BDP'li başkanın ezber bozan Erdoğan itirafı
19 Şubat günü KCK ana davasından 3 yıl 3 ay cezaevinde kaldıktan sonra tahliye edilen eski Belediye Başkanı Fırat Anlı, Türkiye'de gelişen çözüm sürecini değerlendirdi. Anlı, ezber bozan açıklamalar yaptı.

KCK ana davasında geçtiğimiz gün tahliye edilen Diyarbakır eski Yenişehir Belediye Başkanı Fırat Anlı, çözüm süreciyle ilgili değerlendirmede bulundu. Anlı, "PKK ateşkes ilan edip, sınırların dışına çekebilir, hatta PKK bir bütün silahı terk etmeyi kararlaştırabilir. Peki bu Kürt sorunu çözümünde nasıl bir etki yaratacak? Bizim bunu ihmal etmemiz gerekiyor" dedi.
19 Şubat günü KCK ana davasından 3 yıl 3 ay cezaevinde kaldıktan sonra tahliye edilen eski belediye başkanı Fırat Anlı Türkiye'de gelişen çözüm sürecini İHA'ya değerlendirdi. Anlı, yaşanan çözüm sürecinin en temel farkının herkesin çok büyük tecrübeye sahip olduğunu ve bunun kaçınılmaz bir şekilde ortaya çıktığını belirterek, "Ne yaparsak yapalım, ne kadar bu işi farklı arayışlarla çözmeye çalışırsak çalışalım başka bir alternatifimiz yok. Barışmayı becermek zorundayız" diye konuştu.
"ARTIK BASİT HATALAR YAPMAYACAĞIZ"
Barışmanın aslında bu coğrafyanın çok uzağında olan bir kavram olmadığını dile getiren Fırat Anlı, toplumlar arasında bir problemin olmadığına dikkat çekti. Toplumlar arasında ortak yaşamı engelleyecek bir sıkıntının olmadığının vurgusunu yapan Fırat Anlı, geçmiş dönemlerde yapılan hataların tekrarlanmayacağını ifade ederek, "Bu açıdan baktığımızda, neden biz bu barışı çözemiyoruz, neden barışa ulaşamıyoruz sorusu aslında bir yerde özeleştiri içeren bir sorudur. Maalesef geçmiş tecrübeler, sıkıntılar çok basit sebeplerden kaynaklı çözümden uzaklaştığımızı gösterdi. Bu kez aynı basit hataları yapmayacağımıza inanıyorum. Çok ciddi ve temkinli olma durumu var, bu sağlıklıdır. Geçmişte yaşanan sıkıntılardan kaynaklı insanlardan kiminde tereddütler oluştu. Ben bunun da olağan olduğunu düşünüyorum. Çünkü ince bir buz tabakası üzerinde bu sorunu çözmeye çalışıyoruz. Her an kırılabilecek bir buz tabakasıdır. Herkesin dikkatli ve hassas olması gerekiyor. Elbette ki hiç birimiz kendi formülümüzü, bir başkasına dayatıp çözüm geliştiremeyiz. Çözümden bahsettiğimizde, a ve b'nin bir araya gelip c'yi bulması demektir. Devlet, kendi istediği çözümü bugüne kadar elde edebilmiş olsaydı belki bugünkü çözüm süreci dediğimiz olguya ihtiyaç olmazdı. Kürt siyasal hareketinin arzuladığı çözüme kavuşmuş olsaydı bu çözüm sürecinde bahsedilmezdi. Bugün gördük ki, çözüm dediğimiz şey aslında birbirinden çok farklı tarifleri olamayan bir kavramdır. Ama bir cesaretsizlik var, bunu görmek lazım. Hepimiz gönüllü ve istekliyiz. Ama bunu yapabilecek cesarete sahip miyiz? İşte bu sürecin farkı, bu konuda daha cesur bir imkana kavuştuk" ifadelerini kullandı.
"HÜKÜMETİN ADIMLARINI DESTEKLEMEK GEREKİYOR"
Hükümetin önceki çözüm sürecinden farklı olarak, daha bütünsel bir yaklaşım sergilemesi, İmralı sürecinde Öcalan ile görüşmeleri başlatarak, bir yerde ezber bozmasını önemsediğini anlatan Anlı, hükümetin bu konuda attığı adımların desteklenmesi gerektiğini kaydetti. Anlı "Uzunca bir süredir Kürt siyasal aktörleri adres olarak İmralı'yı gösteriyordu. Hükümetin bu konudaki adımını desteklemek gerekiyor. İkinci heyetin İmralı'ya gitmiş olması, iki aydır sürmekte olan karamsar tablonun ortadan kaldırmasını sağladı. Bir sis bulutu içinde ilerlemeye çalışıyorduk. Bu sis bulutu kısmen dağıldı. İkinci heyetin gitmesiyle daha somut şeyler konuşuldu. Mektuplardan söz ediliyor, belki Mart ayında çok daha somut adımların atılabilmesi söz konusu olur. Bizim üzerimize düşen bunu cesaretlendirmektir. Bir yandan silahsızlandırma, bir yandan silah dışı alternatif çözüm yöntemlerini esas alabileceği bir ortamı sağlamaktır. Bir yandan da Kürt sorununu konuşmak gerek. Örneğin PKK ateşkes ilan edip, sınırların dışına çekebilir, hatta PKK bir bütün silahı terk etmeyi kararlaştırabilir. Peki bu Kürt sorunu çözümünde nasıl bir etki yaratacak? Bizim bunu ihmal etmemiz gerekiyor. Çünkü Kürtlerin halen kimliksel, siyasal, sosyal örgütlenme haklarına kadar birçok haklarında değişim olmadı. Bu konuda atılması gereken çok adım var. Bu sadece örneğin bir siyasal partinin talebi değil. Neredeyse bütün Kürtlerin, AK Parti'ye oy veren Kürtlerin de ortak talebidir. Bu açıdan hepimiz bunu desteklemeyiz. Hepimiz bu sürecin sağlıklı bir zeminde yürümesi için olası riskleri azaltacak, provokasyonları engelleyebilecek ve şunu unutmadan herkes bu barışın yanında olmayabilir ama biz güçlü irade ortaya koyabilirsek, bunu bertaraf etme imkanı bizim elimizdedir" diye konuştu.
"TÜRKİYE'NİN YENİ BİR İDARİ MEKANİZMAYA İHTİYACI VAR"
AK Parti'nin başlattığı çözüm süreci kapsamında Türkiye'nin yeni bir idare mekanizmaya da ihtiyaç duyulduğunu aktaran Fırat Anlı, hükümetin kendisine ait bir ajandası olduğunun görüldüğünü kaydetti. Anlı, "10 yıldır güçlü bir şekilde iktidarda olan bir hükümettir. Bunu her şeyden önce görmek lazım. Türkiye tarihinde eşine rastlanmayan bir halk desteğine sahip oldu. Yüzde 50 oranında bir halk desteği var. Parlamentoda çoğunluğa sahip. Sayın Başbakan Erdoğan, bu açıdan karizmatik bir lider. Bunu da görmek lazım. Türkiye toplumu açısından şu an alternatifi olmayan bir pozisyonda. Böyle baktığımızda, Türkiye'nin kabuk değiştirdiğini görüyoruz. Ben sadece hükümetin değil, bu konuda devletin ya da devlet aklının bir bütün Türkiye birleşeninin ortak çatının bir arayış içerisinde olduğu ve bu arayışının bir karşılığı olduğunu düşünüyorum. 90 yılı bulan bu cumhuriyet artık bu sorunu çözme noktasında yavaş yavaş kapasitesini yitirmeye noktasında. Yeni bir idari mekanizmaya ihtiyaç var. Türkiye idari ve siyasal yapı değişikliğine ihtiyaç var. Türkiye'deki resmi ideolojik algıların terk edilmesi gerekiyor. Böyle baktığımızda bunun Kürt sorununa çok yakın bağları var. Çünkü ulus devlet mantığıyla kurgulanmış olan Türkiye Cumhuriyeti, Kürtlere de, diğer etnik unsura ve farklılıklara kapılarını kapatmıştı. Kapılarını açma süreci bir açıdan Türkiye'nin yönetim mekanizmalarını değişmek durumunda olacağı, resmi ideolojinin terk edip, çok kimlik, çok renkliği tanıyan bir yapıya ulaşması gerek" dedi.
"BEŞİR ATALAY GEÇMİŞ OLSUN ZİYARETİNDE BULUNDU"
Önceki gün Diyarbakır'da çeşitli incelemelerde bulunan Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay'ın kendisiyle bir görüşme yaptığını anlatan Anlı, Atalay'ın kendisine nezaket ve geçmiş olsun ziyaretinde bulunduğunu belirtti. Anlı, "Sayın Atalay, geçmiş olsun dileğinde bulundu. Onun ötesinde çok ayrıntılı ve derinlemesine bir sohbetimiz olmadı. Daha önceki görüşmelerimizde ilettiğimiz talepler benzerdi, o talepleri yineledik. Bunu kamuoyu önünde de ifade ediyoruz. Sayın Atalay'ın kamuoyuna yansıyan görüşleri biliniyor. Kapalı kapılar ardında yaptığımız bir görüşme değildi. Bu sürecin dili ve ruhu buna uygun değil. Bulunduğumuz masada bakan, milletvekilleri, bürokratlar ve çok kişi vardı. Sadece bir nezaket ve geçmiş olsun ziyaretiydi. Ama fırsatı yakalamışken, yargılandığım KCK davası adı altındaki operasyonlarda yüzlerce arkadaşım tutuklandığını söyledim. Bunların arasında milletvekili, belediye başkanı, avukat, gazeteci ve çok sayıda arkadaşlarımızın tutuklu bulunduğunu ilettim. Ben döndüm ama arkadaşlarımızın özgürlüğü sağlanmayana kadar çözüm süreci denilen ve toplumsal destek istenilen meselenin bir biçimine kafa karışmasına sebep olacağını düşünüyorum. Aynı pozisyonda arkadaşlarımız cezaevinde kalmaya devam ettikçe, bizler çok huzurlu olmayacağız" diye konuştu.
"PKK ELİNDEKİ TUTSAKLAR SERBEST BIRAKIR"
Çözüm süreci kapsamında atılacak ilk adımlar arasında yer alan PKK'nın elindeki tutsakları bırakılma konusuna değinen Anlı, PKK'ya talep yapıldığı taktirde tutsakların bırakılacağını dile getirerek, "Örgütün önceki pratiklerine baktığımızda tecrübeyle sabittir. Örgüt talep halinde serbest bırakır. İlgili kurumlar insan hakları örgütleri, siyasal partiler ya da sivil toplum örgütleri girişimde bulunduğunda PKK bu konuda daha kolaylaştırıcı bir tutum sergiledi. Elindeki asker, polis, kamu görevlilerini çok rahatlıkla serbest bırakılabildi. Tabi güvenlik koşulları sağlanarak. Bugün de ben özellikle Pervin Buldan'ın açıklamasından sonra da eğer böyle bir ifade de bulunulmuşsa PKK mutlak suretle buna uyar. En kısa zamanda oradaki insanların özgürlüğüne kavuşacağına inanıyorum. Bu karşılıksız bir durumdur. Bu iyi bir niyet adımıdır. İzlediğim kadarıyla. Aynı şekilde geçmişte farklı ülkelerde de benzer deneyimler gördük. Güney Afrika, Latin Amerika, İsrail - Filistin'de yaşandı. Barışa giden yolda buna benzer jestler yapılmalıdır. KCK operasyonları adı altında yürütülün haksız yere bu kadar zaman tutuklu bulunan arkadaşlarımızın özgürlüğe kavuşmasını konusunda böyle bir etkisinin de olabileceğini düşünüyorum. Bunu esir takası olarak görmemek lazım. Çünkü böyle bir karşılık durumu söz konusu değildir. Birisi bir biçimle haksız bir uygulama sonucu tutuklanmış, diğeri bir çatışma ve savaş esnasında yaşanmış olaylardır. Yani bir birini karşılıklı esir takası gibi bir görüntüye sokmadan, karşılıklı jestleri de ihmal etmeden, toplumsal açıdan beklentiyi de görerek adım atmaktır" şeklinde konuştu.
"BİZLER HABUR SÜRECİNİN KURBANLARIYIZ"
KCK'dan tutuklanmasını Habur süreciyle ilişkilendiren eski Yenişehir Belediye Başkanı Fırat Anlı, yeni çözüm sürecinde KCK'dan tutuklu olanların serbest bırakılıp bu sürece katkı sağlayacağını ifade etti. Anlı, "Bütün arkadaşlarımızın tutuklanmasını gerektiren bir durum yok. Bizler Habur süreciyle başlatılan girişimin akamete uğramamasının kurbanlarıyız. Bundan dolayı biz tutuklandık. O süreç gelişseydi belki arkadaşımız serbest kalacaktı. Biz tutuklandık, şimdi yeni süreçle birlikte ben en azından cezaevinden çıktım. Bu benim açımdan olumlu bir durumdur. İnsan özgürlüğünü bir saniye önce elde etmek ister. Ama bu kadar uzun tutuklu kaldıktan sonra, yani 3 yıl 3 ay tutuklu kaldım. Bazı arkadaşlarımız benden fazla tutuklu. Bu operasyona karar verenlerin bu yanlışlığı görmesi ve yargının da daha özgürlükçü bir yaklaşımı ve sürece denk bir yaklaşım esas alarak arkadaşlarımızın bir an önce ailelerine katılmasını sağlamalı. Bu çok büyük bir ivme yaratacak. Çözüm sürecine müthiş bir katkı sağlayacaktır. BDP'yi sıkıştırarak, zorlayarak, hatta tavsiye etmeyi düşünerek, bu süreçte olumlu rol oynamasını bekleyemeyiz. Bundan dolayı arkadaşlarımız içerinden çıkıp, bu sürece dahil olursa daha dinamik bir hal oluşur" diye konuştu.
"BİRAZ DİNLENMEM GEREKİYOR"
Siyasete devam edip etmeme konusunda ise Anlı, biraz dinlenip gelişmeler doğrultusunda karar vereceğini belirtti. Anlı, "Bu coğrafyanın insanın hayatı politika maalesef. 3 yaşından 70 yaşına kadarki insanlarımızın gündemi politikadır. Gün boyu haberleri, köşe yazarları okuyup, dünyadaki gelişmeleri takip ediyoruz. Politikanın dışında bir hayatımız yok. Politika aynı zamanda sempatik bir şey değil. Daha farklı problem alanlarında çalışmayı becerebilmek lazım. Ben kendi açımdan bir müddet dinlemeyi düşünüyorum. Öncelikle dinlenmemiz gerekiyor. Çocuklarımızla ve çevrelerimizde zaman geçirmek gerekiyor. Daha sonra ise, gelişmelere bakmak lazım" şeklinde konuştu.