İstanbul'daki müzeler binlerce yıllık tarihe ışık tutuyor
Birden fazla medeniyetin yerleşim yeri olan topraklarımızda bir tarih gizli. Bu tarih zaman zaman gün ışığına çıkıyor ve müzelerde sergileniyor. Binlerce yıllık tarihi gözler önüne seren eserler İstanbul'daki müzelerde ziyaretçilerle buluşuyor. Haberimizde sizlere en değerli eserlerin bulunduğu görmeye değer müzeleri verdik. İşte detaylar.
İstanbul'da bulunan müzeler turistik seyahat amacı ile gelen herkesin gezmek istediği yerlerdir. İçerisinde Osmanlı Tarihi'ne ait öğelerin bulunduğu müzelerde çeşitli medeniyetlerin de kültürü yer alıyor. Her bir müze günde binlerce turist tarafından ziyaret ediliyor. Çevrede güvenlik önlemleri alınırken bu müzelere girişler ve çıkışlarda izdiham yaşanmaması için düzen sağlanıyor.
İstanbul gezinizde gidebileceğiniz müzelerden bazılarında fotoğraf yasağı bulunurken bazı müzelerde de dilediğiniz gibi fotoğraflama yapabilirsiniz. Bu konuda sıkıntı yaşamamak adına İstanbul'da bulunan müzeleri gezerken fotoğraf izinin verildiğinden emin olun.
İSTANBUL'DAKİ MÜZELER
Aşiyan Müzesi
Aşiyan Müzesi'ne giriş ücretsizdir. Müzeye Pazartesi günleri haricinde diğer günler sabah 09.00 ile akşam 16.00 saatleri arasında giriş yapabilirsiniz.
Ünlü Türk Şairi Tevfik Fikret`in 1906-1915 yılları arasında yaşadığı ev olan AŞİYAN; 1940 yılında eşi Nazime Hanım`dan İstanbul Belediyesi tarafından satın alınıp, 1945 yılında Edebiyat-ı Cedide Müzesi olarak açılmıştır. Daha önceleri Eyüp mezarlığında bulunan naaşı, 1961 yılında doğal görünümü ile çok beğendiği bu bahçeye nakledilmiş ve bu tarihten sonra müze "Aşiyan Müzesi" adını almıştır.
Tevfik Fikret, evinin projelerini kendisi çizmiş, Farsça "Yuva" anlamına gelen Aşiyan kelimesini de buraya isim olarak koymuştur. Bahçe içerisinde ahşap 3 katlı olan Aşiyan Müzesinin zemin katı bugün idari işler için kullanılmaktadır. Aşiyan müzesine girişler ücretsiz yapılmaktadır. İstanbul'da gezilecek ücretsiz müzeler içinde bulunan Aşiyan Müzesi'ni de mutlaka görmelisiniz.
İstanbul Arkeoloji Müzesi
İstanbul Arkeoloji Müzeleri üç ana birimden oluşan bir müzeler kompleksidir. Arkeoloji Müzesi, Eski Şark Eserleri Müzesi ve Çinili Köşk Müzesi. Türkiye’nin ilk müzesi olan İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin koleksiyonlarında imparatorluk topraklarından getirilen, çeşitli kültürlere ait bir milyona yakın eser bulunmaktadır.
Osmanlı’da tarihi eser toplama merakının izleri Fatih Sultan Mehmet dönemine kadar uzanır ancak müzeciliğin kurumsal olarak ortaya çıkışı İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin 1869 yılında ‘Müze-i Hümayun’ yani İmparatorluk Müzesi olarak kuruluşuna denk gelir. Aya İrini Kilisesi’nde o güne değin toplanmış arkeolojik eserlerden oluşan Müze-I Hümayun, İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin temelini oluşturur. Aya İrini’nin yetersiz kalması ile Fatih Sultan Mehmet döneminde yaptırılmış olan ‘Çinili Köşk’ müzeye dönüştürülmüştür. Halen İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ne bağlı olan Çinili Köşk restore edilerek 1880 yılında ziyarete açılır.
1881 yılında Osman Hamdi Bey’in müze müdürlüğüne atanması ile birlikte Türk müzeciliğinde yeni bir çığır açılır. Osman Hamdi Bey Nemrud Dağı, Myrina, Kyme ve diğer Alolia Nekropolleri'nde ve Lagina Hekate Tapınağı'nda kazılar yapmış, 1887-1888 yılları arasında Sayda'da (Sidon) yaptığı kazılar sonucunda Sidon Kral Nekropolü'ne ulaşmış ve dünyaca ünlü İskender Lahdi başta olmak üzere pek çok lahit ile İstanbul'a dönmüştür. İstanbul'da bulunan müzeler içerisinde en değerli olanları arasında yer almaktadır.
Topkapı Müzesi
Fatih Sultan Mehmed’in 1453 yılında İstanbul’u fethetmesinden sonra 1460 yıllarında yapımına başlanan ve 1478 yılında tamamlanan Saray; Marmara Denizi, İstanbul Boğazı ve Haliç arasındaki tarihi İstanbul yarımadasının ucundaki Sarayburnu’nda bulunan Doğu Roma akropolü üzerindeki 700.000 metrekarelik bir alan üzerine kurulmuştur. Fatih Sultan Mehmed’den itibaren otuz birinci padişah Sultan Abdülmecid’e kadar yaklaşık dört yüz yıl süreyle imparatorluğun idare, eğitim ve sanat merkezi olarak kullanılmış, aynı zamanda padişahın evi olmuştur. 19. yüzyılın ortalarında hanedanın Dolmabahçe Sarayı’na taşınması ile terk edilmiş olmasına rağmen önemini her zaman korumuştur.
Ayasofya Müzesi
Ayasofya, 537 yılında inşa edilmiş ve İstanbul'un fethi sonrasında Fatih Sultan
Mehmet (İkinci Mehmet) tarafından camiye çevrilmiştir. Dünyanın sekizinci harikası olarak gösterilen Ayasofya, günümüzde Müze olarak hizmet vermektedir. Ayasofya, beş yılda çok ilkel teknoloji ile tamamlanması ve bu kadar büyük kubbeli bir yapının o zamana kadar yapılmamış olmasından dolayı dünyanın sekizinci harikası olarak gösterilmektedir. Mimarisi, ihtişamı, büyüklüğü ve işlevselliği yönünden ilk önemli yapı olan Ayasofya, Osmanlı camilerine esin kaynağı olmuş, doğu-batı sentezinin en güzel yaşatıldığı yer olmuştur. Ayasofya 916 yıl kilise, 481 yıl cami olmuş, 1935`ten bu yana müze olarak ziyarete edilmektedir.1500 yıllık tarihi olan Ayasofya, sanat tarihi açısından mimarlık dünyasının başyapıtları arasında yer alır. Başlangıçta bir kilise olarak inşa edilmiş olsa da,Osmanlı döneminde camiye çevrilmiş olan Ayasofya, günümüzde bir müze olarak hizmet vermektedir. Bizans dönemi ve Osmanlı dönemine ait çok sayıda sanat eserinden oluşan bir yapı bütündür.
İstanbul'da bulunan müzelerden Osmanlı'nın son zamanlarına şahit olan Dolmabahçe Sarayı...
Dolmabahçe Sarayı Müzesi
Osmanlı padişahı Sultan Abdülmecid tarafından yaptırılan sarayın inşasına 1843 yılında başlanmış ancak 7 Haziran 1856 tarihinde hizmete açılmıştır. 13 yıl boyunca sarayın yapımını bekleyen Sultan Abdülmecid, burada ancak 5 yıl yaşayabilmiş ve daha sonra kardeşi Sultan Abdülaziz devleti buradan yönetmeye devam etmiştir. Sultan Abdülaziz’den sonra ise tahta oturan IV. Murat da burada yaşamıştır. Kısa bir süre sonra yönetime gelen II.Abdülhamit burada sadece 236 gün kalmış ve güvenlik açısından Yıldız Sarayı’na taşınmış yaklaşık 33 yıl devleti oradan yönetmiştir. II.Abdülhamit’in 33 yıllık saltanatı boyunca sarayda sadece yılda iki kez tören düzenlenmiştir. Kendisinden sonra tahta geçen VI. Mehmet ve Sultan Vahdettin de Dolmabahçe’yi değil Yıldız Sarayı’nı tercih etmişler. Yani Osmanlı Devleti döneminde saray sadece 22 yıl hizmet vermiş sonrasında ise sadece törenlerde kullanılmıştır.
Deniz Müzesi
Deniz Müzesi, Padişah II. Abdülhamit’in izni ve Bahriye Nazırı Bozcaadalı Hasan Hüsnü Paşa’nın emri ile 1897 yılında kurulmuş. İlk başta Tersane-i Amire’deki küçük bir binada “Müze ve Kütüphane İdaresi” adı ile hizmet veren kurum, önceleri maliye binası olarak kullanılan bugünkü yerine 1961’de taşınmış.
Ana Teşhir Binası’nın yanındaki deponun da himayesine verilmesi ile müzenin alanı biraz daha genişlemiş. İlerleyen dönemlerde depoda bir dizi ilaveler yapılmış ve burası 1971’de Osmanlı dönemine ait kadırga ve saltanat kayıklarının sergilendiği “Tarihi Kayıklar Galeri” adıyla hizmete açılmış.
2013 yılında yeniden kullanıma açılan müzenin yeni binası Ana Teşhir, Tarihi Kayıklar Galerisi, Kültür Sitesi ve Açık Sergi Alanı isimli 4 kısımdan oluşuyor. Çağdaş müzecilik anlayışına göre inşa edilen yapıda sergi ve gösterimlerin yanı sıra sosyal etkinlikler de düzenlenebiliyor. Ayrıca müze içerisinde çocuk odası, kafeterya, hediyelik eşya mağazası gibi bölümler bulunuyor.
Yerebatan Sarnıcı
Yerebatan Sarnıcı, uzunluğu 140 m. genişliği 70 m. dikdörtgen biçimde bir alanı kapsayan dev bir yapıdır. 52 basamaklı taş bir merdivenle inilen bu sarnıcın içerisinde her biri 9 m. yüksekliğinde 336 sütun bulunmaktadır. Birbirine 4.80 metre aralıklarla dikilen bu sütunlar, her sırada 28 tane 12 sıra meydana getirirler. Suyun içerisinde yükselen bu sütunlar ziyaretçilerini sarnıca girer girmez mimarisiyle büyülemektedir.
Sarnıcın tavan ağırlığı haç biçiminde tonozlar yuvarlak, kemerler vasıtasıyla sütunlara aktarılmıştır, çoğunluğu daha eski yapılardan toplandığı anlaşılan ve çeşitli mermer cinslerinden granitten yontulmuş sütunların büyük bir kısmı tek parçadan, bir kısmı da üst üste iki parçadan oluşmaktadır. Bu sütunların başlıkları yer yer farklı özellikler taşır. Bunlardan 98 adedi Corinth üslubu yansıtırken bir bölümünde Dor üslubunu yansıtmaktadır. Sarnıcın tuğladan örülmüş, 4.80 m. kalınlığındaki duvarları ve tuğla döşeli zemini Horasan harcından kalın bir tabakayla sıvanarak su geçmez hale getirilmiştir. Toplam 9.800 metre kare bir alanı bulunan bu sarnıç yaklaşık 100.000 ton su depolama kapasitesine sahiptir.
Miniatürk
Türkiye’nin en gözde mimari eserlerinin ve değerlerinin minyatür ölçeklerde tasarlanıp, ziyaretçilerin ilgisine sunulduğu Miniatürk, Haliç kıyısında 60.000 metrekarelik bir alanın üzerine kurulmuş durumda ve alanın içerisinde havuz, küçük alışveriş merkezleri, amfi tiyatro, otopark ve oyun alanları gibi bir çok detay da bulunmakta. Miniatürk Açık Hava Müzesi yılın tüm günleri açıktır.İçerisinde yaklaşık beş yüz araçlık bir otoparkı bulunmaktadır.
İçerisinde bir çok ünlü yerin ve yapının minyatürleri yer almaktadır.Dokuz farklı dilde sesli rehber hizmeti bulunuyor. Miniatürk ile bir Türkiye turu yapabilir ve ülkemizde yer alan binlerce yıllık tarihi yapıları ve görülmesi gereken önemli yerleri bir arada görebilirsiniz. Miniatürk ekspress ile parkın içerisinde bir geziye çıkabilirsiniz.Yüzün üzerinde eserin yer aldığı Miniatürk siz değerli ziyaretçilerini bekliyor.
Rahmi Koç Müzesi
Haliç'in kuzey tarafında Hasköy'de bulunan Koç Müzesi, büyük bir alana yayılan endüstriyel arkeoloji müzesidir. Üç ana bölümden oluşan müzede Türkiye'nin ulaşım, endüstri ve iletişim tarihi, Rahmi Koç'un özel koleksiyonuyla ziyaretçilerine sergilenmektedir. Her yaştan kişiye hitap eden müzenin bölümleri; Osmanlı döneminde gemilerin çapalarının yapıldığı Lengerhane, Şirket-i Hayriye tarafından bakım ve onarım işleri için kurulmuş Hasköy Tersanesi ve açık hava sergileme alanlarından oluşmaktadır.
Müzede yıl içinde dönem dönem düzenlenen geçici sergiler Lengerhane bölümünde sergilenirken Hasköy Tersanesi bölümünde çok daha büyük parçalar sunuluyor. Bunlardan en önemlileri uzun yıllar şehir hatları seferleri yapmış olan Sarıyer ve Kocataş vapurlarıdır. Müzenin bir diğer bölümü olan açık alanda Fenerbahçe vapuru ve Uluç Ali Reis Denizaltısını görebilirsiniz.
Müzenin karayolu ulaşım bölümünde 1800'lü yıllara ait klasik otomobiller, İtfaiye araçları, faytonlar ve bisikletler sergilenmektedir. Demir yolu ulaşım bölümünde ise tramvaylar ile atlı tramvaylar, tarihi lokomotifler ve saltanat vagonlarını görebilirsiniz.
Koç Müzesinin diğer ilgi çekici bölümlerine bakacak olursak Keşif Küresinde uzay, yıldızlar, kutup ve buzullar hakkında 3 boyutlu filmler izleyebilir, Yaşayan Geçmiş Bölümünde yan yana sıralanmış dükkanların bulunduğu tarihi sokakta geçmişe yolculuk edebilirsiniz.
Rahmi Koç Müzesini salı ve cuma günleri arasında 9.30 ile 17.00 saatleri, cumartesi ve pazar günleri 9.30 ile 18.00 saatlerinde ziyaret edebilirsiniz. Müze giriş ücreti, yetişkinler için 21 TL, öğrenciler için ise 9 TL'dir. Müze içerisinde bulunan denzialtı ve tekne turları gibi aktiviteler ise ekstra ücrete tabidir.
Türk ve İslam Eserleri Müzesi
Kanuni Sultan Süleyman'ın veziri İbrahim Paşa'ya ait olan sarayda 1914 yılında açılan Türk ve İslam Eserleri Müzesi, Türklerin tarih içerisinde hem göçebe hem de yerleşik yaşamda kullandıkları eserlere ışık tutmaktadır. Türk ve İslam sanatı eserlerinin bir arada topluca bulunduğu ilk müze olan bu müzede yaklaşık 33 bin eser bulunuyor.
Türk ve İslam Eserleri Müzesinde Türklerin günlük yaşamlarından çadır, elbise gibi tekstil ürünleri, metal işler, silahlar ve pek çok halı dokumaları bulunuyor. İslam Dünyasını yakından ilgilendiren el yazması eserleri de görebilirsiniz
Müzeyi pazartesi günleri hariç 9.00 ile 17.00 saatleri arasında ziyaret edebilirsiniz. Giriş ücreti ise 20 TL'dir.
Harbiye Askeri Müzesi
Osmanlı'nın son dönemlerinde Harp okulu olarak kullandığı Harbiye semtinde bulunan Askeri Müze, askeri kültür değeri olan pek çok eseri restore ederek tarih severlere sunmaktadır. Şimdiler de yaklaşık 5000 eserin sergilendiği müzede zamanında çok fazla eser bünyesine sığdırılamadığı için nesnelerin bir kısmı Çinili Köşk'e taşınmış ve Arkeoloji Müzesi'nin açılmasını sağlamıştır.
Harbiye Askeri Müzesi, müze sineması, kütüphanesi, özel yayınları ve dünyanın en eski bandosu olan Mehter takımıyla günümüz Türkiye'sinin en çağdaş müzelerinden biridir. Türk askeri tarihine ışık tutan müzede kara harp okuluna ait materyaller, askeri okul öğrencilerine at her biri sanat eseri değeri taşıyan tablolar, Atatürk'ün askeri kıyafetleri ve eşyaları, pek çok silah ve uçak sergilenmektedir.
Askeri müzenin gösteri salonunda önce mehter takımının tarihi konulu filmi izleyebilir sonrasında mehter takımının tüm görkemiyle sahneye çıktığı anlara şahit olabilirsiniz.
Harbiye Askeri Müzesi'ni pazartesi, salı günleri ile dini bayramların ilk günü hariç her gün 09.00-17.00 saatleri arasında 6 TL giriş ücreti ödeyerek gezebilirsiniz. Müze, kapılarını öğrencilere ücretsiz açmaktadır.
Sakıp Sabancı Müzesi
Sakıp Sabancı Müzesi, Boğaz'ın en güzel manzarasına hakim Emirgan'da Atlı Köşk'te bulunuyor. Müze ilk olarak Sakıp Sabancı'nın topladığı hat ve resim koleksiyonuna ev sahipliği yapmış ve ardından Sabancı ailesi tarafından müzeye dönüştürülerek Sabancı Üniversitesi'ne bağışlanmıştır. Üniversitenin de köşke bir galeri eklemesi üzerine tam bir müzeye dönüşen ev ziyarete açılmıştır.
Geçmişte çok defa Osmanlı padişahlarına da ev sahipliği yapmış olan köşkte şimdilerde hat, güzel yazı, el yazması Kur'an-ı Kerim ve özel kitap koleksiyonu sergilenmektedir.
Konser, seminer ve özel konserlerin düzenlendiği köşkte sabit sergilerin yanı sıra zaman zaman geçici sergiler de düzenlenmektedir.
Sakıp Sabancı Müzesi'ni pazartesi günleri hariç her gün 10.00 ile 18.00 çarşamba günleri ise 20.00'a kadar ziyaret edebilirsiniz. Müze giriş ücreti ise tam 30 TL, indirimli 20 TL'dir. 10 kişilik grup halinde giderseniz de indirim fırsatı elde edebilirsiniz. Müze, çarşamba günleri ücretsizdir.
İstanbul Modern
İstanbul'un en fazla ziyaret edilen müzelerinden biri olan bu mekan, şehrin en güzel yerlerinden birinde bulunuyor. Boğazın hemen kıyısında, Tophane yakınlarında bulunuyor. Düzenlenen uluslararası sergilere ev sahipliği eden bu müze oldukça önemli etkinlikler yapılıyor, İstanbul'un entelektüel kimliğine katkı sağlıyor.
İstanbul Modern, bünyesinde düzenlenen sergilerin yanı sıra hemen binanın üzerinde bulunan kafesiyle de öne çıkıyor. Kafede İstanbul'un en eşsiz manzarası eşliğinde çayınızı, kahvenizi yudumlayabilirsiniz.
Beylerbeyi Sarayı
Beylerbeyi Sarayı, Osmanlı Döneminde yazlık saray olarak kullanılması dışında ayrıca yabancı devlet adamlarını ağırlamak için inşa edilmiştir. Saray’daki mermer işçiliği, kullanılan eşyalar, ile eşsiz manzarası, Beylerbeyi Sarayı'nı görmeniz için başlıca nedenlerden biri.
Müze statüsünde de bulunan Beylerbeyi Sarayı'nın bahçesinde bulunan kafede de kahvaltılar yapılabiliyor, organizasyonlar düzenlenebiliyor. İstanbul'un en güzel müzeleri listesinde yer alan Beylerbeyi Sarayı'nı muhakkak görmelisiniz.
Oyuncak Müzesi
Listemizin en eğlenceli ve en güzel yeri Oyuncak Müzesi.İstanbul Oyuncak Müzesi, 23 Nisan 2005 yılında şair ve yazar Sunay Akın tarafından kurulmuştur. Akın müzeyi, 20 yılda kırkı aşkın ülkedeki koleksiyoner ve antikacılardan 4000’den fazla antika oyuncak satın alarak oluşturmuştur.
Dünyanın çeşitli ülkelerinden farklı kültürleri yansıtan antika oyuncaklara ev sahipliği yapan İstanbul Oyuncak Müzesi’nde, oyuncak tarihinin en gözde örnekleri sergilenmektedir. Bu oyuncaklar arasında Lehmann, Schuco, Fleischmann, Gunthermann, Arnold, Carette, Louis Marx gibi markalara ait oyuncakların yanı sıra Fawn Zeller tarafından üretilen ve bir başka örneği olmayan Mona Lisa’nın bebeği, Charlie Chaplin’in kendi özel eşyası olan bebeği, 1850-1910 yılları arasında yapılan porselen bebekler ve bebek evlerini sayabiliriz.