"Doğumuna Sahip Çık" Projesi
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun eşi Sare Davutoğlu, terör saldırılarına ilişkin, "İnşallah milletimizin metanet, basiret ve feraseti sayesinde, bu olumsuz olayları bir daha yaşamayacağımız günlerin çok yakında olduğu inancıyla, şehitlerimize rahmet, ailelerine baş sağlığı ve sabır, yaralılarımıza da şifa diliyorum" dedi.
Davutoğlu, Bursa Büyükşehir Belediyesi Kent Konseyi koordinasyonunda, Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi'nde "Doğumuna Sahip Çık" Projesi kapsamında düzenlenen sempozyumda konuşmasına terör saldırılarına tepki göstererek başladı.
"Bu güzel günde ben konuşmama lanetlemek için bile olsa terör, sevgisizlik, şiddet konuşarak başlamak zorunda kalmaktan dolayı çok üzgünüm" diyen Davutoğlu, şunları söyledi:
"Ancak çarşamba günü Ankara'da gerçekleştirilen terör saldırısı, ardından dün Şırnak ve Diyarbakır'daki terör olaylarında ve bugün sabah maalesef yine Diyarbakır'dan aldığımız şehit haberlerimiz nedeniyle öncelikle şehitlerimize rahmet, ailelerine ve tüm milletimize başsağlığı, yaralılarımıza acil şifalar dileyerek konuşmama başlamak istiyorum. İnşallah milletimizin metanet, basiret ve feraseti sayesinde, bu olumsuz olayları bir daha yaşamayacağımız günlerin çok yakında olduğu inancıyla, şehitlerimize rahmet, ailelerine baş sağlığı ve sabır, yaralılarımıza da şifa diliyorum."
Davutoğlu, doğumun anne için önemli bir yolculuk olduğunu dile getirerek, "Bu yolculuğun çok güzel hatıralarla, hem bebeğimizin hem de annenin bu yolculuktan güçlenerek çıkması için çok güzel bir adım olarak görüyorum bu projeyi. Bursa'dan da başlaması son derece anlamlı. Katkı verenleri tebrik ediyorum" ifadesini kullandı.
- "OECD ortalamasını yukarı çeken 3 ülke, Şili, Meksika ve Türkiye"
Sezaryen oranlarının Türkiye'de yüksek olduğunu vurgulayan Davutoğlu, şöyle devam etti:
"OECD'ye üye 32 ülke içinde sezaryen ile doğum oranın en yüksek olduğu ülke maalesef Türkiye. Hatta Şili ve Meksika'dan bile yüksek oranlara sahibiz. Oranımız yüzde 52. Yani doğan 100 bebeğimizden 52'si sezaryen ile dünyaya gelmiş. İsrail'de yüzde 15,4, Hollanda'da yüzde 15,6, İngiltere'de yüzde 23, Amerika'da yüzde 32,5, İtalya'da yüzde yüzde 36,1. OECD ortalaması yüzde 22,6 ve bu ortalamayı yukarı çeken 3 ülke, Şili, Meksika ve Türkiye. Türkiye'de 2008'den beri yapılan tüm çalışmalara rağmen, sezaryen ile doğum yükseliş trendimiz devam ediyor. Peki bu noktaya nasıl geldi? Yakın geçmişimize baktığımızda 1988'de sezaryen ile doğum oranı Türkiye'de yüzde 5,7, 1993'de yüzde 7, 1998'te yüzde 14, 2013'te yüzde 21, 2008'de yüzde 37, 2013'te yüzde 48, 2015'te yüzde 51,9."
Sağlık Bakanlığı ile yürütülen ortak çalışmalar yapıldığına dikkati çeken Davutoğlu, ''Bakanlıkça 2010'da yapılan kapsamlı araştırmalarda, hekimlerin yüzde 78,5'i sezaryen oranlarının, olması gerektiğinden çok daha yüksek olduğunun altını çizdiler" dedi.
Davutoğlu, 2012'de sezaryenin tıbbi zorunluluk durumunda yapılması gerektiğini düzenleyen kanunun yürürlüğe girdiğini hatırlatarak, "2013'de ise bölgeler arasında farklılıklara dikkati çekildi. Örnek vermek gerekirse Kuzey Doğu Anadolu'da yüzde 16,9, Ege Bölgesi'nde yüzde 34,7 olarak ölçüldü birinci doğumda sezaryen olma oranı" sözlerine yer verdi.
- "Solunum sorunları sezaryen doğumlarda fazla"
Artan sezaryen oranlarının spastik felçli çocukların sayısını hiç azaltmadığına işaret eden Sare Davutoğlu, solunum sorunlarının sezaryende, normal doğuma göre 2 ila 2,5 kattan fazla görüldüğünü aktardı.
Yapılan çalışmalara karşın artan sezaryen oranlarının bir gerçeği gösterdiğini belirten Davutoğlu, "Gerçek, maalesef doğuma bakışımızla ilgili önemli bir problemimizin olduğudur. Bu noktada doğumumuza sahip çıkmak hepimizin ortak görevi" diye konuştu.
-"Sezaryenle doğan bebeğin açığı kapatabilmesi..."
Anne bebek ölümlerini de azaltmaya yönelik doğumun yıllar içinde kurumsallaştığını ve 2015'te yüzde 97'sinin, yani neredeyse tamamının hastanelerde gerçekleştiğini dile getiren Davutoğlu, şunları ifade etti:
"Bu konuda gerçekten alınan tedbirlerle dünya standartlarını yakaladık ve 100 bin canlı doğumda, 2015'de, anne ölüm oranımız 19 olarak gerçekleşti. Bebek ölüm hızımız da binde 7,8 oldu. Çok yüksek rakamlardan bu değerlere ulaşarak büyük bir başarı gösterdik. Doğumdan sonra annesinin güvenli göğsüne bırakılan bebek, tanıdığı anne sesi ve kalp atışlarını dinleyerek huzur buluyor ve ağız sütünden dolayı memeyi kolaylıkla buluyor. Normal doğumda anneden bebeğe geçen dost bakterilerin çocuğu tüm hayatı boyunca koruduğunu son çalışmalar ortaya koydu. Sezaryen ile doğup annesinin dost bakterilerinden mahrum kalan bir bebeğin o açığı kapatabilmesi için 20 yıl anne sütü alması gerektiği ifade ediliyor ve bunun mümkün olmadığını hepimiz buluyoruz."
Medya mensuplarına seslenen Davutoğlu, ''Sizlerden hayata güzel başlangıç ile katılmanın hem bireysel hem toplumsal sağlımız, hatta toplumsal barışımıza kattı sağlayacak çalışmalar bekliyoruz. Pozitif katkı bekliyoruz bu açıdan. Anneyi, ebeyi, doktoru, doğumda bulunan yakınları güçlendiren çok güzel bir deneyim olarak yansıtmanızı istirham ediyoruz. Bu konuda ihtiyaç hissedeceğiniz her konuda sizleri desteklemeyi hazırız. Ben kendi adıma da bu gayreti göstereceğime sizden gelecek her türlü talebi olumlu karşılayacağıma söz veriyorum" değerlendirmesinde bulundu.
Doğumun farklı bir enerjisinin olduğunu ifade eden Davutoğlu, şunları aktardı:
"Mesleki hayatım ve şu anda bulunduğum vazifeler nedeniyle yoğun bir temponun içindeyim. Hemen hemen her gün hastamla meşgul iken 'Acaba ben doğru mu yapıyorum, bu kadar fazla bölünmüşlük acaba hayatımızı zorlaştırıyor mu, acaba onlara karşı vazifelerimde aksamalar meydana getiriyor mu?' diye kendimi sorguluyorum ama katıldığım her doğumdan sonra, 'Hayır ben doğumu bırakmamalıyım' diyorum. Hakikaten doğumun güzel enerjisinin herkes tarafından hissedilmesini arzu ediyorum."
Programa, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu, Bursa Valisi Münir Karaloğlu, Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe ile doğum uzmanları ve kadınlar katıldı.
YORUMLAR