Hangi milliyetçilik?
- GİRİŞ24.02.2013 09:14
- GÜNCELLEME24.02.2013 09:14
Laiklik, devrimcilik, Atatürk milliyetçiliği, milliyetçilik, ümmetçilik, batıcılık, dindarlık, ulusalcılık, şeriat, Alevilik… vs. gibi birçok kelimenin yanlış yorumlandığına, belirli ideolojik gurupların elinde zaman zaman kışkırtma aracı, zaman zaman tehdit ve silah olarak kullanıldığına çok defa şahit olduk.
Bir kelimenin her guruba göre farklı anlamlandırılması işgal sonrası müstemlekecilerin güdümünde kurulan, taşeron yönetimlerin ve art niyetli odakların çoğu zaman sığındıkları karanlık sığ ve limanlar olmuştur.
Tarihimiz kavram kargaşasıyla birçok zulmün aracı haline getirilmiş yanlışlıklarla doludur. Bu yüzden bir zamanlar halkımız şeriat diye anlaşılacak diye şerbet demekten korkar hale gelmiştir.
Diktatörlük ve askeri vesayet dönemlerinin ideolojilerine uygun farklı anlamlar yükleyerek devletin kurum ve kuruluşları statükoyu ayakta tutma adına İslam düşmanlığına bile alet edilmiştir.
Osmanlının yıkılışından sonra kurulan Cumhuriyetimiz az bir zaman sonra cumhurun Cumhuriyeti olmaktan çıkarılmış, adı cumhuriyet kendisi cumhuriyetin vasıflarını taşımayan apayrı bir rejime dönüştürülmüştür.
Baskı, terör, yasak üreten, halkı ve halkının dini, kültürel ve tarihi değerleriyle savaşan bir rejimi bu millete Cumhuriyet diye yutturulmaya kalkışılmıştır. Buna karşı çıkanlar ve muhalefet edenler de acımasız yöntemlerle ya katledilerek, ya hapsedilerek veya farklı baskı yöntemlerle susturulmuştur.
Dikta rejiminin ideolojik kalıplarında halkın DNA ‘sı ve genleri değiştirilmek istenmiştir. Tepeden inme gelen batıcı değişim isteği yasaları ve devrim adındaki dayatmaları devreye sokarak istediği her şeyi devlet gücüyle elde etmiş, istedikleri kalıp ve özelliklerde bir insan tipi ortaya çıkarmaya çalışmıştır.
Devletin, toplumun, halkın tüm kademeleri bu zoraki değişime uymak zorunda bırakılmış, İslami kelime, kavram ve söylemlerimiz de gerçek manalarının dışında anlatılıp yorumlanarak basın, yayın ve eğitim kurumlarında halka farklı yansıtılmıştır.
İslam Medeniyetine karşı batı Medeniyeti, İslam şeriatına karşı laiklik, Ümmet birliğine karşı Milliyetçilik, kardeşliğe karşı yurttaşlık, Ümmetçiliğe karşı ulusçuluk, İslam ideolojisine karşı Kemalizm alternatif olarak ortaya konulmuştur.
İslamcılık, Batıcılık, Türkçülük Osmanlının son dönemindeki siyasi akımlardır. Son günlerdeki milliyetçilik tartışmasının başlangıç tarihi Osmanlının son dönemlerinde başlar.
İslami anlayışa göre her insanın başka milletlerden üstün görmemek ve onlara üstünlük taslamamak şartıyla kendi milletini sevmesinde bir sakınca görülmemektedir.
Cumhuriyet kurulduktan bir müddet sonra Cumhuriyetimizi kuran Türkiye insanı farklı ırklardan olmasına rağmen Türkleştirilmek için zorlanmıştır. Hatta Türklerin dışındaki öteki milletler inkâr edilmiş ve bunlar üzerine devlet gücüyle yukardan aşağıya baskı, zulüm ve asimilasyon politikaları uygulanmıştır.
Otuz yıldır Türkiye'nin başını ağrıtan, analarını ağlatan, milyarlarca milli servete mal olan örtülü bir savaşla ülkemiz bölünme tehdidiyle karşı karşıya getirilmiştir.
Bütün bunların sebebi devletin izlediği şoveniz yanlı ve yanlış milli politikalardır. Şimdi yeni bir anayasa yapılarak ortak bir anayasa zemininde bu yanlıştan dönülmek için çalışılıyor.
Bu ülkede yaşayan herkesin yapılacak bu anayasa ekseninde, ortak vatandaşlık ilkelerinde, birlikte, eşit ve hür olarak yaşaması, etnik milliyetçilikten uzak durması, Türkiye vatandaşlığı zemininde bir arada barış içinde bir arada olmasına çalışılmaktadır.
Fransız ihtilaliyle ortaya çıkan milliyetçilik hareketleri şimdiye kadar nice imparatorlukları parçalayıp yıktığı, nice kıyımlara, ölümlere, soy kırımlarına sebep olduğuna tarih en canlı şahittir. İslam ülkelerinin perişan hali işte ortada .
Milliyetçiliğin, ırkçılığın öne çıkarılması bizim dini, tarihi, kültürel, komşuluk, kardeşlik ve birlikte yaşama anlayışımız ve geleneğimize taban tabana zıttır.
Bizi bir arada tutan İslami değerlerimiz ortada iken kimse milliyetçiliğe değişik anlamlar yükleyerek kendi duruşlarına bir haklılık ve doğruluk payı çıkarmaya çalışmasın. Osmanlıyı bölen, parçalayan ve yıkan, Türkiye'de de yıllardır anaları ağlatan bu hastalık değil mi?
En hafif, en zararsız Milliyetçiliğin bile ırkçılığa açılan tehlikeli bir yapısı ve küçükte olsa ırkçılığa giden bir kapısı vardır. Kavmiyet dâvasına çağıran, bizden değildir. Kavmiyet uğruna savaşan da bizden değildir. Keza kavmiyet dâvası üzerine ölen de bizden değildir.'' (1) diyen peygamberimizi niye duymazlıktan geliyoruz?
‘'Ve işte böyle sizi doğru bir caddeye çıkarıp orta yolda yürüyen bir ümmet kıldık ki, siz bütün insanlar üzerine adalet numunesi, Hak şahitleri olasınız. Peygamberde sizin üzerinize şahit olsun''(2) diyen Allaha kulak vermeyen bir ideoloji, siyaset ve düşünceden şimdiye kadar ne hayır geldi ve bundan sonra da ne hayır gelir?
Milliyetçilik içimize Hıristiyan batıdan getirilen düşünce akımıdır. Onu süsleyip püsleyerek İslami gibi göstermeye çalışmak sadece kendimizi ve halkımızı kandırmaktan ibarettir.
Müslüman hangi milletten olursa olsun Allaha ve Resulüne kulak vermek ve onların izinden yürümek zorundadır. Hak, hakikat ve doğru yol bir tanedir. Öyleyse; hangi İslam'dan, hangi Müslümanlıktan, Türk, Kürt, Arap, Çerkez, Abaza… Hangi Milliyetçilikten yanayız?
İslam'ın dışındaki bütün yollar Müslümanların ayağının altındadır. Biz hangi millet ve ırktan olursak olalım Müslüman olarak, Hz. İbrahim a.s 'ın milletindeniz, Hz Muhammed sav 'in ümmetindeniz.
***
1-) a- Ebu Davud, Kitabül Edep Bab 121
b- Ayrıca efendimiz“ Kavmiyetçilik dâvası güdenler, Cehennem'de iki dizi üzerine çökecek olanlardır. ”Dediler ki:“ Ey Allah'ın Resulü, oruç tutsa ve namaz kılsa da mı?” “ Evet! Oruç tutsa da, namaz kılsa da”Hâkim, Müstedrek 4, 298.
2-) Elmalı Muhammed Hamdi Yazır: Bakara 143
Yorumlar4