Mağden bir utanmazlığın anatomisini yazdı
Özkök'ün, Ahmet Kaya'nın kabrini ziyaret etmesiyle, TRT, Serdar Akinan, Nuray Mert, Soner Yalçın ve Oray Eğin bağlantısı nasıl kurulur? Perihan Mağden zehir zemberek yazdı
Peihan Mağden'in köşe yazısı
Dün gece geç vakit bir internet sitesinde kan dondurucu bir arsızlığın görüntüleri, altyazılarıyla karşılaştım.
Bu dönemde "ancak dayanamadığı zaman kalemi eline alan biri" farz edin beni. Hakikaten durunamadım; yazıyorum.
Merkez Medyanın en kurnaz, en tahripkâr, en yelloz kalemi gitmiş Ahmet Kaya'nın mezarının önünde melül mahzun dikilmiş, bol bol fotoğraflatmış kendini; bir de alt metin "düzenlemiş" feci aklınca: Efendim, aralarına bîr manşet tatsızlığı girmiş olan ve "Saza niye gelmedin" şarkısına bayıldığı Ahmet Kaya'yla "helalleşmiş." (Öyle istermişmiş.)
Şimdi biliyorsunuz ekürisi Ahmet Hakan'la umreye de gitmiştî. Din imanda da kîmse bunların -muhakkak- eline su dökemez. Ama "helalleşme" birisi sağken yapılır. Gidenîn cenazesinde imamın üç kere (İslamiyet'te âdet bu) "Hakkınızı helal ediyor musunuz" diye kalanlara sorduğu bir kısım var. Ölüye sorulamıyor; ancak kalanlar haklarını helâl edebiliyorlar. Ahmet Kaya'ya sorulsa, Ertuğrul Özkök için NE cevap vereceğini ise, muhayyelenize bırakıyorum.
Bu "kalan" gidip kendi hakkını mı helal edîyor dolaylı yoldan da olsa ölümüne neden olduğu Ahmet Kaya'ya, ne halt ediyor uhrevî olarak; onu çıkartamıyoruz.
Çıkartmamızı istediği: ne kadar uzlaşmacıt kutupsuz, insanî-zartzurt! Bilye.
Çıkartmamızı istediklerini böyle bir zihnin, zihniyetin tam olarak bilemeyeceğîm: Topaçlıyor işte bir şeyler!
Zaten Paris'teki ünlü Pere Lachaise mezarlığına takım taklavat/ceket kravat Ahmet Kaya'yla "helalleşme seansını" teşhir edip cümlemizin cinlerini (üstadı olduğu üzre) bir kez daha bir kez daha tepesine çıkarmak için de; gitmemiş.
Edith Piaf bölümü îçin Devlet'in TRT'si adına çekilen; o mezarlığa götürülüyor.
Büyük bir Edith Piaf üstadıymış anlaşılan; Doğan Müzik'ten CD çıkartmışlığı da var» Paris'te kıytırık doktorasını yazmak için kalmışlığı da. (Vakti zamanında Atılgan Bayar köşesinde doktoranın konusunu - kofluğunu filan konu edip yazmıştır.)
Her neyse TRT bütçesinden orda bulunmuşken, bu kan dondurucu teşhirciliği de yapıyor; arada çok mühim enformasyonlar da dayıyor.
Onöre etmek için herhalde (yine bu müthiş karakterin derin motivasyonlarını bilemiyoruz) çektikleri programın prodüktörünün adını da veriyor: Serhat Akinan! Aa! olursa bu kadar olur: DJ Dobi'nin erkek kardeşi demek TRT'ye bu programı yapıp satan prodüktör!
O Dj Dobi ki daha yakın zamanda gastesi Akşam adına mıdır, en azından ordan manşet manşet Murat Karayılan'la görüşmesiyle gündemi sarsalamıştı. Aralarında bir Taraf yazarının da bulunduğu "Ölüm Listesi" olayının arkasında da, onun bilgilendiriciliğinin olduğu ortaya çıkmıştı!
Bu Serdar Akinan (Dobi Kardeş) "Kan Uykusu" adlı "Türk Ordusu Ne Merhametlî öldürür" alt yazısıyla "pazarlanabilecek" Osman Pamukoğlu şaheserinin de, pardon belgeselinin de yaratıklandırıcısıdır.
Şimdi "Kandil Belgeseli" çekmekle meşgul oralarda. Medyalamamızın nasyonalist figürleri "pro-PKK" kesildiler bir nevi başımıza; biliyorsunuz.
Kürt Siyaseti'ne de birden bir sempati taşması içîndeler: Seçimler öncesi Merkez Medya'nın şekere bulanmış Ergenekon İdeolojisi neferleri Kürt politika ağalarının yanı yanıbaşında röportaj almaya olsun, onları övmeye olsun doyamadılar!
Serdar Akinan'ın datam bu dönemde Karayılan röportajı olsun, Kandil belgeseli olsun bir zamanlama şahikasıdır yani. Bakın Özkök prodüktörünün adını vermese tüm bu düşüncelere garkolmayacağız. Bu nedenle Paris KabirZiyareti nedeniyle kendisine "ajan prodüktör" lakabını vermeme izin veriniz rica ederim.
Bu akıl/vicdan almaz adamın Ahmet Kaya açılımı bu kadarla da kalmıyor: inanılmaz bir benzetme patlatıyor! Paris'e gitmeden önce Berlin'de birlikte konsere gittiği Oray Eğin'in gözlerinde de aynı acıyı görmüşmüş!
Yani Amerika'da ikamet buyurduğunu bildiğimiz Oray Eğin (hani 'davet edildîği îçin çılgınca sevindiği') Türkçe Olimpiyatlarrna Berlin'de bir konser yüzünden "katılamadığını" köşesinden duyurmuştu. O konser bu konser olmalı!
2 Kanka Berlin'de buluşuyorlar (O. Eğin ta Amerikalar'dan kalkıp birkaç günlüğüne geliyor) ve gözlerindeki acı, Hürriyet manşetleriyle bir nevi sürgünde ölümüne neden olduğu adamın gözlerindeki (farazi benzer) acıyı hatırlatıyor Eski Genel Yayın Kaptanına!
O-HA!
İnsan burda ister istemez Gülten Kaya'yı düşünüyor. Ahmet Kaya'nın iki kızını düşünüyor.
Bu fotoğrafları görüp bu yazıyı okuyunca duyacaklan öfkeyi, çekecekleri acıyı, utanmazlığın/arlanmazlığın BU DENLİSİNİN onlarda yaratacağı tahribatı düşünüyor.
Eski günlerde köşemde yazdığım bir dizi "Ahmet Kaya'nın ölümüne kimler neden oldu" yazım üstüne bana inanılmaz güzellik ve incelikte bir mail yollamıştı Gülten Kaya. Orda, en çok kızım için endişelendiğini yazmıştı. Kendi kızlarının her gün okula sırt çantasmda Hürriyet gazetesinin manşetinin ağırlığını da yüklenip gittiğini de.
Bunları yazarken dahi tüylerim diken diken oluyor. Böylesi bir gamsızlık, aldırışsızlık, utanmazlık ancak BU ülkenin Merkez Medya'smın figürleri için mümkün!
Geçenlerde kitabı üstüne verdiği bir röportajda "'Ergenekon Çetesi'nin bir kısmı içerde olabilir. Ama Ergenekon İdeolojisi toplumumuzda müthiş bir yaygınlık kazandı" tarzında laflar ediyordu Alper Görmüş.
Evet, mesele tam da bu!
Ben televizyonda "Medyanın Ergenekon ayağı kazınmadı" derken tam da bunu kast ediyordum. Silahlı külahlı bu çeteye "yardım ve yataklık" sırf evinde bomba paketleri saklamakla olmuyor ki. Diyelim bu: Kaba Yardım. Asıl Merkez Medya'nın bu ideolojiye, yıllardır süren ve son zamanlarda iyice tırmandınlan "ince yardımlan" sözkonusu.
Soner Yalçın'ın gözaltına alınmasından sonra Hürriyet'teki tarihçilik tam sayfasını bir-iki hafta daha yayınlamaya devam etmek; "tarih" bilgisiyle hakiki tarihçileri dumura uğratmış bu isme o tam sayfanın açılması kadar anlamlıdır, semboliktir, dayanışmacıdır, trajikomiktir, Keşke Özkök yayın yönetmenliği titrini başının üstünde taşımaya devam etseydi de: Akşam'da harcanacağına, tam sayfa bir tarihçikçîlik sayfasını diyelim Serdar Akinan'a devredebilseydi.
Hoş, kankası Oray Eğîn'e neden bir köşe ihsan etmedi tüm Hürriyet partilerinde "dışardan" tek insan olarak ağırlandığı halde, orası meçhul! E tabii konsere gitmek, "onun gözlerinde o acıyı görmek" ayrı, köşe ihsan etmek ayrı.
Köşeyi; Taraf'ın yorum sayfasında yol inşaatlarıyla askerî harekâtların TARİHİMİZDEKİ paralelliğîne dikkat çeken yazıdaki fikri apartıp Berlin'deki konferansta ve Brüksel'deki Kürt televizyonunda "döküp saçan" akademisyen hanım kaleme (Nuray Mert'e) bahşetmişti mesela.
O akademisyen doçent doktor N.Mert'tir ki: "Sivil dikta kavramını yurda ben armağan ettim" diye müdavimi olduğu münazara programlarında yırtınmaktan perişan oldu.
Oysa "mahalle baskısı"ndan sonra tedavülde en uzun süre kalan o kalp paranın, pardon "kavramın" patentinin Soner Yalçın'a (iki yıl kadar mı ne öncesinden) ait olduğu; "Bu kavramı dolaşıma sokmalıyız" vs. tarzı notlarından evi basıldığında ortaya çıkmıştı!
Tanrım bütün yollar nasılda Roma'ya çıkıyor!
Ergenekon İdeolojisî'yle ben Askerî Vesayet bağımlılığını/ tercihini, kendi halkına/ onun tercihlerine duyulan alerjiyi/ çeşitli kılık ve kılıflar altında yutturulmaya kalkılan antidemokratik temayüllerin toplamını kast ediyorum.
Cürmünden çok fazla yer (nefes alıp verebileceğimiz: orman) yakan bu ideolojiden, medyadaki temsilinin vahim ağırlığından ('yandaş medyada' dahi onların meşrebi egemen) bu aktörler aktristler arasındakî müthiş dayanışmadan, paslaşmadan daha tehlikeli bir şey de görmem mümkün değil naçar demokrasimiz için. Demokrasimiz adına.
Taraf
-
hacer bilgin 13 yıl önce Şikayet Etmuthıs............................. allah razı olsun daha ne dıyeyım.Beğen Toplam 3 beğeni
-
galloglu 13 yıl önce Şikayet Etanlayanlara:. cok güzel bir yazı olmuş, haber 7 ye teşekkürlerBeğen Toplam 1 beğeni
-
abdllah 13 yıl önce Şikayet Etdehşet.... yazdığı yazının güzelliğine (evet güzel yazı) sevinmektense , içeriğindeki dehşet verici bağlantıları ve hala ne kadar aktif olduklarını düşünün ergenekon ideolojisinin kardeşim...Beğen Toplam 3 beğeni
-
Cüneyt Çatıkkaş 13 yıl önce Şikayet EtErtuğrul Özkök e işlemez bunlar. Nitelemeler doyumsuz, teşhisler, bağlantıların deşifresi harikulade. Bir insanı ve şürekasını yerin dibine geçirmek adına daha ne denilebilir ki! Diyorum içimden ama biliyorum ki bunlar Ertuğrul Özkök için vız gelir tırıs gider. Ekürisi nasıl dalağını aldırıp dalaksız bir yaşama uyum sağlamışsa kendisi de vicdan, yüz kızarması, ar, haya gibi hasletlerini çook uzun zaman önce aldırıp bu insani duygular olmadan yaşam sürdürmesini, gemisini yürütmesini bilmiştir. Mağdurların ve mazlumların her türlü yüze vurum, ispat, bu da mı gol değil çığlıklarının yaratacağı trajik durumlardan kendine has eşsiz, arsız salvolarla kurtulmasını da bilmiştir. Kendisi ele avuca gelmez vıcıklıkta bir yüze, tene sahiptir ki böylesini daha görmüş değilim. Aydın Doğanın kendince en büyük başarısı, milletimize en büyük zararı, masum görünüşlü bu habis uru sosyal siyasal hayatımıza yerleştirmiş olmasıdır. Bu sayede 20 yılımızı aldılar elimizden. Perihan Mağdenlerin sesi geleceğimizi kurtarmaya yeter inşallah.Beğen Toplam 8 beğeni
-
Gürsada 13 yıl önce Şikayet EtBU KAÇINCI SANDIK YENE YENE USANDIK. Bunlar yazar, çizer, politikacı entel görünme çabası içinde oln görev adamları. Bunlar her dönemde kendilerine verilen rolü oynarlar içerik farketmez. Dün "go home yanki" derler, bugün the economist ağzı takınırlar. Bunlar her şeyin bir fiyatı olduğu, para verilince milletin imanını satacağını sanırlar. "Bir hilal uğruna" ne demektir bilmezler. Bunlar aptal ile abdal farkını da bilmez. Bu millet "abdal"dır, sapı samanı çok iyi bilir. Aptallar buna çok bozulur. "Yenilen Pehlivan Sendromu" işte budur.Beğen Toplam 6 beğeni