Açık... Gerçek... Düşündürücü...
- GİRİŞ26.04.2018 09:09
- GÜNCELLEME26.04.2018 09:09
Bazılarına belki abartılı gelebilir. Ama benim gözlemim, izlenimlerim ve mesleki hislerim net. Ankara'daki kimi siyasi aktörlerdeki hava, 15 Temmuz'u 16 Temmuz'a (2016) bağlayan saat 23.00 ile 02.00 arasındakine benzer. Duruşu açıkça belli olanlar ile gelişmelere göre pozisyon almak isteyenler... Bu noktayı dikkatle not etmek gerek. Tabii dışarıda olup bitenler, pazarlıklar, kurgular ne olursa olsun asıl önemli husus içeride. Yani, AK Parti'nin bünyesine, bağışıklık sistemine her zamankinden fazla özen göstermekte fayda var!
***
Sistemik dönüşümlerin sancısız olmadığı bilinci ile tespitlerimizi paylaşmayı sürdürelim...
Örneğin, eski Başbakan Ahmet Davutoğlu. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül arasında temas trafiği yürütmeyi denedi. Öyle anlaşılıyor ki her iki isim de eski başbakana arzu ettiği manada bir sorumluluk vermedi. Zira Davutoğlu yapı olarak, oyunu kendisine göre kurmayı ve oynamayı seven bir isim.
Eski Meclis Başkanı Bülent Arınç'a gelince... Her zaman "Bülent Abi" olarak inisiyatif almayı önemsediği ve belli düzeyde karşılığı olduğu için yeniden sahne aldı. FETÖ süreçlerindeki yıpranmışlığına rağmen rolünün süresini, yürürlükteki senaryoya etkisi belirleyecek. Bunun nedeni de gayet belli... Yakın siyasi tarihi hatırlayanlar için 23 Nisan 2007 kritik bir eşikti. Şartlar bugünden epeyce farklı da olsa yine bir Cumhurbaşkanlığı seçimi vardı ve Arınç, geleneksel devlet kodlarının işaret ettiği seçeneği bertaraf ettirmeyi başarmıştı. Bülent Bey, yeni bir Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi bir kez daha kulislerde. Büyük hükümet dönüşümünü durdurmayı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı siyasi denklemden çıkarmayı amaçlayan iç ve dış tüm unsurların devrede olduğu süreçte, tablonun ağırlığının farkında! Hem Gül'ü hem de Saadet Partisi'ni ya da en azından birini ikna etmek zorunda. Ki Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu noktada Arınç üzerinden söylediği sözler de çok ağır...
***
Bu vesile ile şu hususun da altını çizmek gerek. AK Parti ile MHP, "Cumhur İttifakı"nda buluşurken, diğer partilerin ittifak arayışına girmesinden doğal bir şey yok. Zaten üzerinde durduğumuz konu da bu değil. Burada mesele, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni tersine döndürmeyi ve Erdoğan'ı etkisiz kılmayı amaçlayan odakların, "beş benzemez" misali bir araya gelmesi ve genetik şifreleri ile uyuşmayan "Abdullah Gül" isminde mutabakat araması.
Emin olun, Erdoğan'la hesaplaşmayı kafasına koyan bu unsurlar ya ilk fırsatta Gül'ü de halleder ya da siyaset parçalanır ve devlet yönetimi değişik müdahalelere açık hale gelir!
***
Gül demişken... Erdoğan'ın halktaki güçlü karşılığına rağmen... AK Parti'nin ilk TBMM Grup Başkanı. AK Parti'nin ilk Başbakanı. AK Parti'de aynı anda Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olan ilk isim. Nihayet AK Parti'nin ilk Cumhurbaşkanı. Bu milletin, bu partinin, hatta Erdoğan'ın, şu fani dünyada Sn. Gül'e el vereceği başka ne olabilir ki? Makamı konuşmuyor da ilkeleri ve değerleri esas alıyorsak... 2007'deki 367 garabeti orada dururken ve CHP'nin o zihniyeti de değişmemişken Sn. Gül'ün kimlerle hangi ilkesellikte buluşabileceği ciddi soruları beraberinde getirir! Arayış, "Daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük, daha fazla refah" ise bu mücadele AK Parti ve lideri etrafında verilmeyecek de CHP, İyi Parti, SP ve HDP ile mi verilecek?
Tarih bilgimiz bize gösteriyor ki... Kardeş kavgası, büyük davaları bitirir ve mutlak kazanan asla kardeşlerden biri olmaz!
Sabah
Yorumlar2