KKTC ve İslam; öğleden sonra günaydın!
- GİRİŞ22.06.2012 09:21
- GÜNCELLEME22.06.2012 09:21
Mevzuunun önemini daha sağlıklı bir şekilde vurgulayabilmek için, ‘ba’de harab’ü-l Basra’ (Basra harap olduktan sonra) da denilebilirdi. Ama KKTC’de milletvekilliği, milli eğitim bakanlığı, başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı görevlerinde bulunmuş Mehmet Ali Talat’ın: “Cenaze namazı kıldıracak bir imamımız dahi yok!’ şeklindeki sözleri için, ‘öğleden sonra günaydın’ daha uygun kaçıyor.
Mehmet Ali Talat, ‘Türkiye kaynaklı muhafazakarlaştırma faaliyetleri’ iddiaları üzerine konuşurken şunları söylemiş: “İmamlar meselesi bizim kanayan yaramızdır ve bu sorunun çözülememiş olmasının nedeni soldur. Cenaze namazı kıldıracak bir Kıbrıslı Türk imam yok. Bu bir sorundur. Bunu biz çözmeliydik. Bunu altı yılda yapabilirdik. Takıntılarımıza boğulduk ve yapamadık.”
Son nüfus sayımına göre 295 bin kişinin yaşadığı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, dini açıdan -tabir caizse- çorak bir alan.
1974 öncesi çeşitli sebeplerle baskı altında bulunan dini hayatın Barış Harekatı’ndan sonra rahatlayıp gelişebileceği yönündeki beklentiler, ne yazık ki gerçekleşmedi.
Kıbrıs Türklerinin mücadelesi sürecinde ön plana çıkarılan Müslümanlık, bağımsızlık kazanıldıktan sonra her nedense geri plana itildi. Daha da vahim olmak üzere, ‘Kuzey Kıbrıs bir tür laboratuar olarak mı kullanılıyor’ sorusunu sorduracak gelişmeler yaşanmaya başlandı.
Kuzey Kıbrıs’daki camiler kapatılmaya, kütüphane hatta nikah dairesi yapılmaya başlandı. Dinlerini öğrenmek isteyen insanların bu ihtiyaçlarını karşılayabilecek herhangi bir girişime kesinlikle müsaade edilmedi.
Konu, Türkiye’deki konuya hassasiyetle yaklaşan çevreler tarafından her dile getirilmeye çalışıldığında, başta merhum Rauf Denktaş olmak üzere KKTC yöneticileri tarafından genellikle duymazdan gelindi.
Türkiye’deki dindar çevreler tarafından da takdir edilen; çeşitli yayın organlarında kendisinin de dindar olduğunu ihsas edecek türden yazıları yayınlanan bir isim olan Rauf Denktaş’ın KKTC Cumhurbaşkanı iken söylediği: “İslam Dini’ni İngilizlere ayıp olmasın diye baskı altında tuttuk” mealindeki söz, Kuzey Kıbrıs’daki durumun sebepleri hakkında ipucu olabilecek nitelikteydi.
Özellikle rahmetli Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın KKTC’de İslam Dini’nin öğrenilmesi ve öğretilmesi hususunda yoğun gayretler gösterdiği ve Başbakan olduğu sırada, KKTC’de imam-hatip okulu veya ilahiyat koleji açılabilmesi için çok uğraştığı bilinmektedir.
KKTC halkı şu anda belki de yakın tarihte yaşananlardan daha da ciddi bir durumla karşı karşıya. Yöneticilerin son dönemlerde din eğitim-öğretimi ile ilgili atmaya çalıştıkları kısıtlı adımlar bile, başını bazı öğretmenlerin çektiği din karşıtı gruplar tarafından engellenmeye çalışılıyor.
Geçtiğimiz yıllarda, yaz aylarında açılan Kur’an kurslarını engellemek için çeşitli girişimlerde bulunan bu kesimler, şimdi de KKTC Eğitim Bakanlığı’nın açmaya niyetlendiği ortaokul seviyesindeki İlahiyat Koleji’ne mani olmak için harekete geçmiş durumdalar.
KKTC halkının dinini öğrenmesi yönünde atılan adımları, ‘Türkiye kaynaklı muhafazakarlaştırma faaliyetleri’ iddiasıyla engellemeye çalışanların, oldukça da dolgun olan maaşlarının Türkiye’den gönderilen paralarla ödenmesi konusunda ise, herhangi bir itirazları yok…
KKTC yöneticileri, İslam’dan bilinçli bir şekilde uzak utulmaya çalışılan genç kesim sebebiyle, ayaklarının altındaki toprağın nerdeyse tamamen kaydığının farkında mıdırlar acaba?..
Eğer farkında iseler; daha fazla vakit kaybetmeden, şımarık bir güruhun KKTC’yi karanlığa doğru sürükleme faaliyetlerine dur demeyi başarmak zorundalar!..
ekremkiziltas@gmail.com
Yorumlar5