Cumhurbaşkanlığı 3 ay 12 gün nasıl işgal edildi ?

  • GİRİŞ11.07.2013 09:16
  • GÜNCELLEME11.10.2013 17:40

Seçilmiş Cumhurbaşkanı Mursi'nin silah zoruyla iktidardan uzaklaştırılmasına, dünyada ve Türkiye'de ‘darbe' diyemeyenleri ibretle izliyoruz. Darbe tecrübesi olan vatandaşlar olarak bu açıklamalara yabancı değiliz.

Mursi'ye karşı yapılan darbe tartışılırken, "demokrasi sandıktan ibaret değil" diye söze başlayarak, "Mısır'ın Tayyib'i devrildi sıra Türkiye'de" diyecek kadar ileri giden darbeseverlerin varlığı bana yaşadığımız son müdahale olan 27 Nisan'ı hatırlattı.

Mısır'da darbecilerin geçici Cumhurbaşkanı ilan ettikleri Adli Mansur gibi, Anayasa Mahkemesi Başkanlığından gelen Ahmet Necdet Sezer Cumhurbaşkanı idi. Görevinin bitmesine 20 gün kala TBMM'de yeni Cumhurbaşkanı seçimi başlamıştı. Abdullah Gül'ün adaylığının gündeme gelmesinden itibaren Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, ‘Cumhuriyeti kollama ve koruma' için uyarılarına başlamış, ‘sözde değil özde laik bir Cumhurbaşkanı'  istediklerini, laiklikten yana taraf olduklarını ilan etmişti.

Başbakan Erdoğan, Abdullah Gül'ün adaylığını açıklayıp TBMM'de seçim turları başlayınca, sözlü beyanatların yeterli olmadığını düşünen vesayetçiler bir adım daha attılar ve gece yarısı TSK resmi web sitesinde 27 Nisan Bildirisini gördük.

Açıkça Cumhurbaşkanlığı seçim sürecine, anayasal sisteme ve demokrasiye müdahale olan bu bildiri, 28 Nisan karşı bildirisiyle milletin emanetine sahip çıkan Erdoğan hükümetinden gerekli cevabı alırken, bugün "demokrasi sandıktan ibaret değil" diyenler neler söylemiş bir hatırlayalım.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal: "Bu tablonun değişeceğini meydanlar gösterdi. Müdahaleye uğrayan yönetimlere halk sahip çıkmadı. Halkımız devlet organlarıyla çatışanlara sahip çıkmaz. Bu ortamda mağduriyet yok dayatma var. Anayasa Mahkemesi 367 kararını onaylamazsa ülke çatışmaya gider" diyordu.

CHP Parti Sözcüsü Mustafa Özyürek: "Tabi bu bir muhtıradır. Hükümetin bunun gereğini yerine getirmesi gerekir" sözleriyle demokrasinin vesayete derhal boyun eğmesini istiyordu.

28 Şubat'ın aktörlerinden Nur Serter: "Türk ordusu, 27 Nisan'da bizim sesimizi duymuş, bizim sesimize sahip çıkmış, demokrasiye sahip çıkmıştır. 27 Nisan'da Türkiye Cumhuriyeti'nin gerçek iradesine sahip çıkmıştır" diyerek darbe girişimini demokrasiye sahip çıkma olarak yorumluyordu.

Gazetecilere gelince;

Tufan Türenç "Tabi ki bu bir muhtıradır. Bu muhtıranın özü AKP'nin çıkardığı cumhurbaşkanı adayına Türk Silahlı Kuvvetlerin karşı olduğunu açıklıyor."

Oktay Ekşi, Ertuğrul Özkök, Hıncal Uluç benzer yazılar yazıyor.

Yılmaz Özdil daha açık bir tavırla darbeyi savunuyor: "Hâlâ deniyor ki, bundan sonraki adım ne olur? Bundan sonraki adım, tank olur. Gücüm var diye dayatırsan, gücü olan sana dayatır."

Fikret Bila, "TSK, türbanın ve temsil ettiği zihniyetin Çankaya'ya çıkmasına karşı ilkesel bir duruş sergilemiştir."

Ece Temelkuran: "Genelkurmay'ın açıklamasıyla mitinglerin daha da coşmuş olması bu mitingleri otomatik olarak militarist yapmaz."

ODTÜ eski rektörü Ural Akbulut da son noktayı koyuyor: "Bu ikinci 28 Şubat'tır"

Emekli Orgeneral Tuncer Kılınç ise daha açık tehdit görevi üstlenmiş: "Kamuoyuna bilgi veriliyor ve bunların gereği yapılmazsa istenmeyen şeylerin olabileceği mesajı verilmek isteniyor."

Örnekleri çoğaltmak mümkün. 27 Nisan müdahalesini, aşkla şevkle demokrasinin ve laikliğin kurtarılması için ordunun müdahalesi olarak görüp alkışlayanların 3 Temmuz Mısır Darbesinden Türkiye'nin ders çıkarmasını söylemeleri, kendi çizgilerinde tutarlı olduklarını gösteriyor. Ama bu çizgi, demokrasi ve hukuk mürekkebiyle çizilmiş değil.  Tankların açtığı yolda, palet ve postal izlerini takip ediyorlar.

Yazının başlığı ile bu yazdıklarımızın ilgisi  mi?  Anlatalım:

Darbe teşebbüsü mü, müdahale mi, muhtıra mı diye tartışılan 27 Nisan'dan sonra T.C. Cumhurbaşkanlığı 3 ay 12 gün işgal altında kaldı.

Cevap bekleyen soru şu:

Abdullah Gül'ün seçimi 27 Nisan Muhtırası ve  AYM'nin ucube 367 kararı ile engellenince, Anayasa gereği 16 Mayıs 2007 tarihinde 7 yıllık görev süresi dolan Ahmet Necdet Sezer Cumhurbaşkanlığına nasıl devam etti ?

Boşalan Cumhurbaşkanlığına Anayasa gereği TBMM Başkanı vekalet etmesi gerekirken, Abdullah Gül'ün yeniden seçilerek görevi devraldığı 28 Ağustos 2007 tarihine kadar 3 ay 12 gün, Ahmet Necdet Sezer'in Cumhurbaşkanlığı yapmasının hukuki dayanağı var mıydı ?

Olmadığı takdirde- kanaatimizce yoktu- tek dayanağı 27 Nisan muhtırası değil miydi ?

Ve son soru : Yargı bu hukuksuzluğun hesabını ne zaman soracak ?

Reşat Petek
petekresat@gmail.com

www.resatpetek.net

Yorumlar8

  • ahmet ilhan 11 yıl önce Şikayet Et
    seçim barajları kaldırılmalıdır.. ihtilalcilerin koyduğu tüm uygulamaların kaldırılmasını talep ediyoruz. 1965 ve 1969 seçimlerinde ülkede hiçbir baraj sistemi yok idi. yüzde 1 oy alan bir parti dahi parlementoda temsil ediliyordu. örnek. İstanbul 1. bölgede yeterli seçilme oyunu alan kişiye siz meclise girme yasağı koyarsanız bunun yerine seçilen kişinin aldığı maaş ve ülke için katıldığı oylamalar da gayri kanuni olur. o' na verilen oyu geçersiz sayarsanız oy veren şahısları ikinci sınıf vatandaş yapmış olursunuz. bu sistem hiçte adil değildir. adil düzen mayasından gelen hükümet acilen seçim barajlarını kaldırmalı ve ihtilalin barajını desteklemekten vazgeçmelidir. zaten bağımsız herkes yüzde bir oyla seçilirken bu sistem partilere yargısız infazdan başka bir şey değildir.
    Cevapla
  • Mustafa BİLGİN 11 yıl önce Şikayet Et
    sorumlu: hukucular basın ve akp dir:. 1.sayın petek,sayın hcelal güzel,.....gibi 367 doğru değil diyenler ,akp ve onun hukucuları ile hukuku anlamayan politize basın sorumludur. 2.367 ile tbmm toplanacak 367/367/276/276 ile seçilecekti. 3.seçilemediğine göre 17 mayıs tan itibaren 106 gereği tbmm bşk. vekalet edecekti.sayın arınç+seçim bitincede en yaşlı üye bşk.+ ve yine tbmm bşk. seçilen sayın köksal toptan. ne zaman kadar. sayın gül seçilinceye kadar. 4.akp seçim yasasını değiştirmeli:seçimler any.2/6/10/11 ve 67 ye uygun olmalı:daralmış çevre+üyelerle deleğe ile değil yargı dnt. önseçim+seçmene tercih +en çok tercih alanın seçilmesi.sadece 55 merkez kontenjanı. o kadar.millet vekilini seçebilse hiç bir sorunla karşılaşmayız.367 de any. yazımıda uygun yasalarda hemen geçer.şimdi hakimiyet milletin mi.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • akrep hoca 11 yıl önce Şikayet Et
    güzel. gerçekten de A.N.S hukuksuz olarak cumhurbaşkanlığı yaptı. Peki sonuç
    Cevapla Toplam 5 beğeni
  • Mustafa BİLGİN 11 yıl önce Şikayet Et
    AKP-ARINÇ VE BAZI HUKUKCULAR :SORUMLUSUNUZ:. 1.Any.ilgili 101.md. göre:süre 7yıl.kesin hüküm . 2.106.md. göre ise 7 yılın bittiği 17 mayıs günü saat 17 den itibaren tbmm bşk. arınç vekalet etmeliyid.yenisi seçilmediyse. 3.eğer 17 mayıstan önce yenisi seçildiise yine önceki cumhurbaşkanı 17 mayısa kadar 7yıllık süreyi tamalar. 4.seçim yapılamadığından :106 gereği tbmm bşk vekilik etmesi gerekirken 3ay 12günden akp-arınç ve bazı hukukcular nedeniyle bu işlem gerçekleşmedi.sorumludurlar. 5.any.102dec.bşk. seçimi için: toplantı yeter sayısı 367 olarak giriş fıkrasında özel hükümmle düzenlenmişti.uzlaşma amacı düşünülerek.any.102de 367 ile her seferinde toplan. 367/367/276/276 ile seç diyordu.,yani toplantı için 367 gerekli seçim içinse 276 gerekliyidi. 367 bulunamadı. any. mh. de chp de bazı hukukcularda 367 -topantı sayısında haklıydılar. 6.sayın arınç ın dnş. nını o günlerde ardım.vekalet görevi ve hakkı diye.korktular herhalde.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • murat buyuklu 11 yıl önce Şikayet Et
    yılmaz özdil sözünün arkasında dur. yılmaz özdil madem "Gücüm var diye dayatırsan, gücü olan sana dayatır.” ın doğruluğunu kabul ediyorsun o zaman hükümet dayatıyor diye yaygara koparma...sözünün adamı ol... çok şükür bana göre dayatma yok ama senin mantığına göre hükümetin dayatmaları meşru.
    Cevapla Toplam 8 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat