72 yıllık sürgün hayatı Ahlat'ta son buldu
ŞENER TOKTAŞ - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla Ukrayna'dan Türkiye'ye getirilerek Bitlis'in Ahlat ilçesinde yaptırılan konutlara yerleştirilen 300 kişiden oluşan 72 Ahıska Türkü aile, yaşadıkları acı ve sürgünleri unutmaya çalışıyor.
Ahlat'ta yeni bir hayata başlayan Ahıska Türkleri, 1. Dünya Savaşı'ndan sonra 72 yıl boyunca yaşadıkları sürgün günlerini, acıyı ve zulmü AA muhabirine anlattı.
Ahlat'a yerleştirilen Ahıska Türklerinin temsilcisi Hamza Ayazov, sürgün edildikleri topraklarda karşılaştıkları zulmü anlatırken gözyaşlarını tutamadı.
Gürcistan'dan sonra 1. Dünya Savaşı'nın ardından 72 yıl boyunca Özbekistan, Kazakistan, Rusya ve Ukrayna'ya sürgün edildiklerini anlatan Ayazov, "Çok sıkıntı çektik. İnşallah bundan sonra bir yerde oluruz. Burası artık inşallah vatanımız olur da biz de gün görürüz." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a teşekkür eden Ayazov, "Allah Türkiye Cumhuriyeti'nden razı olsun. Kim bu işe el attıysa Allah hepsinden razı olsun. Bizleri getirip ilgilendiler. Bizlere ev verdiler, vatanımıza kavuşturdular. Biz bundan sonra Türk vatandaşı olarak, Türk bayrağı altında yaşayacağız. Çok çetin günler geçirdik. Özbekistan, Rusya, Ukrayna'da ölülerimiz kaldı. Bu çok zor. Çok sıkıntı çektik." diye konuştu.
- "İçerisinde hayvanlar bulunan vagonlarla sürgüne gönderdiler"
Ahıska Türklerinden Hanzade Aripova (88) ise 10 yaşından beri sürgünde olduğunu ancak Türkiye'nin kendilerini sahiplenmesinden büyük mutluluk duyduklarını ifade etti.
"Türkiye bize yer ve yurt verdi. 72 yıl boyunca sürgünde kaldık. 3 kez değişik yerlere sürgün edildik. Şimdi burası bize vatan oldu." diyen Aripova, şöyle konuştu:
"Stalin döneminde çok zulüm gördük. Bir köyden başka bir köye kardeşin kardeşi görmesi için gitmesi yasaktı. Bizi içerisinde hayvanların bulunduğu vagonlarıyla sürgüne gönderdiler. Hava çok soğuktu. Aç ve susuz kaldık. Perişan bir durumdaydık. Çok sıkıntı çektik ama vatanımıza geldik. Bundan sonra da burada sizlerle yaşayacağız. Bize sahiplik ettiniz. Müslüman ülkesinde yaşayacağız. Babam savaşta öldü. Biz küçüktük. Annem bizleri büyüttü."
- "Çok azap çektik"
Zerbiya Hatemova da (78) da 6 yaşındayken başlayan sürgünlerin 72 yıl boyunca devam ettiğini anımsatarak, çok zor günler gördüğünü dile getirdi.
"Çok azap çektik. Nerede yaşadığımızı bilmedik. Aç kaldık. 3 yere sürgün edildik" ifadesini kullanan Hatemova, şunları söyledi:
"Bu kadar sıkıntının ardından bizi Türkiye getirdiler. Biz de artık Türkiye'de yaşıyoruz. Allah hepsinden razı olsun. Burası bizim vatanımız ve vatanımıza düştük. Çok zulüm gördük, çok eziyet çektik. Bizi de hayvanların vagonlarıyla sürgüne gönderdiler. O zaman 6 yaşındaydım. 3 gün boyunca trenler bekletildi. Herkesi toplayıp vagonlara bindirip sürgüne gönderdiler. 25 gün vagonlarda kaldık o soğuk havada ve karda. Keçiler, çocuklar ve yüklerimiz hepimiz aynı vagonun içindeydi. Dışarı çıkmak yasaktı. Kapıları bağlamışlardı. Açlıktan, soğuktan ve hastalıktan ölenler vardı. Gözlerimle gördüm yolun kenarına kazdıkları çukurlara ölen kişileri attılar. Çok çektik. Çocuktuk ve korkuyorduk. 1944 yılında kasım ayında bu sürgünler başladı."
- "Bir ay süren yolculukta 10 binden fazla adamımız öldü"
Muhammed İlyasoğlu (76) ise 1944 yılının kasım ayında hayvan yüklü vagonlarla sürgüne gönderildiklerini ve bu sürgünlerin 72 yıl boyunca devam ettiğini vurguladı.
Sürgün döneminde 4 yaşında olduğunu ve bir ay boyunca trenin soğuk vagonlarında yolculuk ettiklerini anlatan İlyasoğlu, şunları aktardı:
"Bu sürede trende soğuktan, hastalıktan ve açlıktan ölenler oldu. Ölülerimizi döşek içinde gizledik. Askerler arama yaptıklarında döşeğe gizlediğimiz ölülerimizi trenden attı. Yolda kalanlar oldu. Tuvalete gidenler tren hareket ettikten sonra yetişmedi. Bir ay süren yolculukta 10 binden fazla adamımız öldü. Semerkand'a vardık ve bizi burada bir hamama götürdüler. Hamamın bir tarafında kadınlar bir tarafında erkekler vardı. Orada çıkan bir kargaşa sonucu bazılarının ayakkabısı, elbisesi, başörtüsü çalındı. İnsanlar çıplak kaldı. Utanmak ve namus bilmiyorlar. Biz çok çektik. İçeceğimiz, yiyeceğimiz, ateşimiz, odunumuz ve evimizin tavanı yoktu. 5 kişi bir yorganın altında yatıyorduk. Bizi Özbeklere 'bunlar insan yiyor' diye anlatıyorlardı. Vatanın yokluğundan 12 yere sürgün edildik. Bizde can ve para kalır mı? Allah Türkiye'den razı olsun. Cumhurbaşkanı Erdoğan kardeşimin, Başbakanımızın gözlerinden öpüyorum. 79 milyon Türk halkına helal olsun. Onlara teşekkür ediyoruz. Türkiye başımızın tacı, yüreğimizin ilacı, yoksul ve yetimlerin babası. Aç ve yoksul insanlara el uzatan Türkiye'ye helal olsun. Bizi vatanımıza getirdi."
- "Vatansız, yurtsuz yaşıyorduk"
Gittikleri her yerde ev yaptıklarını ancak sürgünlerden dolayı bütün mallarının kaldığını belirten İlyasoğlu, ancak ebedi vatanlarına gelmenin mutluluğunu yaşadıklarını söyledi.
"1944 yılından beri sürgünde kaldık. Vatansız, yurtsuz yaşıyorduk" ifadesini kullanan İlyasoğlu, şunları kaydetti:
"Allah'a şükürler olsun inşallah sizler ile Türkiye'yi paylaşacağız. Toprağımız burası. Bayrağımıza, dinimize kurban olayım. Türkiye bize sahip çıktı. Çok şükür Türkiye topraklarına geldik. Yetkililerin geri kalan Ahıska Türklerini de getirmelerini istiyoruz. Sizinle beraber bir yerde olalım. 79 milyon değil, 80 milyon Türkiye olsun. Birleşsek çok iyi olur. Bütün Müslümanlar birleşelim. Bir elin parmakları hepsi ayrı uzunlukta ama yumruk yaptığımızda hepsi aynı seviyeye geliyor. Birleşsek bir yerde olsak, başkasının gücü yetmez, kimse bir söz de diyemez. Bunun için birleşmek ve bir olmak lazım. Bir olursak Allah'ın bereketi de oraya gelir."
- "İnsanlar ot yiyordu"
Sürgün döneminde çok sayıda insanın açlıktan öldüğünü dile getiren İlyasoğlu, yaşadıkları acıyı "Bizim gördüğümüzü Allah kimseye yaşatmasın. Bunlar bir daha yaşanmasın. Açlıktan milletimiz kırıldı. Çok insan öldü. Bir gün oruç tutuyoruz, iftar saatinde ne kadar fazla yiyoruz. Adam var bir hafta yemek veya ekmek yememiş. İnsanlar ot yiyordu. Ot yedikleri için şişenler öldüler. Vagonlarda yem vermek için hayvanlara yem yeri yapıyorlardı. Bizi hayvandan beter ettiler." sözleri ile aktardı.
- "Bizi buraya getirenler sağ olsun"
Simizar Kadimova (76) da 3 yaşındayken başlayan sürgünde çok sıkıntı çektiklerini vurgulayarak, şunları söyledi:
"Nerelerde yaşamadık. 10 çocuğum var, 10 yerde elim yetmiyor. Sağ olun var olun. Bu bahtı saadeti yarattıkları için biz çok razıyız. Allah razı olsun. Eşimi kaybettikten sonra çocuklarımla yalnız kaldım. Çocuklarım küçüktü. Ekmeği çiğneyip onların ağzına veriyordum. Kuş olup onlara kanat oldum. Sarıldım sakladım. Çok gezdim. Annem Özbekistan'da soğuktan öldü. Cennet kapıları sizlere açılsın. Bizi buraya getirenler sağ olsun, dünya duralı dursun."
Adalet Bayterov (63) da kendilerine yeni vatanlarında çok iyi bakıldığını belirterek, "Bizi buraya getiren devletimizin büyüklerine teşekkür ediyoruz. Allah razı olsun. Bize sahip çıkıp bu memlekete getirdiniz. Türkiye'nin toprağına, bayrağına, kurban oluruz. Burada bir ezan sesi işitiyoruz. Burada bize çok iyi bakıyorlar. Kırmızı bayrağınız, kıpkırmızı ve güneş gibi parlasın." dedi.
YORUMLAR