Hz. Abdurrahman Gazi Hz.Hüsey'inle omuz omuza..
- GİRİŞ05.11.2012 09:51
- GÜNCELLEME05.11.2012 09:51
Hz. Abdurrahman Gazi'nin (r.a.) kim olduğunu anlamak için Saadet Asrı'na gitmek gerekiyor.
Hz. Abdurrahman Gazi (r.a.), yani Abdurrahman İbn Ebu Bekri's-Sıddık, Hz. Ebu Bekir'in (r.a.) oğludur. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) kayınbiraderi ve Hz. Aişe'nin (r.a.) ana baba bir kardeşidir. Hz. Ebu Bekir'in (r.a.) tüm ailesi İslamiyet'i seçtikleri halde Abdurrahman uzun süre Müslüman olmamıştır. İlk yılları, Mekke müşrikleri arasında geçti. Bedir ve Uhud Savaşlarına müşriklerin safında katıldı. Her iki savaşta da, kendisi ile çarpışacak birini isterken, babası Hz. Ebu Bekir (r.a.) hemen atıldı, ancak Peygamber Efendimiz (s.a.v.) her iki seferde de buna izin vermedi. Cesareti ve ok atmadaki maharetiyle ünlüydü.
Hz.Abdurrahman Gazi'nin (r.a.), babası Hz. Ebu Bekir'e (r.a.) tam bir saygısı vardı; onun aklına ve ahlâkının sağlamlığına tam olarak güveniyordu. Fakat kendi inancına bağlılığından babasının Müslümanlığı, onu da Müslüman etmeye yetmedi. Dolayısıyla o, inancının bir gereği olarak, Kureyş'in ilâhlarını savunmaya ve onların bayrakları altında, ölümden hiç korkmayan Müslümanlara karşı savaşmaya devam etti. Fakat böyle karakteri güçlü bir kimseye hakikat eninde sonunda aydınlanacaktı. Çünkü bu tip insanlar, dürüstlük ve samimiyetlerinin nuru sayesinde bir gün mutlaka doğruya ulaşırlar, hidâyet ve hayır üzerinde birleşirlerdi. Onun imanı taklidi değil, tahkikiydi. Nihayet o da, etrafındaki varlık ve eşyadan münezzeh, bir olan Allah'ın varlığını hissetti. Hidayet nasip oldu.
Hak dine girmek üzere derhal Resûlullah'a (s.a.v.) gitti. Oğlunun Resûlullah'a (s.a.v.) biat ettiğini gören Hz.Ebû Bekir (r.a.), çok sevindi. Hz.Abdurrahman Gazi (r.a.) küfründe de mertti; şimdi de mertçe, yiğitçe Müslüman oluyordu. Ne herhangi bir şeye tamah etmişti, ne de herhangi bir şeyden korkuyordu.. Bu iman, Allah'ın hidayet ve tevfikinin ona bahşettiği gerçek ve dürüst bir inançtı.
Hz.Abdurrahman Gazi'nin (r.a.) hidayeti, beni çok etkiledi. Çünkü 12 Eylül askeri müdahalesinin üzerinden daha bir yıl geçmemişti. Türkiye'de gençler, şiddetli bir ideolojik savaştan çıkmışlardı; kimi cezaevlerine, kimi mezara, kimi akıl ve ruh sağlığı hastanelerine savrulmuştu. Ailelerde gençler batılı ideolojilere kapılıp yabancılaşmışlardı. Hz.Abdurrahman Gazi'nin hidayet hikayesi, toplumumuzda yaşanan bu aile problemine paralel düşüyordu..
HZ.PEYGAMBER'İN SANCAKTARI
Hz. Abdurrahman Gazi (r.a.) Mekke'nin fethinden önce Müslüman oldu. Hayber Gazvesi'ne katıldı, Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) sancaktarı oldu ve Veda Haccı'nda da bulundu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kendisini, kardeşi Hz. Aişe'ye (r.a.) umre yaptırmakla görevlendirdi. Hastalığı sırasında Peygamber Efendimiz (s.a.v.) yanından ayrılmayarak hizmetinde bulundu.[1]
İslâm'a girince Hz.Abdurrahman'ın (r.a.) güzel özellikleri, daha bir gelişti, daha bir parladı. İnancına olan bağlılığı, güvenirliği, cesareti, sözünün eri oluşu, doğru ve hak bildiği şeyi ölümüne savunması, samimiyeti, yiğitliği, sinsilik ve yağcılığa karşı oluşu ve daha nice erdemleri...
Babası Hz. Ebu Bekir'in (r.a.) halifeliği sırasında meydana gelen savaşlara katıldı. Halid bin Velid'in (r.a.) kumandası altında gerçekleştirilen ve irtidad olayları üzerine harekete geçen orduda yer aldı. Yemame Savaşı'nda büyük kahramanlık gösterdi. Ok atmadaki mahareti ve cesaretini burada da göstererek büyük fayda sağladı. Hz.Abdurrahman Gazi (r.a.), Hz. Ömer'in (r.a.) halifeliği zamanında da fetih ve savaşlara katıldı. Hz. Ömer'in (r.a.) halifeliğinde, önce İran fethedildi. Abdurrahman Gazi (r.a.), Bizans'la yapılan Yermuk Savaşı'na katıldı, Halid Bin Velid komutasındaki İslam ordusuyla Suriye'nin fethinde bulundu. Şam'ın ve Antakya'nın fethinden sonra Anadolu, batıdan doğuya doğru Antep, Maraş, Mardin, Urfa, Diyarbakır, Siirt, Bitlis, Adıyaman, Elazığ, Malatya, Erzincan, Erzurum, Van genel sırası içinde İslam nuruna kavuştu. Hz.Abdurrahman Gazi (r.a.) de bu fetihlerde İslam ordusundaydı..
Erzurum, ilk olarak Halife Hz. Ömer' in komutanlarından İyaz bin Ganem (r.a.) tarafından fethedildi. Hz.Abdurrahman Gazi (r.a.) de Palandöken eteklerinde savaştı; Palandöken'in eteklerindeki Abdurrahman Gazi Türbesi işte bu hatırayı günümüze taşıyor.
HZ.HÜSEY'İNLE OMUZ OMUZA
Hz.Abdurrahman Gazi (r.a.), Hz. Ali (r.a.) ve Hz. Aişe (r.a.) taraftarları arasında meydana gelen Cemel Savaşı'nda Hz. Aişe'nin yanında yer aldı. Hz. Ali taraftarı ve aynı zamanda kardeşi olan Mısır valisi Hz.Muhammed'in (r.a.) Muaviye bin Hudeyc tarafından öldürülmesine müdahale etmedi. Fakat Hz.Abdurrahman Gazi (r.a.), Hz.Muaviye'nin (r.a.) oğlu Yezid'i veliaht tayin etmesini uygun görmedi.
Hz.Muaviye'nin (r.a.) kılıç zoruyla Yezid için biat aldığı günlerdi.. Medine'deki valisi Mervan'a biat mektubu yazmış ve onu camide Müslümanlara okumasını emretmişti. Mervan da emredileni yaptı. Mektubun okunması biter bitmez, Hz.Abdurrahman Gazi (r.a.), yani Abdurrahman b. Ebû Bekir ayağa kalktı. Camidekilere hakim olmaya başlayan korku ve endişeyi açık bir direnişe çevirecek olan şu sözleri söyledi: “Allah'a yemin olsun ki, siz Muhammed ümmeti için hayır murad etmiyor; ancak bu ümmeti Bizanslılara benzetmek istiyorsunuz. Nasıl ki bir Bizans kralı ölünce onun oğlu kral oluyorsa, bizde de öyle olsun istiyorsunuz...”
Hz.Abdurrahman Gazi (r.a.), o anda, Hz.Muaviye'nin (r.a.) bu emri uygulanıp da, İslâm'da şûraya dayalı yönetim şekli terk edilerek, onun yerine babadan oğula geçen veya tesadüfe, kaba güce dayanan saltanat (Kisralık veya Kayserlik) getirilince, İslâm'ın başına gelebilecek bütün tehlikeleri gömüştü âdeta! Abdurrahman Gazi'nin (r.a.), bu sert sözleri Mervan'ın yüzüne karşı haykırınca, başlarında Hz. Ali'nin oğlu Hz.Hüseyin, Abdullah b. Zübeyr ve Abdullah b. Amr'ın da (Allah hapsinden razı olsun) bulunduğu bir grup da onu destekledi; daha sonra Hz.Muaviye'nin (r.a.) kılıç zoruyla, kesin olarak almaya karar verdiği bu biat karşısında onları susmaya mecbur eden yeni şartlar oluşsa da Hz.Abdurrahman Gazi (r.a.) bu biatın geçersiz olduğunu açıkça söylemeyi sürdürdü.
Yezid halife olduktan sonra da kendisine biat etmeyerek istikamet ve tutumunu değiştirmedi. İkna edilmesi ve biat etmesini sağlamak için gösterilen gayretler bir netice vermedi. Sonunda Hz.Muaviye (r.a.) bir adamıyla Hz. Abdurrahman Gazi'ye (r.a.) yüz bin dirhem para gönderip gönlünü almak istedi. “Sıddîk'ın oğlu” Abdurrahman Gazi, paraları bir tarafa fırlatarak, Hz.Muaviye'nin (r.a.) elçisine şöyle çıkıştı: “Git ona de ki, Abdurrahman dünyası için dinini satmıyor.”
Daha sonra Hz.Muaviye'nin (r.a.) Medine'ye gelmekte olduğunu haber alınca, hemen oradan ayrıldı ve Mekke'ye gitti. Ömrünün son yıllarını burada geçirdi. Hz.Abdurrahman Gazi (r.a.), Mekke yakınlarında bulunan Hubşi'de 673 yılında vefat etti. Vefatından sonra Mekke'ye getirilerek burada defnedildi.
Hz.Abdurrahman Gazi (r.a.), tevhid inancının sosyal, ekonumik ve siyasal boyutlarını iyi kavradığından Hz.Muaviye'nin (r.a.) Hilafet'ten Saltanata geçişine açıkça karşı çıkmış, ona karşı Hz.Hüseyin'le omuz omuza savaşmıştı..
Palandöken'in eteklerindeki Abdurrahman Gazi Türbesi'ni her ziyaret edişimde bir duygu fırtınası yaşarım.. Tarihçiler, “Anadolu'nun Müslümanlaşması”nı 1071 Malazgirt sonrasında Batı ve Kuzey Anadolu'nun kapılarının İslam'a açılması olarak anlatır. Sahabe-i Kiram'ın fetih hareketinden, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinin İslamlaşmasından hiç söz edilmez. Hatta kasıtlı mı bilmiyorum, İslam fetihlerini genel anlamda işlerken bile bölge fethini birkaç satırda geçiştirilir. Bu resmi politikanın gereği olarak Abdurrahman Gazi Türbesi'nin bilgileri de saklanmış olabilir..
İslam'a yönelik saldırıların yoğunlaştığı günümüzde Anadolu'nun İslam'la şereflenmesinin tarihini bilmek, bu şerefi korumak isteyenlere güç verir.. Elbette bu şeref konusunda aklı karıştırılmak istenenlerin bir kez daha düşünmesini sağlar. Bu İslam düşmanlığının içinde yer alanların başarı umudunu kırar.. Bu umut ve düşüncelerle Abdurrahman Gazi Türbesi hatıralarımı okuyucularımla paylaşmak istedim, inşaallah amacına ulaşır.
Yorumlar13