Sen 'müfteri' olursun AKP rakipsiz
Deniz Feneri e.V soruşturması sırasında birçok çarpıtılmış bilgiyi manşetine taşıyan Taraf’ın Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan bile Kılıçdaroğlu’na ‘insaf’ dedi.
Kemel Kılıçdaroğlu’nu Soğuk savaş dönemide elindeki boş çantayı gösterip herkesi kominist olmakla suçlayan McCarthy’e benzeten Altan, ‘Sadece dosya sallayarak bir adamı suçlayamazsınız.’ İfadesini kullandı.
Altan yazısında “’Adaletsizliğin hesabını soracağım’ derken kendisi adaletsiz bir McCarthy oluyor.” diye yazdı.
Ahmet Altan Kılıçdaroğlu'na şöyle seslendi; "Ama kendini Ergenekon davasına sıkıştırıp, göstermediğin dosyalarla, kanıtlayamadığın suçlamaları dile getirirsen, hiçbir sonuca ulaşamazsın.
Sen "müfteri" olursun, AKP de rakipsiz parti olur."
İşte Ahmet Altan’ın bugünkü yazısı:
Kılıçdaroğlu ve Atalay
Sanırım birisi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun görebileceği her yere şu muhteşem sözü asmalı:
"Zehri yapan dozdur."
Biz, Deniz Feneri davasıyla, özellikle üç savcının görevden alınmasından sonra yakından ilgileniyoruz.
Hukuka siyasetin elinin girmiş olmasından kuşkuluyuz, bu kuşkumuz da geçmiş değil.
Taraf'ın medyaya armağan ettiği parlak isimlerin en yenilerinden biri olan Arzu Yıldız bu konuda çok detaylı haberler hazırladı, hepsini yayımladık.
Dosyaya Arzu sayesinde biz de epeyce hâkimiz.
Onun için Kemal Kılıçdaroğlu'nun bu davayla ilgili açıklamasını ilgiyle bekledim.
Elindeki bir dosyayı sallayarak, "Köstebek Beşir Atalay'dır" dedi.
Ama ne dosyayı, ne de bu iddiasını dayandırdığı belgeyi gösterdi.
Sadece dosya sallayarak bir adamı suçlayamazsınız.
Bunu vaktiyle Amerika'da McCarthy yapmıştı, hiç açmadığı bir çantayı sürekli göstererek herkesi komünist ajanı olmakla suçlamış, büyük bir "cadı avı" başlatmıştı.
Sonunda "çantanın" boş olduğu ortaya çıktı, McCarthy de utanç içinde öldü.
Ama arada çok acı çekildi.
Bir ana muhalefet lideri, bir başbakan yardımcısını bu kadar ciddi bir şekilde suçladığında mutlaka belge gösterir ve o başbakan yardımcısı da istifa etmek zorunda kalır.
Aksi takdirde ne muhalefet liderinin ne de partisinin ağırlığı kalır.
Galiba Kılıçdaroğlu'nun elinde bizim de görüp yayımladığımız belgeler var.
O belgeler, Deniz Feneri davasında, sanıkları yapılacak aramalar konusunda uyaran "üç köstebeğin" de o sıralarda İçişleri Bakanı olan Beşir Atalay'ın yakın çevresinden olduğunu gösteriyor.
Ama bu üç köstebeğin Atalay'ın emriyle hareket ettiğini gösteren bir belge yok.
Öyle bir belge anladığım kadarıyla Kılıçdaroğlu'nun elinde de yok.
Kanıtlayamayacağı biçimde Atalay'ı suçlayıp, altında ezilmesi kuvvetle muhtemel kesin bir iddiayı dillendirmeden, "köstebeklerin Atalay'ın yakın çevresinden olduğunu" söylemekle yetinse ya da bir muhalefet liderinin yapması gerektiği biçimde "Atalay'ın bu olaydaki işlevini" kanıtlayacak somut bir belgenin peşine düşseydi çok daha etkili olurdu.
Üç köstebeğin de Atalay'ın çevresinden olması ve bu gerçeğin ortaya çıkmasıyla birlikte savcıların görevden alınması yeterince büyük bir siyasi skandal; bunu kanıtlanmamış bir iddiayla birleştirdiğinizde kendi kendinizi bir anda "inanılırlığı kuşkulu" bir duruma düşürüyorsunuz.
Dozu ayarlayamayıp abartmak iddiayı anlamsızlaştırıyor.
Üstelik iddianın sahibini de haksız konumuna düşürüyor.
Kılıçdaroğlu'nun iddiasını kanıtlaması gerekiyor.
Kanıtlayabilecek mi?
Kanıtlayabilecek olsaydı belgeyi gösterirdi bence.
Kanıtlayamayacaksa, neden kanıtlayamayacağı bir iddiayla bir bakanı suçluyor?
Bütün bunlar CHP'yi de, liderini de etkisizleştiriyor, güvenilir olmaktan çıkartıyor.
"Adaletsizliğin hesabını soracağım" derken kendisi adaletsiz bir McCarthy oluyor.
Bizim bir McCathy'ye ihtiyacımız yok, somut meselelerin hesabını somut belgelerle, hukuka ve ilkelere dayanarak soracak ciddi bir muhalefete ihtiyacımız var.
CHP gerçekten soru sormak istiyorsa, Atalay'ın yakın çevresinin Deniz Feneri'ndeki rolünü sorsun, ortaya çıkan bu ilişkilerden sonra hükümetin neler yaptığını sorsun, köstebek olmakla suçlanan insanların şu anda hâlâ görevde olup olmadığını sorsun, savcıların neden tam da "köstebekler" meselesine sıra geldiğinde görevden alındığını sorsun.
Sadece Deniz Feneri ile de yetinmesin bence.
Her ay kırk işçinin ölümüne yol açan "aldırmazlığı" sorsun.
Şemdinli'de cenazeleri saygısızca sergilenen PKK'lıları kimin oraya sürüklediğini sorsun.
Dokuz yıldır iktidarda olan AKP'nin neden 12 Eylül'den arta kalan Siyasi Partiler Yasası'nı değiştirmediğini sorsun.
Kıbrıs sorununun niye çözülmediğini sorsun.
Kürt meselesinde neden Kürtlerin haklarını kabul edecek önemli ve kalıcı adımlar atılmadığını sorsun.
Cemevlerini sorsun.
Terörle Mücadele Kanunu'nu sorsun.
CHP ve Kılıçdaroğlu gerçekten muhalefet etmek istiyorsa, konu bol, alan geniş.
Ama kendini Ergenekon davasına sıkıştırıp, göstermediğin dosyalarla, kanıtlayamadığın suçlamaları dile getirirsen, hiçbir sonuca ulaşamazsın.
Sen "müfteri" olursun, AKP de rakipsiz parti olur.
Ahmet Altan / Taraf