Kız çocuğu nasıl yetiştirilir?

Çocukluk dönemi, hayatın daha sonraki evresine hazırlık dönemi olduğundan özellikle geleceğin anneleri kızlarımız yetiştirmek önemli.

Kız çocuğu nasıl yetiştirilir?
Kız çocuğu nasıl yetiştirilir?
GİRİŞ 07.12.2011 10:30 GÜNCELLEME 07.12.2011 10:30

Psikolog Fatih Reşit Civelekoğlu, kız çocuklarının öncelikle “eş” ve “anne” adayı olmak için yetiştirilmesi gerektiğini söyledi.

Psikolog Fatih Reşit Civelekoğlu, aylık kültürel aile dergisi Moral Dünyası dergisinin aralık ayı sayısının kapak konusu olarak işlediği “Kız çocuğu nasıl yetiştirilir?” konusunda dergide yeralan yazısında önemli açıklamalarda bulundu.

Çocukluk döneminin hayatın daha sonraki evresine hazırlık dönemi olduğunu vurgulayan Civelekoğlu, “Dolayısıyla çocukluk döneminde var olan duygular çocukların hayatlarının daha sonraki evrelerinde ihtiyaç duyacakları duyguların öncü nüveleridir. Diğer bir deyişle tohumlarıdır. O tohumlar genetik olarak çocuğun içerisine ekilmiştir, var edilmiştir. Anne-babaya düşen o tohumları sulayarak, onların bakımını yaparak, tohumların sağlıklı bir şekilde gelişmesini, diğer bir deyişle duygunun çocuğun içerisinde sağlıklı bir şekilde filizlenmesini sağlamaktır.” dedi.

Allah’ın kadınları yaratırken onlara “eş” ve “anne”lik görevlerini verdiğini ifade eden Civelekoğlu, şunları söyledi: “Ancak Mevla’nın çocuklar için biçmiş olduğu misyon ile anne ve babaların çocukları için öngördüğü misyon özellikle de 21. yüzyılda birbirinden çok ciddi anlamda farklılaşmış vaziyette. Anne ve babalar çocuklarını özellikle de kız çocuklarını hayata hazırlarken onun asli vazifesi olan ‘annelik ve eşlik’ vazifesine göre hazırlamıyorlar. Anne ve babalar çocuklarını daha farklı bir hayata hazırlıyorlar. Erkeklerle rekabet edecekleri iş hayatına, ekonomik özgürlüğünü elde etme, işini, mesleğini eline almak için -ki bunu çocuklarına faydalı olmak düşüncesiyle yapıyorlar-hazırlıyorlar kız çocuklarını... İşin asli unsurunu, annelik ve eşlik unsurunu ihmal ediyorlar.”

Allah'ın kız çocuklarına annelik ve eşlik vazifesi verirken onları buna uygun duygularla donattığını kaydeden Civelekoğlu, bu duyguların başında ise şefkat, sadakat, bağlılık ve sevgi gibi duyguların geldiğini söyledi.

Bu duyguların Allah tarafından kızlara verilen annelik ve eşlik görevlerini layıkıyla yerine getirebilmesi için gerekli olan duygular olduğunu belirten Civelekoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Fakat günümüz hayatında iş hayatındaki bir kadında bu duyguların baskın olması toplum tarafından onaylanan bir şey değil, tam tersine bir eksiklik olarak görülüyor. Böyle bir kadın fazlasıyla duygusal bulunuyor. Bir bankada çalışan bir kadında şefkat duygusu onun işini yapmasına mani olabilir. İnsan kaynakları bölümünde çalışan bir kadının şefkat duygusu onun işini güzel yapmasına mani olur. Sadakat duyması rekabetine mani olur. Dolayısıyla bunlar toplumsal hayatta özellikle de iş hayatında revaçta olan duygular değil. Firmalar mallarını alırken bu duyguların varlığını değil, aksine yokluğunu istiyorlar. Durum böyle olunca Mevla’nın kız çocuklarına vermiş olduğu fıtrat ile toplumun onlardan beklemiş olduğu kişilik birbiriyle çatışıyor.”

FITRATLA ÇATIŞINCA OLUMSUZLUKLAR ORTAYA ÇIKIYOR

Civelekoğlu, dergideki makalesinde konuyla ilgili şu görüşlere yer veriyor:

“Anneler ve babalar çocuklarını hayata hazırlarken, ne yazık ki Mevla’nın onlara vermiş olduğu, hayatlarının daha sonrasında onlara çizmiş olduğu yaşam planını gerçekleştirmek için ihtiyaç duydukları fıtratı temel almıyorlar. Aksine iş hayatının belirlemiş olduğu modeli esas alıyorlar. Daha rekabetçi, daha yırtıcı, tuttuğunu kopartan kız çocukları toplum tarafından kabul görüyor. Bu durum ise kız çocuğunun belli bir erişkinliğe ulaştığında annelik ve eşlik vazifelerini yapmasına mani oluyor. Evlenemiyorlar. Evlenseler bile çocuklarına annelik yapamıyorlar. En fazla bir çocuk sahibi oluyorlar. Halbuki kadın fıtratında çok çocuk sahibi olma isteği vardır. Kadındaki şefkat ve sevgi iki çocuğa, üç çocuğa, dört çocuğa yetecek kadardır. Bu duygular kadının içinde olsa o anne doğumdan üç ay sonra çocuğunu götürüp kreşe bırakıp iş hayatına devam edemez. O duygu onun içerisinde olmadığı için körleştirildiği, törpülendiği için bir anne bunu yapabiliyor. Günümüzde kreş sayısının artması kadınlarımızda şefkat eksikliğinin bir göstergesidir. Mevla tarafından içinde fıtri olarak şefkat duygusu yerleştirilen bir anne, üç aylık çocuğunu, altı aylık çocuğunu yabancı bir bakıcının eline terk edemez. Eğer yapabiliyorsa fıtri duyguları törpülenmiş, anneliğe, eş olmaya hazırlanmamış demektir.”

BOŞANMALARIN SEBEBİ

“Günümüzde boşanmaların bu kadar çok olmasının sebebi kız çocuklarının aileleri tarafından iyi bir anne ve iyi bir eş olmaya hazırlanmamasından kaynaklanmaktadır. Kız çocukları; “çalışsın, ekonomik özgürlüğünü elde etsin, ayakları üzerinde dursun, kendisine yetebilsin” düşüncesiyle dershanelere, kurslara gönderiliyor. Fıtratında sevgi, şefkat, sadakat, merhamet, bağlılık gibi duygular olan kadının bu duyguları, erkek egemen bir hayatta erkeklerle rekabette geri düşüren duygular olarak değerlendiriliyor.

Kız çocuklarının fıtratına yerleştirilen duyguları öteleyici şekilde yetiştirmenin, anne-babaya bakan boyutları da vardır. Burada aynı zamanda trajikomik bir durum ortaya çıkmakta. Fıtri olarak şefkat duygusuna sahip olan bir kadın hiçbir zaman anne veya babasını bakım evine terk edemez. Ama o duygu belli bir eşiğin altında ise yeterince zenginleşmemişse, anne ve baba çocukluk döneminde o duyguyu beslememişse, büyütmemişse kadın yeri ve zamanı geldiğinde annesini ve babasını da terk edebiliyor.

Fıtratı bozulmuş bir annenin yetiştireceği çocuklarda ise cinsel sapma problemi görülme ihtimali çok yüksektir. Çünkü çocuk, annesi ile babasını birbirinden ayırt edemez. Dolayısıyla kadın ve erkeğin birbiriyle benzeşmesi çocuğun cinsel kimliğini oluşturma sürecinde çok ciddi anlamda sıkıntılar yaşamasına neden olur. Çocuk olumsuz çevresel faktörlerle de karşılaşırsa kimlik boyutunda cinsel sapmalar olma ihtimali çok yüksektir.

Kız çocuklarına, fıtratlarına uygun olan şefkat, merhamet, sevgi, sadakat gibi duyguları verilmediği, tam tersine acımasızlık, sadakatsizlik, merhametsizlik, hırs, rekabet duyguları verildiği zaman erkeksileşiyorlar. Fakat ne kadın olmayı başarabiliyorlar, ne de erkek olmayı başarabiliyorlar. Üçüncü bir tür haline dönüşüyorlar ve bu üçüncü tür kadın olmanın ve erkek olmanın da gereklerini yerine getiremiyor. İki arada bir derede kalıyor. Bu toplumu ciddi anlamda tehdit ediyor. Bugün Batı toplumunun ahlakî anlamda yaşamış olduğu sorunların temelinde kız çocuklarının fıtratına uygun olarak yetiştirilmemesi vardır.”

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Bayraktar Akıncı’dan 'Elçin 82' ve 'Laçin 82' ile tam isabet!
Vale ücretlerine üst sınır geliyor: Uymayana ceza yolda!