Yedikıta'da Osmanlı izleri
Aylık olarak yayımlanan tarih ve kültür dergisi Yedikıta, bu ayki sayısında yine ilginç konuları gün yüzüne çıkarıyor.
Özellikle de Osmanlı Devlet yaşamını ve o dönemin çok konuşulan ve öne çıkan isimlerini okuyucusuna sunan dergi bu sayısında da Hicaz'da Osmanlı İzleri başlığıyla çıktı. Dergide ayrıca 'İstanbul'un Meşhur İçme Suları' adı altında yayımlanan yazıda oldukça ilginç ayrıntılar göze çarpıyor.
Tarihe merak son dönemde iyice artmış görünüyor. Bu anlamda tarihi roman, televizyon programları ve dergilerin sayısı da gün geçtikçe çoğalıyor. Aylık yayımlanan tarih ve kültür dergisi Yedikıta da bu dergilerin başında geliyor. Dergi içeriğindeki yazı ve fotoğraflarla bilmediğimiz olaylara ışık tutmaya çalışıyor. 45. sayısıyla okuyucusuna merhaba diyen Yedikıta dergisinin bu sayısında yine Osmanlı izlerini görüyoruz. Dergide Hicaz'da Osmanlı İzleri ve 'İstanbul'un Meşhur İçme Suları' yazıları ön plana çıkarken, şu başlıklara da yer açılmış: 'Budin Gözcüsü Gül Baba Tekkesi ve Türbesi, Osmanlı Askerinin Ruh Hali, Yazıya Göre Mürekkep ve Sultanların Bilim Adamı Ali Kuşçu.
Hicaz'da Osmanlı İzleri
Derginin bu sayısında öne çıkan Doç. Dr. Süheyl Sapan'ın kaleme aldığı Hicaz'da Osmanlı İzleri yazısı ilginç detaylar içeriyor. Sapan yazısında şu ifadelere yer veriyor: Osmanlı Devleti'nin Hicaz'da bulunmasının ana sebebi Haremeyn-i Şerifeyn, yani Mekke ve Medine'nin korunması olduğundan Osmanlı, kendi kültürünü oradaki halka empoze etmek amacını gütmemiş, kendini bölgenin bir hizmetçisi addetmiştir. Osmanlıların dört asırdan fazla bir zaman zarfında Hicaz'ın İslâmî kültür mirasına gösterdiği hassasiyet ve saygının izleri bu mukaddes topraklarda hâlâ capcanlıdır. Osmanlıların son döneminde
Medine'deki vakıf, medrese ve hususî kütüphane sayısının 88 olduğu kaydedilmektedir.
Aslında bu misal bile tek başına Osmanlı idaresinin Hicaz'da kültür müesseselerine verdiği ehemmiyeti tespit açısından dikkate şayandır.
Suların Padişahı Çamlıca'dır
Kasım Hızlı'nın kaleme aldığı İstanbul'un Meşhur İçme Suları'nde ise şu ilginç satırları işlemiş: İstanbul, çok değil yüz sene öncesine kadar birçok yönden kendi kendine yeten zengin bir şehirdi. Tabii mahsullerin yanında imalatı yapılan her biri bir sanat eseri kıymet ve estetiğinde birçok eşya bu zenginliğe zenginlik katar, İstanbul halkı kendisini dünyanın en bahtiyar kullarından sayardı. Hani haksız da sayılmazlardı.
Zira saltanat ve hilafetin ev sahibi kendileriydi. Selâtîn camilerini ve en mühim medreseleri sinesinde o taşıyordu. Balığı, sebze-meyvesi ve suları boldu. Boğazının eşsiz güzelliği sebebiyle İstanbul, içinde yaşayanlar için de, onu bir kere görenler nazarında da dünyanın en güzel şehriydi. Hele manevî zenginliği yanında bu muazzam maddi güzelliklerin hiç hesabı bile olmaz.
Yedikıta Dergisi: (0212) 6577735 - http://www.yedikita.com.tr