Ultimatom...
- GİRİŞ13.02.2020 09:38
- GÜNCELLEME14.02.2020 09:31
-Askerlerimize en küçük zarar gelmesi halinde, rejim güçlerini her yerde vuracağımızı ilan ediyorum.
-İdlib’te uçan uçaklar artık rahat hareket edemeyecek
-Şubat sonuna kadar rejimi, gözlem noktalarımızın gerisine çıkartmakta kararlıyız.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Salı günü, bir gün sonra (dün) Suriye ile ilgili kapsamlı bir açıklama yapacağını dile getirince, gözler dünkü Meclis Grup Toplantısı’ndaki konuşmasına çevrilmişti.
Erdoğan’ın beklenen konuşmasını bir kelime ile özetlemek gerekirse ‘ultimatom’ ifadesi bu konuşmayı tanımlıyor.
Yukarıda aktardığımız üç ana başlık, bu ultimatomun ana çerçevesini çiziyor.
Bu sözler, iki temel konuda son derece kritik bir sürece girdiğimizi işaret ediyor.
Erdoğan, Suriye’deki Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarına herhangi bir yeni saldırı yapılması halinde, buna bire 10, bire 50, bire 100 misliyle karşılık verileceğini ve bu misillemenin sadece İdlib bölgesi ile sınırlı kalmayacağını söylüyor.
Ultimatomun çerçevesi sadece karşı taraftan gelebilecek muhtemel saldırılara karşı yapılacak misillemeyi içermiyor tabi.
Bir de 5 Şubat’ta Erdoğan’ın yine Meclis Grup Toplantısı’nda açıkladığı, dün de tekrar ettiği “Şubat sonuna kadar” verilen süre meselesi var.
Rejimin, 2018 Eylül ayında Soçi’de sağlanan İdlib mutabakatının çizdiği sınırlara çekilmesi isteniyor.
TSK’ya ait gözlem noktalarının birden fazlası şu anda rejim birlikleri tarafından kuşatılmış durumda.
Şam rejimi, karadan ilerleyerek, 2018’de çerçevesi çizilen ‘çatışmasızlık bölgelerinin’ yarıdan fazlasını ele geçirmiş durumda.
Erdoğan’ın ortaya koyduğu irade, rejimin bu bölgelerden çekilmesi, TSK’ya ait gözlem noktalarının etrafındaki kuşatmanın kaldırılması ve 2018 Eylül sınırlarına dönülmesi talebini içeriyor.
Ve bu talep bir takvime bağlanmış durumda.
GÖZLER MOSKOVA İLE YAPILACAK YENİ MÜZAKERELERDE
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünkü grup toplantısına gelmeden önce Rusya Devlet Başkanı Putin’le bir telefon görüşmesi daha yaptı.
Ardından, bu son görüşmenin daha pozitif şekilde geçtiği yönünde bir hava yayıldı.
Hiç kuşkusuz, İdlib özelinde yaşanan bu son gerilim eğer sona erecek ve mesele ‘masada’ çözülecekse, bunu sağlayabilecek en önemli enstrüman Türk ve Rus heyetleri arasında yapılacak olan müzakereler/pazarlıklar olacak.
Ankara’nın taleplerinin karşılanması biraz da karşı tarafın talepleriyle ikisinin ‘uyumlu hale gelmesi’ ile mümkün olabilir.
Bundan sonra yapılacak görüşmelerde Türk heyeti, rejimin geri çekilmesini talep ederken, Moskova’nın karşı talebinin ne olacağını da az çok kestirebiliyoruz.
İdlib’de boy gösteren Rusya ve rejimin ‘terör unsuru’ olarak kabul ettiği bir takım ‘radikal grupların’ denklem dışına çıkartılması.
Erdoğan’ın rejime dönük ‘ultimatom’ niteliği taşıya konuşmasının içeriğinde bu bağlama giren bir takım açıklamaları da vardı.
Şu iki ifadeye dikkat çekelim:
“Bölgedeki muhalif gruplardan, başıbozuk hareket ederek, rejime saldırı bahanesi verenlere de, artık tavizsiz davranacağımızın mesajını ilettik.”
“Geldiğimiz noktada artık kimsenin taşkınlığına, bağnazlığına, satılmışlığına, provakasyonlarına göz yumacak değiliz.”
Bu ifadelerden nasıl bir sonuç çıkartılabilir?
Sanıyorum şöyle bir değerlendirme yapılabilir:
İdlib’deki gerilimin yatıştırılması için Ankara ile Moskova arasında rejimin geri çekilmesi ile İdlib bölgesindeki HTŞ yapılanmasının devre dışı çıkarılması anlamında bir müzakere yürüyeceği anlaşılıyor.
Bu müzakerelerden nasıl bir sonuç çıkacağını ya da, sorunun bu yöntemle çözülüp çözülemeyeceğini önümdeki günlerde daha rahat anlayabileceğiz.
Yorumlar1