Meclis'in en genç adayı: Adım Evren değil!

O genç vekillerden biri de Adalet ve Kalkınma Partisi, İstanbul 1. bölge milletvekili adayı Bilal Macit: Koşuda hepsini geçerim ama gençlik yaşta değil baştadır

Meclis'in en genç adayı: Adım Evren değil!
Meclis'in en genç adayı: Adım Evren değil!
GİRİŞ 23.05.2011 14:35 GÜNCELLEME 23.05.2011 14:35
Bu Habere 1 Yorum Yapılmış

Fadime Özkan'ın röportajı

26 yaşındaki Macit: Bence siyasette gençlik, biyolojik bir evreden ibaret değil. Genç vekil olmak demek, değişme, öğrenmeye açık olmak, sırtında yumurta küfesi taşımamak ve cüzdanın değil vicdanın peşinden gitmek demek.

Mevcut meclisin yaş ortalaması 54. Ülkemizde ise 30 yaş altında 15 milyon genç seçmen var. 12 Eylül 2010’da yüzde 58 oyla onaylanan anayasa değişiklik paketi, seçilme yaşını 30’dan 25’e indirdiği için 12 Haziran’da oluşacak Meclis’in kemik yaşı gençleşecek.

O genç vekillerden biri de Adalet ve Kalkınma Partisi, İstanbul 1. bölge milletvekili adayı Bilal Macit. 1984 doğumlu olan ve 28 Şubat dönemini Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde öğrenci olarak yaşayan Macit, Sabancı Üniversitesi’nde toplumsal ve siyasal bilimler ile uluslararası ilişkiler öğrenimi görmüş. İngiltere’de iki ayrı yüksek lisans programını tamamlamış. Yaptığı öğrenci temsilciliklerinin, aldığı bursların ve ödüllerin sayısı kabarık... Genç Siviller kurucu üyelerinden. Macit seçilirse meclisin en genç vekili olacak ve umarız Meclis’e sadece gençlik değil siyasi gençlik de getirecek.

En başından başlayalım: Bilal Macit kimdir?
26 yaşındayım. Sabancı Üniversitesi’nden mezun oldum. İngiltere’nin iyi okullarından Brunel Üniversitesi ve King’s College London’da master yaptım.

Nasıl birisinizdir?
Buna cevap veremem, verirsem ister istemez kendime torpil yaparım, iyi taraflarımdan bahsederim ve olmadığım biri gibi davranmış olurum.

ADIM BERKECAN DEĞİL MUHAMMET BİLAL

Peki. Nasıl bir ailenin, sosyal-kültürel çevrenin çocuğusunuz?
Tam adım Muhammet Bilal. Berkecan ya da 80 doğumlularda çok sık görülen Evren değil. Bu, ailem hakkında bir fikir verebilir. “Halk plajları doldurdu, vatandaş denize giremedi” zihniyetinin ‘halk’ olarak tanımladığı tarafın en genç kuşağıyım. Bizden önceki kuşakların ‘plajlar bizim de hakkımız’ mücadelesi sayesinde ‘vatandaş’lara denk olanaklarım oldu diyebilirim. Annem sivil toplum kuruluşlarında çalışan ev hanımı, babam bürokrat ve üç kız kardeşim sırasıyla diş, tıp ve iç mimarlık öğrencileri.

Nasıl bir çocuktunuz, daha ilkokuldayken öğretmenlerin, konu komşunun "bu çocuk illa bir şey olacak" dediği çocuklardan mıydınız, büyüdükçe farklılaşıp fark edilen çocuklardan mı? 
Hiç değildim. Hatta o çocuklara gıcık olurdum, dalga geçerdim. Çok şükür ki çocukluğumda çocuk olmama izin verildi. ‘Maşallah büyük adam gibi’ diye takdir görecek hiç bir şey yapmadım. Haşarı, meraklı, muzip bir çocuktum.

“HADİ KALK, GİDİP EYLEMİNİZİ YAPIN”

Siyasete ilgi tarihiniz ne kadar geri gider? Neydi sizi ilk uyaran, ‘işte siyaset bunun için gerekli’ dedirten?
Ailemin siyasetle ilgili olması ve misafirlerle konuşulan konuların siyaset olması. Eve misafir gelsin ve siyaset konuşulsun isterdim. Bir de ilkokulda yatma saatim 9’du, hiçbir zaman “Parliament sinema kulübü” filmlerini izleyemedim. Jaws serilerinden hiçbirini bugüne kadar baştan sona izleyememişimdir. Bir devlet, bir de özel kanal olduğunu düşünürsek o dönem, televizyon izleyebildiğim pazar günlerinden bana kalan Ahmet Altan’la kırmızı koltuk ve akşam haberleri. Sanırım bunun da etkisi vardır.

Siyaset nedir sizce?
Ben siyasetten milletvekili olmayı ve bunun için seçimleri girmeyi değil insanları etkileyebilmeyi ve çevreye karşı sorumluluk alabilmeyi anlıyorum. Bu nedenle aslında siyasete de bugün başlamadım.

İlk siyasi eyleminiz neydi?
Avrupa orta çağı, Engizisyon dönemi dışında sokaklar hep daha fazla hak ve hürriyet taleplerine şahit olmuştur. Engizisyonda ise insanları linç etmek, haklarını ellerinden almak için insanlar meydanlarda toplanmıştır. Cumhuriyet mitingleri de bizim engizisyonumuzdu. Daha fazla özgürlük için keşfedilmiş bu eylem türü, birilerinin hakları kısıtlansın diye yapıldı. “Eşi başörtülü olan biri cumhurbaşkanı olamaz”, “milyonlarca oy almış bir siyasi hareket kısıtlansın” denildi. “Biz asılız, onlar değil” diye konuşmalar yapıldı. İşte bu cumhuriyet mitinglerine karşı Genç Siviller, İstanbul Miniatürk Parkta Anıtkabir maketi önünde mitingleri ‘ti’ye alan bir eylem yapacaktı. Eylem sabahı uyuyakalmışım. Annem de gitmemi istemediği için uyandırmamış. Sonra Ankara Tandoğan’dan yapılan canlı yayınları izlemiş, sinirlenmiş. Hışımla uyandırdı beni “Kalk git, eyleminizi yapın” diye. İlk eylemim bu.

NE YAPMIŞTIK DA SAKINCALI OLMUŞTUK?

Hatırlıyorum, çok güzel bir eylemdi. Siz 1996-99 arasında Kartal İmam Hatip lisesi'nde öğrencisiniz. 28 Şubat döneminde. Sizin tanıklığınızda dinleyelim, evveli ve ahiri ile.
İlkokuldan mezun oldum Kartal’a geldim ve birçok ilkokul arkadaşımın orada olduğunu gördüm. Ailelerimizin birbiriyle tanışık çıkması, arkadaş olması da oldukça normaldi. Bir anlamda aynı semtin çocuklarıydık, samimi olmak kolay ve çabuktu. Normal bir Anadolu lisesinden farkı, ekstradan aldığımız Arapça, Kuran gibi derslerdi. Hatta diğer imam hatip liselerinden kendimizi Anadolu lisesi olduğumuz için farklı görürdük. Biz yalnızca İHL’li değil KAİHL’li (Kartal Anadolu İHL) idik ve bu bizde büyük bir özgüven oluştururdu. Ve kimsenin imam olmak gibi bir derdi, kaygısı da yoktu. Başarılı bir okuldaydık ve iyi bir üniversite kazanabilirdik. Böyle düşünüyor, böyle hissediyorduk.

Ne hissettiğiniz sonra? MGK kararı ile "sakıncalı" bulunmanın, istenmemenin, işaretlenmenin o yaştaki bir çocukta karşılığı nedir?
Ne yapmıştım da üniversiteye girmem engelleniyordu bilemiyordum. Zararlı insan tanımı içine sokulmuştuk ve aslında bulaşıcı herhangi bir kötülük taşımıyorduk. Neden Anadolu liseleri sınavı neticesinde Anadolu İHL tercihi yapmış olduğumu açıklamamı bekleyen sorularla karşılaşıyordum. Madem iyi puan almıştım, başka yere gitmeliymişim. O dönem Anadolu liselerinin az olduğunu düşünürsek Anadolu lisesi öğrencisi olmam ve futbolda da başarılı olmamdan dolayı, mahallenin en havalı çocuğu ben olmalıydım. Ama birilerinin bakışlarına ve sorularına cevap vermem bekleniyordu. Aslında bu süreç ve tavır biraz da şımartmıştı beni. Demek ki daha o yaşımızda ben ve benim gibiler koca koca adamları ileriye dönük korkutabiliyorduk.

28 ŞUBAT BİR İLLÜZYONDAN UYANDIRDI

Liseyi orada bitirmediniz ama. İmam hatipten ayrılma nedeniniz neydi, katsayı meselesi mi?Anaokulundan beri sıra arkadaşım teneffüste yanıma geldi ve “Ben okuldan ayrılıyorum yoksa biz üniversiteye giremiyoruz” dedi. Babalarımız konuştu ve birkaç gün içerisinde okuldan ayrıldım. Aslında bu kadar da hızlı gelişti ayrılış sürecim. Ama 28 Şubat bu ülkeden öyle bir esti ki, sadece insanların değil bitkilerin bile canını acıtmıştır. Küçük bir çocuk arkadaşlarından, öğretmenlerinden, kendini ait hissettiği yerden ayrılmak zorunda kaldı.

Siz biraz erken ayrılmışsınız imam hatipten ama gözleminizi alalım yine de; İHL'li çocuklar kendilerine yönelik bu tazyik sonrasında ne tür bir siyasi bilinç ediniyorlar?
Şunu söyleyebilirim. Türkiye’de darbeler hepimize zarar verse de doğrudan baş aktörleri hedef aldı. Başbakanlar, bakanlar, gençlik liderleri, yazarlar, gazeteciler, akademisyenler. 28 Şubat ise büyük bir hata yaptı ve ‘sıradan’ insanların hayatlarını kararttı. O güne kadar kendini ev sahibi zanneden ve ‘bu devlet bizim’ diyen sünni Türkler, devletten kabalık ve zorbalık gördüler. Bu illüzyondan uyanmak hepimize çok iyi geldi. Bugün kimsenin anlamadığı koalisyonların temeli atıldı. Kürt, Türk, Ermeni, Alevi, agnostik, ateist, sosyalist, başörtülü yani devletin hışmına uğramışlar; birlikte herkes için demokrasi mücadelesine girişti.

PROJE ÇOCUK DEĞİLİM

CV'nize baktığımda erken bir bilinçlenme, örgütlü bir sosyal hayat ve pek çok şeye öncülük görüyorum. Hayatınızda her şey nasıl bu kadar böyle, tıkır tıkır bir düzen içinde gitti?
Kesinlikle proje çocuk değilim. Proje çocukların başarısı da onlara mutluluk getirmiyor. Hikayelerimiz çok önceden başlıyor aslında. Annemizin karnındayken şekillenmeye başlıyoruz. Annemizin yediği yiyecekler bile nasıl bir insan olacağımızı belirliyor. CV’ye bakınca tıkır tıkır gibi görünse de orada görünmeyen uykusuz geceler, sınav stresleri, hırsla sıkılmış yumruklar var. Sabancı Üniversitesi, tercih listemde son dakika değişikliğiydi, ikinci yüksek lisans son gün son saat başvurusuydu.

Erken siyasi bilinçlenmede annemin ve babamın aktif siyaset içinde olmaları önemli yer tutuyor herhalde. Üniversiteyi Sabancı Üniversitesi’nde okumuş olmaya da çok şey borçluyum. Sabancı gerçek bir üniversiteydi, ezber bozan, tabu kırıcı, özgür bir akademik ortam vardı. Öğrenci kulüplerinde yer aldım, Öğrenci Birliği’ne üç dönem seçildim.

GENÇ SİVİLİM AMA GENÇ SİVİLLERİN ADAYI DEĞİLİM

Genç sivillerin kurucularından birisiniz. O nasıl oldu?
 Öncelikle bir şeyin altını çizmek isterim. Genç Siviller’in adayı değilim. Genç Siviller içinde başka partilere üye insanlar var. Bu onlara haksızlık olur. Genç Siviller’in masa başında oturup kurulmuş bir süreci de yok aslında. Ben de bir yerinden dahil oldum diyebilirim. Genç Siviller çok jenerik bir isim. Siz de gençsiniz ve yazılarınızdan anladığımız oldukça sivilsiniz. Daha Genç Siviller adını almadan yapılan 19 Mayıs buluşmalarından birine katılmıştım. Genç Siviller Rahatsız bildirisine de imza attım ve elimden geldiğince destek vermeye çalıştım. İki uluslararası toplantıda Genç Sivilleri temsil ettim.

TÜRKİYE’NİN SİVİLCE ZAMANI GELMİŞTİ

Genç siviller Türkiye'ye, sivil topluma nasıl bir ses, nasıl bir özgüven, nasıl bir muhalefet biçimi, ne getirdi?
Genç Siviller; siyasetin asık suratından, asabi hallerinden ve sert dilinden hoşlanmayanların da düşüncelerini anlatma, itiraz etme yolu olduğunu gösterdi. Genç Sivillerden hoşlanmayanlar ‘genç sivilceler’ diyor. Ben de katılıyorum. İnsan, sıkıntıdan patlar, sıcaklık basar, yağ dengesi bozulur ve vücudun bir yerinden sivilce çıkar, aslında vücut ‘imdat!’ demeye çalışır. Türkiye’den Genç Siviller gibi bir şey çıkmasının zamanı gelmişti. Bir yerden çıkacaktı, buradan çıktı bu sivilce.

BARO’YA NAZİ ÇELENGİ

En sevdiğiniz genç sivil eylemi hangisi, Hatırası olan biri varsa anlatır mısınız?
En ucuz, en güvenli ve muhatabını en aptal yerine koyan favori eylemim şu: İstanbul Barosu’nun dünyanın gelmiş geçmiş en faşist adalet bakanı Mahmut Esat Bozkurt adına verdiği hukuk ödülü törenine Hitler’in hukuk adamı Carl Shimitt adına çelenk gönderilmesi ve Baro’nun yüzlerce hukukçusunun da bunu fark etmeyip çelengi gün boyu başköşede tutmaları…

BABAMDAN HARÇLIK BİLE İSTEYEMEM Kİ BENİ ADAY YAPIN NASIL DERİM

AK Parti'den siyasete girme fikri nasıl doğdu?
İngiltere’den dönmüş, sektörünün lideri bir kuruluşta işe girmiştim. Seçime girmek uzaktan yakından aklımdan geçmiyordu. Hem zaten ben babamdan harçlık bile isteyemem ‘beni aday yapın’ diye başvuru yapmam imkânsız. Milletvekili olmaya talip olmak büyük bir mesuliyet ve bu, bir insanın tek başına kaldırabileceği bir yük değil. Beni tanıyan bir AK Parti üst düzey yöneticisinin davetiyle Ankara’ya gittim. Başbakan’la görüştüm. Görüşme sonrasında başvuru yaptım.

Bu teklif başka bir partiden gelseydi?
Kabul etmezdim. Çünkü Jön Türklerin birinci kongresinde başlayan siyasi ayrışmada İttihatçı zihniyete karşı oluşan liberal-demokrat damarın bugünkü temsilcisi AK Parti.

GENEL KURULDA SUNUM YAPMAK İSTERİM

TBMM'de ne eksik, şimdiye dek uzaktan yokluğunu hissettiğiniz?
Bizim meclisin sandalye dizilimi sağlıklı bir çalışma ortamı sunmuyor. Birbiriyle konuşması gereken insanlar bir ipe dizilmiş gibi oturuyorlar. Kürsüden konuşan insanların sırtı hükümete dönük. Meclisin çok canlı bir müzakere ortamı olması lazım. Örneğin kürsüden kuru kuru konuşmak yerine, bilgisayarımı bağlayıp sunum yapılabilecek miyim, emin değilim. Takım elbise ve kravat zorunluluğu yine insanın çalışma performansını düşürüyor. Orada en rahat ettiğin kıyafetlerle oturmak gerekir. Fiziksel şartların yetersiz olduğunu düşünüyorum.

Siz ne katacaksınız yeni meclise?
Türkiye’de siyaset manasız derecede öfkeli ve sert. Bir kere toplum olarak bunun normal olmadığını kabul etmemiz gerekiyor. Seçilirsem ben her ortamda bunu dile getirmek istiyorum. Anayasa maddeleri değişiyor ancak vesayetçi yasaların etkisindeki kanunlar, yönetmelikler, yönergeler olduğu gibi kalabiliyor. Hala 28 Şubat’ın tortuları var. İmamları din adamı olmaktan çıkartan bir yemin ettiriliyor örneğin. Ben bu tür detaylarla uğraşmak istiyorum. Tabii ki anayasa ile ilgili her türlü çalışma grubunda görev almaya çalışacağım.

YÜRÜYÜŞÜM DEĞİŞİRSE BENİ KÜRE SOKACAKLAR

Genç Siviller ne diyor bu işe?
Genç Siviller’den arkadaşlar bana bir taahhütname imzalattı: Şımarmayacağım, zenginleşmeyeceğim, Ankaralılaşmayacağım. Yürüyüşüm değişmeye, ben de Ankara’yı sevmeye başladığım anda erken uyarı sistemi devreye girecek ve beni bir haftalık küre sokacaklar.

YENİ ANAYASAMIZ TÜRCÜ OLMAMALI

Yeni dönemde yeni Türkiye’nin anayasasını yapacak, siz de o mecliste olacaksınız. Gönlünüzden geçen anayasa nasıl bir anayasa?
Anayasayı Meclis yapmayacak, yapmamalı. Meclis sadece yeni, sivil bir anayasa yapmanın şartlarını oluşturmalı. Milyonlarca insanın anayasa yapımına dahil olduğunu hissetmesi sağlanmalı. Meclis herkesin en az canını yakacak metnin yazımına son halini vermekle mükellef olmalı.

Ekoloji o anayasanın neresinde?
İnsanlar türcü. Yani insanı her şeyin merkezine koyuyorlar, insan olmayı haddinden fazla önemsiyorlar. Dilimizde hayvanları ve bitkileri aşağılayan tonlarca tabir var. Anayasanın türcü olmamasını sağlamamız lazım. Bunun için önce kendi zihniyetimizi değiştirmeliyiz. Örneğin; orman yangını sonrası ağacın insanın hayatına kattığı yararlar üzerinden yorumlar yapılıyor. Kimse ormanda ne kadar çok böceğin kavrulduğuna dertlenmiyor. Aslında oturup ağlamak lazım…

KÜRT MESELESİ BU ÇAĞA AİT DEĞİL

Kürt meselesi malum en acil sorunumuz. Muhtemelen yeni anayasa yapımında da nirengi noktasını oluşturacak. Sizce nasıl çözülür Kürt meselesi?
Herkes Kürt meselesinin çözülmesini istiyor. Savaştan çıkarı olan az sayıda Türk ve Kürt kaldı. Kürtler de adlarının tüm dünyada silahla, mayınla anılmasından bıktılar. Dünyada PKK gibi bir örgüt kalmadı. Bu sorun bu çağa ait değil, eski çağın kamburu olarak sürüyor. Ancak sorunun çözümünün etrafı küfeler dolusu hamaset edebiyatıyla çevrili. Çözüm geciktikçe fatura ağırlaşıyor. AK Parti’nin büyük başarısı TRT Şeş, açıldığında çok sayıda uydudan Kürtçe yayın yapan kanal vardı. Hâlbuki TRT Şeş on yıl önce kurulsaydı bugün etkisi inanılmaz olurdu. Bu sorunla ilgili tartışılan bazı konulara on yıl sonra çözüm bulmak işe yaramayabilir. Kürt sorunu tepenin ardına bakarak çözülür ama bu sadece hükümetin bakmasıyla olmaz. Bir AK Partili vekilin yakasına yapışıp ‘Kürtlere çok şey verdiniz’ diyen vatandaşın da çözümü istemesi lazım.

KATI ASKERİ DİSİPLİN İNSAN KİMYASINI BOZABİLİR

Erkek yaşıtlarınızın hayatlarını planlarken karşılarına çıkan en zorlu parantez kuşkusuz askerlik. Bedelli askerlik, vicdani ret ve profesyonel askerlik gibi tartışmalar var bu alanda, ne diyorsunuz?Artık tek tipleştirmenin kalktığını, hayatın daha da renklendiğini, Anadolu’nun herhangi bir köyünde yaşayan Fatma teyzemin bile facebook hesabı olduğunu, herkese ve her bilgiye erişimin normalleştiğini düşünürsek insanları aylarca hayattan koparmak, katı askeri disipline geçirmek insan kimyasını bozabilir. Genelkurmay dahi şimdiki sürelerin uzun olduğunu kabul ediyor. Artık profesyonel ordudan bahsediyoruz ve olması gereken de bu.

YGS KRİZİ ŞEYTAN TAŞLAMAYA DÖNDÜ

YGS krizini takip ediyor olmalısınız. Ne oldu sizce orada, ne yapılmalı?
Bu sınav 1980’lerden beri yapılıyor ve anlamış olduk ki yıllardır pek çok kişiye istediği üniversite kazandırılmış. İlk defa geçen yıl organize bir kopya çetesi olduğu ortaya çıkarılabildi. Bu, hükümetin başarısı. Bir daha kopya çekilememesi için gösterilen gayreti takdir ediyorum. Son şifre krizinin normal olmadığını düşünüyorum. Artvin’den bir avukatın şifreyi keşfetmiş olması olanaksız. Şifreyi koyanlar ile ihbar edenler aynı olmalı. Türkiye’de ulusalcıların klişe haline getirdikleri şeytanları var. Hemen aynı basmakalıp sloganlarla şeytanlarını taşlamaya başladılar. Gencecik insanların emekleri, duyguları üzerinden kendi kısır siyasi kavgalarını vermeye koyuldular. Yılmaz Özdil’in yazdığı ‘Mod Medyan’ iddiası yalan çıktı. Bu arada Ali Demir’in de büyük bir başarısızlık örneği olduğunu düşünüyorum.

DEVLET BAŞÖRTÜSÜNE DE, ANADİLE DE, LİNKE DE KARIŞMAMALI

İnternet yasaklarıyla ilgili fikriniz ne? 
Maalesef halka rağmen halk için anlayışı bütün rejime çökmüş. Devlet bizim için neyin iyi neyin kötü olduğuna karar verme hakkını kendinde görüyor. Anayasa’nın 58. maddesi de bu devlet vesayetini çok güzel formülize ediyor. Devlet kimsenin başörtüsüne de, anadiline de, tıklayacağı linkine de karışmamalı. İnterneti yasaklamaya çalışmak komik duruma düşmektir, zaten yasaklanamaz. Bu arada internet yasaklarıyla ilgili bilinen büyük bir yanlış var. Site kapatmaların çoğu cinsellikten değil Atatürk’ü Koruma Kanunu’ndan kaynaklanıyor ve internet yasasında bu kanuna referans verilmesi CHP sayesinde oldu.

KEMİK YAŞI DEĞİL YAKLAŞIM ÖNEMLİ

Mecliste en iyi kimlerle anlaşacaksınız acaba, kendi partinizin sizden yaşlı vekilleriyle mi, muhalefet partilerindeki akranlarınızla mı?
Koşuda pek çoğunu geçerim. Ancak siyasette gençlik biyolojik bir evreden ibaret olmamalı. Bana göre genç milletvekili olmak demek; değişime, öğrenmeye açık olmak, sırtında yumurta küfesi taşımamak, cüzdanın değil vicdanın peşinden gitmek demek. Böyle olanların kemik yaşına ya da partisine bakmadan iyi anlaşacağımı düşünüyorum.

OKTAY EKŞİ GENÇ YAŞTA DA GENÇ DEĞİLDİ

Muhtemelen yeni Meclis’in en genci ya da en gençlerinden biri olacaksınız. Meclis'in en yaşlısı da Oktay Ekşi olacak. Kendisini nasıl bilirsiniz? 
Oktay Ekşi benim yaşlarımdayken 1960 darbesinin kurduğu kurucu mecliste vekillik yaptı, üç siyasetçiyi idam eden, bir siyasi akımı doğrayan darbecileri taçlandırdı. Yani Oktay Ekşi genç yaşta da genç değildi ki. Vesayetçi sistemin vidalarından biri oldu, gazete köşesinden de bunu devam etti, ahir ömründe de ettirmeye devam edecek bu gidişle.

Medeni durumunuz?
Bekarım.

Star

YORUMLAR 1
  • hulis keleş 13 yıl önce Şikayet Et
    TAM DESTEK. sayın BİLAL MUHAMMET MACİT çok gözel bir röportaj olmuş,bence adından çok söz ettiren(iyi işlerle) başarılı bir vekil olacaksın sorunlarla ve önüne çıkan engellerle bir yiğido gibi mücadele edeceğine adım gibi eminim.yolun ve bahtı açık olsun ALLAH yardımcın olsun.
    Cevapla
DİĞER HABERLER
İtalya'dan flaş Osimhen açıklaması! "Galatasaray geçici bir çözüm"
Adli Tıp açıkladı: Mezar, Cem Garioğlu'na ait!