Terörü çocuklarınızın hayal gücüne bırakmayın
Terör olaylarından dolayı olan biteni merak eden çocuklara karşı dürüst davranılması gerektiği söylendi.
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Ayşegül Yolga Tahiroğlu, ülkede yaşanan terör olaylarının çocuklar üzerindeki etkisini değerlendirdi.
Doç. Dr. Ayşegül Yolga Tahiroğlu, 'Çoğu yetişkinin bile görüntülerine bakamadığı olayların etkilerinden çocukları nasıl koruyabiliriz? Bu olayları nasıl açıklayabiliriz?' sorularının cevaplarını çocuğa vermenin hayli zor olduğunu vurguladı. Doç. Dr. Tahiroğlu, şöyle devam etti:
"Bu tür soruların çocuktan gelmesi durumunda çocuğa öncelikle zarar vermeyecek, kafasını daha çok karıştırıp korkutmayacak, kendisi veya sevdikleri için aynı sonu beklemesine yol açmayacak ve tüm bunları sağlarken aynı zamanda dürüst ve karmaşık olmayan bir dille konuşmayı hedeflemek gerekir. Çocuk kötü bir şeyler olduğunu bilmeli ancak tüm ayrıntısına gerek duyulmamalı elbette.
Bir patlama olduğunu, pek çok insanın öldüğünü ve yaralandığını bilmesi gerekir, küçük bir çocuğun buna anlam vermesi güç olabilir, ona böyle bir eylemin hiçbir zaman haklı bir nedeni olamayacağını, eylemcinin saldırıya uğrayan kişileri hiç tanımadığını, yani ona yönelik kızdıracak bir şey yapmış olamayacaklarını, hem öyle bile olsa hiçbir koşul altında bir insanın diğerinin hayatını sonlandırma hakkının olamayacağını, yani saldırganın bu yaptığı için nasıl bir neden bulduğunu bilemeyeceğimizi, anlayamayacağımız ama her ne ise kesinlikle haksız ve yanlış olduğunu anlatmak gerekir. Çocuğa dürüst olmak önemlidir ama çok zordur."
Gizlemek sorumluluktan kaçmaktır
Çocuğu bilgilendirmemenin anne ve babayı sorumluluktan kurtarmaya hizmet edeceğini anlatan Doç. Dr. Tahiroğlu, şu bilgileri verdi:
"Evde ne kadar özensek de okulda arkadaşlarından, medyadan bir şekilde duyacaktır. Bu durumda bilgi kaynağı çocuk için ne kadar güvenilir, onun yaşına ve yapısına uygun bir şekilde mi oldu bu bilgilenme? sorularını şansa bırakmış oluruz. Kaldı ki ebeveyni dışında ki bilgi kaynaklarının çocuğun gereksinimlerini bilerek-gözeterek yaklaşması beklenmez.
Çocuklar kötü şeyleri etraftan duyarak öğrenirlerse ve meraklarını giderecek açıklamalar yapılmazsa; duyduklarını kendi dünyalarında, hayal güçlerinin yettiği biçimde yorumlar, buna inanırlar. Eğer bu bilgi korkutucu-tehdit içerici ise buldukları açıklama sıklıkla felaketten ibarettir. Çoğu kendinin ya da sevdiklerinin başına gelebilecek şeyleri olduğundan abartılı ve bunların olma olasılığını da gerçekten daha yüksek tasarlar. Yapılacak açıklama onun hayal gücüne bırakılınca ulaşacaklarından daha kötü değildir.
Kaldı ki olanları gerçekten duymamasını sağladık diyelim, bu durumda çocuğun normal gelişimi için gereksinim duyduğu sosyal ortamlardan ve yaşıtlarından izole etmemiz gerekir ki bu olanaksız ve sağlıksızdır. Ayrıca, çocuğumuzun yaşadığımız dünyada bazı riskler olduğunu bilmesi, bunun yarattığı kaygı ve gerilimle baş etmeyi öğrenmesi de ruh sağlığının gereğidir. Onları steril kavanozlarda büyütürsek birer erişkin olduklarında dünyayla ve hayatla başa çıkmaya çalışırken sıradan güçlükler karşısında bile çaresiz hatta yetersiz hissedebilirler."