Alper gerçeği 'Görmüş'

Taraf yazarı Alper Görmüş, Deniz Feneri e.V savcılarını savunduğu yazının ardından yanıldığını itiraf etti. Görmüş dezenformasyona da dikkat çekti.

Alper gerçeği 'Görmüş'
Alper gerçeği 'Görmüş'
GİRİŞ 09.09.2011 16:03 GÜNCELLEME 09.09.2011 16:03
Bu Habere 2 Yorum Yapılmış

6 Eylül Salı günü ‘Deniz  Feneri Savcıları hadisesi’ başlığıyla bir yazı yazan Taraf yazarı Alper Görmüş, bugünkü yazısında hatasından dönerek, “Savunduğum savcının savunması beni yalanladı” başlıklı bir yazı yazdı.


KASITLI DEMİŞTİ

Mehmet Acet’in ‘Savcısının gazetesi Taraf’ yazısında ‘Alper Görmüş bunları görmemiş mi?’ başlığıyla çağrıda bulunduğu yazısına Alper Görmüş ertesi gün cevap vererek, Deniz Feneri savcılarının mahkeme kararını tahrif etmelerini ispat etmeye çalışarak kanaatini şöyle açıklamıştı; “Neticede, mevcut bilgilerimizle benim geçici kanaatim şöyle oluştu: Savcıların “kapatma” işlemini şirketleri zarara uğratmak amacıyla ve kasıtla yaptıkları iddiası inandırıcı görünmüyor. Tam tersine, bu iddiayla onların davadan uzaklaştırılarak cezalandırılmaları “aşırı” ve “kasıtlı” bir tasarruf izlenimi uyandırıyor.”

"SAVCININ SAVUNMASI BENİ YALANLADI"

Alper Görmüş, Taraf’ın bugünkü sayısında hatasından dönerek, “Savunduğum savcının savunması beni yalanladı” başlığıyla bir yazı kaleme aldı.

Görmüş, kanaatini değiştiren ifadenin bizzat savcıların ifadeleri olduğunu belirttikten sonra Avukat Hakan Yıldız’ın göndermiş olduğu belgeleri de okurlarıyla paylaştıktan sonra dezenformasyon şüphesini dile getirdi.

DEZENFORMASYON İHTİMALİ YÜKSEK

Görmüş, dezenformasyon şüphesini şu satırlarla dile getirdi; “Doğrusu, Savcı Yaren’in savunmasını okuduktan sonra, basında günlerdir yer alan ve benim de kullandığım, ‘savcılar, tapu müdürlüklerinin uygulamasını yanlış buluyorlardı, hatta itiraz etmeleri için avukatlara telkinde bulunuyorlardı’ şeklindeki haberlerin dezenformasyon olma ihtimali bana epeyce yüksek görünmeye başladı…”

MAHKEME KARARININ DIŞINDA BİR İRADE

Görmüş yeni ‘geçici kanaat’inde ise; “Savcılar, ister “kapatılmış” ister “kapatılmamış” versiyonu söz konusu olsun, mahkeme kararının zaten “şirket taşınmazlarına tedbiri” de içerdiğini gösteremezlerse (ki benim dil duygum bunun imkânsız olduğunu söylüyor), onların mahkemenin iradesinin dışında, başka bir iradeyi tesis etmek için çaba sarf ettiklerini kabul etmemiz gerekiyor.” diyor.

SAVCILARIN POZİZYONU DEĞİŞTİ

Taraf yazarı Görmüş , “Fakat bir gazeteci olarak savcıların benim gözümdeki pozisyonlarının birkaç gün öncesine nazaran daha farklı olduğunu söyleyebilirim.” diyerek yazısını sonlandırdı.

Taraf yazarı Alper Görmüş, ortada bir dezenformasyon olduğuna ikna olup, savcıları inandırıcı bulmadığı bir yazı kaleme aldığı gün, Taraf gazetesi çarpıtılmış ifadeleri hala 'itiraf' diye sunmaya

Alper Görmüş’ün bugün Taraf’ta yayınlanan yazısının tamamı :

Savunduğum savcının savunması beni yalanladı

Deniz Feneri soruşturmasının üç savcısının görevden alınmasını tartışıyoruz...

Konuya ilişkin ilk yazımın yayımlandığı 6 eylülde Milliyet gazetesi, savcılardan biri olan Abdulvahap Yaren’in dokuz sayfalık savunmasının, görevden alınma sonucunu doğuran “kapatma” işlemiyle ilgili bölümünü yayımladı... Aynı gün Deniz Feneri soruşturmasının avukatlarından Hakan Yıldız beni arayarak bazı belgeler gönderdi.

İkisi de konuya yeniden eğilmemi gerektirecek öneme sahip gelişmelerdi...

Birazdan sizlerle paylaşacağım bu gelişmeler, benim önceki yazımda dile getirdiğim “geçici” kanaatimi de revize etmemi gerektiriyordu...

Fakat meselenin yeni boyutlarına geçmeden önce, neyi tartıştığımızı ve benim salı günü hangi noktada olduğumu kısaca hatırlatmam gerekiyor...

Üç savcının görevden uzaklaştırılmasıyla sonuçlanan süreç 1 Haziran 2009’da savcılığın mahkemeye başvurup, hakkında soruşturma yürütülen 18 zanlının a) tüm kişisel mal varlıklarına tedbir konulmasını, b) bu kişilerin ortak olduğu şirketlerin taşınmazlarına (da) tedbir konulmasını talep etmesiyle başladı.

Mahkeme birinci talebi kabul etti, fakat ikinci talebi reddetti.

Savcılar, mahkeme kararını tapu kadastro müdürlüklerine göndermek için fotokopiyle çoğaltırken kararın “şirket taşınmazlarına tedbire gerek yoktur” bölümünü kapattılar ve müdürlüklere o haliyle gönderdiler. Bu durumda karar metninde sadece isimleri sayılan 18 kişinin varlıklarına ve şirketlerdeki paylarına tedbir konulması ibaresi yer aldı.

Fakat tapu kadastro müdürlükleri, bundan şirketlerin bütün taşınmazlarına tedbir konulması gerektiği sonucunu çıkardılar ve uygulamayı o yönde yaptılar.

Bunun üzerine soruşturmanın bazı zanlıları “evrakta tahrifat” yaptıkları gerekçesiyle üç savcıyı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na (HSYK) şikâyet ettiler.

Neticeyi biliyorsunuz: HSYK, müfettişlerin raporları doğrultusunda bu iddiayı haklı buldu ve üç savcıyı soruşturmadan uzaklaştırdı.

Ben, salı günü, a) bir bölümü “kapatılmış” da olsa, savcıların tapu kadastro müdürlüklerine gönderdikleri karar metninin, mahkemenin “yalnızca kişilerin varlıklarına tedbir konsun” şeklindeki iradesini yansıttığını ve sadece onu yansıttığını, b) bu durumda savcıların, tapu kadastro müdürlüklerinin şirket varlıklarının tümüne tedbir koyma ihtimallerini akıllarına bile getirmemiş olabileceklerini hatırlatarak şu sonuca varmıştım:

“Neticede, mevcut bilgilerimizle benim geçici kanaatim şöyle oluştu: Savcıların ‘kapatma’ işlemini şirketleri zarara uğratmak amacıyla ve kasıtla yaptıkları iddiası inandırıcı görünmüyor.”

Milliyet’teki haber ve avukat Yıldız’ın iddiaları

Yukarıda dediğim gibi, yazımın çıktığı gün Milliyet’te Türker Karapınar imzasıyla çok önemli bir haber yer aldı. Haberin bir bölümünde, görevden el çektirilen savcılardan biri olan Abdulvahap Yaren’in dokuz sayfalık savunmasının “kapatma” işlemiyle ilgili bölümü yer alıyordu.

Açıkçası bu ifade, benim, savcıların şirketlerin mal varlıklarının tümüne tedbir konulması gibi bir yaklaşımlarının olmadığı; meselenin tapu kadastro müdürlüklerinin “işgüzarca” yorumundan kaynaklandığı şeklindeki değerlendirmemi açık pozisyonda bırakan bir içeriğe sahipti. Şöyle diyordu savcı Abdulvahap Yaren:

“Şirketlere ait taşınmazlara el konulmasını sağlamak için özel bir çaba sarf edilmesine gerek bulunmamaktadır. Mahkemenin kararı zaten tedbir konulmasını sağlamakta olup, kararda bu durum açıkça belirtilmiştir. (...) İlk tedbir kararı, şirket mallarına tedbiri de kapsar. Zaten sermayesi 4-5 bin lira olan ama milyonluk taşınmazları bulunan şirketin birkaç bin liralık hissesine tedbir koymanın da bir anlamı yoktur.”

Yani savcı açıkça, doğrusunun şirket varlıklarına (da) tedbir konması olduğunu ve zaten mahkeme kararının bunu da içerdiğini savunuyor.

Savcı (ya da savcılar) etkili bir tedbirin ancak böyle oluşabileceğine inanabilirler ve bunda haklı da olabilirler, fakat bizi mahkemenin kararının da bu doğrultuda olduğuna inandırmaya çalışırlarken inandırıcı olabilmeleri pek mümkün görünmüyor.

Tabii Savcı Abdulvahap Yaren’in bu savunması, tapu kadastro müdürlüklerinin, mahkemenin kararını o şekilde uygulamalarında savcıların ilave bir çabasının olup olmadığı sorusunu da meşru hale getiriyor.

Buradan, avukat Hakan Yıldız’ın savcıların müdürlükler üzerinde baskı kurarak bu sonuca ulaştıkları yönündeki iddialarına geçebiliriz...

Avukat Yıldız bana gönderdiği mektupta aynen şöyle yazmış:

“1 Haziran (2009) tarihinde tedbir kararı verildikten sonra savcılık aynı gün bir üst yazı ile kararda ismi geçen kişilerin hissedar oldukları şirketlerin isimlerini de belirterek şirketlerin de taşınmazlarına el konulmasını talep ediyor. Bu bilgi sizde eksik. Bunun üzerine tapu idaresi 3 Haziran’da savcılara yazı yazıyor. Yazıda ‘şirketlerin taşınmazlarına da el konulmasını istiyorsunuz ama kararda böyle bir şey yok’ diyor. Bunun üzerine savcılık bu yazıya 4 Eylül’de cevap veriyor. Savcılık yazısında özetle; ‘önceki yazımızda belirtilen şirketlerin de taşınmazlarına tedbir uygulansın’ ifadesi kullanılıyor. Görüldüğü gibi şirketlerin taşınmazlarına tedbir uygulanması tapunun işgüzârlığı değil savcılığın ısrarlı talebi sonucu oluyor.”

Avukat Yıldız bu mektubun ekinde, 4 eylülde savcılıktan tapu kadastroya “03. 06. 2009 gün ve 30889 sayılı yazınız” ilgi notuyla gönderilen bir yazının fotokopisini de göndermiş.

Bu ibare, tapu idaresinin, mahkeme kararı kendisine ulaştıktan (1 Haziran 2009) iki gün sonra savcılığa gerçekten de bir yazı yazıp soru sorduğunu gösteriyor.

Tabii bu belge, avukat Yıldız’ın, savcıların mahkeme kararını bir üst yazıyla müdürlüklere gönderip şirket varlıklarına da tedbir konmasını istedikleri; tapunun da onlara “şirketlerin taşınmazlarına da el konulmasını istiyorsunuz ama kararda böyle bir şey yok” mealinde bir yazı yazdığı yönündeki iddialarını kanıtlamaz... Sadece bu yöndeki şüpheleri ciddiye almamız için ilave bir gerekçe oluşturur.

Zaten ben de Avukat Hakan Yıldız’a, neden bana bunların belgelerini de göndermediğini sordum. Yıldız, bunların kendilerinden ısrarla gizlendiklerini, fakat mutlaka ulaşacaklarını, o zaman kamuoyuyla paylaşacaklarını söyledi.

Dezenformasyon şüphesi

Adalet Bakanı Sadullah Ergin, NTV’ye verdiği demeçte, savcıların, mahkeme kararının hilafına şirketlerin taşınmazlarına (da) tedbir koydurmak için evrakta tahrifat yaptıklarını (mahkemenin ret kararının üzerini kapattıklarını), bunu gizlemek için de basında bazı dezenformasyonlara başvurulduğunu söyledi.

Doğrusu, Savcı Yaren’in savunmasını okuduktan sonra, basında günlerdir yer alan ve benim de kullandığım, “savcılar, tapu müdürlüklerinin uygulamasını yanlış buluyorlardı, hatta itiraz etmeleri için avukatlara telkinde bulunuyorlardı” şeklindeki haberlerin dezenformasyon olma ihtimali bana epeyce yüksek görünmeye başladı; hele ki Avukat Yıldız’ın gönderdiği, itiraza savcıların verdiği cevabı gösteren belgeyi gördükten sonra... Şöyle ki:

Avukatlar, uzun bir süre bekledikten sonra nihayet 29 Eylül 2010’da bir dilekçeyle savcılığa başvurup, şirket taşınmazları üzerindeki tedbirin kaldırılmasını talep ediyorlar.

Üç savcının imzasını taşıyan 5 Ekim 2010 tarihli cevapta ise açıkça “dilekçenizde belirtilen tüzel kişilere ait taşınmazlar üzerindeki tedbirin kaldırılması talebinin yerinde görülmediği” belirtiliyor.

Bu yeni bilgilerle ben de yeni bir “geçici kanaat” oluşturdum... İfade ederek bitiriyorum:

Savcılar, ister “kapatılmış” ister “kapatılmamış” versiyonu söz konusu olsun, mahkeme kararının zaten “şirket taşınmazlarına tedbiri” de içerdiğini gösteremezlerse (ki benim dil duygum bunun imkânsız olduğunu söylüyor), onların mahkemenin iradesinin dışında, başka bir iradeyi tesis etmek için çaba sarf ettiklerini kabul etmemiz gerekiyor.

Hukukçu değilim, olan bitenin “evrakta tahrifat” anlamına gelip gelmediğini; keza yapılan işlemin “görevden uzaklaştırma” gibi ağır bir yaptırımı gerektirip gerektirmediğini bilemem. Fakat bir gazeteci olarak savcıların benim gözümdeki pozisyonlarının birkaç gün öncesine nazaran daha farklı olduğunu söyleyebilirim.

Kesin bir kanaate ulaşmak için daha fazla bilgiye ihtiyacımız var.

Alper Gömüş / Taraf
alpergormus@gmail.com 

YORUMLAR 2
  • Yusuf Cirit 13 yıl önce Şikayet Et
    Darbe günlüklerini yayınlayan gazeteci bu muydu?. Alper Görmüş'ü sıradışı bir gazeteci olarak bilirim.Darbe günlüklerini yayınladı ve aforoz edildi.Ama günlüklere ulaşabilen bir gazeteci nasıl böyle bir davada durumu geçici kanaatler ile geçiştirebiliyor.Dahası biz bu yazıdaki savcıların tahrifatlarını bir aydır haber7 de okuyoruz ve belgelerini de görüyoruz.Anlaşılan o ki;Alper Görmüş'ün ilk geçici kanaati,araştırma yapmadan,hatta bu konuyla ilgili hiç bir haberi bile okumadan,direkt olarak savcıların böyle birşey yapamayacağı-yapmayacağı önyargısı ile olaya balıklama dalışından kaynaklanmış.Bu kanaati geçici değil kalıcı olacaktır.Zira Tapu bir yanlış uygulama yapmamak için savcılara yazı ile sorma gereği hissetmiş,savcılar ısrarla,"sen boşver mahkeme kararını,kararı bizden daha iyi yorumlayacak değilsin ya,biz ne istiyorsak o'nu yap"dercesine keyfi bir işlem yapmış,ve de bunu yaparken evrakta sahteciliğe varan suçlar işlemişlerdir.Tapunun savcılığa yazdığı yazı da eninde sonunda ortaya çıkacaktır.
    Cevapla
  • mfatihim 13 yıl önce Şikayet Et
    O gerçeği gören Alper 'Görmüş'.... Diye bir nevi tiiye alınan kişi,herkesin suspus olduğu (şimdi ortalık aslandan geçilmiyor) bir zamanda darbe günlüklerini yayınlayarak ve milletin üç beş koruma ile gezip kabadayı yazarlık! yaptığı ortamda ergenekon örgütü dahil her türlü tehditi göze alarak gazetecilik hayatını sürdürmüş ve ergenekon soruşturmasına tüm gücü ile destek vermiş bir GAZETECİDİR.Bu kişi ile mi dalga geçiyorsunuz?...İşinize gelince aslan kaplan gelmeyince tu kaka öyle mi?...Durun bakayım bu millet sizin de yaptıklarınızı hafızasına kayıt ediyor merak etmeyin...
    Cevapla
DİĞER HABERLER
Kar ve sağanak yağış Türkiye'yi etkisi altına aldı: Kazalar meydana geldi
Ukrayna-Rusya savaşı kızışıyor! MiG-29 savaş uçağı vuruldu, en az 15 asker öldürüldü!