Restorasyonunda tarihi cam örnekleri bulundu
İstanbul'daki Orta Bizans dönemine ait en önemli yapılardan biri olan Molla Zeyrek Camisi'nde başlatılan restorasyon ve kazı çalışmalarında, değişik dönemlere ait çok miktarda cam buluntuları gün ışığına çıktı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından çalışmalara başlanan ve bir dönem verilen aranın ardından tekrar restorasyonuna devam edilen Fatih'teki Molla Zeyrek Camisi'nde farklı tarihi dönemlere ait cam kalıntıları ortaya çıktı.
Tarihi camide gün ışığına çıkartılan camların bilimsel değerlendirmesini yapan Doğuş Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü Başkanı Prof. Dr. Üzlifat Canav Özgümüş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Molla Zeyrek Camisi'nin (eski Pantokrator Manastır Kilisesi) İstanbul'daki Orta Bizans dönemine ait en önemli yapılardan biri olduğunu belirtti.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından 1997 yılında başlayan restorasyon çalışmalarının, bir ara kesintiye uğramasına rağmen halen devam ettiğini vurgulayan Özgümüş, yapının tarihinin 2. İoannes Komnenos ve eşi İrini'ye kadar uzandığını, kompleksin, manastır, kilise, imparatorluk gömütü, hastane, eczane ve düşkünler evi gibi çeşitli yapılardan oluştuğunu kaydetti.
Günümüzdeki yapının güneyindeki Pantokrator Kilisesi, ortadaki imparatorluk gömütü, kuzeydeki Meryem Ana'ya adanmış kiliseden ibaret olduğunu ifade eden Özgümüş, "Manastır, 4. Haçlı Seferi sonrasında, 1204-1261 yılları arasında Latin yöneticilerinin ikametgahı olarak kullanılmış, İstanbul'un fethinden sonra da medreseye çevrilmiştir. Kilise de medresenin ilk müderrisinin adını alarak camiye dönüştürülmüştür" diye konuştu.
- "Filgözü camlar"
Prof. Dr. Özgümüş, Molla Zeyrek Camisi'nin, 18. yüzyılda 3. Mustafa ve 19. yüzyılda 2. Abdülhamid döneminde çok başarılı bir şekilde restore edildiğini dile getirerek, şunları söyledi:
"İstanbul Arkeoloji Müzeleri tarafından başlatılan çalışmalar sırasında değişik dönemlere ait çok miktarda cam buluntu da gün ışığına çıkmıştır. Buluntular içinde en heyecan verici olanları, Bizans dönemine ait orta yapının batı kubbesinin kasnağında bulunan filgözü camlardır. Yani Bizans dönemine ait göbekli camlar çok önemli. Çok rastlanılmayan cam örnekleri. Bunlar Osmanlı restorasyonları sırasında buraya süpürülmüş olmalıdır. Benzerleri bina içindeki temizlik çalışmaları sırasında da ele geçmiştir. Çoğu yeşilimsi, sarımsı tonlarda ortası göbekli camlardır. Bir adet mor parça, birkaç tane de kobalt mavisi örnek vardır. "
-"Çarkıfelek, sarmaşık, rozet göz gibi motifler"
Prof. Dr. Özgümüş, dökme camların da genelde yeşil tonlarında olduklarının gözlendiğini, bunların habbeler ve kum kalıntıları yüzünden yarısaydam olduğunu belirtti.
Temizlenen ve renklerine göre ayrılan camların bazılarının, boya dekorlu, büyük bir kısmının ise bezemesiz olduğunu ifade eden Özgümüş, "Renkler yeşilin tonları, kobalt mavisi,mor,kırmızı, pembe,sarı,az bir miktar koyu kırmızıdır. Bunların kenarları çentiklenerek kemer, üçken, çokgen veya dikdörtgen meydana gelecek gibi şekillendirilmiştir. Çok yoğun bir aşınma göze çarpıyor. Her rengin bir boyalı bir de sade çeşidi var. Elimizdeki dekorlu camlarda çok yoğun, kalın, geçirgen olmayan katran gibi bir boya kullanılmıştır. Bezeme motifleri inci dizileri, çarkıfelek, sarmaşık, rozet, çokgen, spiral, göz gibi motiflerdir" şeklinde konuştu.
- "Altınlı mozaikler"
Özgümüş, çalışmalarda kilolarca mozaik toplandığını, altınlı mozaiklerin, opak yeşil mozaiklerin, aynı zamanda bazı pencere camlarının renginde küçük külçeler ve tabletlerin bulunduğunu bildirdi.
"Yapının etrafında ham camın imal edildiği bir cam fırını olmasa bile külçe eritme yoluyla mozaiklerin ve pencere camlarının üretildiği bir cam atölyesinin olduğu muhakkaktır" diyen Özgümüş, bu atölyenin kilise inşaatında kullanılan cam malzemeyi temin etmek için kurulduğunu aktardı.
Özgümüş, Pantokrator kompleksinin, dönemin en gelişmiş hastane binasına da sahip olduğu için yapının çevresinde yapılan kazılarda hastaneye ait olduğunu düşündükleri bazı cam objelerine rastladıklarını dile getirerek, "Küçük kaseler, küçük şişeler, kavanozlar ve imbikler ilaç hazırlamak için veya tahlil yapmak için kullanılan aletler olabilir. Ayrıca günlük yaşam için gerekli olan kandiller ve kadehlere ait parçalar da bulundu" dedi.
- "Marmaray kazılarında da rastlanmıştı"-
Özgümüş, 16. yüzyıl sonrasına ait Osmanlı camlarının da bulunrduğunu anlatarak, "Osmanlı camlarının benzerlerine de Marmaray kazılarında ve Bursa Kalesi kazılarında rastlanmıştır. Amber, yeşil, sarı ve mavinin tonlarında spiral kaburgalı şişe parçaları tipik Osmanlı örnekleridir. Ayrıca 19. yüzyıla tarihlenen Beykoz camlarına ait parçalar da buluntular arasında sayılabilir. 16. yüzyıl ve sonrasına ait bir miktar Venedik camı da ele geçmiştir. Bunlar Marmaray kazılarında benzerlerine rastladığımız örneklerdir" şeklinde konuştu
- "Oval çerçeve parçaları gün ışığına çıktı"
Prof. Dr. Özgümüş, Osmanlı'nın, Bizans çerçevelerinden daha alçak pencereler kullandığına dikkati çekerek, bu çerçevelerde 3 ayrı dönemin izlendiğini kaydetti.
Altta Bizans pencere açıklığı, üstte Osmanlı çerçevesi, onun üstüne de dolgu yapılmış yeni çerçevenin konulduğunu vurgulayan Özgümüş, şöyle devam etti:
"Osmanlı alçı çerçevelerine baktığımız zaman da farklı tarzlar görüyoruz. Erken örnekler diye düşündüğümüz çerçeveler yuvarlak açıklıklıdır. İçlerine de filgözü dediğimiz ortası göbekli camlar yerleştiriliyordu. Oval açıklıklı pencerelerin göründüğü eski resimlere baktığımız zaman, bazı alçı çerçeve parçalarını daha iyi değerlendirebildik. Kazılar sırasında içinde döküm cam parçalarının hala durduğu bazı oval çerçeve parçaları gün ışığına çıkmıştır. Restorasyonda, bir bütünlük teşkil etmesi açısından işte bu oval açıklıklı çerçeveler temel model olarak alındı ve yenilenen pencerelerde bu tarz alçı şebekeler kullanıldı."