Aslan avcılık tarihini yazdı: Yalıdakiler
Abud Efendi ve Kıbrıslı Yalısı ekseninde açılımlarla yalılar üzerinden Türkiye geneline açılarak Türk Oligarşisini kuş bakışı görme imkanı sunan yazar Tayfun Er, "oligarşi zar atmaz" diyor.
Boğaziçi'nde bir yalı, diğer bütün yalılardan ayrı ve tek. Bu yalı sahiplerinin isimleri, ilişkileri, güçleri ve bağları da diğer yalı sahiplerinden farklı. Ancak bu tek yalı sahiplerinin bazı özellikleri, diğer yalı sahipleri ile de ortak özellikler taşıyor. Çünkü bir yalı sahibindeki özellikler genel olarak diğer yalı sahiplerinde de vardır.
O yalı Kandilli'de ise, yalı sahibinin oligarşi sahibi olması, diğer yalı sahiplerinin de oligarşi mensubu oılmasına geçiş sağlar. Erguvaniler kitabıyla büyük ilgi gören ve Efendi dahil bu konuda yazılmış pek çok kitabın öncüsü olan Tayfun Er, bu kez Yalıdakiler adlı araştırması ile çıkıyor karşımıza.
Siyaset sahnesinden, medya dünyasına yaşamımızın bütün önemli aktörlerinin, oligarşinin bağları Sedat Simavi’den, Aydın Doğan’a; Tercüman gazetesinden, Taraf gazetesine yalı kardeşliğinin iç yüzünü merak ediyorsanız, Erguvaniler gibi bu kitap da kitaplığınızda yer almalı.
ASLANLAR AVCILARIN TARİHİ YAZARSA
“Aslanların tarihini hep avcılar yazmıştı; bir de biz aslanlar avcıların tarihini yazalım”ın karşılığı bu kitapta İttihat Terakki’den Fenerbahçe’nin kurucularına; medyadan sanata; aileden aileye yine “bağlar” gözünüzün önüne getiriliyor.
"Aslında, yalıdakilerin tarihi üzerinden “anlatılan senin hikayendir” Sen, yani istisnasız her dinden/dilden/etnisitiden/mezhepten/cinsiyetten/ideolojiden/siyasi görüşten olup da yalıda ve köşkte, konakta olmayan, hakkını alamayan, ürettiği halde yönetemeyen olarak “sen” " diyor yazar okura.
"Kitapta ismi geçenlerin hiç birisini tanımıyorum, hiç birisi ile en ufak yakınlığım yok. Bu ülkede yaşamak dışında sınıfsal/kültürel/siyasi akla gelen gelmeyen hiç bir ortak noktamız yok. Dolayısı ile hiç bir kişisel husumetim de yok. Oligarşi mensubu dediğim insanların içinde 'sınıfına ihanet ederek' ezenlerin safından, ezilenlerin safına geçenler de hep olmuştur. Bu da son derece saygıdeğer bir şeydir. Bu sevdiğim insanların oligarşiye mensup olduğunu söylemek, onları 'kötülemek' değil sadece objektif olarak bir olguyu dile getirmektir. Öyle ise biribinin olgarşi sahibi olduğunu söylemek, iyi ya da kötü bir değer yargısı yüklemek değildir" diyor yazar.
TÜRK OLİGARŞİSİNE YALILARDAN BAKIŞ
Kitap Abud Efendi ve Kıbrıslı Yalısı ekseninde açılımlarla yalılar üzerinden Türkiye geneline açılarak Türk Oligarşisini kuş bakışı görme imkanı sunuyor bir açıdan. Bu iki yalının birbirine neden bu kadar benzediği konusunda yazar, "Bir bütünün parçaları oldukları için bu kadar benzerdirler" diyor.
Tarih boyunca parça ve bütün ilişkisinin pek çok düşünürün ilişkisini çektiğini belirten yazar metforik olarak bir izahla şunları söylüyor ve kitapta bu söylemini şekillerle açıyor. "Bir eşkenar üçgen çizelim ve içini siyaha boyayalım. sonra bir kenarın orta noktalarını işaretleyerek bu noktaları birleştirelim. Ortaya dört tane eşkenar üçgen çıkar. Ortada kalanı kesip atalım. Kitaptaki şekilde görülen ikinci eşkenar üçgeni elde ederiz. Geriye kalan siyah renkli üç üçgeninin kenarlarının orta noktalarını birleştirsek, bu üç üçgenden dörer tane daha üçgen çıkar ve yine ortadakileri kesip atarsak 3. üçgeni elde ederiz. Yani yine ilk işlemi uygulamış olduk. Bu şekilde devam edersek 4. ve 5. üçgeni oluştururuz ve bu sonsuza kadar tekrarlanabilir. 5. üçgeni daha büyük görmek için şekli büyütürsek ona ikinci şekil diyebiliriz. Dikkatliçce bakarsak, 2. şeklin herhangi bir noktasını kesip ayırdığımızda büyük şeklin aynısını görürüz. Felsefi olarak sövylersek parçayı anlamadan bütünü, bütünü anlamadan parçayı bilmemiz mümkün değildir. Bu üçgenin adı Sierpiniski Üçgenidir. Sonsuza dek içiçe geçebilir ve birbirini tekrarlar...."
Devam ediyor yazar ve Frankal Geometri ile basit bir şeklin kendisini tekrarlayarak nasıl karmaşık şekiller oluştarabileceğini örneklerle gösterdikten sonra kaos ve idealin farkını gözler önüne seriyor. Dinamik olarak hukuk, yasa ve dalet okullardaki bu geometri gibi görünse de gerçekten hayatta böyle bir idealizm var mı sorusuna yanıt veriyor.
Kitabına "oligarşi zar atmaz "diye başlayan Er'e göre, başarılar ve alınan karşılıkları tesadüflerle elde edilmiyor. Er, başarının şans ya da çabayla değil, ilişkilerin gölgesinde elde edildiğini savunuyor ve ilişkileri, boğazın iki yalısından yola çıkarak kuruyor ve ilginç bir mühendislik çalışması gerçekleştiriyor. Bu da normal çünkü 1961 yılında Balıkesir’in Gönen ilçesinde doğan Er,. İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi’nde İnşaat Mühendisliği üzerine lisans yapmış bir yazar. Yüksek lisans konusu ise Deniz Yapıları
BİR İNSANIN SOYLULUĞU NEREDE BAŞLAR, NEREDE BİTER?
"İnsan doğacağı ortamı, aileyi, sınıfı, milleti vb. doğuştan gelen özellikleri seçemez. Bütün bunlardan dolayı kimsenin bir artısı ya da eksisi olamaz, olmamalı. Doğuştan gelen ve insanın bir katkısı olmayan özelliklerinden dolayı övünmek de yerinmek de anlamsızdır. Kitapta bahsedilen pek çok kişinin soyluluk merakı da saçmadır. Bir insanın “soyluluğu” kendisiyle başlar, kendisiyle biter. Üstelik insan dinini, milletini, cinsiyetini bir gecede değiştirebilir, ama ailesini hiçbir zaman, sınıfını ise ancak zamanla değiştirebilir. Kişilerden bahsedilse bile, mesele kişiler, kişilerin iyiliği kötülüğü değil, bir sınıfın anlaşılmasıdır.” diyor yazar.
Destek Yayınevi'nden yayınlanan Yalıdakiler'in içindekilerden bir kaç başlık sunarak bitirelim bu tanıtım yazımızı.
> Damat İsmail Hakkı Baltacıoğlu
> Yalıya ismini veren Muhammed Abud
> İttihar Terrakki'den 'Efe Rakısı'na
> Osmanbeyden Sürmene'ye ve Nazlı Ilıcak
> Cemile Sultan'dan Danişmend'e
> Deli Fuat Paşa ve Gazi Muhtar Paşa
> Karacehennemzade ve Rubens
> Yağ Fabrikatörü, Belediye Başkanı ve milletvekili
> Müneccimbaşları
> Halis Komili ve TÜSİAD
> Oktay Akbal, Lavinia ve İlhan Selçuk
> Ahmet Hamdi Tanpınar'ın büyük aşkı
> Kavel işçileri ve Üzümcü ailesi
> Oyun Teorisi
(Haber 7)
-
Emir Bilal 15 yıl önce Şikayet EtGerçekler bazen mide bulandırır. Maalesef Sayın Er çok haklı, haklı olmamasını canıgönülden arzu ederdim ama gerçek ! Dünyada olduğu gibi Türkiyede de bir yere varmak illada belli bir çevreye sahip olmakla mümkün, bir çok çevre güç çatışmaları, çıkar dengeleri ve benzer oyunlar ile durumu lehlerine dönüştürmeye çalışıyorlar ama hiçbir zaman bir birilerinin kuyruklarına basmıyorlar, bunun neticesinde de bu zümre hep belli bir standardın üzerinde kalıp ayak oyunları ile kişisel egolarını doyururken halk hep ezilmektedir ve Allah o gün ....Beğen