Utanılacak bir şey varsa, işte o da budur!
- GİRİŞ11.06.2013 15:25
- GÜNCELLEME11.06.2013 15:52
Çevirisinide bizim medya "İstanbul'un berbat projeleri "diye haber yaptı. Sanki İstanbul'da yapılan her proje berbatmış gibi geliyor başlığını okuyunca. Daniel Jost'un yorumunu utanç verici olduğunu söyleyenlere cevabım; ben utanç duymadım. Daniel kendi köşesinden projeyle ilgili yorumunu yazmıştı o kadar. Dışardan biri hangi bilgiyle ne yazabilir ki!
Taksim yayalaştırma projesi eleştirilebilir ama berbat bir proje şeklinde yabancı bir peysaj mimarının iğrenç eleştirisini hiç hak etmiyor bana göre. Kaldı ki bu projeye karşı çıkanlara, eleştirenlere saygı duyuyorum. Böyle kalsın dokunulmasın diyenlerede..
Her kesim kendi görüşünü demokratik ortamlarda söyleme hakkına sahip. Bu insanları rahatsız etsede demokrasi zaten her zaman her kesimin hiçbir zaman memnun olmadığı bir ortam değilmidir! Hiç olmadığı kadar demokrasinin olduğunu Taksim'e gittiğinizde anlıyorsunuz. Birbiriyle alakası olmayan farklı görüşleri savunan insanlar her köşede.
Bugünkü Taksim meydanı ortasından araçların geçtiği, yayaların hoplaya zıplaya çarpılmadan gitmeye çalıştıkları, toplu ulaşım araçlarının son duraklarının olduğu, Taksime yakışmayan beton bir meydan. AKM'nin önünden başlayan yaklaşık 60 bin metrekarelik alanın tamamen yayalara açılması, insanların rahat dolaşması,trafiğin yer altına alınması ile yapılan yayalaştırma projesi burası için zorunlu bana göre.
Gezi parkı nın durumu ise farklı. Gezi parkını İstanbul'lu olarak gitmeyen bilmeyen çok insan vardır. Protestolar başladıktan sonra merak edip gidenler var. Şahit oldum burası neresiydi gibi birbirine soranlar var. Kaç kişi soluklandı bilmiyorum ama İstanbul'da yaşayan çoğu insanın bile bilmediği parkı Türkiye'nin her yerinden eyleme katılanların yerini dahi bildiklerini sanmıyorum.
Gezi parkını içine alan dikdörtgen şeklinde ince uzun tarihi bir yapının kent müzesi (Topçu kışlası) olmasını tercih ederim. Hem böylece şimdiki gezi parkı daha fazla bilinen bir yer olur.En azından hem park kalır hem bir şehir müzemiz olur. Bu ülkenin müzeye ihtiyacı var. Medeniyetimizin eşsiz parçaları değer verilmediği için tarih boyunca hep çalındı. Londra gibi birçok yabancı memlekette müzelerde sergileniyor. Bizim ise hala tarihimizi, medeniyetimizi sergileyebileceğimiz birkaç önemli müzeyi saymazsak elimizde kayda değer bir şey yok. Çocuklarımıza bırakabileceğimiz en önemli mirastır bana göre.
Taksim projesini ve diğer projeleri eleştirebilirsin hatta daha iyisini yap getir. Ama hiçbir şey yapmadan sadece yapılan projelere berbat demek, yapılmasın demek çokta mantıklı değil. Kaldı ki bu projeler bir gece de yapılmıyor. İçinde onlarca mimar, mühendis , işin uzmanları ve yetkili makamlar var.
Ne yazık ki yaratıcı projeler ülkemde göze çarpacak kadar fazla yapılmadı zira ülkemin siyasi gerginliği hep gündemde oldu. Cumhurbaşkanı Anayasa kitabını fırlattığı için ertesi gün alt üst olan pamuk ipliğine bağlı ekonomimiz vardı. Sebebine envai çeşit komplo teorileri ürettiğimiz siyasi ve ekonomik istikrarsızlığımız vardı. 2001 yılında dolar neden 650 liradan bir gece de 1250 liraya çıkmıştı ki reel sektör iflas etmiş ve biz kimin cebine bu paranın girdiğini anlamamış sadece teoriler üretmiştik.
Bizimde ilklerimiz vardı ve en iyi olduğumuz zamanlar. 1875 de İstanbul, Londra'dan sonra dünyanın ikinci metrosuna sahip olma özelliğini kazanmıştı. Türkiye'nin ilk Metrosu, 17 Ocak 1875 günü Henry Govan adlı bir Fransızın teşebbüsüyle hizmete açılmış daha sonra bu projeyi bir İngiliz şirketi olan "The Metropolitan Railway of Constantinople From Galata-Pera" adlı şirket hayata geçirmiştir Son yıllarda modernleştirilen Galata tüneli halen kullanılıyor.
Son yıllarda yapılan metro çalışmalarına kadar 1875 den bu yana metro konusunda hiçbir çalışma yapılmadı. Utanılacak bir şey varsa işte o da budur!
Kartal - Kadıköy metro hattı, Üsküdar- Ümraniye-Samandıra metro hattı, Marmaray ile boğazdan tüp geçit son yıllarda yapılan çalışmalardan sadece birkaçı.
Geçen yüz sene içinde bütün Avrupa yedi katlı metrolarını tüm kentin altına döşerken biz 2000 li yıllara kadar bizi birbirimize düşürmeye çalışanlarla uğraştırıldık.
Keza demiryollarımızda aynı değilmi? Cumhuriyet dönemine kadar 4136 kilometre olan demiryolu uzunluğu cumhuriyetten sonra 1950'ye kadar 3764 kilometre yapıldı. Ve 1950'den sonra 2001 yılına kadar sadece 945 kilometre eklendi.
Neredeyse Cumhuriyet döneminden sonra yapılan demiryolu kadar 2003 den itibaren 4600 kilometre yeni demiryolu yapılmış ve halen yapılmakta.
Kentler büyüyor, gelişiyor.Hiçbir şey yapmadan, dokunmadan sadece yerimizde sayarız. Önemli olan tarihi mirasımıza, kültürümüze yakışan, geçmişimizi unutmayacağımız projeler üreterek şehirlerimize sahip çıkmak.
Hatice Kolçak
Twitter/@haticekolcak
haticekolcak@gmail.com
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol