Tehlikenin farkında mıyız?
- GİRİŞ18.02.2013 09:03
- GÜNCELLEME18.02.2013 09:03
Az sayıda çalışanın çok sayıda emekli kişiyi taşıyamayacağı bir zaman dilimine doğru yaklaşıldığı ve bu durumda ekonomik ve sosyal sistemin ayakta kalamayacağı şeklindeki korkular bir yana, bazı Avrupa ülkelerinde 2050'den sonra Müslümanlığın birinci din haline gelebileceği ihtimali de, birçok uzmanın ve yöneticinin uykularını kaçırıyor.
Vaktiyle uygulanan aile planlaması ve doğum kontrol politikalarının bu şekilde neticelenebileceği kimsenin aklına gelmiş miydi, bilinmez. Ancak batılı ülkelerin, işin farkına varıp frene basmak istediklerinde geç kalmış olduklarını fark ettikleri, aşikar.
Özellikle 90'lı yıllardan itibaren uygulanmaya çalışılan nüfus artışını sağlamaya yönelik tedbirlerin de pek faydası olmuşa benzemiyor.
Aile kavramının önemini kaybetmesi, evlilik oranlarındaki düşüş ve ebeveynlerin çocuk sahibi olmayı bir tür yük olarak kabul etmeleri, hep pozitif yönünü görmeye alıştığımız ‘ilerleme'nin bir başka tarafı.
Avrupa ülkelerinde nüfus gittikçe yaşlandığı, doğum oranları da azaldığı için bu ülkelerin geleceğe karamsar baktıkları, ama biz Müslümanların bu konuda rahat olmamız gerektiği şeklindeki algının hakikaten doğruyu yansıtıp yansıtmadığı, üzerinde düşünülmesi gereken bir husus. Çünkü bu kanaatin pek doğru olmadığı, aksine batıyı beklediğini düşündüğümüz tehlikenin bizim kapılarımızı da çoktan çalmaya başladığına dair ciddi emareler var çünkü.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kimilerince pek de hoş karşılanmayan ‘üç çocuk' ısrarını bir anlamda revize ederek çok daha fazla çocuktan bahsetmeye başladığı dikkatinizi çekmiş olmalıdır.
Kadınların istihdamını mümkün olduğu kadar artıracak teşvikler yanında, bir yandan da çalışan kadınların çocuk sahibi olmalarını sağlayacak adımlar atılmaya çalışıldığına şahit oluyoruz.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik'in geçtiğimiz günlerde yaptığı “2011 yılında binde 13.5 olan yıllık nüfus artışının 2012'de binde 12'ye gerilediği, 65 yaş üstü nüfusun bugün yüzde 7.5 düzeyinde olduğu, bunun 2023'te 10.2 düzeylerine çıkacağı” şeklindeki açıklama, gidişatın vahametini ortaya koyar netlikte. Bakan şunları da söylüyor: “Başbakanımızın asgari 3 çocuk ifadesinin altında yatan gerçekler var, bunlar bilimsel verilere dayanan tespitler neticesinde ifade edilmiş cümleler.”
Kadınların çalışma hayatında daha fazla yer almalarını teşvik ve başka bazı gelişmeler beraberce değerlendirildiğinde, ‘mümkün olduğu kadar çok çocuk sahibi olunması' çağrısının akıbeti ne olur bilinmez. Ancak tehlikenin farkına varılmış olması ve konuyu bizzat Başbakan'ın takip etmesi, içimizi rahatlatması gereken bir husus.
Ancak batılı ülkelerin çoğunu kara kara düşündüren ve Türkiye'yi çeşitli tedbirler almaya zorlayan tehlike, diğer İslam ülkeleri için de söz konusu.
Washinton Post yazarlarından David İgnatus'un Dünya Bülteni İnternet Sitesi'nde yayınlanan ‘İslam dünyasında büyük demografik değişim' (Çev., Alpaslan Balcı, 11.02.2013) başlıklı makalesinde, ‘Müslüman topraklarda nüfus patlaması yaşandığı' kanaatinin doğruyu yansıtmadığı; hali hazırda nüfus artıyor olsa da, mevcut eğilim devam ettiği takdirde artış eğrisinin uzun süre yukarda seyretmeyeceğinin altı çiziliyor.
İgnatus, iddialarını ‘önde gelen bir demografi uzmanı' olarak nitelediği Nicholas Eberstadt'a dayandırıyor. Bush ve ekibine yakınlığı ile tanınan AEI (American Enterprise Institute - Amerikan Girişim Enstitüsü) mensuplarından Eberstadt'ın tespitlerinden bazıları şöyle:
“Çoğunluğun Müslüman olduğu 49 ülkenin verileri 1975-1980 arasında doğurganlığın ortalama yüzde 41 azaldığını ortaya koyuyor. Aynı dönemde dünyada doğurganlığın azalma oranı ise yüzde 33… 22 Müslüman ülkedeki azalma ise yüzde 50 civarında veya bundan daha fazla. En keskin düşüşün olduğu ülkeler ise İran, Umman, Birleşik Arap Emirlikleri, Bangladeş, Tunus, Libya, Arnavutluk, Katar ve Kuveyt. Bu ülkelerdeki son otuz yıllık düşüş yüzde 60 civarında yahut bundan daha fazla.”
Konuyu işlediği makalelerden birisine “Müslüman Dünyada Doğurganlığın Zevali: Devasa bir Değişim Garip Bir Biçimde Halen Gözden Kaçıyor” başlığını uygun görmüş Eberstadt. Metinde de şunu söylemiş: “Çok büyük bir şey seyir halinde ve pratik olarak hiç kimse bunun farkında değil hatta Arap dünyasında bile.”
Nicolas Eberstadt'ın söyledikleri doğru ise, durum çok ciddi demektir.
Ekrem Kızıltaş - Haber7
ekremkiziltas@gmail.com
Yorumlar1