Kadının eli ne cüretle tefsire değermiş!
Semra Kürün Çekmegil, geçtiğimiz aylarda yayımladığı "Okuyucu Tefsiri" adlı çalışmasıyla, tarihin çizgisel akışına bir çentik atmış oldu. Çekmegil, kadınların ilimden uzak kalışından dert yandı, gelen ilginç eleştirileri anlattı.
Ahmet Sait Akçay'ın röportajı
Semra Çekmegil: Derdim Kur'an'ı anlayarak okumaya teşvik etmek
Tefsir alanında söz sahibi olmayı bırakın, kadının hemen hemen her yönüyle, giyimi kuşamı ve hatta tabiatı bile erkekler tarafından belirlenen dünyada bir kadın, ilmin kadınlar tarafından da yapılabileceğini gösteriyor, özellikle İlahiyat Fakültelerinde üretilen dilin eril yapısına çomak sokuyor, bu çalışmasıyla. Çekmegil, Müslüman kadının öznelliğini ve özerkliğini bu çalışmasıyla, bugün pek çok tartışmanın odağında eril iktidar tarafından sahası yönlendirilen bu erke meydan okurcasına güne haykırıyor. Çalışmanın içeriğinden ziyade ortaya çıkması bile İslam tarihi açısından çok ama çok önemlidir.
Günümüzde Müslüman kadın yazarların çoğunun iktidar erkiyle aynı söylemi paylaşmaları, kendilerinden ziyade başkalarını konuşmaları ve akabinde kendi sorunlarını bile erkeklere emanet etmeleri büyük bir problem. Müslüman kadın yazarların böylesi erki ürküten (tefsir, fıkıh, tarih vs.) yayınlara ihtiyaçları var. Semra Kürün Çekmegil, adı bir ekol olarak anılan ve 60'lı, 70'liyıllarda bugünün İlahiyat akademisinin daha on yıl öncesine kadar ulaşamadığı tespitleriyle akademiye yön vermiş olan Said ÇekmegiTin kızıdır. Kızı Çekmegil de aynı ilim mirasının sürdürücüsü şüphesiz. Said Çekmegil'in Sünnet-i Seniyye adlı çalışması bugün bile dini akademide aşılmış değil. Sivil bir aydının, sivil bir müfessir ve entelektüel kızı, bu çalışmasıyla, (her ne kadar mütevazı bir adla sunulsa da her tefsir bir yorumdur neticede) İslam tarihine adını altın harflerle kazımıştır.
Öncelikle tefsir çalışmanızdan ötürü sizi tebrik ederek başlayalım konuşmaya; tefsir gibi bir sahada eser vermeye sizi iten saikler nelerdi? Biraz bahsetseniz.
Öncelikle selamlar, ilginizden dolayı teşek-kür ederim. Hayatımıza yön verecek olan Kitap'ımızı anlamadan okumanın yanlışlığını, ilmi verilerle anlatarak; anlayarak okumaya teşvik etmekti derdimiz. Malum, ekser Müslüman'lar; "bu Kitabı herkes anlayamaz, onu ancak Rasihunlar anlar ve anlatır siz de onlara uyarsınız; hatta sakın böyle bir şeye tevessül etmeyin, küfre düşersiniz" gibi telkinlerle, anlamadan Kur'an okumaya razı olmuşlardır. Kuranı anlayarak okumanın önüne aşılması zor engeller koyulmuştur. Bu anlayışın, Rabbin muradına aykırı bir görüş olduğunu, bilakis, Müslümanların müminliğe terfi etmeleri, ilahi mesajı anlayıp sorumluluklarını yerine getirmeleri için düşünerek okumanın bir vecibe olduğunu, anlama gayreti göstermeden okumanın ise vebal olacağını, vahyî verilerden anlıyoruz.
Sahih bir okuyuşa sahip olarak doğruyu anlamak, büyük bir ciddiyet ve sorumluluk gerektirir. Taraflı, takıntılı peşin kabullerle; grup, meşrep, mezhep ve tarikatçılık taassubuyla yapılan okumalar sağlıklı okumalar değildir. Bu nedenle orijinal Kitabımızın dışında bütün eserler tenkit ve tashih ibadeti içerisinde okunmalıdır ki verilen mesaj anlaşılsın. İnsanı konuşmaya da yazmaya da iten bu şuurla yanlışlarımın düzeltileceği, eksikliklerimin tamamlanacağının verdiği cesaretle ve samimi ilmi her gayretin mükâfatlandırılacağı umuduyla bu çalışmaya koyuldum. Doğrular Allah'tan yanlışlar bizdendir.
Şu an 8 cildi yayımlanmış durumda, diğer ciltler de önümüzdeki aylarda çıkacak sanırım. Ne zaman başladınız yazmaya, biraz bu yazma sürecinden bahsetseniz, nasıl bir deneyim Kur'an'la bu derece iç içe muhatap olmak?
Bir Müslüman'ın Kur'an'la iç içe olması, Rabbiyle beraber olmasıdır. Onu anladıkça bize ne kadar değer verdiğini görüyor ve şükrümüz artıyor. Tüm emir ve yasakları tamamen insanın dünyada onurlu, erdemli yaşaması, ahirette ise ebedi saadete ulaştırması için açıklanmıştır.
Rabbimin yardımıyla 8 cildi çıktı. Tüm su-relerinde temeli atıldı elhamdülillah; tabi bu iş sadece sizinle bitmiyor. Mizanpaj, tashih ve matbuat derken bir hayli uzuyor. İçerisine girmedikçe bu işin ne kadar ağır, ne kadar bü-yük bir sorumluluk ve gayret gerektirdiğini anlayamıyorsunuz. Müsveddelerin kaybolması, ilgisayarda işlediğiniz hatalar öyle insanı ıhredercesine üzüyor ki, aylarca Rabbimin bir ıucize ihsan etmesini dilediğim olmuştur. Ama afile. İlk cildi hemen yayınlanmamış olsaydı azgeçebilirdim bu çok zor ve de uzun soluklu işten.
Daha önceleri vakıflarda ve radyoda yaptığımız tefsir sohbetleri için notlar alıyordum. Bazen içerisinden çıkamadığım hususlarda babam Said Çekmegil'e uğrar fikirlerinden yararlanırdım. Ama babam hazırcılığı sevmediğinden puçlan verip araştırmamı isterdi. Tashih edilmesi gereken görüşlerimi "vay vay, hoca hanım!" dikerek esprili bir üslupla ikaz ederdi. Bende ona; Buyurun müftüm! Siz ne buyurursunuz, bu tonu hakkında görüşlerinizi alayım" derdim, yanlışımı düzeltmesi için ve nazlanarak; "sen bizi okutmadın" diye sitemler ederdim. Tatlı sert ikazlarıyla babam sadece benim için değil herkes için öğretmendi. Ama o hep talebeyim derdi. Fakat o, bu çalışmamı görmeden 24.07.2004'te Rabbinin davetine icabet ederek aramızdan ayrıldı. Bu çalışmaya 2002'de, büyük hayallerle, kültürel etkinliklerde bulunmak için Zehra Özbildirici kardeşimle çok mütevazı bir büro açarak; o dizgisine ben de çalışmamı ciddiye alarak başladık; ama onun işinin çokluğundan dolayı Elif Dolanbay kardeşimle devam ettik. 6 ay sonrada büroyu kapattık, evlerimizde çalışmamızı sürdürdük ve ancak 2006'da ilk cildi çıkarabildik.
Tefsir yazmak iddialı ve cesaretli bir girişim. Yayımlandıktan sonra kadın yazarların tepkileri ne oldu, merak ediyorum doğrusu?
Henüz tamamlanmadığı için olsa gerek pek bilinmiyor. Ama çevremdekiler "büyük bir cesaret' diyerek hayretlerini ve takdirlerini belirtiyorlar. Özellikle de insanların bekledikleri manada bir kariyerimin olmaması, hayretlerini bir kat daha artıyor. Bazıları da "Ama nasıl olur, ne cüret!" diyebiliyorlar. Hatta bir beyefendi, böyle bir çalışmayı yapmak için aradığı özelliklerin olmaması nedeniyle çok sert eleştiriler getirince, okudunuz mu?' sorusuna; "okur da vebale girer miyim" diyerek cevap vermişti, belki de nice veballere sessiz kala kala.
Oysa Rabbim, Kuranı şu özelliklere sahip olanlar anlar diye kayıt koymamış, nasıl okuyacağımıza dair kurallar getirmiştir. (7/204,16/98, 17/106, 38/29) Ve daha birçok ayetlerden anlıyoruz ki düşünen, doğruya erme gayret ve samimiyeti içerisinde olanlar Kuranı anlar ve anladığını da yaşarlar. Bilmediği hususları daha geniş çaplı araştırma yaparak veya ilim erbaplarına sorarak öğrenirler. Fetva mercii ise başlıbaşına ihtisas, icma ve içtihada dayalı bir çalışma gerekir.
İlim kadına ve erkeğe farzdır, denir ancak bunun gerçekliğini bu güne kadar göremedik, bunu neye bağlıyorsunuz?
Kadın-erkek aynı hamurdan yaratılmış; (4/1, 6/2-98) Allah'a muhatap olmada eşit (51/56, 3/102, 33/36), birbirlerinin de velileridirler. (9/71,16/97) Hayata beraber başlayarak, beraber imtihana tabi tutulacaklar ve yükümlülükleriyle kendilerine verilen halifelikten dolayı aynı şekilde hesaba çekileceklerdir. Beraber hata işlemiş, beraber yeryüzüne halifeler olarak bilgi ile donatılarak indirilmişlerdir. (2/30-37, 6/165)
Kadınların ilimden uzak kalışları, bazı mealler ve din hakkında yapılan açıklamalar beni çok düşündürmüş olduğundan, çevremdeki ilim ehline sorduğumda, onlarda; "bu hususta hep erkeklerin yazdıkları ve önemli eserlerin tercümelerinin de yapılmadığından kaynaklanıyor olabileceği" gibisinden açıklamalar yaparlardı. Gerçekten Kur anı anladıkça, halk arasında yaşanan dinin ters yüz edilmiş olduğunu görüyorsunuz. Haklan dininden ziyade ekseriyet, mollaların ve halkın telkinlerine dayalı şuursüz, ritüelleşmiş bir din anlayışıyla hareket ediyorlar. Kolayına, işine geldiği gibi yaşayan, şuurdan, düşünce ve muhakemeden uzak toplumlar, ilerleyemedikleri gibi ilahi rahmet ve merhameten de mahrum kalıyorlar. Bu nedenle kadın-erkek ayırımına girmeden mükellefiyetlerimizi ve önceliklerimizi öğrenerek münevver bir toplum inşa etmeye birbirimizi teşvik edelim.
Bu tefsiri mevcut tefsirlerden ayıran en belirgin özellik nedir sizce?
Kıssaları günümüz olaylarıyla ele almaya, ilimin, cihadın önemine, cehaletin içerisine düşüreceği tefrika, hurafe, körü körüne atalara uyma ve dinde ruhbanlar edinmenin vahim sonuçlarını açıklamaya ağırlık verdim. Belki diğer tefsirlerden ayıran bir diğer özellikte; çalışmamda yelpazenin çok geniş olmasıdır. Ağırlıklı olarak Esed, Mevdudi, Seyyid Kutub ve Celal Yıldırım olmakla beraber otuza yakın tefsir, ansiklopedi, Kuran Kelimelerinin Anahtarı (Mu'cem) ve birçok kitap ve dergilerden yararlanarak yazılmış olmasıdır da diyebilirim. Tabi bu çalışmayı diğer tefsirlerden ayıran özelliğini ben değil okuyucular/sizler yapacaksınız inşallah.
Bir de bugün Kur'an'la kurulması gereken ilişki biçimi nasıl olmalıdır?
"Kuran, sana ve kavmine bir öğüttür. İlerde ondan sorguya çekileceksiniz." Onu başka gaye ve amaçlar için değil, sadece 'Rabbim ne buyuruyor, yerine getireyim' duyarlılığı içerisinde okumalıdır. Mümin kitabını başucu kitabı edinmeli, onu okumanın önüne hiçbir engel getirmemelidir. 24 saatin en az on, on beş dakikasını Rab- binin Kitabıyla şuurlu bir şekilde, en müsait zamanda buluşmaya çalışmalıdır. İlla anlamak, illa anlamlı buluşmalıyız Kitabımızla.
Yine Türkiye'de Müslüman kadm hareketlerinin, öncüllerin olmamasmı neye bağlıyorsunuz?
"...Ne de az iman ediyorsunuz?" "...Ne de az düşünüyorsunuz?" (69/41,42) gerçeğinden kaynaklanan bir geride kalma olsa da; hem dünya hem din adına kadınlara çok kısıtlamalar getirilmiştir. "Bir kadın beş vakit namazını kılar, namahremden korunur, kocasına itaat ederse cennete girer" gibi telkinler, yine fıkhi görüşlerini ayetlere dayandırarak kadının sesinin, kadının dışarı çıkışının haramlığına dair yanlış fetvalar ile kadınlar sosyal hayattan tecrit edilmişler. Kadının okumasını dahi çirkin yakıştırmalar sebebi ile engellemişler. Sahte, softa hocaların bu dine yaptığı zararı ancak herkesin dinini kaynağından öğrenerek telafi edebiliriz.
Kadınlar çoğunlukla, gerek dini dayatmalarla, gerek ataerkil ruhuyla beslenmiş duygularla hep tahakküm altına alınmış, yer yer kaba güçler de devreye sokularak kadınlar korkutulup, sindirilmişlerdir. İşin bu boyutu bir tarafa, şuurlu kadınlar yetiştirdikleri şuurlu evlatlarıyla, eşine desteğiyle hayatın her karesinde yerini almaktadır. Kadınlar eş ve anne gibi ağır sorumluluklar altında oldukları için öncülerden değil gibi zannedilir ama onlar sessiz kahramanlardır. Ayrıca dinini dava edinen her kadın; ayağını merkezden kaydırmadan, edep ve vakarını koruyarak sosyal hayatın her alanında etkinliklerde bulunmalıdır. Sayıları az da olsa bunu yapan kadınlar olmuştur ve hep de olacaktır. Mesele ka- dın-erkek olarak değil de, şuurlu-şuursuz, davalı - davasız olarak değerlendirilmelidir. Hep beraber ümmet olma, ümmet yetiştirme duasıyla.
Özgün Duruş
-
Dilara 13 yıl önce Şikayet EtMeyve veren ağaç taşlanır :). Yorumları okurken tüylerim diken diken oldu, ne kadar yozlaşmışız, ne kadar düşünmekten araştırmaktan uzaklaşmışız, ne kadar ön yargılarımızın, nefislerimizin esiri olmuşuz dehşet içinde farkettim.. biri hiç kadınla erkek bir olur mu diye ayet var demiş bilip bilmeden.. onun aslı..hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?Zümer 9 olacaktı.bu yorumlarla hiç bilenle bilmeyen bir olmazmış cevabını kesin olarak aldık:) Çalışmalarınızın devamını bekliyoruz saygı,sevgi,muhabbet değer kardeşim Hakkını helal etBeğen Toplam 2 beğeni
-
burak elmas 13 yıl önce Şikayet EtBayan yazar kardeşim!!!. Dikkat et seni taşlarlar.Allahın dini tamamen erkek egemenliği altında daha bunu farketmediniz mi?Müslüman kadının toplumdaki durumuna bakın bunu görürsünüz.Dini erkekler yorumluyor, kadının durumu ortada. Kadına yorum yaptırmazlar.Buna müsade etmezler.Yorumları okuyun, eksik etek-aklı kısa diyenler %90. İşin garip tarafı bayanlar arasında anket yapılsa onlarında yarıdan fazlası erkekler gibi görüş beyan ederler. Ne garip tezat...Beğen Toplam 3 beğeni
-
Ahmet Faruk 13 yıl önce Şikayet EtNeden rabbimiz bir kadın peygamber göndermedi?!. Elbetteki kadınlardan alimler de olacak ama hadlerini de bilmeliler. İlmihalleri hep erkekler yazıyor kadın hakları fazla savunulmuyor diyen feminist kadınlar tanıtım. Allahuteala ahır zamanda kadın fitnesinden bizleri korusun.Beğen
-
Ahmet Faruk 13 yıl önce Şikayet EtNe Büyük cesaret, 14 asırdır hiç bir kadın alim tefsir yazmadı. Son yıllarda müslüman feminist kadınlar türedi. Her alanda erkeklerle yarışmaya koyuldular. Kurani kerimdeki kadınlarla ilgili konuları (Şahitlik ve miras konuları gibi) o ayetler o günler için geçerli idi, bu çağda farklı düşünmek gerekir diyenler çıktı.. Tefsir yazmak basit bir şey değil, nice alimler tefsir yazma cesaretini gösterememişler veya ömürlerinin sonlarında ve bir kurul çalışması ile tefsir yazmışlardır. Bazi alimlerin ise tefsiri tamamlamaya ömrü yetmemiş talebeleri tamamlamıştır.Beğen Toplam 1 beğeni
-
goreceksiniz 13 yıl önce Şikayet EtELANUR adlı kullanıcıya. Ondördünü bulursak birinde onbeşinciyide ararız.Beğen