Batı kurtuluş için Mesnevi'yi keşfetti
Mesnevi okumalarını kitaplaştıran Fatih Çıtlak, sanayi devrimi ile başlayan ve kapitalizmle kronikleşen hastalıklardan arınmak için Batı’nın Mesnevi’yi bizden önce keşfettiğini söylüyor.
İpek Tanır'ın haberi
Mesnevi okumaları son yıllarda her kesimden pek çok kişinin rağbet ettiği bir etkinlik olarak göze çarpıyor. En yoğun ilgi gören okumalardan biri de Pendik Belediyesi tarafından gerçekleştirilen ve dört yıldır devam eden ‘Fatih Çıtlak’la Mesnevi Okumaları’. İstanbul’un merkezi noktalarından biri olmamasına rağmen Pendik’te ilk günkü kadar yoğun bir iştirakle yapılan okumalar yakın zamanda “18 Beyit Dinle!” adıyla kitaplaştı. Çıtlak’ın bu alandaki bir diğer dikkate değer çalışması ise Timaş Yayınları’ndan okura ulaşan Padişah ve Cariye Kıssası’nın şerhi. Çıtlak’a Pendik’teki Mesnevi okumalarını, Mesnevi’ye olan ilgiyi sorduk.
Pendik’teki okumalar nasıl bu kadar ilgi gördü ve hangi süreçte kitaplaştı?
Mesnevi okumaları hiç rağbet görmez deniliyordu. Fakat şu anda biz 450-500 kişilik salonda haftada bir tam dinleyici kapasitesiyle ders yapıyoruz. Metinden hareket ederek Mesnevi’nin günlük hayatımıza tesirini konuşuyoruz. ‘Mesnevi bugün bize ne söylüyor’ şeklinde bir bakış açısıyla sohbet etmeye çalışıyoruz. Mesnevi’nin ilk 18 beytinin şerhi olan “18 Beyit Dinle!” adlı kitap da insanların dikkatini çekebilecek tarzda bir nevi özet kabul edilebilecek muhtasar bir çalışma olarak ortaya çıktı.
Bilinen şerhlerden farklı galiba...
Mesnevi’de daha evvel yapılmayan bir tarz yapıldı. Metnin çözümlemesi şu şudur, bu budur şeklinde değil de doğrudan o beytin seslenişi olarak muhataba ve okuyucuya aktarılmaya çalışıldı. Bu da sahada kalem oynatanlar ve okumayı sevenler tarafından yeni bir şey olarak kabul edildi ve çok beğeni gördü. Bu açıdan Mesnevi’yi göz ardı eden, Mesnevi anlaşılmaz diyenleri de yeniden bu işi düşünmeye sevkedecek bir çalışma oldu.
Önceki yıllarla kıyaslandığında Mesnevi okumalarına ilginin belirgin bir şekilde artmasını neye bağlıyorsunuz?
Sanayi devrimini geç aldığımız gibi kapitalizmin bize bulaşması da geç oldu. Dolayısıyla bunlardan kaynaklanan hastalıklar da bizde geç tezahür etti. Batı o yüzden Mesnevi’yi bizden önce keşfetti. Hastalıkları müzmin ve kronik hale gelince insan olmayı hatırlatan ve gösteren kaynaklara önyargısız, adeta denize düşen biri gibi sarıldılar. 1914’te 1916’da Mesnevi’nin İngilizce’ye çevirisi yapıldı. Türkiye’de bir Mesnevi kürsüsü bulunmadığı halde Avrupa’da ve Amerika’da birçok yerde bu kürsülerin kurulmuş olması onların önem vermesini gösteriyor. Ama aynı zamanda onlar toplum ve fert olarak iflaslarından kurtulmak için Mesnevi’yi keşfettiler. Bizler de bu hastalığı şu anda şiddetli olarak yaşıyoruz.
Her şeyimiz tamam ama sevgimiz noksan bu durumda...
Günümüzün problemi teknoloji azlığı ya da bilgi eksiği değildir. Sevgi eksikliğidir. Fakat sevgi de kirletilmiştir. Kirletilmeyen sevgiyi ve aşkı en iyi anlatan zatlardan biri Hz. Mevlana olduğu için herkes şunun veya bunun yönlendirmesiyle değil içlerinden gelen ortak bir payda olarak Hz. Mevlana’da buluşuyor.
Mesnevi’yi anlamak için neden şerhe ihtiyaç var?
Mesnevi’deki tüm kıssalar ve oradaki metinlerin hepsinin o dönemin getirdiği durumdan dolayı metin şerhine ihtiyacı vardır. Dolayısıyla o metin şerhini yapmadan günümüz insanına aktarmak yanlış olacaktır. 300 sene evvel yazılmış bir metnin şerhi ise yine bugünkü topluma hitap eder tarzda olmayabilir.
Bazen öyle şerhler görüyoruz ki metinden daha zor oluyor. O zaman biz ne yapalım, dedik. Bunu anlayan büyüklerin halakalarına yetişmiş biri olarak bunu başkalarına da aktarmak mecburiyeti doğdu. ‘Ben bunları dinlemiştim’ deyip kendine itibar edilmesini beklemektense hemen aldıklarımı kendi jenerasyonuma ve gelecek kuşaklara aradan kendimi çıkartarak aktarma yolunu seçtim. Çok sancılı oldu. Çünkü yanlış yapıyor muyum korkusu, esere laf getirme korkusu ayrıca bir de etrafımdan çok destek görememekten dolayı sıkıntılar oldu.
Neden destek göremediniz?
Tuhaftır, hep eskiler övülüyor ama eskilerin yaptıkları güzelliklere rağbet eder bir çalışmaya girdiğinizde ‘Sen kim oluyorsun?’ deniliyor. Fakat bu hususta kimseye bir kırgınlığım yok. Çünkü okuyucunun şu anda yanlış bir görüşe kapılmaması, Mesnevi ve Hz. Mevlana’yı sevmesi ve kendi benliğinin farkında olması gibi bir noktayı yaşarsam sevabında bile değilim en azından bu sahada kötü bir şey yapmadığımı düşünerek mutlu olacağım.
Avrupa yakasında da Sümbül Efendi Tekkesi’nde okumalar yapıyorsunuz.
Evet, Bilim Kültür Sanat ve Eğitim Derneği çatısı altında Mesnevi’den konuşuluyor ama orada biraz daha farklı.
Hz. Mevlana ve Mesnevi ışığında günümüz insanının ihtiyaç duyduğu ahlakı işlemeye, bu konuda söyleşiler düzenlemeye çalışıyoruz.
Fatih Çıtlak’ın Pendik’te sürdürdüğü Mesnevi okumaları, “18 Beyit Dinle!” adıyla kitaplaştı. Çıtlak’ın bu alandaki bir diğer çalışması ise Timaş Yayınları’ndan okura ulaşan Padişah ve Cariye Kıssası şerhi.