Nabizade Nazım kimdir? Türk edebiyatında ilk köy romanı Karabibik yazarı Nabizade Nazım edebi kişiliği
Türk edebiyatının önemli isimlerinden biri olan Nabizade Nazım, 1862-1893 yılları arasında yaşadı. Yazdığı romanlarla edebiyat kitaplarına adını yazdıran Nazım, ilk köy romanı olan Karabibik ve ilk psikolojik roman denemesi olan Zehra'nın yazarıdır. Peki Servet-i Fünun Dergisinin ilk yazarlarından biri olan Nabizade Nazım kimdir? İşte Nabizade Nazım hayatı ve eserleri…
Nabizade Nazım, 1 Ocak 1862’de İstanbul Nişantaşı’nda dünyaya geldi. Şiir, anı, hikaye, roman türlerinde ve eserler veren sanatçının çocukluk ve ilk gençlik yılları sıkıntılarla geçti. Annesini hiç tanımayan Nazım, üvey anne ve dadıların elinde büyüdü. Daha çok küçük yaşlardayken babası Nabi Efendi’yi de kaybedince büyükannesi ile yaşamak zorunda olan ünlü sanatçının mutlu olmayan bir çocukluk evresi geçirdiği ‘Yadirgarlarım’ adlı öykü kitabında görülmektedir.
Baba Nabi Efendi’nin kendisiyle çok ilgilenmediğinden dert yanan sanatçı, bu sebeple birçok kez evden kaçtı, kimi zaman dadısının evinde kimi zaman sokaklarda kimi zamansa kahvehanelerde sabahladı. Daha o zamanlardan belliydi edebiyata olan yatkınlığı. Henüz ilk mektep sıralarında başladığı edebiyat merakı ilerleyen yıllarda hayatına yön verecekti.
EĞİTİM HAYATI
İlk öğrenimini Tophane Mahalle Mektebinde tamamlayan Nabizade Nazım, Salıpazarı'ndaki Fevziye Rüştiyesi'ne kaydoldu. Daha sonrasında devam ettiği Beşiktaş Askeri Rüştiyesi’nden mezun oldu. Yüksek öğrenimini ise Mühendishane-i Berri-i Hümayun’da (Kara Askeri Mühendis okulu) yaptı.
1884’de topçu mülazım-ı sanisi (topçu üsteğmen) olarak mezun olan Nazım, öğrenimine Mekteb-i Harbiye-i Şahane’de devam etti. Başarılı bir eğitim süreci geçiren Nazım, 1886’da, okulunu Erkan’ı Harbiyesi Yüzbaşısı olarak tamamladı ve kendi askeri okulunda askeri öğretim görevliliği yapmaya başladı.
İstihkam, yüksek cebir ve topografya dersleri veren ünlü yazar, başarılı kariyerinden ötürü araştırma ve keşif yapmak üzere Suriye’de görevlendirildi. Buradaki görevini tamamladıktan sonra, 1890’da İstanbul’a döndü.
EVLİLİĞİ
İstanbul’a dönüşünün ardından 1891’de bir arkadaşının aracılığı ile tanışıp gönlünü kaptırdığı Naciye Hanım ile evlendi. Mutlu bir evlilik hayatı devam eden Nazım’ın bu mutluluğu uzun sürmedi. Evlendikten kısa süre sonra kemik veremi hastalığına yakalanacak ve uzun soluklu bir tedavi sürecine girecekti.
EDEBİ KİŞİLİĞİ
Tanzimat dönemi Osmanlı-Türk yazarı olan Nabizade Nazım’ın ilk yazısı öğrencilik yıllarında Vakit Gazetesinde A. Nazım imzası ile yayımladı. Aynı zamanda 1891’de yayın hayatına giren ve bir bilim dergisi olma özelliği taşıyan Servet-i Fünun Dergisinin ilk yazarlarından biridir.
Şiirlerinde ölüm, tabiat, gibi temaları işleyen ünlü yazarın Karabibik isimli hikâye kitabı Türk Edebiyatının ilk köy romanı olma özelliğini taşımaktadır. Kendisi bu kitabı ‘hakikiyyun’, yani gerçekçi bir eser olarak tanımlamıştır.
1869’da Nabizade Nazım'ın ölümünün ardından yayınlanan Zehra adlı romanı her ne kadar bir psikolojik roman olarak kabul edilmese de Türk edebiyatında psikoloji ögelerinin kullanıldığı bir kitaptır. Bu anlamda ‘Zehra’, Türk edebiyatındaki ilk psikolojik roman denemesi olarak kabul edilmektedir.
Öte yandan romantizm etkileri taşıyan şiirleri, bilimsel konuları işleyen makaleleri ve öyküleri Hazine-i Evrak, Mir'at-i Aem, Rehber-i Fünun, Afak, Berk, Manzara gibi gazetelerde yayımlanarak okuyucu ile buluştu.
NABİZADE NAZIM ESERLERİ
Ünlü yazar Nabizade Nazım, genç yaştaki ölümünün ardından, okuyucuya şu eserleri bıraktı:
-
Heves Ettim (1885, şiir)
-
Minimini-yahut-Yine Heves (1886, şiir)
-
Yadigarlarım (1886, anı-öykü)
-
Zavallı Kız (1890, anı-öykü)
-
Bir Hatıra (1890, anı-öykü)
-
Karabibik (1891, ilk köy romanı,)
-
Sevda (1891, anı-öykü)
-
Hala Güzel (1891, anı-öykü)
-
Haspa (1891, anı-öykü)
-
Mini Mini Mektepli (1891, okuma ve yazma parçaları)
-
Seyyie-i Tesamüh (1892, anı-öykü)
-
Esatir (1892, mitoloji)
-
Aynalar (1892, fizik kitabı)
-
Zehra (1896, ilk psikolojik roman denemesi)
NABİZADE NAZIM ÖLÜMÜ
Mutlu bir evlilik hayatını sürdüren ünlü yazar, nikah masasına oturuşunun hemen ardından kemik veremi hastalığına yakalandı. Haydarpaşa Hastanesi’nde yaklaşık iki yıl gördüğü tedaviye yanıt veremedi. 6 Ağustos 1893 günü tedavi gördüğü hastanede, henüz 31 yaşındayken hayata gözlerini kapattı.
Kabri, Üsküdar'da bulunan Miskinler Tekkesi yakınındaki mezarlıkta bulunmaktadır.