Hafızanızı test edin..

O kadar çok şey öğrenmek zorundayız ki, belleğimiz yetmiyor. Peki hafıza bu bilgileri nasıl depoluyor ve neden bazılarımızınki daha kuvvetli?

Hafızanızı test edin..
Hafızanızı test edin..
GİRİŞ 13.10.2011 22:21 GÜNCELLEME 13.10.2011 22:21

Öyle bir çağdayız ki, bilgiler ışık hızıyla değişiyor. Hatta o kadar ki bu bombardıman yüzünden birçoğumuz ‘hafıza yetersizliği’ içinde kıvranır olduk.

Bunu biz değil, araştırmalar söylüyor. Amerikan Newsweek dergisinde geçtiğimiz günlerde yer alan bir araştırmaya göre, milyonlarca Amerikalı hafızasını güçlendirmek konusunda paniğe kapılmış durumda… İlaçlar, hormon ve vitamin takviyeleri, hafızayı güçlendirecek kitaplar ve oyunlar kapış kapış satılıyor. İnsanlar, daha güçlü bir hafızaya sahip olmak için çabalarken, bilim adamları, nörologlar, psikologlar ve biyologlar da bu konuda elele vermiş durumda. Bu güne kadar açıklanamayan ‘hafıza sırları’nı gözler önüne sermek için çaba harcıyorlar. Neler ispatlayabileceklerini zaman gösterecek. Ancak biz sizi, bu konuda bu güne kadar gelinen aşamaya götürmek istiyoruz.

NPİSTANBUL Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Oğuz Tanrıdağ’ın verdiği ve küçük bir araştırmayla toparladığımız bilgilerin ışığında hafıza…

ÖĞRENME VE UNUTMA

 Prof. Tanrıdağ, öncelikle “Hafıza aynı zamanda ve doğal olarak, içinde unutmayı da taşıyor” diyor.  Yani hiç kimsenin hafızası ya da hafızasının gücü, sadece öğrenilen yeni şeylerin aritmetik toplamından oluşmuyor. Gerçek hafıza, öğrenilenlerle unutulanların arasında bir yerde.

Önemli olan bu yerin hangi etkenlerle belirlendiğini anlamak. Bu etkenler çerçevesinde ibre öğrenme tarafına dönükse, kişi ne kadar unutursa unutsun hafızası zayıflamıyor. Buna karşın, eğer yeterince öğrenemiyorsa, unutkanlığı az olsa bile hafıza bozukluğu için zemin hazırlanmış demek. Özetle, hafızanın dengesindeki ana faktör, unutmaya hayıflanmak yerine, öğrenmeye çaba harcamak. İşte bazılarımızın hafızasını diğerlerimize göre daha kuvvetli kılan en önemli etken de bu.

YAŞA BAĞLI DEĞİL

Hafıza konusundaki yanılgılardan bir diğeri de, onun gücünü sadece bir-iki faktör çerçevesinde değerlendirmek. Prof. Tanrıdağ, buna bir örnekle açıklama getiriyor: “Yaşlanan insanların daha çok unuttuklarına inanılır. Fakat doğru olan, yaşlanan insanların daha çok değil, daha sık unuttuklarıdır” diyor.

Oysa, sık sık unutmasına rağmen, kişi öğrenmeyi sürdürüyorsa, düşüncelerini farklı sembollerle ifade edebildiği sürece, hafıza gücünün düşmesi problem olmayacaktır.

Fakat şu da bir gerçek ki, beyin yapısında öğrenmeyle unutmanın dengesini belirleyen temel faktör, zaman içinde herhangi bir organ gibi beyinin de yaşlanmasıdır. Çocukluktan beri beyine giren yeni bilgiler doğrultusunda yeni bağlantılar kurulduğundan, sürekli öğrenen bir beyin, kendini sınırlı da olsa yenileme şansına sahip olur. Yani, bilgilenme sürecinin yoğunlu ve süresi, beyin yaşlanması kavramıyla çok yakından ilişkilidir.

GENLER ETKİLİ

Hafızanın güçlü veya güçsüz olmasında, kişinin doğuşta sahip olduğu genetik ve biyolojik özellikler, içinde bulunduğu toplumsal yapı, gördüğü eğitim, öğrendiklerini uygulama çeşitliliği ve yeni şeylere merakı da etken. Yani, bazı yetenekler ya da hastalıklar gibi hafıza da kalıtım yoluyla kuşaklara aktarılıyor. Eğer çocuk unutkanlığın fazla görüldüğü bir aileden geliyorsa, gelecekte onun da unutkan olma ihtimali yüksek.

Prof. Tanrıdağ, bunun gibi toplumsal bir kalıtımdan, daha doğrusu evrimden sözedilebileceğini belirtiyor: “Nasıl ilkçağlardaki insanların beyin kapasiteleriyle bugünkü bir değilse, beynin geçen zaman içinde gelişmesi, hücre sayısının artması, daha fazla merkezinin kullanılması, çağlar boyu öğrenilen bilgilerin genlerle yeni kuşaklara aktarılması, insan hafızasını daha komplike, daha geniş ve kullanılır hale getirdi. Bu bilgiler doğrultusunda kişiler arasındaki hafıza farklılığını da açıklayabiliriz”.

Beyin sadece bir öğrenme değil, aynı zamanda unutma organı. Beyinde ne öğrenmeyle ne de hatırlamayla ilgili ayrı ayrı merkezlerin olduğu söylenemez. Çünkü beyinde öğrenmeyle ilgili birden fazla alan var. Aynı durum, hatırlamak için de söz konusu. Beynin sağ ve sol yarılarının bile öğrenme türleri birbirlerinden farklı. Genel olarak beynin sağ tarafı, daha çok uzay-mekan ilişkilerini, duygulanım farklılıklarını, melodik bilgileri öğrenirken, sol tarafı beceri gerektiren işlevleri, dili ve sayısal işlemleri depoluyor. Öğrenmeyle ilgili beyin alanlarıysa, her iki yarıyı da kapsıyor.

FARKLI MERKEZLER

Hatırlanması gereken bilgiler bu şekilde alındığından dolayı, bellek ve hatırlama da beyinde benzeri bir organizasyona sahip. Sağ beyin, bazı bilgilerin belleğine daha fazla sahipken, sol beyin de diğer bilgilerin belleğinde daha güçlü. Yani, hafızayı beyinde tek bir merkez yönetmiyor. Çünkü öğrenme tek bir merkezde gerçekleşmiyor. Hafıza, bu farklı merkezler tarafından öğrenilen bilgileri, yine bu merkezlerin içine kaydediyor. Ancak iki beyin yarısı arasında iyi bir iletişim ağı olduğundan, bu bilgileri bir arada kullanıyoruz.

Beynin her iki yarısında rol oynayan özel alanlar var. Bunlardan en önemlisi, beyinin derinliklerinde (daha çok şakak lobunun iç derinliğinde) yer alan ‘Hipokampus’ isimli çekirdeksi yapı. Bu bölgeye iki yanlı bir şey olursa kişiler yeni bilgileri öğrenemiyorlar. Dolayısıyla, o bilgilerle ilgili olarak hafızaları da oluşmuyor. Ancak, bu kişiler eskiden öğrendikleri bilgileri kullanmaya devam edebiliyorlar.

NASIL GÜÇLENİR?

Peki, kişi kendi çabalarıyla hafızayı güçlendirebilir mi?

Bu konu, gitgide para kazandıran bir sektör haline dönüşmüş durumda. Peki bu yöntemler ne derece yararlı? Bunlara tek tek değinmeden önce şunu hatırlatalım:

Hafızada yıkım oluşmaya başladıysa, bunu tedavi etmek mümkün olmuyor. Uygulanan tedaviler sadece bu gidişi yavaşlatmayı amaçlıyor.

Tuba Türker

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Kuyumcudan 20 kilo altın soyan soyguncular tutuklandı
Terör örgütü, ya 'rızaen' ya 'zorla' tasfiye olacak, çünkü son kullanma tarihi bitti