Putin-Medvedev gerginliğinin perde arkası
- GİRİŞ16.01.2020 09:14
- GÜNCELLEME17.01.2020 09:37
Rusya’da siyasi deprem oldu. Başbakan Medvedev, Devlet Başkanı Putin’in anayasal reform çağrısından sonra istifa etti. Peki bu ne anlama geliyor?
Putin 2000’de seçildi, iki dönem üst üste devlet başkanlığı yaptı.
2008’e gelindiğinde anayasa gereği aday olamıyordu.
Yerine Medvedev’i seçti. Onu aday yaptırdı.
4 yıl kenarda bekleyip, Medvedev’in devlet başkanı olmasını sağladı.
Araları iyiydi zaten iyi olmasa, güvenmese Medvedev’i kendi koltuğuna oturtmazdı.
2012 seçimlerinden tekrar koltuğunu geri aldı.
2017’de bir iddia ortaya atıldı. Atan Ruslardı. Putin’e yakın isimlerdi.
Putin’in ilk görev yıllarında büyük mücadele verdiği Batı yanlısı oligarkların, Medvedev’le ortak çalıştığını söylüyordu, o iddia sahipleri.
Aralarında önemli çıkar ilişkilerinin, milyarlarca dolarlık ticari birlikteliklerin olduğundan bahsediliyordu.
Elbette Putin gibi oligark avcısı bir KGB ajanı, Medvedev’in bu tarz ilişkiler içerisinde olup olmadığını herkesten daha önce öğrenmiştir.
Putin’in görevi 2024’te sona eriyor.
Ama belli ki onu da uzatma peşinde.
Bu nedenle bir konuşma yaptı. Anayasal reform çağrısında bulundu, önemli kararlar alınırken referanduma gidilsin dedi.
Bu önerisi 2024 sonrası devlet başkanlığı için önünü tıkayan üst üste 2 dönem kuralının değiştirilmesine yönelik açık bir işaretti.
“Başbakan seçilsin ama devlet başkanı veto etmesin ama görevden alabilsin” dedi.
“Rusya güçlü bir devlet başkanlığı ülkesi olarak kalmalı” diye de devam etti.
Medvedev bu sözlerin ardından istifa etti.
Putin bundan sonraki seçimde anayasayı değiştirip, toplamda beşinci dönem için devlet başkanı olacak, planı bu.
Bir planı daha var o da Medvedev’e bir daha böylesine büyük bir görev vermeyecek.
İlki kesin olmasa da ikincisi kesin.
Medvedev’in Putin’e karşı sabıka dosyasında oligark bağı var dedik.
Ama asla es geçilmemesi gereken bir durum daha var.
2011’e dönelim.
Arap baharı denilen süreç başlamıştı.
Tam da Rusya’da devlet başkanlığı koltuğunda Putin’in emanetçisi olarak Medvedev’in oturduğu döneme denk gelmişti.
Rusya’nın Akdeniz’deki iki limanı olan Libya ve Suriye’de iç savaş çıkarıldı.
Libya’ya NATO müdahale etti.
İşte sadece Ortadoğu’yu değil dünyayı derinden etkileyen böylesine kritik bir süreçte, Rusya’nın başında Putin değil Medvedev vardı.
BM Güvenlik Konseyi toplandı, Medvedev’in Rusya’sı müdahale kararını veto etmedi.
Üstelik bu karar, Putin’e rağmen veto edilmeyen bir karar olarak kayıtlara geçti.
Veto edilse belki de Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, Libya’ya saldırma cesaretini bulamayacaktı.
Medvedev BM Güvenlik Konseyinde tek kelimesiyle durdurabileceği bir müdahalenin önünü açmıştı.
Putin ise kenarda izliyordu ve NATO müdahalesi için “bu bir haçlı seferidir” diyordu.
Aynı günlerde o dönem başbakan olan Erdoğan da NATO müdahalesi için “NATO’nun Libya’da ne işi var” diye karşı çıkmıştı.
16 Mart 2011’de Suriye’de halk ayaklanması başladı.
19 Mart 2011’de ise NATO, Libya’yı vurmaya başladı.
Rusya’nın Akdeniz’deki hayati iki limanı Batı kuşatmasına girmişti.
Putin 2012’de yeniden göreve gelince önce Suriye’ye el attı sonra da Libya’ya.
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol