Özal'ın vefat ettiği gün, devlet tatilde miydi?..
- GİRİŞ17.12.2012 09:18
- GÜNCELLEME17.12.2012 09:18
Defninden 19 yıl sonra mezarı açılarak tahlil için vücudundan alınan örneklerle ilgili olarak yapılan açıklama, Turgut Özal'ın vefatından beri kamuoyunda dillendirilen söylentilere son vermek yerine, belki de artmasına vesile olacak.
Adli Tıp Kurumu'nun, çalışmalarından sonra yaptığı ‘zehir var ama zehirlenme olup olmadığı konusunda bir şey söyleyemeyiz' şeklindeki doyurucu(!) açıklamaya kadar, biraz olsun ümit vardı oysa.
Aradan 19 yıl geçmiş olduğu için, kesin ölüm sebebinin anlaşılmasının artık mümkün olmadığı ve eğer vaktiyle otopsi yapılmış olsaydı, kesin ölüm sebebi hakkında bilgi sahibi olunacağı da, açıklamanın detaylarından…
Zehirlenme iddialarının sebebi, kalp krizi geçirdiği sırada ağzından köpük geldiği rivayeti idi. Ancak zehir ve zehirlenme tartışmaları arasında esas mesele güme gidiyor gibi. Çünkü esas mesele, bir zamanlar Türkiye Cumhuriyeti'nin en yüksek makamının başında olan Turgut Özal'ın sağlığı konusunda hazırlıklı olunup olunmadığı ve vefatına gereken ilginin gösterilip gösterilmediği ile alakalı.
Yıllardan beridir, devlet erkanı ile birlikte görmeye alıştığımız bir sürü araçtan oluşan konvoyları düşündüğümüzde, hemen her ihtimale karşı tedbir alındığını varsayabiliriz.
Oysa, Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nde günün erken saatlerinde rahatsızlanan ve burada bir müddet bekletildikten sonra ambülans benzeri bir araçla, geliyoruz diye haber verilen hastaneye değil de, bir başka hastaneye kaldırılan ve orada vefat eden bir Cumhurbaşkanı'ndan bahsediyoruz. Dahası, vefatı sonrasında otopsi bile yapılmamış olmasından…
Rahatsızlanan ve kendisine konutunda müdahale edilemeyen bir Cumhurbaşkanı…
Koskoca köşkte bir sağlık ekibi bile mi yoktu, neden?
Özal, rahatsızlandıktan sonra, station wagon türü eski-püskü bir araçla hastaneye götürülüyor.
Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nde neden cankurtaran yoktu?
Rahatsızlandı getiriyoruz diye GATA'ya haber veriliyor. Ama nedense etrafta dolaştırılıp, Hacettepe'ye götürülüyor.
Ciltler dolusu mevzuatı olan bir ülkeyiz. Köşkte iken rahatsızlanan cumhurbaşkanları için ne yapılacağına dair bir mevzuat olmaması mümkün mü?
Tamam, vadesi yetti ve Özal vefat etti. İyi de, gerektiğinde sıradan insanlara bile otopsi yapıldığı halde, Özal'a niçin otopsi yapılmadı acaba?..
Rahmetlinin aile fertlerinin iddiaları ve bunlarla ilgili olarak yaptıkları ve yapmadıkları da ayrı bir tartışma konusu…
Vefatı sonrası alınan bir tutam saç teli ve bir tüp kan meselesi… Kan tüpünün kırıldığı gibisinden rivayetler var, ama uzmanlar, saç telleri üzerinde gereken tetkikler yapılmış olsaydı, zehirlenme iddiaları kesin olarak aydınlatılabilirdi diyorlar… Bu, saç telleri elde ise şayet, halen mümkün.
Soruşturmada cevabı aranan soru, sadece zehirlenme olup olmadığı değil…
Zehirlenme var ya da yok… Peki ama o gün orada yaşananlar normal miydi?.. Olup bitenlerin normal olmadığını, Devlet Denetleme Kurulu'nun ‘yaşananlar akıl tutulmasıdır' yorumu ortaya koyuyor.
Bu akıl tutulmasının nasıl olup ta olabildiğinin izahını yapmak gerek…
Cumhurbaşkanlarının sağlıklarının korunması yönünde tedbirler öngörmüş olması gereken devlet, o gün neredeydi?
Özal'ın vefat ettiği o gün, devlet tatilde miydi?
Ya da derin olanı mı işbaşındaydı?..
19 yıldır tartışılıyor bu mesele, daha yıllarca da tartışılacak anlaşılan…
ekremkiziltas@gmail.com
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol