Ladin'in ölümü ABD'lilere doping oldu

Usame bin Ladin'in öldürülmesinin açıklanmasının ardından 10 yılda birçok sıkıntı yaşayan Amerikan halkı birleşti. Ladin'in ölümü doping etkisi yaptı.

Ladin'in ölümü ABD'lilere doping oldu
Ladin'in ölümü ABD'lilere doping oldu
GİRİŞ 03.05.2011 10:55 GÜNCELLEME 03.05.2011 10:55

Terör örgütü El Kaide'nin lideri Usame Bin Ladin'in öldürülmesinin, 11 Eylül saldırılarının şokuna ek olarak 10 yıl içinde arka arkaya ekonomik kriz, Irak ve Afganistan savaşlarıyla "bunalan ve mutsuzlaşmaya başlayan", iç politik çekişmelerle de "kutuplaşan" Amerikan halkı için "doping" ve "birleştirici unsur" etkisi yaptığı belirtiliyor.

ABD Başkanı Barack Obama da yönetimi için "zafer" niteliği taşıyan bu olayla, son dönemde üzerindeki baskıyı hafifleterek, 2012 başkanlık seçimlerindeki şansını ciddi oranda yükseltti.

Bin Ladin'in öldürüldüğünün açıklanmasından sonra ABD'de büyük sevinç yaşanırken, bu aynı zamanda ülkede "birliğin" sağlanması ve Obama'nın liderliği açısından da önemli sonuçlar getiriyor.

Aslında gerek ABD halkı, gerek dünya için tamamen "sürpriz" niteliği taşıyan Bin Ladin'in öldürülmesi, tam da ABD'nin gerek iç, gerek dış politikada ayrışmalar yaşadığı bir döneme denk geldi.

Çünkü, Obama ve yönetimi, terörle mücadeleyi kararlılıkla sürdürmeye devam ettiklerini belirtse de, aslında bir süreden beri El Kaide ve Bin Ladin ile ilgili yeni gelişmeler çokça gündeme gelmiyor, hatta zaman zaman ülkenin terör saldırılarına karşı güvenlik önlemleri sorgulanıyordu. Bunun yanında, Obama yönetimi gerek iç politika gündemi, gerekse özellikle Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki ayaklanmalara yönelik yaklaşımı nedeniyle zaman zaman eleştirilere maruz kalıyordu.

Obama'ya karşı "Amerikalı olmadığı, Amerikan değerlerine sahip olmadığı, ülkeyi kötü bir yöne götürdüğü" yönündeki kampanyalar ve hatta bazı "ırkçı" olarak nitelendirilen yaklaşımlar da, Cumhuriyetçilerin 2012 Başkanlık seçimleri için aday adayları arasında ismi geçen milyarder işadamı Donald Trump'ın Obama'nın doğum yerine dair kaygılar dile getirmesiyle tekrar alevlendirilmişti.

Ayrıca, 11 Eylül saldırılarının ortak hafızalarına kazındığı Amerikan halkı, arka arkaya yeni "şok"lara maruz kalmıştı. Aradan 10 yıl geçmesine rağmen hala terörist başının ele geçirilmemiş olması, Irak ve Afganistan'daki savaşların belirsizliği, ekonomik krizin hayatları ve gelecek kaygılarını ciddi oranda etkilemeye devam etmesi, iç politikada iki parti arasındaki çekişmelerin bitmemesi, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki son gelişmelerle artan petrol fiyatları ve bölgedeki ABD çıkarlarının ne yöne sürükleneceğinin belirsizliği, Amerikalıların "büyük ve süper güç Amerika" anlayışını içten içe sorgulamaya başlamasına neden olmuştu.

İşte tam da ülkenin ardı ardına sorunlar ve bocalamalar yaşadığı bir dönemde Bin Ladin'in ölüm haberi, ülkede neredeyse "doping" etkisi yarattı. Haberi alır almaz her tür görüşten halkın, özellikle de 11 Eylül olayları sırasında belki de olayı kavrayamayacak kadar küçücük olan bugünün gençlerinin, Beyaz Saray ve New York'ta sokaklara dökülüp, "ABD, ABD!" diye bağırması ve "Hala en güçlü ülke ABD!" diye sevinç çığlıkları atması da aslında ülkenin son yıllarda yaşadığı bu ruh halinden rahatlamaya dönüşün bir göstergesi niteliği taşıyor.

Böylece, Bin Ladin'in öldürülmesi manevi olarak hem ABD halkında bir nebze rahatlama ve hatta iç politika yüzünden yaşanan "ayrılıklara" rağmen "birlik ruhunu" hissetme duygusu yarattı. Özellikle CNN'in bir anketinde, Amerikalıların neredeyse yüzde 67'si Bin Ladin'in yakalanamayacağını düşündüğü bir ortamda ortaya çıkan tablo, Amerikalılarda oluşan bir nevi "mutsuzluk ve hayal kırıklığını" gideren ülke tarihi açısından önemli bir dönüm noktası oldu.

Sonuçta, Amerikan tarihindeki en önemli terör saldırısı olan 11 Eylül olaylarını düzenleyen, ABD'nin bir numaralı "düşmanı"nın öldürülmesi, tüm ABD için bir "zafer" niteliği taşıyor.

OBAMA DA YÜKSELİŞTE, 2012 İÇİN BÜYÜK KOZ...

İkinci olarak, Bin Ladin'in başarılı bir operasyonla öldürülmesinin Obama'nın elini güçlendirdiği ve hatta 2012 Başkanlık seçimlerinde seçilme şansını yükselttiği yorumları yapılıyor.

ABD'nin en büyük düşmanını "ortadan kaldırmayı" başaran bir Başkan olarak Obama, uzun süredir gerek iç, gerek dış politikada kendisine yöneltilen, "olayları iyi yönetemediği" yönündeki eleştirilerden biraz kurtulacak gibi görünüyor.

Obama'nın operasyonun hazırlık ve başlama sürecindeki dikkati ve "renk vermez" tavrı da "liderlik vasfı" açısından gözlerden kaçmayan bir nokta oldu. Nitekim, operasyonda düğmeye basılan geçen Cuma gününden bu yana, kasırga sonucu zarar gören Alabama'ya ailesiyle birlikte giden, daha sora Florida'da NASA üssünü gezen ve silahlı saldırı sonucu yaralanan Kongre üyesi Gabrielle Giifords'u ziyaret eden Obama, Beyaz Saray Muhabirleri gecesinde de birbirinden esprili konuşmasıyla geceye renk katmış, hatta operasyonun olduğu Pazar günü yarım bıraksa da golf oynamıştı.

Herkesin yağmur nedeniyle golfu yarım bıraktığını düşündüğü Obama'nın yerel saatle Pazar akşamı kameralar karşısına geçip Bin Ladin'in öldürüldüğünü açıklaması ise karizmasına ve liderliğine önemli güç kattı.

Yönetim için "zafer" niteliği taşıyan bu olayın, olası intikam saldırılarına yönelik başarılı önlemlerle devam etmesi halinde, Obama, 11 Eylül saldırılarının "intikamını" alan bir "kahraman" olarak 2012 Başkanlık seçimlerinde yeniden başa gelmesi ihtimalini güçlendirdi.

Bunun yanında Obama'yı eleştirenlerin "Obama" adı ile Usame'nin İngilizcedeki yazılımı olan "Osama" arasında benzerlikler kurarak, Başkanı imalı şekilde Amerikan karşıtı olarak gösterme çabalarının da bu olayın ardından sona ermesi bekleniyor. Nitekim sevinç gösterilerinde "Obama, Osama'yı yendi" sloganları bunun işaretlerini verdi.

"ÜLKE İÇİN BÜYÜK BİR UYARICI ETKİ"

Önceki Başkan George W. Bush'un özel asistanlığını yapan ve bugüne kadar 6 kitap yazan CNN'in köşe yazarlarından David Frum, Obama'nın bir ABD Başkanının en öncelikli işini yerine getirdiğini, ülkesinin gücünü kullanarak düşmanı yendiğini ve ülke halkını koruduğunu belirterek, bu andan sonra Obama konusunda yapılan ve yakışık olmayan "Amerikalı olmadığı", "üçüncü dünya diktatörü" gibi bakış açılarının da artık sona ermesi gerektiğini söyledi.

Bugüne kadar 4 ABD Başkanına danışmanlık yapan Harvard Üniversitesi öğretim üyelerinden David Gergen da CNN'in internet sitesinde kaleme aldığı yazıda, Amerikan halkının Irak işgalinin etkisi, ekonomik kriz, işsizlik gibi 11 Eylülden sonra ardı ardına hep "büyük ülke" imajına ters zorluklarla karşılaştığını ve bu durumun ülkede genel bir mutsuzluk ve geleceğe yönelik endişe yarattığını hatırlatarak, Bin Ladin'in böylesine bir ortamda öldürülmesinin ülkede çok büyük bir uyarıcı etki yaptığını yazdı.

Gergen, Bin Ladin'in öldürülmesinin Obama'ya seçimlerde de koz sağladığını, ancak Bush'un Saddam Hüseyin'i yakalattıktan bir yıl sonraya denk gelen seçimlerde kaybettiğini hatırlatarak, bunun Obama'nın tekrar seçilmesinde ne kadar etkili olacağının henüz kestirilemeyeceğini gösterdiğini kaydetti. David Gergen, yine de şu anda Obama'nın iç politikada elinin güçlendiğini ve bu gelişmenin, Başbakanlık seçimlerinde aday olmayı düşünen bazı Cumhuriyetçilerin cesaretini kırabileceğini ifade etti.

Washington Post'a yazan Greg Sargent ise Bin Ladin'in öldürülmesinin Obama'nın önündeki zorlukları değiştirmediğini, Obama'nın hala eski Başkan George W. Bush'un ulusal güvenlik yaklaşımından kopamadığını yazdı. Sarget, "Şimdi sorulması gereken soru, Bin Ladin'in öldürülmesinin 11 Eylül sonrasında yaratılan siyasi manzaranın kalıntılarını, Obama'nın zayıf, kararsız ve Amerika'nın savunulmasına yeteri kadar bağlılık göstermediği yönündeki muhafazakar söylemlerin zayıflatılması ve Obama'nın ülkemize yönelik niyetlerini sorgulayanların hiç olmadığı kadar küçük görülmesi yoluyla, köklü biçimde yeniden şekillendirip şekillendirmeyeceği" ifadesini kullandı.

KAYNAK: AA
YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Her Müslüman'ın bilmesi gerekiyor! İşte Peygamberimizin unutulan sünnetleri
A Milli Takım'ın muhtemel rakipleri belli oldu!