Doğum bir travma olmaktan çıkarılabilir mi?
Huzurlu ve sağlıklı çocuklara sahip olmak için gebelik ve doğum sürecinin hatta gebe kalmadan öncesinin önemli olduğunu biliyor musunuz?
Hülya Yıldırım'ın haberi
Hepimiz bir doğum anıyla bu dünyaya geliyoruz. Anne karnına düşme anımız, anne karnındaki sürecimiz ve doğum anı ne kadar sağlıklıysa, biz de o kadar sağlıklı bir ömür sürüyoruz. 'Her doğum bir travmadır' denir. Fakat, her şeyin başlangıcı olan doğum, bir travma olmaktan çıkarılabilir mi? İşte, uzmanların doğumu bir travma olmaktan çıkarmak ve böylece daha sağlıklı nesiller yetiştirmek konusunda birbirinden çarpıcı önerileri...
BEBEK HER ŞEYİN FARKINDADIR!
Op. Dr. Hakan Çoker-Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı
'Bebekler doğumda her şeyin farkındadır ve huzurlu bir doğum için her türlü özeni hak ederler. Doğum anı ve doğumdan sonraki ilk birkaç saat, bebek-anne bağının kurulması açısından kritik saatlerdir. Hiçbir müdahale veya ilaç etkisi altında kalınmadan yapılan doğumlarda, anne ve bebeğin karşılıklı salgıladığı hormonlar bu ilk aşkın kurulmasında hayati rol alır. Bu ilk, aşk dolu sevgi bağının kurulabilmesi için doğal olarak doğan bu bebeklerin annelerinden uzaklaştırılmak yerine kordonu bile kesilmeden anne kucağıyla buluşturulması gerekir. Bu sayede doğumda bebekler üzerinde oluşabilecek psikolojik travmalar hiç yaşanmaz, bebek kendini güvende hisseder sevildiğini hisseder.
Normal ve kolay bir doğum, sanıldığı gibi bebek için büyük bir travma değildir. Doğum başladıktan sonra artan kasılmalarla bebekler doğum kanalına doğru itilirler. Bebeğin başı rahim ağzına baskı yaparak açılmasını sağlar. Bebekler elbette bu baskıyı hisseder ama travma olarak algılamazlar. Çünkü bu bildikleri bir duygudur.
KORDON GÜVEN KAPISIDIR
Açılma dönemi bitip bebek rahim kanalından aşağıya doğru kaydığında hissettiği basınç değişimleri, onu aslında dış dünyaya hazırlar. Ama sanıldığının aksine nefes darlığı, sıkışma hissi yoktur. Çünkü onun güven kapısı kordondur. Gerekli besin ve oksijen kordondan gelir. Kordon hala karın içinde serbesttir. Bu yüzden bebekler doğum kanalında ne kadar kalırsa kalsın, kordondaki kan akımı bozulmadığı sürece güvendedirler. Eğer bebekler sakin bir ortamda doğarlar, doğar doğmaz bebek dostu felsefelerle karşılanırlarsa (spotlar kapalı, gürültü yok, baş aşağı tutulma yok, ağlasın diye darbe yok, sert bezlerle cildi silmek yok gibi...) ve hemen anne kucağıyla buluşturulurlarsa doğum travmasından bahsetmek mümkün değildir.
DOĞUM TRAVMASI BEBEĞİ NASIL ETKİLER?
Bebekler için doğum travmasından iki şekilde bahsedebiliriz. Bunların ilkinde mekanik bir sorun vardır. Bebek oksijensiz kalır, gerekli müdahaleler geç yapılırsa bu durum bebeğin kayıtlarına geçecektir. Veya zor bir doğumda bebeğin çekilmesi için aşırı bir güç uygulanırsa yine bunu bebekler hatırlayacaktır. Diğer travmaysa doğum ortamlarında anne ve bebek buluşmasına gerekli özenin gösterilmemesidir. Doğum büyük bir gürültü ve panik ortamında gerçekleşir. Anne aşırı stres ve korku içindedir. Sağlık personeli panik içindedir. Bu ortamda doğan bebek ani ve sert darbelerle çekiştirilir, ilk defa yerçekimiyle karşılaşır ve kordonu kesilerek anneden uzaklaştırılır. Eskiden baş aşağı tutulur ve ayaklarına sert darbelerle vurulurdu ve bu, bebek için travmaydı! Ama neyse ki bu uygulamalar artık yapılmıyor. Bebek bakım ünitesinde parlak ışıklar altına yatırılır, nefes yolunun temizlenmesi için boğazına ince hortumlar sokulur, cildi sert bezlerle silinir. Ve en travmatik olanı da tanıdığı bir ses olmamasıdır. İşte bu belki de onun için en büyük travmadır.
BEBEĞE SAYGILI DOĞUM
Yapılan hipnoz çalışmalarının birçoğunda doğum anlarına dönüş sağlanabilmektedir. Bu çalışmalardan toplanan bilgilerde bebeklerin doğum ortamlarını ne kadar iyi algıladıkları ortaya çıkar. Bebekler huzurlu bir ortamla, panik bir ortam arasındaki farkı bilirler. Bunun yanında aşırı ışık ve gürültüden rahatsız olurlar. Ve en önemlisi doğum sonrasında yumuşak ses tonları onları rahatlatır ve güven verir. Hele bir de bu ses tanıdıksa doğumda yaşayabileceği birçok şey artık onun içi travma olmaktan çıkabilecektir.
Evet, bazı doğumlarda vakum uygulanabilir. Acil durumlar olabilir. Ancak her türlü doğumda bebeğe saygılı doğum felsefelerine dikkat edilebilirse, bebeklerin bu acil durumları güvenle karşılaması ve hayata çok daha yumuşak bir geçiş yapması sağlanabilir.
ANNE DOĞUMDAN KORKMAMALI!
Sağlıklı bir doğumun sırrı anne ve bebeğe saygılı doğum felsefelerinden geçer. Öncelikle anne, kendisini eğitmeli ve doğumun gücüne inanmalıdır. Doğumdan korkmamalıdır. Aynı şekilde hizmet eden sağlık personelinin de doğuma inanması ve sakin davranmayı bilmesi gerekir. Ve doğum anında gürültünün yerini sakinlik ve güven almalıdır. Bebeği rahatsız edecek spotlar kapatılmalıdır. Bu ortamda doğan bebekler, doğar doğmaz refleks olarak ağlar. Ama ikinci ağlama 'Annem nerede?' ağlamasıdır. Bu bebekler anne kucağına gelir gelmez annenin sevgi dolu kolları bebeğin üstüne kapanır. Bebek annenin tanıdık kalp atışlarını duyar. Alıştığı sesine doğru başını kaldırır. Ağlaması birden kesilir. Sağlıklı bir şekilde nefes almaya devam eder. Kordon henüz kesilmediğinden akciğerlerden nefes almaya alışana dek güvenli oksijen akışı devam eder.
Doğum ekibi de bu ortama saygılıdır. Aşırı gürültü yapmazlar. Hatta bir adım geri çekilerek anne ve bebeğin bu kutsal buluşmasına saygıyla yaklaşırlar. Anne ve bebeğinin tanışarak bağ kurmalarına izin verirler.
BAĞIMLILIĞINIZIN NEDENİ DOĞUM ANI OLABİLİR
Doç. Dr. Nusret Kaya - Psikiyatr
'Yıllardır anne rahmindeki negatif kayıtların, doğum sırasındaki ve 0-2 yaş dönemindeki negatif kayıtların bir psikolojik virüs gibi tüm yaşantımızı etkilediğini anlatıp duruyorum. Çünkü anne rahmindeki negatif kayıtlar; annenin sıkıntıları, üzüntüleri, koca dayakları, kaynana zırıltıları, annenin beynindeki snap sistemini bozuyor. Cenin de o sırada annenin kanıyla beslendiği için tüm bu bilgileri kaydediyor. Tabii ki şuurlu hayatında bunların farkında değil. Bu kayıtlar rüya diliyle anlaşılabilir.
Doğum travması da sert, negatif kayıtların oluşabildiği süreçtir. Çünkü minicik ayrıntıları bebek kaydetmektedir. Örneğin, hamile kadının suyu gelmiştir ama çıkış için bir ambulansla hastaneye gitmesi gerekiyordur. Oradan itibaren bir 'çıkamama korkusu' başlar. Bu korku ileriki hayatta, örneğin kapalı yerde kalma korkusuna neden olabilir. Bana gelen kapalı yerde kalma korkusu, nefes alamama korkusu, asansöre binememe korkusu yaşayan danışanlarımın tamamında anne rahminden çıkamama durumu söz konusu. Ayrıca ilk çıkış sırasında, annenin vajinasında yeterli genişleme olmazsa birtakım tıbbi müdahaleler yaşanabilir. Mesela, kesik atar doktor. Ve bu nedenle anne daha çok alarma geçer. Bebek de bu alarmların hepsini hisseder. Ne olur? Bir hayatı koruma içgüdüsü alarmı olur.
Her doğum, anne için değilse bile, bebek için bir travmadır. Çünkü 9 ay 10 gün kaldığı kapalı bir ortamdan açık bir ortama çıkacak, her tür yaşamsal ihtiyacını annenin kanıyla sağlarken, dışarı çıkıp hava alacak ve başka bir besin kaynağı kullanacak. Kolay bir doğum bile her zaman travmatik olabilir. Neden, çünkü mekan değişiyor. Arkadaşlarımız, bu travmaları azaltıcı eğitimler alıyor. Hastane şartlarında, bu konular üzerinde yoğun şekilde duruluyor. Ama Anadolu'nun ücra kesimlerinde doğumlar hala evlerde oluyor.
BEBEK ANNENİN DUYGULARINI KAYDEDER
Öte yandan, annenin veya çevredekilerin çok telaşlı olması da bebeği etkiler. Bebek, tüm bu olanları kaydeder. Rahimden geç çıkmışsa telaş artar, telaş arttıkça negatif kayıtlar artar. Telaş ve zor doğumlarda oluşan olumsuz kayıtları alan kişiler, sonraki hayatlarında kolay hastalanır olurlar. Bu da olayın fiziksel hasara yansıyan kısmıdır. Aslında insanın temel inşaat bozukluklarına bütünsel bakarsak daha doğru olur. İnşaat bozukluğuna neden olanlar, öncelikle anne rahminde yaşananlar, sonra doğumda yaşananlar ve en son olarak da 0-2 yaş bebeklik döneminde yaşananlardır. Bu süreçte korteks oluşmamıştır. Yani üst beyin, üst beyin oluşmadığı için sistem kendini kollayamaz.
Sonuçta, sperm ve yumurtanın birleşmesinden itibaren cenini korumaya almalıyız. Eğer bir insanı ana rahmine düştüğünden itibaren sağlıklı bir şekilde kollamayı öğrenmezsek, insanlarımız temel inşaat bozuklukları nedeniyle çağı yakalayamaz ve sağlıklı bir hayat süremezler.'
Akşam - Cumartesi