Suriyelilerin geri dönüşünü kimler neden istemez (2)

....

  • GİRİŞ23.04.2019 11:41
  • GÜNCELLEME23.04.2019 11:41

Suriyelilerin Türkiye’de kalmasını teşvik edenlerle ilgili aklımıza düşen soruları sormaya devam ediyoruz. HDP’nin tutumunu bir önceki yazıda ele almıştık.

Kaldığımız yerden devam edelim.

2018’in 11’nci ayında Oslo’dan bir fotoğraf karesi yansıdı medyaya. Fotoğrafta olanlardan biri de Ufuk Uras’tı. Hani şu bugünlerde “Suriyeliler meselesinde topa giren” siyasetçi.

Ufuk Uras o dönemde Oslo’daki toplantıyla ilgili yaptığı açıklamada, yeniden bir ‘çözüm süreci’ inşasının bir ihtiyaç olduğunu, bunun ABD’nin de bir tezi olduğunu ifade etti.

Bingo..!

Bugün Bolu Belediye Başkanı’nın Suriyelilerle ilgili aldığı vicdansız kararı eleştirerek sözüm ona çok iyi niyetli bir çıkış yapan Ufuk Uras, o çıkışta öyle bir şifreli cümle kurdu ki tam da PYD/YPG-PKK’nın işine yarayacak türden.

Dedi ki Uras, “(Suriyeli) çocukları Şam’a, Esed’in kollarına yollamak, ölüme yollamak demek. Bu çocuklara sorduğunuzda hiçbiri dönmek istemiyor(…) ‘Dönsünler canım, bir şey olmaz’ diyenler, bu ağır travmanın farkında değil.”

Ufuk Uras 2018’de “Çözüm süreci başlasın” diye aylarca Avrupa başkentlerinde dolaştı. Yeni bir sürecin Amerika’nın da tezi olduğunu söyledi. Ve nihayetinde Bolu Belediye Başkanı’nın ayrımcı tutumunu fırsata çevirip, sözüm ona iyi niyetiyle “Suriyeliler Türkiye’de kalmalı, çünkü Esad’ın zulmüne terk edemeyiz” diye bir çıkış yaptı.

Oysa biz şunu biliyoruz. Esad’ın zulmünden kaçarak Türkiye’ye sığınan Suriyelilerin onlarca katı PYD/YPG-PKK’dan kaçtı. Önce DEAŞ’ın ardından PYD/YPG-PKK’nın girdiği ve işgal ettiği Suriye’nin kuzeyinden Türkiye’ye sığınanların sayısı toplam sığınanların yüzde 67’sini oluşturuyor.

Açık ifadeyle…

Suriyeli mültecilerin geri dönmelerini istemeyenler, aslında PYD/YPG-PKK’nın işgal ettiği topraklar üzerinde yeni bir demografik yapı kurmasını destekleyenlerdir.

Buna hem AB, hem Türkiye’deki bazı İslamcı gruplar, hem Ufuk Uras gibi “çözüm süreci” adı altında Avrupa başkentlerinde dolaşan sol/liberal isimler ve HDP dahildir.

Çünkü, projenin yegane sahibi Amerika’dır!

Amerika’nın Suriye’nin kuzeyinde, Fırat’ın doğusunda inşa etmeye çalıştığı terör koridorunun önündeki en büyük engel Türkiye ile birlikte Türkiye’ye o bölgeden sığınmış ve bir gün geri dönme ihtimali olan Suriyelilerdir!

Avrupa ise hem kendi konforları bozulmasın diye hem de müttefikleri Amerika’nın çıkarları için Suriyelilerin Türkiye’de ilanihaye kalması için teşvik ve akıl vermektedir!

Başından bu yana sorduğumuz soruyu yineleyelim:

Suriyelilerin ileride ülkelerine dönmesini kim istemiyor? Biz mi, yoksa bize büyük zokayı yutturanlar mı?

“Faşist” demeden önce bir kez daha düşünün derim.

(devam edeceğiz)

Ömer Dinçer: “Siyaset defterini kapattım”
16 Nisan’da bu köşede “İki partiden ilki iki ay içinde tabelasını asacak” başlıklı bir yazı yazmıştım.
Yazıda, Sayın Ahmet Davutoğlu ile Sayın Abdullah Gül’ün “yılan hikayesi”ne dönen “Parti kurma çalışmaları”na ilişkin son öğrendiklerimi vardı.
Yazının bir bölümünde, şu ifadelere de yer vermiştim, “İki parti dedik ya bunlardan birincisi, eski Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu’nun başını çektiği eski bakanlardan Ömer Dinçer gibi isimlerin de içinde bulunduğu grup.”
Bu ifadelerime Ömer Dinçer Bey’den dolaylı bir cevap geldi. İkimizin de ortak dostu olan bir büyüğümüzü arayıp, şöyle demiş, “Ahmet Davutoğlu ile komşu olduğumuz için parti kurma çalışmalarında ismim birlikte anılıyor. Ama ben siyaset defterini kapattım.”
Dahası da var ama “beyan esastır” diyerek Sayın Dinçer’in gönderdiği mesajı “şimdilik” doğru kabul ediyorum.
DAVUTOĞLU: GÖRÜŞLERİMİ PAYLAŞMAYI KAÇINILMAZ GÖREV ADDEDİYORUM
Yeni parti çalışmalarının ne yöne evrildiğini fark etmek için de Sayın Ahmet Davutoğlu’nun dünkü “içeriden” yaptığı ve ağır Ak Parti eleştirisi ile doluaçıklamasını not etmek gerektiğini düşünüyorum.
Bir de başından bu yana “1 Nisan’ı bekliyorlar” tezimi destekleyen Sayın Davutoğlu’nun şu ifadelerini:
“31 Mart seçimleri ve ardından yaşananlar ile birlikte ortaya çıkan toplumsal ve siyasal tablo partimizin ve ülkemizin geleceği ile ilgili kamuoyuna açık, şeffaf ve sağduyulu bir muhasebenin yapılmasını gerekli kılmıştır. AK Parti’nin 2. Genel Başkanı ve ülkemizin halk tarafından seçilmiş son Başbakanı olarak bu sorumluluk bilinci ile TBMM’mizin kuruluşunun 99. Yıldönümü arifesinde görüşlerimi aziz milletimizle paylaşmayı kaçınılmaz bir görev addediyorum.”
Cin şişeden çıkmıştır. Takip etmeye devam ediyoruz.

YENİ ŞAFAK GAZETESİ

Yorumlar1

  • Ali ihsan Özdemir 4 yıl önce Şikayet Et
    Makam kırmızı plaka, hazır ola geçmiş insanlar tatlı şeylerdir. Bu mikroplar Davutoğluna da bulaşmış. Son sözü biz söyleriz. Sonu Yaşar okuyan gibi olmasın. Ana karadan ayrılan kara parçasına ada denir. Ada hiçbir zaman ana karanın yerini tutmaz. Davutoğlu hizmeti o sevdiği ve hayalini gördüğü başbakanlık sırasında gösterseydi ya.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat