Kemalizm dini ve müritleri

  • GİRİŞ22.02.2013 10:00
  • GÜNCELLEME22.02.2013 10:00

İstanbul'da 1931 yılında, Devlet matbaasında bastırılan “Orta Zamanlar Tarihi”nde; İslamiyet ve Peygamberimiz  aleyhinde  yazılanlar da bir delil oluşturmak suretinde olsa da, Cumhuriyet'in ilk yıllarında, devletin resmi iedolojisinde; “ İslam birtakım zevata göre eskimiştir. Hz. Muhammed nihayet bir çöl bedevisidir. İslamiyetin yerine yeni bir din koymak gerekir, o da kemalizmdir.”denilerek İslamiyete yer olmadığı vurgulanır.Hatta; Edirne milletvekili Şeref Aykut'a göre Kemalizm dininin altı esası ve altı oku olduğu, bunların da “cumhuriyetçilik, milliyetçilik, laiklik, devletçilik, halkçılık, inkılapçılık” prensiplerine dayandığı belirtilir. Şeref Aykut'un Atatürk'ü peygamber ilan ederken  bir hayli  destekçisi de olmuştur. Behçet Kemal'in , Süleyman Çelebi'nin meşhur mevlidini Atatürk'e uyarlayıp, Anadolu il ve ilçelerinde kalabalıklara bunu okumaktan çekinmemesine mukabil, Edip Ayel'in altta kalmamak için,

Cennetse bu yurt, sen onu buldundu harabe

Bir gün olacaktır anıtın Türklüğe kabe

Zindan kesilen ruhlara bir nur gibi doldun

Türk ırkının, en son, en ulu peygamberi oldun.

Tutsak seni layık, yüce Tanrı'yla müsavi

Toprak olamaz kalp doğabilmişse semavi

Ölmez bize cennetlerin ufkundan inen ses

İnsanlar ölür, Türklüğe Allah olan ölmez!

dizelerini döktürüp, dalkavuklukta çığır açması takdire şayandır. Behçet Kemal, Halil Bedii Yönetken, birbirleriyle yarışırken, Kemalettin Kamu da; “Kabe Arab'ın olsun, Çankaya bize yeter.” Dizeleriyle kendinden geçti. 1938 yılında Faruk Nafiz, tanrısız kalmamak için, “Ey ilahın yüce davetlisi, göklerden eğil, Göreceksin duruyor kalbimizin üstünde putun.” Mısralarına sarılmıştır. Yusuf Ziya Ortaç; Nurettin Artam, Ömer Bedrettin Uşaklı, Vasfi Mahir Kocatürk, İlhami Bekir de müritler arasındaydı.

Kemalizm dininin müritleri olduğu gibi ateistleri de vardı. Nazım Hikmet, Yahya Kemal ve Necip Fazıl da baş ateistler. Nazım Hikmet zaten Marks ve Lenin'e köle olduğu için Atatürk' e secde etmedi.

Yani Gülriz Sururi geç kalmış bile...

Enteresandır ki, hangi dine mahsus ki bu, peygamberleri hakkında almış başını gitmiş dedikodular. Gerçi ilk ağızlar ve şahitler anlatınca dedikodu mu olur bilmem.

103 yaşındaki Bilal Dede'nin Şapka Devrimi sırasında şahit olduğu idamları okudunuz mu bilmem, ama bunu zaten Bilal Dede'nin röportajına gelene kadar çok kişi yazdı. Tarih kaynakları da Bilal Dede'nin anılarına paralelik göstererek İskilipli Atıf Hoca dahil, Rize, Malatya, Erzurum, Sivas, İskilip, Menemen'de toplam 78 kişinin idam edildiğini yazar. Okul kitapları değil, Tarih kitapları! Zavallı Bilal Dede'de olayı, hocaların şapkalarla namaz kılınamayacağı için takmak istemediklerini bu yüzden de dar ağacında sallandırıldıklarını bizzat gördüğünü anlatır. Doğru mudur Allah bilir.

Lozan Barış Antlaşması sırasında bizzat Atatürk'ün, ittihatçı gelenekten gelen mesai arkadaşlarını korumak için, 1 ağustos 1914 ile, 20 Kasım 1922 arasında işlenen savaş ve Ermeni Kırımı suçlarına karışanlara genel af ve protokol içeren maddeleri koydurmak istemesi, buna mukabil davaya katılmamış, karşı çıkmış, ihanet etmişlerin cezalandırılmasının da ortaya çıkmasıyla oluşan paradoksu çözmek için bizzat görevlendirilen Lozan Delegasyonu Doktor Rıza Nur'un ; daha sonradan Atatürk'ün Latife Hanım'dan boşanma sebebi için Halit Ziya'nın oğlu Vedat'la olan Manolya Ağacı dibindeki sahnelerinin Latife Hanım'ın kardeşi İsmail tarafından görülmesi olduğunu yazması, ve hatta İsmet İnönü'nün Latife Hanım'ın trenine koşarak bunu anlatması halinde kendisini öldüreceğini söylediğini ve Latife Hanım'ın da ağzına almaya bile değer olmadığını beyan ettiğini anlatması dedikodu mudur bilemem. Milli Eğitim Bakanlığı yapmış, Lozan'da Türkiye'yi temsil eden iki numaralı isim olmasına rağmen, on iki sene sürgün edilmesinin, Mustafa Kemal'in ölümünden sonra memleketine geri dönebilmesinin, ve Latife Hanım'ın anılarına 30 yıl yasak konmasının bu olaylarla nasıl bir bağlantısı vardır Allah bilir.

Lozan sürecindeki paradoksu çözebilmek için Rıza Nur'un İtilaf Devletleriyle iş birliği yapmış 150 kişiyi af kapsamından çıkarması ve bunların seçimi sırasında nasıl bir “Hain yaratma” politikası güdülmesinin, TBMM'de 16 Nisan 1924'te yapılmış gizli celsenin, Rıza Nur'un sürgünüyle nasıl bir bağlantısı vardır Allah bilir.

Bu hain yaratma politikasındaki gizli celsede; Nutuk'un ilk baskısında Mustafa Kemal'in kendisini Samsun'a gönderenin bizzat Sultan Vahdedin olduğunu yazmasına rağmen, bu baskıların geri çekilip, Vahdeddin'in de af kapsamı dışında tutulması, hatta Şura-yı Devlet Eski Reisi Rıza Tevfik'in, hani şu “Abdülhamit'e iftira atan İttihatçıların içinde olupta sonradan pişman olan Rıza Tevfik'in de af kapsamının dışında kalması nasıl bir tesadüftür Allah bilir.

Oral Çalışlar'ın “12 Eylül Günlükleri”nde, Gençliğe Hitabe'nin aslında İsmet İnönü tarafından yazıldığını açıklamasına rağmen, üstelik bu bilgiyi de ona 12 Eylül'de hapishane arkadaşlığı yaptığı Bülent Ecevit'in vermesine rağmen neden bu bilgi hala yükses sesle deşifre edilmez Allah bilir!

Kurtuluş Savaşında Mustafa Kemal'le birlikte savaşan Halide Edip'in , “Nutuk” a itiraz etmesi, itiraz ederken de savunmadan çok saldırı üslubunu kullanması, ve tam bir sene sonra da eşi Adnan Bey'in The Daily Telegraph gazetesine gönderdiği makalede Mustafa Kemal Paşa'yı ve Rejimi suçlaması nedendir Allah bilir ..

Atatürk'ün Trablusgarp Savaşından sonra tedavi amaçlı İsviçre'ye gitmesi, döndükten sonra boyunun gidişine oranla farklı olması, imzasının değişiklik gösteriyor olması dedikodu mudur bilmem.

Normal şartlarda civalı ilaçların kullanılmasına karşı olan Dr. Fisseger ve Dr. Berkman'ın Atatürk'ün tedavisinde neden civalı ilaç kullandıklarını, bu iki doktorun Siyonist olmalarını ve doktorların Mustafa Kemal'in ölümünden sonra kitap çıkartmak isteyipte İsmet İnönü tarafından engellendiği, hatta Dr. Akil Muhtar Özden'in tedavi süreciyle ilgili bir kitap çıkarttığı ve bunun da kısa süre içerisinde toplatıldığı dedikodu mudur Allah bilir.

Bütün bu yazılanların gerçekle bağlantısını, peygamberi veya tanrısı hakkında bu kadar dedikodu çıkan bir dinin ne kadar ayakta kalacağını bilse bilse benim güzel Allah'ım bilir ..

Sırtımda, taşınmaz yükü göklerin;

Herkes koşar zıplar, ben yürüyemem!

İsterseniz hayat aşını verin;

Sayılı nimetler bal olsa yemem!

 

Ey akıl, nasıl delinmez küfen? 

Ebedi oluşun urbası kefen!

Kursa da boşluğa asma köprü, fen

Allah derim, başka hiçbir şey demem!


Şeyma Kısakürek Sönmezocak - Haber 7

seymakisakureksonmezocak@gmail.com

Yorumlar7

  • laika laik 9 yıl önce Şikayet Et
    En yüce türk tanrııı atatürkk
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • oyunagelmez 7 yıl önce Şikayet Et
    Allah bu kafayı yok etsin
    Toplam 5 beğeni
  • sefik bayram 12 yıl önce Şikayet Et
    hala bu yolda olanlar var. seyma kardeşim eline sağlık daha neler cıkacak bir arastırılsa istiklal mahkemelerinde asılan 5000 bine cıvarında ilim alim adamları bu dönemde ankarada astılar hatta cellat yetersizdi bir cellat sadece benim astığım sakallı insan sayısı 1500 yüzü gectiğini söyleyen cellatlar vardır araştırılsın cıkarılsın hala din gibi görüp tapanlara diyorumki allah yolu kurandan gecer onun peygamberide hz muhammed mustafa dır. ne mutlu ki inananlara
    Cevapla Toplam 12 beğeni
  • Mehmet Yazar 12 yıl önce Şikayet Et
    Yalan söyleyen tarih utansın!. Şeyma Hanım ağzınıza sağlık. 25 yaşına kadar müridi olduğum Sosyalizme mensup iken Atatürk düşmanı olan ben ve benim gibilerin son 20 yılda Kemalizm'e sığınmalarının sebebleri inanç zayıflığı ya da yokluğu ve düşmanımın-mütedeyyin insanlar- düşmanı dostumdur prensibi gereğidir. Bunun yanında cehalet ve de pompalanmış korkuları da eklemek lazım. Uyuyanlar için binlerce ama uyananlar içinse tek bir dünya vardır.
    Cevapla Toplam 6 beğeni
  • Gökhan SERT 12 yıl önce Şikayet Et
    Şahsen ben çok beğendim. Teşekkür ederim.
    Cevapla Toplam 7 beğeni
  • Abdullah Musaoğlu 12 yıl önce Şikayet Et
    Harika Bir Yazı. Şeyma Kardeşim, çok kimsenin cesaret edemeyeceği harika bir yazı yazmışsın, tafsil etmişsin, tetkik etmişsin. Ben de yoruma bir daha yorum yazmayı zaid gördüm. Eline, yüreğine sağlık. 28 Şubat Fecaatine karşı en kahramanca mücadeleyi verip bayraklaşan üç bayandı. ( Meral Hanım, Nazlı Hanım ve Merve Hanım millet vekilleri) kader-i ilahi 90 senedir boynumuza geçirilen bu kemalist zulme karşı yine en şanlı mücadeleyi de galiba yine bir bayan kardeşimize mi yaptıracak?
    Cevapla Toplam 13 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat