Pir Sultan Abdal'ın Hızır Paşa'sı bulundu
Osmanlı düzenine başkaldıran ünlü Alevi halk ozanı Pir Sultan Abdal'ı idam ettiren ama varlığı tartışılan Hızır Paşa'nın yaşadığı Osmanlı Arşiv belgeleri ile kanıtlandı.
Yaşar İliksiz'in haberi
'Efsane halk kahramanı Pir Sultan Abdal mahlaslı Alevi önderi Haydar , gerçekten yaşadı mı, yoksa yönetim baskısından yılan kitleler kendilerine bir kahraman mı oluşturdular?' sorusu uzun süre tartışma konusu olmuş, daha sonra yapılan araştırmalar; Banazlı Pir Sultan Abdal'ın yaşadığını gözler önüne sermişti. Ama efsanede adı geçen Hızır Paşa ortada yoktu.
Pir Sultan Abdal'ın hayatını araştıran tarihçilerin içinden çıkamadığı en büyük bilmece bulunan Osmanlı arşiv belgesi ile çözüldü.
Daha önce Sivas yöresinde görevli iki tane Hızır Paşa'nın varlığı biliniyor ama onların yönetim tarihleri ile Pir Sultan Abdal'ın olası ölüm tarihi örtüşmüyordu. Araştırmacılar ünlü ozanın ya daha ileri bir tarihte idam edildiğini kabulleniyor veya, ya onun ya da Hızır Paşa'nın gerçekten yaşayıp yaşamadığına emin olamıyorlardı.
Araştırmacı Ali Haydar Avcı, ünlü ozan ile aynı çağda bölgeye atanan 'yeni bir' Hızır Paşa'nın varlığını ispatladı ve tarihi belirsizliği ortadan kaldırdı.
Ali Haydar Avcı, Osmanlı Gizli Tarihinde Pir Sultan Abdal ve Bütün Deyişleri adıyla yayınlanan araştırmasında, aynı zamanda ozanın tüm şiirlerini mısra mısra analiz ederek, birden fazla Pir Sultan Abdal yaşadığı iddialarını da yalanladı.
Araştırmanın tarih açısından önemli bir yönü de 'ozanın devlete başkaldırmadığı' tezlerini çürütmesi. Avcı'ya göre Banazlı Haydar isyanlara destek vermekle kalmayıp, isyanlara bizzat katılmıştı ve 'Pir Sultan iftira ile haksız asıldı' diyenler, ozanın gerçek rolünün farkında değiller.
PİR SULTAN SÖYLENCESİNDE HIZIR PAŞA
Halk arasında ağızdan ağıza yayılan efsaneye göre, Pir Sultan'ın tekkesinde yetişen Hızır bir gün 'Ya pirim himmet edin gideyim, okuyup büyük adam olayım, şu bozuk düzenekarşı çıkayım' der. Pir Sultan çevresindekilere, 'Hızır can gitmek için himmet ister ama korkarım gün gelir döner katlimize ferman getirir' der. Aradan yıllar geçer ve Hızır derviş, Osmanlı'nın bir paşası olarak, elinde Pir Sultan Abdal'ın ölüm fermanı ile geri döner ve onu astırır...
Bu şekilde halk ağzında efsaneleşen idam için tespit edilen tahminler dar bir zaman dilimini belirliyordu
Araştırmacı Attilla Özkırımlı, Toplumsal Bir Başkaldırının İdeolejisi adlı eserinde, idamın 1548 yılı sonrasında olduğunu ancak, bu tarihin Deli Hızır Paşa oalrak bilinen Beylerbeyi'nin zamamına kadar gecikmiş olamayacağını (1588-1590) savunuyordu.
Abdülbaki Gölpınarlı da Pir Sultan Abdal ve Alevi Bektaşi nefesleri adlı eserlerinde aynı şekilde Şah Tahmasp isyanını baz alarak, idamının 1560-67 yılları arasında gerçekleşmiş olabileceği kanısındaydı. Pertev Naili Boratav ve İrene Melikof'un kanıları da bu varsayımı destekliyor hatta Mehmet Fuat, Boratav'ın bulguları ışığında tarihin 1560 olabileceğini yazıyordu.
GERÇEK HIZIR PAŞA BULUNDU
Osmanlı Belgelerine yansıyan iki ayrı Hızır Paşa'nın bu bölgede görev yaptığı tespit edilebiliyor fakat omların yönetim tarihleri ile idam tarihi çakışmıyordu... Hızır Paşalardan birincisi 1547-1551 yıllar arasında bölgede görev almıştı, diğeri ise Deli Hızır Paia olarak bilinen 1588-1590 yılları arasında görev yapmış beylerbeyi idi. (ki bu paşa ile bilgiler de kuşkuluydu)
İşin garibi idam her iki paşanın görev sürevlerinin tam arasında bir tarihte vuku buluyordu. Acaba Hızır Paşa detayı uydurma mıydı, yoksa Pir Sultan Abdal daha geri ya da ileri bir zamanda mı yaşamıştı?
Ali Haydar Avcı, Mühimme Defterleri kayıtlarında bulduğu belgelerle bu sırrı çözdü ve Pir Sultan Abdal'ın olası ölüm tarihleri ile aynı dönemde Sivas'ta görevli Hızır Paşa nam bir Beylerbeyi olduğunu ispatladı.
Bu Hızır Paşa 1560 yılında Rum (Sivas) Eyaleti Beylerbeyi idi. 27 Şaban 967 (23 Mayıs 1960) tarihinde doğrudan jendisine gönderilen bir hüküm ve 9 Zilkade 967 (1 Ağustos 1560) tarihinde Dulkadirli Beylerbeyine hitaben yazılan 'Sancak Defterlerinin Rum Beylerbeyi Hızır Paşa'ya gönderilmesi' yönündeki emirname bu Hızır Paşa'nın aranan Hızır paşa olduğunu ispatlıyor.
İlginç bir ayrıntı da bu Hızır Paşa'nın Bağdat'tan gelmesi. Yani Pir Sultan ile yollarının daha önce de kesişme olasılığının kuvvetli olması...
PİR SULTAN NEDEN İSYAN ETTİ?
Yazar, Osmanlı Gizli Tarihinde Pir Sultan Abdal ve Bütün Deyişleri adlı eserinde Pir Sultan Abdal'ın isyanın analaşılması için, Pir Sultan'ın içinde bulunduğu ortamın, koşulların ve yaşanan olayların çok iyi kavranılması gerektiğini savunuyor. Ve 16. Yüzyılın başlarında Safevi Devleti'nin oynadığı rolün unutulmaması gerektiğini savunuyor.
Pir Sultan Abdal, yönetime öncelikle ağır ve adaletsiz vergiler, adaletteki farklı uygulamalar ve tabi ki sosyolojik ve inançsal nedenlerle karşı çıkıyordu. Safefi Devleti'nin Osmanlı cihetinde yayılma ve rejim ithal etme çalışmalarının verdiği kışkırtmaların bu isyanın dinamizmini sağladığı da reddedilemez
Osmanlı Belgelerine göre ise, Pir Sultan Abdal'ın katlini vacip kılan resmi gerekçeler özetle belli:
1- Pir Sultan dinsiz, namaz kılmıyor ve oruç tutmuyor
2- Şeriata aykırı söz söylüyor ve davranış sergiliyor.
3- Müslümanlara 'Yezit' diyor ve şarap içiyor.
4- Kur'an ve İslam Peygamberi hakkında uygunsuz sözler söylüyor.
5- İslamiyet'in ilk üç halifesine sövüyor.
6- Peygamber hanımı Hz. Ayşe'ye hakaret ediyor.
7- Cem Ayini gibi gizli toplantılar yapıyor.
8- Safevi taraftarı ve Kızılbaş taifesinden bir devlet düşmanı.
9- Rafizi kitaplar bulunduruyor okuyor ve okutuyor.
10- Saz ve Çalgı çalıyor törenlerde semak dönerek oyun oynuyor.
11- Törenlerde ve dışarıda haremlik selamlık kuralına riayet etmiyor.
12- Mehdi-i Zaman (Zamanın Mehdisi) gelecek propagandası yapıyor...
SAFEVİLER ADINA OKUNAN HUTBE
Aslında adem-i merkeziyet esaslı yönetim bölgesinde bu denli büyük isyanların yaşanması, kanın oluk oluk akması biraz tuhaf. Yazar olayın bu ince noktasının farkında ama bunu somut olarak dillendiremiyor. Fakat, bu topraklarda isyan olmadığını savunanları yalanlarken son derece haklı. Yazarın savunduğu ekonomik, kültürel ve toplumsal koşullar tabi ki bu isyanlarda ve bastırılmasına yönelik kanlı müdahalelerde tabi ki çok önemli.
Fakat Osmanlı Yöneticilerini bu denli celallendiren önemli bir ayrıntıyı da aslında eserin satır aralarında yer alıyor. Tokat, Amasya ve Sivas'a kadar nüfuz genişleten Safevilerin adına bu topraklarda hutbe okunmuş olması, özellikle de o dönemde doludizgin 'Sünnileşen' bir devlet için yenilir yutulur lokma olmasa gerek. Öfkenin şiddetinin fazlalığında bu hutbenin önemini de iyi algılamak gerekir. Ki 'bir kızılbaş bir kafirden daha tehlikeli ve melundur' tarzı fetvalar verdirecek kadar büyük bir öfkeyi izah etmek başka türlü pek mümkün değil. (Ki bu alanda kafa yoran Rıza Zelyut vb. araştırmacıların, o günkü Alevi tabanlı isyanlara karşı merkezi yönetimin tavrını yerden yere vururken, bugün merkezi yönetimin basiretsizliğinden dem vurabilmesi de bu bağlamda belki sorgulanabilir)
KİTABA DAİR
Kitabın birinci önemi Pir Sultan Abdal'ın yaşantısının karanlıkta kalan yönlerinin aydınlatılmış haliyle yayınlanmış olması. Hızır Paşa var mı yok mu, söylenceler ne kadar gerçek sorularına bugüne dek en net yanıtların verilmesi tarihçiler için son derece önemli.
Bugüne değin yapılan araştırmalarda yapılan hataların eleştirel teşhiri de son derece olumlu ve gerekli bir üretim olarak ayrıca takdir edilmeli
Pir Sultan Abdal'ın yüzlerce şiirinin bir kaç farkı versiyonu ile kıyaslanarak mısra mısra analiz edilerek içindeki tarihi gerçekleri bulup derleyerek, bunlarla yazılı olamayan bir tarihin bilimsel delillerini bulmak alkışa değer bir çaba. Kitap bugüne dek bu alanda yayınlanmış hatta henüz yayınlanmamış bütün bilimsel ve ideolojik eserleri kapsayan gerçek bir emek ürünü. Orijinal belgelerin fofkopileri Sivas ve banaz ahalisinin resimleri kitaba ayrı bir önem katıyor. Tam 900 sayfalık kitapta geçen Osmanlıca sözcükler için mini bir sözlük, kitapta adı geçen tüm isim ve yer adlarının dizini de kitapta aranan konunun kolaylıkla bulunmasını sağlıyor.
Konu hakkında kafa yoran hatta Osmanlı yönetimi ile Aleviler arasındaki büyük mücadelenin gerçek köklerini algılayabilmek isteyenlerin önemsemesi gerekiyor.
Kitabın Pir Sultan Abdal hayranları için önemli bir başka yönü ozanın bütün şiirlerinin; değişik versiyonlar, kaynak ve bölge gösterilerek bir arada yayınlanıyor olması.
Kitapta ayrıca Alevi Düşücesi'nin önemli merkezlerinden olan Pir Sultan Ocağı'nın felsefesi de okurlara çok iyi bir özetleme ile yansıtılıyor...
Kitabın hataları ve eksikleri hatta yanılgıları yok değil mi? Tabi ki var. Örneğin, Osmanlıdaki Gerdek Vergisinin hiç alakası olmadığı biline biline sanki bir Avrupa derebeyliği ahlaksızlığın Osmanlı'ya hiç değilse ismen yansımış olduğunu ima edercesine ikisinin bir arada zikredilmesi yanlış ve gereksiz. Bu eserin konu dışı tartışmalarla gündeme gelmesine gerek yok... Ben de gerdek vergisinin neden o adla adlandırıldığını gerçekten merak etmiyor değilim. Ama böyle bir bağlantı düşünecek kadar da komplo teorileri kurbanı olmuş bir mantık taşımıyorum...
(Haber7)