Bunu Erdoğan yapsa kıyameti koparırlardı
- GİRİŞ14.04.2017 07:48
- GÜNCELLEME15.04.2017 09:32
Almanya’da bir yasa var. Hristiyanların kutsal gününde eğlence yasak, yasağın kanunlardaki resmi adı “dans yasağı”.
Bu yasak yıllardır yürürlükte.
Ama kimse bunu konuşmaz, bundan tek kelime bahsetmez.
Mesela söz konusu yasak bu Cuma günü için geçerli.
Almanlar, Hristiyan inancına göre Hazreti İsa’nın çarmıha gerildiği günün yıldönümü olan Paskalya’nın öncesindeki son Cuma gününde eğlenmeyi yasaklıyorlar.
Adı dans yasağı.
Paskalyaya saygıdan dolayı gece kulüplerinde, diskolarda, barlarda dans edip, eğlenmek yasak.
Hristiyanlığın Almanya’daki en Yıllardır bu böyle.
Almanya’da Hristiyan olmayan ciddi bir nüfus var.
Umurlarında bile değil.
Paskalya yasağı Müslümanlar için de diğer dinlerin mensupları için de geçerli.
Ama kimse gıkını çıkarmıyor.
Hatta böyle bir yasanın böyle bir yasağın varlığından bile bahseden olmuyor.
Dine saygıdır.
Hristiyanların kutsal gününde eğlenmek olmaz. Bu kabul edilebilir bir durum.
İlle de eğlenmek isteyen varsa, bir gün sonra dansını etsin.
Hristiyan olup da dindar olmayanlar ya da Müslüman olup da eğlenmeyi sevenler Almanya’daki bu yasak için “bir önceki yüz yılın yasası” diyorlar.
“Artık kaldırılsın” diyorlar, “gençlerin özel hayatına müdahale” diyorlar, “yeter artık” diyorlar.
Diyorlar ama takan yok.
Ortada Alman yasası var, çatır çatır uygulanacak ve uygulanıyor da zaten.
Almanların ve aslında Avrupa’nın en büyük taktiği.
Kendin yaparken, kimseleri konuşturtma.
Türkiye’de yapılmadığı halde yapılıyormuş gibi ortalığı gaza getir.
Mesela birkaç örnek.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a daha geçenlerde söylediler, Sarıyer’de hayır çadırını ziyaret ettiğinde.
“Bizim hayatımıza karışıyorsunuz” dediler.
Ortada kimsenin hayatına müdahale eden bir Başbakan bir Cumhurbaşkanı yok, 15 yıldır da olmadı.
Ama öyle gösteriyorlar, yapmasa da yaptı dedirtiyorlar.
Haziran 2013’tü.
Gezi ayaklanmasının ilk günleriydi.
Alkol düzenlemesi yapıldı.
Gezi’deki yalanlara “Erdoğan hayatınıza müdahale ediyor” yalanını da ekleyip, top yekun saldırıya geçtiler.
İçkiye yasak yoktu sadece satış saatiyle ilgili bir düzenlemeydi.
Yalan dolanla çarptırıp, bu ülkede darbe yapmaya kalkıştılar.
Almanya o sürecin en etkili kışkırtıcısıydı.
Oysa içki satışıyla ilgili bizdeki düzenlemenin daha ağırı Avrupa ülkelerinde yıllardır yürürlükteydi.
Aralık 2014’tü.
FETÖ’nün yayın organlarının başındaki teröristlere hukuki bir operasyon yapıldı.
Almanya yine ayağa fırladı, “Türkiye’de gazetecilere baskın yapılıyor” dedi.
Oysa adamlar teröristti, 15 Temmuz’dan önce de bu belgeliydi.
Buna rağmen Almanya durmadı, yalanı attıkça attı.
Sonra bir baktık ki kendi ülkelerinde El Kaide’yi anlatan bir yazı yazıldı diye 2005 yılında bir dergiyi basıp, 17 gazeteciyi göz altına almışlardı.
Türkiye’de Cumhurbaşkanı Erdoğan ne dediyse ne yaptıysa Avrupa hepsine karşı çıktı.
Biz havalimanı yaptık, “ağaçları kesiyorlar” dediler.
Biz üçüncü köprüyü yaptık, “alevileri rencide ediyorlar” dediler.
Terörle mücadele ettik, “Ak Partili olmayanları hapsediyorlar” dediler.
Bugün de ısrarla “hayırrrrr” diye bağırıyorlar.
Son olarak The Economist hem dergi kapağında hem de sosyal medya hesabının profil resminde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın fotoğrafını kullanmış, “diktatörlük geliyor” diyorlar.
Ne diyelim. Ne derlerse desinler.
Herkes yalancının kim olduğunu artık çok iyi biliyor.
Yorumlar4