Derin devletin susturduğu CHP'li vekil
CHP'nin 'yaramaz çocuğu' eski vekil Süleyman Genç, suskunluğunu bozdu. 1978'de TBMM'ye Kontrgerilla ile ilgili soru önergesi verince rvi bombalanan Genç, Türkiye'de en az 30'dan fazla darbe yaşandığını anlatıyor.
KAMİL MAMAN'ın röportajı
Bugün CHP solun temsilcisi konumunda duruyor mu?
Bugün Türkiye'de sol yok.
CHP'ye rağmen mi?
CHP'de de yok.
Neden?
CHP KÜÇÜK BURJUVAZİNİN TEMSİLCİSİ
CHP'nin anlayışı Türkiye'de sol düşünceyi ve ideolojiyi anlayan, kavrayan ve bunun mücadelesini yapan bir yapıda değil. Daha çok bir orta yaş grubunun temsil ettiği, yani ne işçi sınıfını temsil eden bir yapısı var, ne işçi sınıfının mücadelesini düşünen bir yapısı var. Cumhuriyet Halk Partisi'nin toplumsal yapısı ve anlayışı onlara uygun değil. CHP daha çok küçük burjuvazinin temsil ettiği insanlar.
Solun bu kadar küçülmesi ve pasifleşmesinde CHP'nin rolü ne?
Solun küçük olması önemli değil. Önemli olan küçük olsa da aktif olamaması. Bugün Cumhuriyet Halk Partisi'nin küçük olması önemli bir sakınca değil ki, yanlış olması büyük bir sakınca. Toplumsal mücadelenin gereklerini yerine getirmediği için büyük bir sakınca CHP. Yoksa CHP'nin bugün yüzde 22-23'lük rakamı kötü bir rakam değil. Bunu yadırgamamak lazım.
CHP bu rakamı neden kullanamıyor?
CHP sol düşünceyi, devrimci düşünceyi hiçbir zaman aklına getirmediği için bunu kullanamıyor.
BAŞÖRTÜSÜ ÖZGÜRLÜK SORUNU
CHP'nin başörtüsü özgürlüğüyle ilgili takındığı karmaşık tavır, çözümü düğümlemenin dışında ne tür bir fayda sağlar?
Türkiye'de başörtüsü tartışması toplumsal ihtiyaçlarımızdan doğmamıştır, geleneksel anlayışımızdan ve geçmişimizden kaynaklanır. Benim büyük annem de, annem de başörtülüydü. Annem 90 yaşında vefat etti. Annemin başını açamazsınız. Bu Türkiye'deki insanlarımızın benimsedikleri ve inandıkları anlayışları. Türkiye'nin problemi başörtüsünde değil. Aynı zamanda başörtüsünü Türkiye'nin problemi diye yorumlamak da yanlış. Bu konulara süreç içinde yavaş yavaş izleyerek bakmak lazım. Türkiye'de 18 milyonun altında genç nüfus var. 5-6 milyon da çocuk nüfusumuz var. Bunları topladığınız zaman 22-23 milyon yapıyor. Bunların içinde ilkokula gitmeyenlerin oranı yüzde 10'dan fazla değil. Bu çocuklarımızın bir kısmı ailesi ne şekilde davranıyorsa onlar da o şekilde davranıyor. Ama çok önemli bir kısmı da ailesinden farklı yaşıyor ve farklı düşünüyor. Bu konu siyasetçilerimizin alanı değil. Siyasetçilerin görevi bu insanların ihtiyaçlarını karşılamak. Üniversiteye de siyasetçiler karışmamalı. Yöneticiler biraz daha dirayetli olsalar bu konular Türkiye'nin meselesi olmaz. Bunlar Türkiye'nin içinde var olan önemli isteklerdir. Sizin bunları yasakla yok etmeniz mümkün değil. Önemli olan bu meselelerin yasaksız ve özgürlük içinde çözülmesi. Başörtüsünü yasaksız ve özgürlük içinde çözerseniz tartışmalar bu kadar anlamsız olmaz. Bunları tek parti döneminin anlayışı içinde yoklarla çözemeyiz. Çözersek de başarılı olamayız. Yasaktır demekle başarılı olunmaz, bu mümkün değil.
İsmet Paşa bugünkü CHP'nin neyinden şikayet ederdi acaba?
1961'de İsmet Paşa parçalı iktidara geldi. O zaman Türkiye'nin tartışmaları maalesef batılıların düzeyinde değildi. Çok anlamsız ve günlük tartışmalardı. Demokrat Parti iktidar oldu. DP de CHP'den aldıklarının aynısını, bir tane bile genel kural değiştirmeden sürdürdü.
27 MAYIS SADECE DP'NİN ÜRÜNÜ DEĞİL
Aynısı sürdürdüyse neden asker 27 Mayıs darbesini yaptı?
Bu konu çok uzun tartışılması gerekiyor. 60 darbesinin ortaya çıkması yalnız darbecilerin ürünü değildir, aynı zamanda iktidarı temsil edenlerin de gereğini yeterince yerine getirmemesinin bir ürünüdür. Darbecilerin de tabii ki istediği vardı. Türkiye'de halen darbeci insanlar vardır. Bugün bile küçümsenmeyecek kadar, tartışılanlar ve hapse atılınlar dahil, daha bir sürü insan var bu kafada. Türkiye'de çok garip bir şey vardır, o da asker olmayanların bir kısmının da darbeci olması.
Bu iktidar hırsından mı kaynaklanıyor?
Yalnız iktidar hırsından değil, görmek istedikleri iktidar biçimindendir.
Ya demokrasiye ne olacak o zaman?
Mesela Doğan Avcıoğlu hiçbir zaman demokrat olmamıştır. 9 Mart 1971 öncesi ve sonrası hep darbecidir o. Türkiye darbeyle kurtulur diye düşünüyordu onlar.
KONTGERİLLA GÜNDEME GETİRİLİNCE KIYAMET KOPTU
1978'de TBMM'ye Kontrgerilla ile ilgili soru önergesi verdiniz, sonra ne oldu?
Biz o soru önergesinde bir netice alamadık. Benimle birlikte 27 arkadaştı bu önergeyi yazan. O zaman önergeyi verenler arasında şimdi AK Parti'de olan arkadaşlarımızdan Ertuğrul Günay da vardı. Hattı zatında Kontrgerilla 1978'de yaşanan problemlerle ilgili değil. Ondan önce de var. Asıl problem 1972 de oldu. 1972 de ben daha milletvekili değildim, Cumhuriyet Halk Partisi Gençlik Kolları Genel Başkanı'ydım. O zaman 12 Mart 1971 muhtırasının ardından askerlerle tartışmalarımız başladı. Nihat Erim'in ve Süleyman Demirel'in Başbakanlıkları ve askerlerin güdümünde olmalarıyla ilgili. Kontrgerillanın Türkiye'de bir tehdit oluşturduğunu bu yıllarda sezdim. 1971 yılında yazdığım ilk kitapta da Kontrgerillayı analiz ettim. Türkiye'nin önemli bir problemi olduğunu o zaman söyledim. Eskiden bizde askerler hiç tartışılmazdı. Ben bunları tartışmaya, konuşmaya başladığım zaman hem CHP hem de Adalet Partisi (AP) kıyameti koparırdı. AP ve CHP'nin yapısı farklı zannedilir. Halbuki öyle değil. Bu partilerin yapısı birbirlerine çok benzer yapıdadır.
Evinizi kim bombaladı o zaman?
Evimin bombalanma işini bilinen adamlar yaptı. Meclis'e Kontrgerilla önergesini gündeme getirdikten sonra yaşandı evimin bombalanması.
Kimdi?
Yakaladım adamı devlete teslim ettim.
Meclis'te kontragerilla önergesi verince asker evimi bombaladı
1978'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne 26 CHP'li arkadaşıyla soru önergesi vererek derin devletin araştırılmasını isteyen isimlerin başında geliyor Süleyman Genç. Bu girişiminden dolayı evi bombalanan ve tehditler alan Genç, bugün tartışılan darbeler, Kontrgerilla ve Kürt sorunuyla ilgili geçmişte en çok kafa yoran bir siyaset adamı. Türkiye'de bütün askeri darbelerine şahit olmuş eski CHP Milletvekili Süleyman Genç İsmet Paşa'nın da 'yaramaz çocuk'u. Genç, dün ve bugün Türkiye'nin tek sorununun Kürt sorunu olduğunu belirtiyor. Tansu Çiller'in Başbakanlığı dönenimde kaçak yollarla Mahmur Kampı'na giderek 13 bin vatandaşımızı Türkiye'ye getirmek için girişimlerde bulunduğunu da anlatan Süleyman Genç, bu girişimde dönemin OHAL Valisi Ünal Erkan ve askerlerin engeliyle karşılaştığını söylüyor. Mahmur'daki mülteci vatandaşları ikna ettiğini ve gelecekleri sırada "Devlet getirsin- kendileri gelsin" tartışması yaşandığını anlatıyor. Kürt sorununu tek parça olarak düşünmenin de yanlış olduğunu ifade eden Genç, gelecek yerel seçimlerde Kürt kanadından yeni bir İslamcı hareketin ortaya çıkacağını da iddia ediyor. Darbelerin toplumu tek tipleştirdiğinin de altını çizen CHP eski Milletvekili "Farklılıklarımız bizim en büyük zenginliğimizdir" diyor.
Ergenekon'un bir ucu 1969'a kadar uzanıyor
Derin devletin her kanadı olduğu konuşuluyor.
Asker sivil ilişkisinde bazı siviller genellikle askerlerle ilişki ararlar. Bir nevi destek bulma amacıyla. Bazıları da herkes yerinde dursun der. Bu ülkede kimse kimseden vatanperver değil. Ama ben farklı düşüncede olurum o farklı düşüncede olur, o sorun değil. Çünkü eğer bu farklılık kanun dışı değilse hepimiz birbirimize katlanmak zorundayız. Ama yasalar içinde yapılmış bir davranışsa demokrasinin en önemli erdemlerinden biri muhalifine sağlam gözle bakmaktır. Türkiye'de tam demokrasi oturmadı. Susurluk'un da bu Ergenekon'dan farkı yoktur. Hatta bu şeridi 1963'e kadar uzatacaksın.
Darbe günlükleri bir sonuç verir mi?
Askerlerin hepsini herhangi bir şeyde ilgisiz kalacağını düşünmüyorum. Tepkili olan vardır, sessiz olan vardır. Türkiye'de bildiğimiz kadar askeri darbe olmadı ki, birçok darbe teşebbüsü var onun için onu konuşmuyoruz. Yoksa hepsini sıralasak en aşağı 30 darbe teşebbüsü çıkar ama su yüzüne çıkanı konuşuyoruz çıkmayanları görmemezlikten geliyoruz. Tutumlarımızda hala doğru düzgün bir değişiklik yapmadık. İşçi hakları bile 1963'te.
Darbecilik bir nevi toplumsal hastalıktır
Karşı olmasına rağmen darbe yapılması o kişilerin yaptıkları hareketleri meşru mu kılar? Bunun demokratik bir zeminde savunulması gerekmez mi?
Darbecilerin yaşamında demokratik çözüm yoktur. Başaramaz ya da sonuç alamaz o ayrı. Ama darbecilerin hiçbirinde toplumun ihtiyaçlarını göremezsiniz, demokratik çoğulculuğu arayamazsınız. Ararsan da bulamazsın. Darbecilik bir nevi toplumsal hastalıktır. O hastalığı yenmesi çok zordur. Çünkü bütün çözümleri, kendilerinin önermelerinde bulurlar. Bundan farklı bir şey göremezler. Kendi düşüncelerinin dışındaki bütün fikirlerin ve adımların yanlış olduğunu düşünürler. Biz ne istiyoruz, çoğulculuk istiyoruz ve çok farklı insanlar istiyoruz. Darbelerin genel karakteri toplumu tek tipleştirmektir. Tek tip olmayan darbe de başarılı olamaz.
Darbeler soruna çare olamaz
Darbeyle kurtulur mu?
Ben öyle düşünmüyorum. Ben sivilciyim. Türkiye'nin sıkıntıları vardı ve olacaktır ama bu ülke darbecilerin önermeleriyle değil halkın iradesiyle çözülmeli. Sıkıntılar öyle çözülürse başarılı olur. Eğer bu şekilde çözemezsek darbelerle çözmeye kalkarsak o sıkıntıları artırırız ve yeni sorunlar doğururuz. Hele günümüzde çok daha farklı sorunlar doğurur. Onun için darbeleri keşke hiç yaşamamış olsaydık.
Kılıçdaroğlu tasfiye edilir
Uzun süredir Deniz Baykal CHP'nin Genel Başkanı. Bu nereye kadar gider?
Küçük burjuvazilerde fazla yer değişmez.
Kemal Kılıçdaroğlu gibi yeni yüzler ve aktif siyasetçiler bir şeyler yapamaz mı?
Onu tasfiye ederler ve kimsenin çıkmasını istemezler.
AK Parti demokratik açılımdan zararlı mı çıkacak?
Açılım meselesi Türkiye'nin problemidir. Bütün siyaset adamlarının ve aklı erenlerin bu problemi yenmesi lazım. Türkiye'de etnik yapı çok karmaşık ama Türkiye'nin bir tane problemi var oda Kürt problemi. Türkiye'de Kürt problemini yenmenin temel sorunu farklıdır.
Nedir o fark?
Türkiye'de Kürtlerin de kendi sorunları var. Sokaktaki insan zannediyor ki Kürtler tektir. Hayır. 6-7 farklı dilde konuşan kürt kesimi var. Bu 6-7 dilin talep ettiği çok farklı şeyler var. Mesela Alevi Kürt kesimi ortada kalacaktır. Öyle tahmin ediyorum ki ben Sünni Kürt kesimi dindar olacaktır. Çok iyi analiz edenler görecektir ki, PKK'nın da mücadele eden ağırlık kısmı Alevi Kürtlerdir, diğerleri dincileşmiştir. Dincileşenler mücadelenin içinden çekilmişlerdir. Bu ilk bakışta iyi gibi görünebilir. Ama işin nihai sonucunda yine Kürt ayrılıkçılığı önümüze gelecektir. CHP'nin bu açılıma karşı çıkmasının da bir önemi yok. Çünkü Kürt kesimi CHP'yi tasfiye etti. Bugün kürt kesiminde şafi olan kürt kesimi vardır, bir de Sünni ve alevi kesimi vardır. Sünni Kürtlerde hiçbir sorun yok. O kesim tamamen Türkmendir. Problem olan kimdir; Alevi Kürt kesimidir.
Alevi Kürt kesimi CHP'yi neden tasfiye etti?
Bugün istersen Alevi Kürt kesimine istersen de Sünni Kürt kesimine bak. O bölgeyi olduğu gibi tara, CHP'in yüzde 1 oy aldığı bölge var mı? Yok.
-
cengizhan 14 yıl önce Şikayet EtKorkunun ecele faydası yokmuş. doğru bu çürük düzeniniz eni sonunda islah edilmeye mahkum. evet seçime girdik çünkü 1 yıl az bir süre seçim için.Beğen
-
virdis moment 14 yıl önce Şikayet Etnato ve gerillaları,,,. Evet bu ülke natoya girdi,,Sonra sivil iktidara kendi diktalarını uygulattı, Bunun sonucu olarak bu ülkede ne var-yoksa üretim adına hepsini kapattırarak kendi ticari mandasına çevirip halkımızın yarısnı, o dönem kullandoğı hükümet ve görüşe düşman ettirdi ikilik çıkarttı, Daha sonra, kullandığı hükümeti kurduğu o ülkenin bir başka akılsızlarıyla imha etti,,Yani benim ülkemin insanları ecnebi sevdasına düşünce, biz de bu hallere geldik,, ortada bulgur da kalmayacak gibi,,Şimdi görev mossadda,,Biz buyuz,,,Beğen
-
cengizhan 14 yıl önce Şikayet EtDaha ne demeli. Eski bir chp li vekil bile olan bitenin farkında. Demekki mevcut vekiller de çok şey biliyor ama işlerine gelmediği için ya inkar ediyorlar ya konuşmuyorlar. Haksızlık karşısında konuşmayan gerçekten dilsiz şeytanmış.Beğen