portreleri… Depremler, yangınlar, sel baskınları ve salgın hastalıkların perişan ettiği fakir halk yığınları…  Ve hamam tellağı patrona Halil’in elinde bayraklaşan kanlı bir isyanla her şeyin toz duman oluşu… Hangisi Lale Devrinin karakteristik ve tarihi yönlendiren unsuru?
 
1718-1730 yılları arasını kapsayan ve tarihimizin en ilginç, en renkli ve kapanışı itibarıyla en kanlı sahnelerini içinde barındıran Lale Devri dönemi Hasbahçe’de Sonbahar adıyla tarihçi Zekeriya  Yıldız tarafından romanlaştırıldı. Ancak Hasbahçede Sonbahar / Lale Devri hayali bir roman değil, gerçeklerle örülmüş gerçek bir hikaye. Timaş yayınları arasında çıkan roman, gerçekçi tasvirleri ve sürükleyici anlatımı ile dikkat çekiyor. Her bölümü Lave Devrinin bir yılını özetleyen ve tarihi kaynakların hikâyeleştirildiği, bir anlamda belgesel bir roman…
 
Abdi Tarihi, Küçük Çelebizade Asım Tarihi, Fındıklılı Süleyman, Yirmisekiz Mehmet Çelebi seyahatnamesi, Surname, Nedim Divanı gibi o dönem kaleme alınmış eserlerin dikkatle incelenmesi sonucu kurgulanmış roman hem döneme bakışı hem de anlatımıyla büyük bir boşluğu doldurmaya aday. Çünkü bütün şöhreti ve ilgi çekiciliğine rağmen bu alanda kaleme alınmış edebi eser yok denecek kadar az…
Nevşehirli Damat İbrahim Paşa ekseninde şekillenen sosyal ve idari olayları, akıcı bir dil ve gerçeğe yakın tasvirlerle ortaya koyan kitap, 18. yüzyıl Osmanlısının panoramasını çiziyor.   
 
Dönemi kapsayan 13 yılı olayları ve şahıslarıyla tarih içindeki yerlerine uygun olarak bire bir anlatan yazar, tarihimizin en çok konuşulan ancak en az bilinen dönemine ait çarpıcı tespitlerde bulunuyor.
 
Bütün kalkınma çabalarına, barış ortamına, lüks ve şatafata rağmen rüşvet ve iltimasın, akraba atamaları ile dolan kiyafetsiz devlet kadrolarının, din adamlarının siyasete müdahalesinin isyanın başarısında etkisi ne kadar olmuştur?
 
İsyanın başlangıcında yeni çeri katkısının olmaması, Padişah ve Sadrazamın sancak-ı şerif açarak bütün “Müslümanları asilere karşı koymaya” çağırmasına rağmen halkın bu çağrıya sessiz kalması nasıl yorumlanmalıdır.
 
Nevşehirli Damat İbrahim Paşa ekseninde şekillenen sosyal ve idari olayları, akıcı bir dil ve gerçeğe yakın tasvirlerle ortaya koyan kitap, 18. yüzyıl Osmanlısının panoramasını çiziyor.
Yazar şöyle diyor: “Tarihçiler Türkiye’deki batılaşma hareketinin başlangıç noktası olarak Lale Devrini alırlar. Zira 18. yüzyıl başları, Batı dünyası için Fransız devrimi ile noktalanacak kapitalist düşüncenin Avrupa’ya egemen olmaya başladığı yıllardır. Batıdaki bu kıpırdanmaya karşın ekonomisini geliştiremeyen Osmanlı hammadde satıp yarı mamul alıcısına dönüşümünü yine bu yıllarda başlatır. Bu keyfiyetin ekonomik ve sosyal sonuçlarıyla topluma etkisi farklı biçimlerde ortaya çıkar.
 
Devlet yöneticileri ve zengin tüccarlar tüketim çılgınlığı ve hayatı kutsayan bir taklitçilikle değişime öncülük ederken, toplumun alt katmanları, yeni yaşam tarzına direnir ve muhalefet eder.
 
Yıllar yılı savaşmaktan yorulan devlet yönetiminin bu muhalefeti başlangıçta ciddiye almadığı, fark etmeye başladığı andan itibaren de iktidar kavgası, siyasi çekişmeler ve en önemlisi de halkın garip bir şekilde isyancıları sahiplenmesiyle önlemeye gücünün yetmediği anlaşılıyor
 
Sivil halkın devlet düzenine karşın isyancıları tutması, resmi tarihin baldırı çıplak diye niteleyip küçümsediği bir hamam tellağının sadrazamla birlikte 3 veziri öldürüp, padişahı tahttan indirmesi dikkatle incelenmesi ve üzerinde düşünülmesi gereken bir olgudur”
 
Ve yazar bu romanda ilginç bazı soruların gündeme gelmesini de sağlamayı amaçlıyor. Popüler dille sormak gerekirse Osmanlı Devleti’nin de bir Derin Devleti ve Ergenekon çetesi var mıydı? Bunu rahatlıkla sorabiliyoruz çünkü Hamam Tellağı Patrona Halil’in daha önceki icraatları, yaptıklarının görmezden gelinmesi, cezalandırılmak ve idama gönderilmekten kurtuluşu ve bunu sağlayanların kimliği bize bu soruyu rahatlıkla sorduruyor…
Sadece Patrona Halil değil, romanda Lale Devrine mührünü vurmuş tüm isimlerin portrelerinden ilginç yönler bulacaksınız...  
 
Lale Devrinde sefahatle sefalet arasında gidip gelen İstanbul’un öyküsünün anlatıldığı Hasbahçe’de Sonbahar, zevkle okuyacağınız, çarpıcı bir roman olmasının yanı sıra tarihi bilinci testi açısından da iyi bir imkan…
YORUMLAR 7
  • ahmet doğan 16 yıl önce Şikayet Et
    mantıklı olun. derin devlet devletin bekaası için olmazsa olmaz bir kurumdur. siz tüm ülkelerdeki derin devletleri türkiyedeki gibi mi sanıyosunuz da karşı çıkıyosunuz. derin devletin amacı devletin zaafiyete düşmesini önlemektir. derin devleti olmayan bir ülke her türlü manipülasyona açıktır. bunları gözden geçirmeden derin devlet olmasın denemez.
    Cevapla
  • anadolubeyi 16 yıl önce Şikayet Et
    Elbette vardı!. Her devletin içerisinde mevcut "derin devlet", tarihteki bütün Türk Devletleri içerisinde de vardı.. Ancak, devlet erkinin sağlam inşa edildiği devletlerde hareket kabiliyetleri yoktu. Devletin zayıfladığı her dönemde daha belirgin gözüken "derin devlet" özellikle de demokratik-geçiş sürecini henüz tamamlayamamış devletlerde daha etkili konumdadır.
    Cevapla
  • Alp Tegin 16 yıl önce Şikayet Et
    Eğer. derin devlet yoksa ülke savunmasızdır.Derin devlet bizim bugün gördüğümüz "derin çeteler" değildir! Derin devlet tek kişi yada kurum da değildir.Derin devlet o ülkeye bir tehlike algıladığında tüm organları ile bu tehlikeyi bertaraf eden bir savunma mekanizmasıdır.Derin devlet gereklidir ve de yararlıdır elbette ki dış güçlerin eline geçmediği sürece.
    Cevapla
  • akseli ağa 16 yıl önce Şikayet Et
    osmanlı da derin devlet yok tu.valide sultanlar,eyalet valileri,şehzadeler kavgası vardı.2. osmanlı padişahlarının yönettiğini sanırdı.romanın en güçlü döneminde roma da vatandaştan çok köleler vardı.obezite olan çokmuştu.yemek şölenleri yapılıp kendilerini kusturup tekrar tekrar yerlermişti.o romayı kim yıktı.barbar dedikleri kavimler.hani süper güçtün.amerika da batmak üzere.batan geminin enkazını değerlendirmek lazım.
    Cevapla
  • akseli ağa 16 yıl önce Şikayet Et
    osmanlı da derin devlet yok tu.valide sultanlar,eyalet valileri,şehzadeler kavgası vardı.. kanuni nin haremi topkapı ya taşımasına izin vermesinden sonra işi karıştıran valide sultanlar oldu hep.kanuni nin hürreme olan zaafı koca imp.luğun yıkılış temellerini attı.gerçek hayatta da böyledir.bi evde adamın değil de karının sözü geçiyorsa huzur olmaz o evde.ayrıca her çıkışın bir inişi vardır.en güçlü olduğun dönem en zayıf olduğun dönemdir.düşmanlar seni yenmek için zayıf anını kollar.sen ise kendini yenilmez sanırsın.osmanlı da ulema,asker sınıfı ve halk 1800 lü yıllara kadar dünyayı
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
DİĞER HABERLER
Yenidoğan Çetesi'nde Esenyurt Belediyesi detayı: Başkan olmak istiyordum
İstanbul'da DEM Partili iki ilçe yöneticisi tutuklandı