Başbakanın 'Makul vatandaş' açılımı
- GİRİŞ01.10.2013 08:28
- GÜNCELLEME01.10.2013 08:28
2007 sonlarında Ak Parti, üniversite öğrencilerinin başörtüleriyle eğitimlerini devam etmelerine imkan sağlayacak bir düzenleme yapınca, dönemin Anayasa Mahkemesi ağır bir gerekçeli kararla bunu iptal etmekle kalmadı, bu girişim 14 Mart 2008'de açılan kapatma davasının ‘irticai faaliyetlerin odağı olma' suçlamasının ana ‘temalarından' biri oldu.
O dönemde Ak Parti Konya milletvekili olan Hüsnü Tuna, ‘bir gün Kamuda başörtüsü serbestliği de getireceğiz' dediğinde sadece üniversiteler için böyle bir açılımı bile parti kapatma gerekçesi sayan çevreler ‘gök kubbeyi' Ak Partili vekilin üstüne yıkmışlardı.
27 Mayıs darbesinden sonra Cemal Gürsel hükümetine sunulan, daha sonra İsmet İnönü'nün kurduğu hükümete teslim edilen ünlü raporda Kürtlerden “kendilerini Kürt zanneden dağlı Türkler” diye söz ediliyordu.
Bu rapordaki yaklaşım, o dönem asteğmen olarak Türk Silahlı Kuvvetleri'ne giren, onlarca yıl ordunun ana karakterine ve Türkiye'ye yön veren, daha yenilerde emekli olmaya başlamış ‘subay neslinin' de zihin haritasına yön verdi.
Nihayet, 27 Mayıs nesli subaylardan bir tanesi olan Aytaç Yalman, üç beş sene önce, bu yaklaşımın ortaya çıkardığı vahim hatayı ancak görebilmiş ve “bize Kürt yok dediler. Asimile olurlar zannettik ama olmadılar” diyerek günah çıkarmaya çalışmıştı.
Üç beş yıl önce ana dilde eğitimin önünü açan bir paket açıklanmış olsaydı, sadece bu bile Ak Parti'yi ‘irtica yanında bölücülüğün odağı' olma suçlamasının muhatabı kılabilirdi.
Başbakan Erdoğan'ın dün açıkladığı demokratikleşme paketinin temsil ettiği ‘ruh' ve ‘felsefe', 27 Mayıs'la birlikte 12 Eylül, 28 Şubat ve 27 Nisan'ın ‘köküne bir miktar daha kibrit suyu' dökmek anlamına geliyor.
Ama Başbakan dün, siyasete yapılan müdahaleler arasında sadece 27 Mayıs'a vurgu yaptı.
Bunun nedeni, 27 Mayıs ruhunun 50 yıl boyunca diğer bütün darbelere ve Türkiye'nin ‘ruhuna' şekil şemal vermiş olmasıydı.
27 Mayıs'tan söz ederken Başbakanın, önemli bir bölümü hala ‘varlığını 27 Mayıs ruhunun varlığına armağan etmiş' gazetecilerin önünde, 27 Mayıs ruhunun geniş kitlelere yaklaşımını yansıtacak şekilde yeni bir kavram ürettiğine şahit olduk.
Makul vatandaş dedi Erdoğan.
Bu tabiri, devletin biçtiği tek tip dar bir elbiseyi gönüllü olarak giyen azınlığı ‘makul vatandaş' olarak tanımlayıp geniş kitleleri ancak bu elbiseyi giymesi halinde ‘makul' sayan zihniyeti eleştirmek için kullanmıştı.
Dün açıklanan paket, sadece küçük bir azınlığı değil, bütün Türkiye'yi ‘makul vatandaşlar topluluğu' haline getirmeyi hedefleyen tarihi nitelikte bir açılımdı.
Bu yüzden bu paket, Türkiye'nin demokratikleşme tarihine altın bir sayfa olarak kaydedilecektir.
Paketi belki haftalar boyunca tartışacağız.
Eksiklerini, yeni yapılması gerekenleri konuşacağız.
Ama önce şunun hakkını teslim edelim.
Bu paket ‘irtica' ve ‘bölücülük' suçlamasıyla 90 yıldır zapt-u rapt altında tutulan ve Türkiye'nin çoğunluğunu temsil eden kesimlere önemli bir rahatlık sağlayacak.
Başbakan, daha önce kullandığı bir ifadeyi dün tekrarladı.
“Bu demokratikleşme konusunda bir nihayet değil, bir aşamadır” dedi.
Yani bu 21 maddelik reform paketi, daha fazla hak ve özgürlüklere kapı aralayan bir paket niteliğinde.
Anadilde eğitimin özel okullarla sınırlı dahi olsa önünü açan, yerleşim yerlerinin isimlerinin köylerde, ilçelerde, illerde yaşayan insanların iradeleri doğrultusunda değiştirilmesine imkan sağlayan düzenlemeler doğrudan Kürt sorununun ürettiği alanlara dokunuyor.
Bunun dışında paketi önemli kılan bir başka yönü, siyaset kurumunun gücünü artıracak kanallar açacak olması.
Örneğin, Başbakanın, “bir başka yasal düzenlemeyle, siyasi partilere üyelikte engelleri kaldırıyoruz, oy verme hakkına sahip olan herkesin, siyasi partilere de üye olabilmesinin önünü açıyoruz” cümlesi, siyasete devasa bir alan açacak nitelikte.
Erdoğan'ın “kuracağız” dediği ‘Ayrımcılıkla mücadele ve eşitlik kurulu' özellikle halkın devlet kurumlarıyla ilişkisinde bütün ayrımcılıkları ortadan kaldıracak, cezai müeyyidesi de olan büyük bir adım olacaktır.
Paketin hiçbir yerde yazılıp çizilmeyen sürprizi şuydu:
Eğitim alanında askeri vesayetin canlılığını koruduğuna delalet eden en önemli uygulama olan ‘andımızın' kaldırılması.
Diyebilirim ki, sadece bu maddeden müteşekkil bir paket açıklanmış olsaydı bile, bu, Türkiye için büyük bir kazanım olurdu.
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol