Tarihin tutsaklığında Özgür Adamlar

  • GİRİŞ22.07.2012 09:07
  • GÜNCELLEME22.07.2012 09:07

İkinci Dünya Savaşı sırasında Paris'te geçen filmin konusu şöyle:

Nazi işgali altındaki şehirde ufak çaplı kara borsa işleri yapan Cezayir asıllı genç göçmen Yunus tutuklanır ve işkence ile tehdit edilerek; Paris Camii'nde gizlenen bir cemat ile Yahudilere sahte kimlik temin ettiğinden şüphenilen Ben Ghabrit isimli bir haham hakkında casusluk yapması için zorlanır...

Genel resimde hikaye böyle. Yunus, casusluk yapmak için girdiği camide ve aslında caminin de içinde yer aldığı 'külliye'de, uzak kaldığı bir havaya şahit olur. İlk gittiğinde Hz Muhammed'in doğum günü kutlanmaktadır ve herkes bayram havasında giyinmiştir. Külliyenin içinde Yahudiler ile Müslümanlar bir aradadır. Ancak Haham Ben Ghabrit ve yanındaki birkaç kişi dışındakiler kimliğini gizlemektedir. Ben Ghabrit, Fransızlarla işbirliği içindedir, cemaatinin selameti için. Naziler ise ülkede tam bir Yahudi avına çıkmıştır. Yahudilere, Müslüman kimliği veriliyor ve böylece de Nazi işkencelerinden kurtarılıyordur.

Yunus, tam bu ortamda camiye dahil olur. Müslüman olmasına rağmen camiden ve ibadetten uzaktır. Ve camiden uzak kaldığı için birçok 'hakikat'ten de berîdir. İşgal altında olan Fransa'da direniş vardır ve direnişin önemli unsurlarından biri de Müslümanlardır. Faşizm'e karşı Müslüman, Yahudi ve Komünistler birlikte hareket etmektedir.

Fransa için, özgürlük için hep beraber direnmek gibi bir gaye, bugüne uyarlanarak güncel meselelerin okunmasında kullanılabilir.

Öncelikle Avrupa'da yükselen ırkçılığı okumak için Özgür Adamlar doğru bir yöntem. Şöyle ki; İkinci Dünya Savaşı sırasında 'göçmenler', Fransız direnişinin içinde bulundu. Filmde de anlatıldığı şekliyle, bugünün Avrupa'sında hor görülen, istenmeyen, kovulmak istenen kesim, 1942'de, Fransa'nın bağımsızlığı için direniyordu.

Hep birlikte özgür olmak ve sonrasında bu özgürlük alanında kendi paylarına düşeni almak için...

Filmin verdiği bir mesaj daha var ki, aslında bu daha mühim...

O dönem, Nazilerin hedefinde olan Yahudiler, Avrupa'nın birçok noktasında olduğu gibi Fransa'da da Müslümanlar tarafından 'kollandı'. Özgür Adamlar'da da görüleceği üzere Müslümanlar, -kendi varlıklarını tehlikeye atarak- Yahudilerin 'zulme uğramasına rıza göstermedi'.

Bugüne geldiğimizde ise -aynı Yahudiler olmasa da- Siyonizm ideolojisi altında toplanan geniş bir kitle, Nazi Almanya'sının Yahudilere yaptığını Filistinlilere yapıyor.

Ne uğruna; 'vaat edilmiş topraklar' için...

Nasıl; işgal, katliam ve soykırım uygulayarak...

Ne zamandan beri; tam da Avrupa'nın göbeğinde Müslümanlar tarafından 'kollanıp' hayatta kaldıktan birkaç sene sonradan beri (1948)...

Görüleceği üzere tarih, tekerrürün rol değiştirerek hayata geçtiği bir okuma halinden başka bir şey değil...

İsmail Ferruki, filminde mesajlarını bazı özel noktalara gizlemiş.

Örneğin; filmin sonuna doğru baskın yiyen külliyede, Yahudi yetim ve öksüz bir çocuk, Müslüman genç Yunus tarafından tehlikeli bölgeden çıkarılmaya çalışılmaktadır. Tam bu sırada Müslümanlar cemaatle namaz kılıyordur. İmamın okuduğu sure ise Duha'dır.

Duha süresinin manası önem arz ediyor, önce onu verelim:

Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla.

Andolsun kuşluk vaktine

Ve sükûna erdiğinde geceye ki,

Rabbin seni bırakmadı ve sana darılmadı.

Gerçekten senin için ahiret dünyadan daha hayırlıdır.

Pek yakında Rabbin sana verecek de hoşnut olacaksın.

O, seni yetim bulup barındırmadı mı?

Şaşırmış bulup da yol göstermedi mi?

Seni fakir bulup zengin etmedi mi?

Öyleyse yetimi sakın ezme.

El açıp isteyeni de sakın azarlama.

Ve Rabbinin nimetini minnet ve şükranla an.

Namazın hemen bitiminde Yunus'un çocukla askerlerden kaçmaya çalıştığını gören imam, ani bir hamle ile cemaati yönlendirir ve Yunus'un 'elinden tuttuğu' Yahudi çocuk kurtulur.

Görüleceği üzere, Rabb’in, en sıkıntılı anda yardıma koşacağı sezgisi, örneğiyle ortaya konuyor. Ve işte tam da burada bir sorgulamanın en can alıcı noktasına varılıyor.

Filmin bütününe bakınca ciddi bir 'özgürlük' sorgulamasına şahit oluyorsunuz.

Zor şartları görünce ‘ayak uydurmak‘ mı, yoksa zor zamanda kalıp mücadele ettikten sonra, herşey yoluna girdiğinde gitmek mi!

İşte özgürlük tam da bu; mücadele etmek...

Bu yüzden filmde bütün zorluklara göğüs geren ve canını ortaya koyan adamlar özgürdür. Bir savaş halini göze almak, can vermek ve hatta can almak...

Zor bir kavram olan ‘özgürlük‘, İsmail Ferruki’nin iddiasını filmin sadece isminde değil, muhteviyatında da gördüğümüz ‘Özgür Adamlar’da tarifini buluyor.

İlk filmi ‘Büyük Yolculuk’ta, Hacca gitmek isteyen yaşlı bir Müslüman’a eşlik eden ‘dine mesafeli‘ oğlanın, yol boyunca yaşadıklarından aldığıyla ‘hakikati hissetmesi’nin hikayesini anlatan Ferruki, ‘Özgür Adamlar’da da aynı meselenin peşinde, farklı bir hikaye eşliğinde maksadını ortaya koyuyor.

Abdulhamit Güler - Haber 7          
abdulhamitguler@gmail.com 

Twitter: @_hayirlisi_

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat