Çiçek: Bzi mevsimlik siyaset yapmıyoruz

Cemil Çiçek, Türkiye'nin iktidarına talip olduklarını, Türkiye'yi yönetmek için siyaset yaptıklarını vurgulayarak, bunun için her yere gittiklerini, herkese ulaşmaya çalıştıklarını söyledi.

Çiçek: Bzi mevsimlik siyaset yapmıyoruz
Çiçek: Bzi mevsimlik siyaset yapmıyoruz
GİRİŞ 04.06.2011 14:37 GÜNCELLEME 04.06.2011 14:37
Bu Habere 2 Yorum Yapılmış

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, ''Millet iradesiyle iş başına gelen iktidarları iktidardan etme yolunda kumpas kurmaya, çete kurmaya, havuz oluşturmaya ve adam ayartma yöntemlerine de son verilmesi gerektiğini bu seçimler çok açık ortaya koyacaktır'' dedi.

Çiçek, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, AK Parti Genel Başkan Yardımcıları Haluk İpek, Salih Kapusuz ve Reha Denemeç ile AK Parti Ankara milletvekili adayı Yalçın Akdoğan, AK Parti Ankara Seçim Koordinasyon Merkezinde bir araya gelerek, seçim çalışmalarını değerlendirdi.

''Bizler mevsimlik siyaset yapmıyoruz'' diye Çiçek, seçimler ilan edildikten sonra vatandaşın karşısına çıkan, ayak üstü demeçlerle, vaatlerle siyaset yapan bir parti olmadıklarını, 365 gün vatandaşla iç içe bulunduklarını ifade etti.

Ülkeyi sekiz buçuk yıldır olduğu gibi yönetme konusunda vatandaşa taahhütleri olduğunu belirten Çiçek, şöyle konuştu:

''Mecliste bulunan bir kısım siyasi partiler ise Türkiye için, Türkiye iktidarına talip olarak siyaset yapmıyorlar. Bunların seçim kararı verildikten sonra yaptıkları çalışmaların neredeyse tamamı parti içi iktidar içindir. Türkiye iktidarı için bir çabaları gayretleri yok. Parti içi iktidarı nasıl sürdürebiliriz, nasıl sağlama alabiliriz, bunun çabası ve gayreti içerisindeler. Çünkü bu partiler sorunlu partilerdir. Onun için sorunlu partiler, sorumlu siyaset yapmaz. Kendi içinde sorunları varsa bütün çabaları, gayretleri, parti içi sorunu bir yere getirmek ve kendi durumunu sağlamlaştırmak. Onun için açıklamalarına, vaatlerine baktığınızda da bu partiler, milletimize karşı sorumluluk duygusu içerisinde değil, sorunlu bir üslup içerisinde kamuoyu önünde siyaset yapıyorlar. Çünkü her birisinin kritik eşik sendromu var. Belli bir yüzdeyi alamadığı takdirde parti içi iktidarının zayıflayacağını bilerek, düşünerek, yaptıkları çalışmaları da bu esasa oturtarak Türkiye'de siyaset yapıyorlar. Bu da vatandaşımızın gözünden kaçmıyor.''

Çiçek, bu partilerin ne getireceği ne götüreceği hesaplanmamış vaatlerle eski moda bir siyaset yürüttüklerini öne sürdü.

Yine bu partilerin 12 Haziran gününü hesaba katarak çalıştıklarını belirten Çiçek, ''12 Haziran gününü kurtaralım, üç tane daha fazla oy alalım, pazartesi sabahı Allah kerim'' tarzı bir yaklaşıma yabancı olmadıklarını söyledi.

Geçmişte bu işin ustaları, üstatları olduğunu, bu kişilerin paçayı kurtarabilmek için ''kim ne veriyorsa ben beş fazla veriyorum'' dediklerini dile getiren Çiçek, ödünç oyların istendiği dönemler de yaşandığına dikkati çekti.

Meclisteki muhalefet partilerinin oy yüzdesini biraz artırarak parti içindeki hedeflere ulaşmaya çalıştıklarını ifade eden Çiçek, kendilerinin ise ülkenin sorunlarını ve var olan tarihi fırsatları bildiklerini, sorumlu bir anlayışla 12 Haziran'ı değil, 13 Haziran sabahının hedeflendiğini vurguladı.

Parti olarak 8-9 günü değil, 8-9 yılı hedefleyerek yapacaklarını ortaya koyduklarına belirten Çiçek, kamuoyunun da bunu iyi algıladığını söyledi.

-''HERKES AKLINI BAŞINA ALMALI''-

Vatandaşların cumhuriyeti ve demokrasiyi özümseyip benimsediğini ifade eden Çiçek, şöyle devam etti:

''12 Haziran seçimleri artık bu işin noktasıdır; kimsenin bir şeyleri korumaya, kollamaya, durumdan vazife çıkararak bir kısım oluşumların içine girmeye... Siyaset yapmak isteyenler varsa siyasete girerler, o kanalda ne söyleyecekse, ne yapacaksa bunları söyler ve yaparlar. Bunun dışında, millet iradesiyle işbaşına gelen iktidarları iktidardan etme yolunda kumpas kurmaya, çete kurmaya, havuz oluşturmaya ve adam ayartma yöntemlerine de son verilmesi gerektiğini bu seçimler çok açık ortaya koyacaktır. Bu nedenle bu seçim, bu manada vatandaşımızın demokrasi konusundaki kararlılığını bir defa daha ortaya koyması açasından çok önemlidir. Artık o ilkel, iptidai, çağ dışı ve Türkiye'nin dışarda ve kamu vicdanında yüzünü kızartan iş, işlem, yol ve yöntemler 12 Haziran seçimleriyle beraber geride kalacaktır. Bunun altını da beş defa kalın çizgiyle çiziyorum. Herkes aklını başına almalıdır. Bu millet kendisini kime yönettirecekse onu çok açık ortaya koyacak, milletin istediği iktidar olacak, istemiyorsa onun kararını da kendisi verecektir.''

Bugüne kadar yaptıklarının ortada olduğuna işaret eden Çiçek, hızlarını kesmeden yola devam etmek istediklerini söyledi.

İleri bir demokrasi, büyük bir ekonomi, güçlü, lider bir ülke, güçlü bir toplum ve marka şehirler başlıkları altında görüşlerini hayata geçirmeyi amaçladıklarını anlatan Çiçek, Türkiye için bunları düşünürken, Ankara için de yapmayı düşündükleri olduğunu ifade etti.

-''KALORİSİ OLMAYAN DİYET LAFLAR''-

Kendileri dışında, ''Türkiye için şunları, Ankara için şunları düşünüyoruz'' diyen siyasi parti bulunmadığını dile getiren Çiçek, ''Söyledikleri genel geçer laflar. Kalorisi olmayan diyet laflarla 12 Haziran seçimlerine gidiyorlar. Bu açıklamaların hiçbirisinin kalorisi yok. Diyet bunlar. Dolayısıyla belki ağızı tatlandırıyor ama kalorisi yok'' dedi.

Ankara'da proje bazında kampanya yürüttüklerini vurgulayan Çiçek, Ankara'nın ihtiyaçları ve bunları karşılamaya yönelik projeleri hakkında bilgi verdi.

''Sıfır gecekondulu bir başkent'' için yoğun çaba harcadıklarını belirten Çiçek, Ankara'yı daha prestijli bir şehir haline getirmeyi hedeflediklerini söyledi.

Çiçek, diğer siyasi partileri eleştirirken, ''Onlar bizim ortaya koyduğumuz, demokrasi pazarına getirdiğimiz ürünleri taşlamakla vakit geçiriyor. Halbuki kaliteli siyaset, tembel olmayan siyaset, demokrasi pazarına kendi ürünleriyle gelir. Bizim tezgahta ürün var, eksik diyebilirler, noksan diyebilirler ama onların tezgahta da sadece taş var, çamur var. Bu siyasetin ne Ankara'ya ne Türkiye'ye getirebileceği hiçbir fayda olmadığı kanaatini taşıyoruz'' diye konuştu.

-''ELİ TAŞIN ALTINDA OLAN BİZİZ''-

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan da Türkiye önemli bir seçim döneminde bulunurken, dünyanın birçok bölgesinde ekonomik sıkıntılar yaşandığına, risklerin yükseldiğine dikkati çekti.

Birçok ülkenin ileriye dönük planlar yapamadığını, herkesin günü kurtarma derdinde olduğunu dile getiren Babacan, böyle bir dış konjonktürde Türkiye'nin kendisine 2023 hedefleri koyabilmesinin, ülkenin diğer ülkelerle karşılaştırıldığında ne kadar farklı bir ortamda olduğunu gösterdiğini vurguladı.

Vatandaşların da bu yaklaşımı benimsediğini, kimsenin, ''2023 çok uzun, kim öle kim kala'' demediğini anlatan Babacan, bunun yanı sıra diğer partilerin kendilerinin ardından 2023 hedefleri açıklamaya başladıklarını söyledi. Babacan, bugün 2023 yılının konuşulabiliyor olmasının, ülkedeki istikrar ve güven ortamının en önemli kanıtlarından biri olduğunu ifade etti.

Seçim döneminde, ekonomi politikalarında ''seçim ekonomisi'' denilebilecek hiçbir adım atılmadığını belirten Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Biliyorsunuz son aylarda yapılanlar aslında çok fayda etmez. Normalde buna bir yıl önce başlamak lazım eğer seçim ekonomisi yapılacaksa. Popülizmin, seçim ekonomisinin en kolay yolu daha fazla para harcamaktır, seçim gelecek diye. 2010 yılında bu kesinlikle olmadı. 2011 yılına bakıyoruz, Mayıs ayını bitirdik şu an itibarıyla hedeflediğimiz, planladığımız bütçe rakamlarından da öte bir performans var. Bu sadece sağdan soldan daha fazla vergi geliri geldi diye değil, harcamalarda da çok çok dikkatli, tamamen plan program çerçevesinde yürüyoruz.''

Diğer siyasi partilerin ekonomi politikalarının, söyleminin popülizme dayandığını öne süren Babacan, ''Yaptıkları açıklamalara, ortaya koydukları projelere bakın, kim daha çok para dağıtacağının yarışına girmiş durumda. Biz 13 Haziran ve sonrasının, hatta 2023 yılının Türkiye'sine kadar bu ağır sorumluluğu sırtımızda hissediyoruz. Eli taşın altında olan siyasi parti biziz. Çünkü seçim sonrasında, iktidar sorumluluğunun, mesuliyetinin ve iktidar olacak olmanın vereceği ağır yükün farkındayız ve bu bilinçle, dikkatle söylemlerimizi üretiyoruz'' dedi.

Ortaya koydukları projelerin hepsinin bütçede karşılığı olduğunu ya da yap-işlet-devret, kamu-özel ortaklığı gibi bütçeye yük getirmeyecek yöntemlerle gerçekleştirileceğini vurgulayan Babacan, muhalefet partilerinin de kendileri gibi sorumluluk içerisinde ve ülke gerçeklerine uygun bir çizgi izlemelerini beklediklerini, ancak bunun mümkün olmadığını söyledi.

Seçim ekonomisi ve popülist politikaların uygulanmadığı 2010-2011 yıllarında Türkiye'nin, dünyanın en hızlı büyüyen ülkelerinden biri olduğunu, Avrupa ve OECD'nin ise en hızlı büyüyen ülkesi durumuna geldiğine dikkati çeken Babacan, bu senenin ilk çeyreği için geçen senenin aynı dönemine göre yüzde 9-10'luk bir büyüme tahmin edildiğini belirtti.

Babacan, ''Güven ve istikrar ortamı korunduktan sonra zaten özel sektörün aktivitesi, yatırımları Türkiye ekonomisini alıp götürüyor. Yeter ki devlet gölge etmesin, politikalarında öngörülebilir bir duruş sergilesin'' dedi.

-''VAATLERDEN OLUŞAN SEÇİM PROPAGANDASI İZLİYORLAR''-

Seçim döneminde yaptıklarından bahsedebilen tek siyasi partinin AK Parti olduğunu ifade eden Babacan, ''Bizim haricimizdeki hiçbir parti seçmenin karşısına bir özgeçmiş koyabilmiş değil. Hiçbir parti, lider daha önceki iktidarları döneminde yaptıklarından bahsedemiyorlar. Çünkü yazsalar notlar kırık, her bir girdikleri işte büyük başarısızlıklar var. Yazacak, söyleyecek bir şey bulamadıkları zaman da seçim kampanyalarını sadece ileri doğru söylemle oluşturuyorlar, ileri doğru vaatlerden oluşan seçim propaganda çizgisi izliyorlar'' diye konuştu.

''Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır'' yaklaşımıyla seçim kampanyasını götürdüklerini vurgulayan Babacan, Türkiye'nin iktidarına talip olan herkesin bu bilinçle hareket etmesi gerektiğini, ancak kendilerinden başka bunu yapan, yapabilen olmadığını söyledi.

Babacan, seçim sonrasında istihdam politikalarına, yatırım ortamının iyileştirilmesine, Türkiye'nin 2023'de dünyanın en büyük 10 finans merkezinden birisi haline getirilmesine yönelik çalışmalara ağırlık vereceklerini, bu konulardaki çalışmalarının da çok ileri aşamada bulunduğunu belirtti.

Projelerinin ayağının yere bastığını, politikalarının tutarlı olduğunu dile getiren Babacan, ''Popülizmin bizim lügatlarımızda yeri yok, seçim ekonomisinin bizim lügatlarımızda yeri yok ama doğru işler yaptığımızda sadece geçen senenin birinci çeyreğinden bu senenin ikinci çeyreğine kadarki 12 aylık dönemde çalışan sayısı 1 milyon 535 bin kişi arttı'' dedi.

-ANKARA'DAKİ SEÇİM ÇALIŞMALARI-

AK Parti Ankara İl Başkanı Murat Alparslan da seçim çalışmaları hakkında bilgi vererek, seçmen sayısının asgari yüzde 10'unu üye yapma hedefiyle 350 bin üyeye ulaştıklarını bildirdi.

Şu ana kadar seçmenlerle 53 bin 680 toplantı yaptıklarını ifade eden Alparslan, 405 bin ev taraması gerçekleştirildiğini söyledi.

Seçim bürosu sayısını önceki dönemlerin çok üzerine çıkardıklarını belirten Alparslan, ''Bugün itibarıyla diğer tüm siyasi partilerin seçim bürolarının üç katı tutarında, 1500 seçim irtibat büromuz var'' diye konuştu.

Seçim günü sandık başlarında çalışacak 48 bin görevlileri bulunduğunu ifade eden Alparslan, Ankara'daki seçim çalışmalarında şu ana kadar ciddi bir sıkıntı yaşamadıklarını bildirdi.

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, ''Bir kısmı demokrasi pazarına ürün getirmiyor, taş getiriyor. Taş atmak adına siyaset yapıyor. Bu anlayışla nasıl olacak da uzlaşma olacak? Bu anlayışla nasıl olacak da birlikte anayasa yapacağız?'' dedi.

Çiçek, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, AK Parti Genel Başkan Yardımcıları Haluk İpek, Salih Kapusuz ve Reha Denemeç ile AK Parti Ankara milletvekili adayı Yalçın Akdoğan, AK Parti Ankara Seçim Koordinasyon Merkezi'nde, seçim çalışmalarını değerlendirdikten sonra gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Cemil Çiçek, bu seçimde iki kavram kullanıldığını, bunlardan ilkinin ''demokratik'' kavramı olduğunu ve en çok da BDP'nin kullandığını belirterek, ''Hiçbir yerde demokratik plastik patlayıcıya rastlamadım, hiçbir yerde demokratik C-4'e de rastlamadım. Bir taraftan biz demokrasi istiyoruz, barış istiyoruz, özgürlük istiyoruz diyor, bunları götürüyor C-4 patlayıcıya bağlıyor. Yani ne kadar yasa dışı, terör örgütünün yaptığı eylemler varsa, bunların başına bir demokratik lafını getirerek her şeyi düzelttiğini zannediyor. Onun için istismar edilen kavramların başında demokratik lafı geliyor, bunu BDP çok kullanıyor. Bir toplumda insanların, kendi kesimlerinin talepleri olabilir. Bunun demokratik kanallardan gündeme getirilmesi lazım'' diye konuştu.

Cumhuriyet Halk Partisinin de ''yeni CHP'' kavramını kullandığını ifade eden Çiçek, ''Yeni CHP diyor, en çok istismar edilen konu bu. Yani eskisinin üzerine çalı çekiyor. İşine gelirse 'Biz Cumhuriyeti kuran partiyiz', karnenin zayıf kısımları olursa da 'Biz yeni CHP'yiz' demeye getiriyor. Ama bu CHP, eski CHP'dir, yeni CHP değil. Söylemleriyle aynıdır, olaylara yaklaşımıyla aynı, üslubuyla, hatta bazen cümleleri bile aynen kullanıyor, sadece kullanan kişi değişik. Onun için bu seçim döneminde en çok istismar edilen ve vatandaşa sempatik görünme adına, yanlışları örtbas etmek üzere kullanılan iki kelime, birisi demokratik öbürü de yeni. Ama vatandaşımız, bu CHP'nin eskisinden farklı olmadığını biliyor'' dedi.

Çiçek, seçim dönemlerinin siyasi partilerin karne dönemleri olduğunu, bütün partilerin kendi geçmişleriyle vatandaşın huzuruna çıkacaklarını belirterek, ''Yeni lafı eskiyi örtmeye yetmiyor'' diye konuştu.

-THE ECONOMİST'İN MANŞETİ-

Cemil Çiçek, ''The Economist'in manşetiyle ilgili soru'' üzerine, ''Biz halkımızı memnun etmek, halkımızın hoşnutluğunu kazanmak ve onun kararına itibar etmek üzere bir siyaset yapıyoruz. Ne Economist'i ne onu yazanları ne onu yazdıranları ne de onun arkasındakileri memnun etmek üzere siyaset yapmıyoruz. Dolayısıyla biz gücümüzü halktan aldık, bundan sonraki desteğimiz de halkın kendisi olacaktır. O manşetlere bakarak bizim milletimiz karar vermez. O yazının arkasında ne var ne yok ona bakmak lazım'' dedi.

Türkiye'nin uyguladığı politikaların birilerini rahatsız ediyor olabileceğini ifade eden Çiçek, ''Bizim yerimize, halkımızın yerine başkalarının endişelenmelerine gerek yok. Onların endişelerinin kaynağı başka şeylerdir. Biz bazılarının ayağına basıyoruz uyguladığımız politikalarla'' diye konuştu.

Ali Babacan da aynı soruya şu yanıtı verdi:

''Bu yayın organı, tarafsız bir yayın organı olmaktan ziyade her bir haberi, her bir makalesi mutlaka bir görüş, bir duruş ve bir taraf içerecek şekilde yazılı. Pek çok konuda taraf olmayı tercih ederler. Ancak bu gelişmelerle ilgili benim dikkatimi çeken bir nokta, bizim muhalefet partilerimiz ki başta CHP olmak üzere böylesine bir yorumun, tarafın arkasına sığınacak ya da bunu dillendirecek, bak işte 'onlar bizi destekliyor' gibi bir söylemi miting meydanlarında dillendirmeleri. Bu enteresan. Cumhuriyet Halk Partisi derken yani adında halk kelimesi geçerken, dışardaki bir desteği, tutup içerde, mitingde bir propaganda malzemesi haline getirmeleri enteresan, dış destek arayışı olması enteresan. Yine dış politikada da İsrail'e göz kırpan, 'Siz merak etmeyin iktidar olursak İsrail ile ilişkilerimizi düzeltiriz' gibi söylemler, bütün bunları enteresan olarak görüyorum. Çünkü halka hitap eden, halktan güç alan bir politika yerine, dışarıdaki yorumlardan ya da başka devletlerden bir destek, güç arayışı, en azından adında halk ibaresi olan bir siyasi partiye yakışmıyor diye düşünüyorum.''

-''DAVUL BİZDE ÇOMAK BAŞKASINDA OLMAZ''-

Cemil Çiçek, bir soru üzerine, 8.5 yıllık sürede çok kolay iktidar olmadıklarını, birçok konuda nasıl engellendiklerini çok açık olarak görmenin mümkün olduğunu söyledi.

Türkiye'de anayasaya uymanın bile bazen tek başına yetmediğini anlatan Çiçek, şöyle devam etti:

''Demokratik bir ülkede böyle bir şey olabilir mi? Bir iktidar, iş yaparken, işlem yaparken, yasa çıkarırken, karar alırken dikkat edeceği husus, yürürlükteki yasalardır, anayasadır. Ama öyle bir süreçten geçtik ve yaşadık ki anayasaya uygun işlem yapmanız bile, hareket etmiş olmanız bile bu ülkede bazen anayasa dışı müdahalelere, çağ dışı müdahalelere sahne oldu.''

27 Nisan sürecini hatırlatan Çiçek, ''Bu anlayışların 12 Haziran'la birlikte geride kalması lazım. Sizin anayasaya uymanız yetmez, yasaya uymanız yetmez, bize de uyacaksınız tarzındaki anlayışın günümüz Türkiye'sinde ve dünyada itibar görmesi, kabul görmesi mümkün değil'' dedi.

Kendilerinin milletin iradesine sahip çıktıklarını ve bundan sonra da çıkmaya devam edeceklerini ifade eden Çiçek, ''Davul bizde çomak başkasında demokrasi olmaz. Halk kimi istiyorsa getirir kimi istiyorsa götürür'' diye konuştu.

-''MİLLET MAĞDURA DEĞİL DELİKANLIYA OY VERİYOR''-

Ankara milletvekili adayı Yalçın Akdoğan da bir soru üzerine, ortamı terörize etmeye çalışan, doğrudan şiddet uygulayan bir takım marjinal gruplar olduğunu belirterek, ''(BDP siyaset ile şiddeti birlikte götürüyor, terörden ve şiddetten medet umuyor) dedik. Bugün maalesef bir takım sol marjinal örgütlerin CHP'nin ekmeğine yağ sürecek şekilde sürecin içine girdiğini görüyoruz ve siyaset ile şiddet sarmalına teslim olmaya başladıklarını görüyoruz. Daha önce BDP ekseninde dönen bu şiddet sarmalı, CHP'yi de içine alacak şekilde genişlemiş durumda'' diye konuştu.

Son dönemlerde AK Parti'yi güçten düşürmeye dönük ''sivil dikta, vesayet rejimi'' gibi şeylerin pompalanmaya başladığını anlatan Akdoğan, ''Bunlar sadece Türkiye'ye değil dışarıya da pompalandı ve dışarıdakiler üzerinden hükümetin baskı altına alınmaya çalışıldığını gördük'' dedi.

Milletin ''mağdura'' değil ''delikanlıya'' oy verdiğini de belirten Akdoğan, ''Haksızlığa uğradığınız zaman dik duruyorsanız, gereğini yerine getiriyorsanız o zaman millet size oy veriyor'' şeklinde konuştu.

-YENİ ANAYASA ÇALIŞMALARI-

Cemil Çiçek, yeni anayasa ile ilgili sorular üzerine, şunları kaydetti:

''Biz yapmak istiyoruz, bu bizim taahhüdümüz. Aslında siyaset kurumunun taahhüdü. Bu konu hem seçim beyannamemizde var hem de Başbakanımız her mitingin sonunda, bu seçimlerle ilgili mesajları verirken 'İleri demokrasi, yeni anayasa için sizden oy istiyorum' dedi. Bu anayasayı birlikte yapacağız. Geçmişte anayasa yapma çalışmaları söz konusu olduğunda bu işe girmek istemeyenlerin, nasıl kaytarıp, neleri bahane yaparak, arkaya dolamaya çalıştığını gördük. Yeni bir anayasa siyaset kurumunun, bu millete borcudur. Böyle bir anayasayı milletine armağan edemeyen bir siyaset, gerçekten ağır aksak bir siyasettir. Biz bunu çok açık ortaya koyduk. CHP de dedi ki 'Ben de anayasaya varım.' Bazı siyasi partilerimiz bu konuda görüş bildirmedi.''

Bu konuda kimin samimi olup olmadığını kamuoyunun şimdiden mercek altına alması gerektiğini dile getiren Çiçek, şöyle devam etti:

''Bazı partiler, bu konuda taahhütte bulunmak yerine benden kendisini tanımlamaya çalışıyor. Siyasetin en üzücü yanı burasıdır. Biz o 26 maddelik değişiklik gündeme geldiğinde, partilere, sivil toplum kuruluşlarına gittik. Emin olun birçok kuruluşun size vereceği raporu var, metni var. Hiçbir hazırlığı olmayan ve zihni tembellik içerisinde olan bir tek kesimi gördük o da siyasi partiler, meclistekiler. Yani ne CHP ne de MHP, ne iki satır metin koydu orta yere ne de bu işlere destek verdi. Onun için herkesin bu ikiliye dikkat etmesi lazım.

MHP, kendi tavrını ortaya koyacağına 'Şurayı nasıl düzenleyecek, burayı nasıl düzenleyecek.' Ya sen kendi işine bak, ben kendi işime bakayım. Sen MHP olarak benim anayasa taslağım budur de, ben de koyayım, başkaları da koysun, vatandaş görsün. Bir kısmı demokrasi pazarına ürün getirmiyor, taş getiriyor. Taş atmak adına siyaset yapıyor. Bu anlayışla nasıl olacak da uzlaşma olacak. Bu anlayışla nasıl olacak da birlikte anayasa yapacağız. Tek başımıza yapmaya çalışıyoruz, kıyamet kopuyor, olmaz. Hadi birlikte yapalım, biz 'Kapağını açmayız, çay içer, gelir giderler.' Şimdi bunları anayasa hükmü haline ben nasıl getireceğim. Kapağını açmayız lafını bir anayasa hükmü haline ben nasıl getiririm. Çaylarını içerler, geldikleri gibi giderleri nasıl bir anayasa hükmü haline getireceğim.''

Çiçek, kendilerinin yeni anayasa için hazırlıklarını yaptıklarını, şu anda da çalıştıklarının söyledi.

-''İŞ ADAMININ CHP'YE DESTEĞİ''-

Ali Babacan, ''Ünlü bir iş adamının CHP'ye oy vereceğini açıklamasının, Başbakan Erdoğan tarafından risk almak olarak değerlendirildiği'' şeklindeki soruyu ''İş adamları, bir siyasi duruş ortaya koyup da şimşekleri üzerine çekecek bir çizgi, iş adamlarının genelde tasvip etmediği ya da izlemediği bir çizgidir diye bir genelleme, tanımlama yaptı Başbakanımız. Çoğu iş adamı için de bu zaten geçerlidir. Ama iş idamlarımızın da kendi tercihidir, çok kuvvetli bir siyasi pozisyonu varsa, bunu da ilan etmek istiyorsa hatta ileride siyasetle ilgili hesapları varsa bu da tabii, herkesin kendi seçimi'' diye yanıtladı.

Bunun ''tehdit olduğu yönündeki eleştirilerin'' hatırlatılması üzerine ise Babacan, ''Sayın Başbakanımızın böyle bir tehdit, bir kişiyi hedef alarak böyle bir şey söylemesi mümkün değil. Ama sadece Türkiye'de değil dünyada belli başlı firmaların, belli başlı şirketlerin bunu yapmadığıyla ilgili bir tespittir ve bir genel gözlemdir'' dedi.

-ANKARA'DAKİ BAZI KURUMLARIN İSTANBUL'A TAŞINMASI-

Babacan, ''Ankara'daki bazı kurumların İstanbul'a taşınması'' konusundaki soru üzerine, konuyla ilgili bilgi vererek, ''İstanbul'u biz dünyanın 10 büyük finans merkezlerinden birisi haline getirmek istiyorsak, bu Türkiye'yi aynı zamanda finansta bir dünya gücü haline getirecekse, bu aynı zamanda Ankara'yı çok daha güçlü bir başkent haline getirecekse bunlardan çekinmemek lazım. İstanbul'un dünyaca kabul edilmiş bir finans merkezi olması, Ankara'nın siyasi gücünü de etkinliğini de dünyanın her tarafında artıracaktır'' diye konuştu.

Cemil Çiçek de ''Bu konuyu genelde CHP'liler gündeme getiriyor. İş Bankası yönetiminde Cumhuriyet Halk Partisi var. Niye İş Bankası İstanbul'a geliyor, daha bu kararlardan evvel, eğer böyleyse bunun bir hesabının verilmesi lazım. Ancak belirleyici olan ekonomik kuraldır, nehir neredeyse baraj oraya yapılır. Bu kadar basit'' dedi.

''İstanbul'un başkent yapılacağı'' iddiasıyla ilgili de Çiçek, ''Ankara'nın başkent olduğu, bir anayasa hükmüdür. İlk üç maddede yazılan bu milletin ortak paydasıdır ve değiştirilemeyeceği bir anayasa hükmüdür. Bütün bunlar ortadayken söylenen lafların hepsi, seçim öncesi kafa karıştırmak, ön yargı. Proje yoksa, fikir yoksa, siyaset yapanlar bu manada zihni tembellik içerisindeyse kalitesiz yol ve yöntemlere itibar eder. Bunların hiçbirisi doğru değil'' dedi.

KAYNAK: AA
YORUMLAR 2
  • sezai sezer 13 yıl önce Şikayet Et
    Kararlı bir vizyona sahipler.. Akp'nin siyaseti yolcu işi değil, sağlam temellere kurulmuş. Türkiye'nin bugünkü geldiği durumdan bunu gayet iyi anlayabiliriz.
    Cevapla
  • umutyasar 13 yıl önce Şikayet Et
    Mevsimlik siyaset geçicidir.. Mevsimlik siyaset yapılmış olsaydı Bugün AKP diye bir parti olmazdı. Yapılan icraatların %100 doğru olmasada 3. döneme girilirken hala %45 üstü oy bekleniyor olması güvenin göstergesi. Tebrikler.
    Cevapla
DİĞER HABERLER
Depoda işçi hatası ölüm getirdi: Tonlarca çuval üzerlerine düştü
Emekli Amiral Türker Ertürk'ten sahte video üzerinden Selçuk Bayraktar'a iftira