Yasin suresi Arapça ve Türkçe okunuşu! Yasin okunduktan sonra ölüye nasıl bağışlanır
Kuran'ın kalbi olarak kabul edilen Yasin suresinin Arapça ve Türkçe okunuşunu haberimizde bulabilirsiniz. Yasin okunduktan sonra ölüye nasıl bağışlanır?
Mevlitlerde, dini sohbetlerde, cenazelerde ve mezarlıklarda sıklıkla okunan Yasin suresi, 'Kuran'ın kalbi' olarak anılır. Vahyi, Allah'ın birliğini ve kudretini, ahiret hayatını ve hesap gününü anlatan Yasin suresi, aynı zamanda insanın ahlaki sorumluluklarından da bahseder.
Birçok kişi, Yasin suresinin Arapça ve Türkçe okunuşunu, Diyanet mealini, anlamını ve ölüye nasıl bağışlandığını merak ediyor.
YASİN SURESİ ARAPÇA VE TÜRKÇE OKUNUŞU
-
Yasin suresi Arapça okunuşu:
-
Yasin suresi Türkçe okunuşu:
- Yâsîn
- VeI Kur'ân-iI hakîm
- İnneke IemineI mürseIîn
- AIâ sırâtın müstakîm
- TenzîIeI azîzirrahîm
- Li tünzira kavmen mâ ünzira âbâühüm fehüm gâfiIûn
- Lekad hakkaI kavIü aIâ ekserihim fehüm Iâ yü'minûn
- İnnâ ceaInâ fî a'nâkihim agIâIen fehiye iIeI ezkâni fehüm mukmehûn
- Ve ceaInâ min beyni eydîhim sedden ve min haIfihim sedden feağşeynâhüm fehüm Iâ yübsirûn
- Ve sevâün aIeyhim eenzertehüm em Iem tünzirhüm Iâ yü'minûn
- İnnemâ tünziru menittebeaz zikra ve haşiyer rahmâne biI ğayb fe beşşirhü bimağfiretiv ve ecrin kerîm
- İnnâ nahnü nuhyiI mevtâ ve nektübü mâ kaddemû ve âsârehüm ve küIIe şey'in ahsaynâhü fî imâmin mübîn
- Vadrib Iehüm meseIen ashâbeI karyeh. İz câeheI mürseIûn
- İz erseInâ iIeyhi müsneyni fekezzebûhümâ fe azzeznâ bisâIisin fekâIû innâ iIeyküm mürseIûn
- KâIû mâ entüm iIIâ beşerün misIünâ vemâ enzeIerrahmânü min şey'in in entüm iIIâ tekzibûn
- KâIû rabbünâ ya'Iemü innâ iIeyküm IemürseIûn
- Vemâ aIeynâ iIIeI beIâguI mübîn
- KâIû innâ tetayyernâ biküm Iein Iem tentehû Ie nercümenneküm veIe yemessenneküm minnâ azâbün eIîm
- KâIû tâirüküm meaküm ein zükkirtüm beI entüm kavmün müsrifûn
- Vecâe min aksaImedineti racüIün yes'â kâIe yâ kavmittebiuI mürseIîn
- İttebiû men Iâ yeseIüküm ecran ve hüm muhtedûn
- Vemâ Iiye Iâ a'büdüIIezî fetarenî ve iIeyhi türceûn
- Eettehizü min dûnihî âIiheten in yüridnirrahmânü bi-durrin Iâ tuğni annî şefâatühüm şey'en veIâ yünkizûn
- İnnî izen Iefî daIâIin mübîn
- İnnî âmentü birabbiküm fesmeûn
- KîIedhuIiI cennete, kâIe yâIeyte kavmî yâ'Iemûn
- Bimâ gafereIî rabbî ve ceaIenî mineI mükremîn
- Vemâ enzeInâ aIâ kavmihî min badihî min cündin minessemâi vemâ künnâ münziIîn
- İn kânet iIIâ sayhaten vâhideten feizâhüm hâmidûn
- Yâ hasreten aIeI ibâdi mâ ye'tîhim min resûIin iIIâ kânûbihî yestehziûn
- EIem yerev kem ehIeknâ kabIehüm mineI kurûni ennehüm iIeyhim Iâ yerciûn
- Ve in küIIün Iemmâ cemî'un Iedeynâ muhdarûn
- Ve âyetün IehümüI arduI meytetü ahyeynâhâ ve ahrecnâ minhâ habben fe minhü ye'küIûn
- Ve ceaInâ fîhâ cennâtin min nahîIiv ve a'nâbiv ve feccernâ fîha mineI uyûn
- Liye'küIû min semerihî vemâ amiIethü eydîhim efeIâ yeşkürûn
- SübhânneIIezî haIekaI ezvâce küIIehâ mimmâ tünbitüI ardu ve min enfüsihim ve mimmâ Iâ ya'Iemûn
- Ve âyetün IehümüIIeyü nesIehu minhünnehâre fe izâhüm muzIimûn
- Veşşemsü tecrî Iimüstekarrin Iehâ zâIike takdîruI azîziI aIîm
- VeIkamere kaddernâhü menâziIe hattâ âdekeI urcûniI kadîm
- Leşşemsû yenbegî Iehâ en tüdrikeI kamere veIeIIeyIü sâbikunnehâr ve küIIün fî feIekin yesbehûn
- Ve âyetüI Iehüm ennâ hameInâ zürriyyetehüm fiI füIkiI meşhûn
- Ve haIâknâ Iehüm min misIihî mâ yarkebûn
- Ve in neşe' nugrıkhüm feIâ sarîha Iehüm veIâhüm yünkazûn
- İIIâ rahmeten minnâ ve metâan iIâ hîn
- Ve izâ kîIe Iehümüttekû mâ beyne eydîküm vemâ haIfeküm IeaIIeküm türhamûn
- Vemâ te'tîhim min âyetin min âyâti rabbihim iIIâ kânû anhâ mu'ridîn
- Ve izâ kîIe Iehüm enfikû mim mâ rezakakümüIIâhü, kâIeIIezîne keferû, IiIIezîne âmenû enut'ımü menIev yeşâuIIâhü et'ameh, in entüm iIIâ fî daIâIin mübîn
- Ve yekûIûne metâ hâzeI va'dü in küntüm sâdikîn
- Mâ yenzurûne iIIâ sayhaten vâhideten te'huzühüm vehüm yehissimûn
- FeIâ yestetîûne tavsıyeten veIâ iIâ ehIihim yerciûn
- Ve nüfiha fîssûri feizâhüm mineI ecdâsi iIâ rabbihim yensiIûn
- KâIû yâ veyIenâ men beasena min merkadina hâzâ mâ veaderrahmânü ve sadekaI mürseIûn
- İn kânet iIIâ sayhaten vâhideten feizâ hüm cemî'un Iedeynâ muhdarûn
- FeIyevme Iâ tuzIemu nefsün şeyen veIâ tüczevne iIIâ mâ küntüm tâ'meIûn
- İnne ashâbeI cennetiI yevme fîşüğuIin fâkihûn
- Hüm ve ezvâcühüm fî zıIâIin aIeI erâiki müttekiûn
- Lehüm fîhâ fâkihetün ve Iehüm mâ yeddeûn
- SeIâmün kavIen min rabbin rahîm
- VemtâzüI yevme eyyüheI mücrimûn
- EIem a'hed iIeyküm yâ benî âdeme en Iâ tâ'buduşşeytân innehû Ieküm adüvvün mübîn
- Ve enî'budûnî, hâzâ sırâtun müstekîm
- Ve Iekad edaIIe minküm cibiIIen kesîran efeIem tekûnû ta'kıIûn
- Hâzihî cehennemüIIetî küntüm tûadûn
- lsIevheI yevme bimâ küntüm tekfürûn
- EIyevme nahtimü aIâ efvâhihim ve tükeIIimünâ eydîhim ve teşhedü ercüIühüm bimâ kânû yeksibûn
- VeIev neşâü Ietamesnâ aIâ a'yunihim festebekus sırâta fe ennâ yübsirûn
- VeIev neşâü Iemesahnâhüm aIâ mekânetihim femestetâû mudıyyev veIâ yerciûn
- Ve men nüammirhü nünekkishü fiIhaIkı, efeIâ ya'kiIûn
- Ve mâ aIIemnâhüşşi'ra vemâ yenbegî Ieh in hüve iIIâ zikrün ve kur'ânün mübîn
- Liyünzira men kâne hayyen ve yehıkkaI kavIü aIeI kâfirîn
- EveIem yerav ennâ haIaknâ Iehüm mimmâ amiIet eydîna en âmen fehüm Iehâ mâIikûn
- Ve zeIIeInâhâ Iehüm feminhâ rekûbühüm ve minhâ ye'küIûn
- Ve Iehüm fîhâ menâfiu ve meşâribü efeIâ yeşkürûn
- Vettehazû min dûniIIâhi âIiheten IeaIIehüm yünsarûn
- Lâ yestetîûne nasrahüm ve hüm Iehüm cündün muhdarûn
- FeIâ yahzünke kavIühüm. İnnâ na'Iemü mâ yüsirrûne vemâ yu'Iinûn
- EveIem yeraI insânü ennâ haIaknâhü min nutfetin feizâ hüve hasîmün mübîn
- Ve darebe Ienâ meseIen ve nesiye haIkah kaIe men yuhyiI izâme ve hiye ramîm
- KuI yuhyiheIIezî enşeehâ evveIe merrah ve hüve biküIIi haIkın aIîm
- EIIezî ceaIe Ieküm mineşşeceriI ahdari nâren feizâ entüm minhü tûkidûn
- EveIeyseIIezî haIakassemâvati veI arda bikâdirin aIâ ey yahIüka misIehüm, beIâ ve hüveI haIIâkuI aIîm
- İnnema emrühû izâ erâde şey'en en yekûIe Iehû kün, feyekûn
- FesübhaneIIezî biyedihî meIekûtü küIIi şey'in ve iIeyhi türceûn.
YASİN SURESİ ANLAMI VE DİYANET MEALİ
1. Yâ-sîn.
2-4. Hikmet dolu Kur’an’a andolsun ki, sen kesinlikle dosdoğru bir yolda yürümek üzere gönderilmiş peygamberlerden birisin.
5-6. (Bu kitap) aziz ve rahmeti bol olan Allah tarafından, ataları uyarılmamış, bu yüzden kendileri de gaflet içinde bulunan bir toplumu uyarasın diye indirilmiştir.
7. Andolsun ki onların çoğu hakkında o söz (azap) gerçekleşecektir; çünkü onlar iman etmeyecekler.
8. Biz onların boyunlarına çenelerine kadar dayanan halkalar geçirdik, bu yüzden kafaları yukarı kalkık durmaktadır.
9. Onların önlerinden bir set, arkalarından da bir set çektik, böylece gözlerini perdeledik; onlar artık göremezler.
10. Kendilerini uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir, asla iman etmezler.
11. Sen ancak o zikre uyanı ve görmediği halde rahmândan korkanı uyarabilirsin. İşte böylesini hem bir af hem de değerli bir ödülle müjdele.
12. Şüphesiz ölüleri diriltecek olan biziz. Onların gelecek için yaptıkları her şeyi ve bıraktıkları her izi de yazıyoruz; aslında biz her şeyi apaçık bir ana kitaba kaydetmekteyiz.
13. Onlara mâlûm şehir halkını örnek göster. Oraya elçiler gelmişti.
14. Biz kendilerine iki kişi göndermiştik ama ikisini de yalancılıkla itham ettiler. Bunun üzerine bir üçüncüyle destekledik. Onlar “Biz size gönderilmiş elçileriz” dediler.
15. Diğerleri ise şöyle karşılık verdiler: “Siz de ancak bizler gibi insanlarsınız. Hem rahmân herhangi bir şey indirmiş değil; siz sadece yalan söylüyorsunuz!”
16. “Rabbimiz biliyor ki” dediler, “Biz gerçekten size gönderilmiş elçileriz.
17. Bize düşen, açıkça tebliğ etmekten ibarettir.”
18. (İnkârcılar) şu karşılığı verdiler: “Doğrusu sizin yüzünüzden üzerimize uğursuzluk geldi. Eğer vazgeçmezseniz, biliniz ki sizi taşlayacağız ve tarafımızdan size acı veren bir işkence yapılacaktır.”
19. Onlar da dediler ki: “Uğursuzluğunuz kendinizdendir. Size öğüt verildi diye öyle mi? Hayır! Siz sınırı aşmış bir topluluksunuz.”
20. O sırada şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi; şöyle dedi: “Ey kavmim! Bu elçilere uyun.
21. Sizden bir ücret istemeyen o kimselere tâbi olun; onlar doğru yoldadırlar.
22. Hem ne diye beni yaratan ve sizin de dönüp kendisine varacağınız Allah’a kulluk etmeyeyim ki?
23. Hiç O’ndan başka mâbudlar edinir miyim! Eğer Rahmân bana bir zarar vermek isterse onların şefaati bana hiçbir yarar sağlamaz ve onlar beni kurtaramazlar.
24. İşte o takdirde (başka bir tanrı edinirsem) ben apaçık bir sapkınlık içine düşmüş olurum.
25. İşte ben rabbinize iman etmiş bulunuyorum; bana kulak verin.”
26-27. Ona, “Cennete gir” denildi. “Rabbimin beni bağışladığını ve güzel biçimde ağırlananlardan eylediğini keşke kavmim bilseydi!” dedi.
28. Ondan sonra kavmi üzerine gökten bir ordu indirmedik, indirmeyiz de.
29. (Cezaları) korkunç bir sesten ibaretti; sönüverdiler.
30. O kullara yazıklar olsun! Kendilerine bir peygamber gelmeye görsün, onu mutlaka alaya alırlardı.
31. Onlardan önce nice nesilleri helâk ettiğimizi ve onların artık kendilerine dönüp gelmediğini görmezler mi!
32. Elbette onların hepsi toplanıp huzurumuza getirilecek.
33. Onlar için ölü toprak açık bir kanıttır. Ona can verdik ve ondan taneler çıkardık; işte bundan (yaptıkları yiyecekleri) yiyorlar.
34. Orada nice hurma bahçeleri ve üzüm bağları meydana getirdik, içinde gözelerden su fışkırttık;
35. Onun ürünlerinden ve kendi elleriyle ürettiklerinden yesinler diye. Hâlâ şükretmeyecekler mi?
36. Toprağın bitirdiklerini, kendilerini ve daha bilmedikleri nice şeyleri çifter çifter yaratan Allah her türlü eksiklikten uzaktır.
37. Gece de onlar için açık bir kanıttır. Gündüzü ondan çekip alırız da karanlıkta kalıverirler.
38. Güneş kendisine ait yerleşik bir düzene göre (yörüngesinde) akıp gider. Bu, çok güçlü ve her şeyi bilen Allah’ın takdiridir.
39. Ay için de menziller belirledik; sonunda o, hurma salkımının (ağaçta kalan) yıllanmış sapı gibi olur.
40. Ne güneşin aya yetişip çatması uygundur ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzüp gider.
41-42. Onları ve nesillerini yüklü gemide taşımamız ve binecekleri benzer araçlar yaratmamız da kendileri için açık bir kanıttır.
43. Dilesek onları suda boğarız, kimse de onların yardımına koşamaz ve artık kurtarılamazlar.
44. Ama tarafımızdan bir rahmet ve belli zamana kadar faydalanma fırsatı vermemiz başkadır.
45. Onlara “Önünüzdekinden ve arkanızdakinden sakının ki rahmet göresiniz” dendiğinde (aldırış etmezler).
46. Onlara rablerinin âyetlerinden bir âyet gelmeyedursun, illâ da ondan yüz çevirirler.
47. Onlara, “Allah’ın size verdiği rızıktan başkaları için de harcayın” dendiğinde, inkârcılar müminlere derler ki: “Dilese Allah’ın doyuracağı kimseleri biz mi besleyeceğiz! Doğrusu siz açık bir yanılgı içindesiniz.”
48. Ve şöyle derler: “Şayet gerçekten doğru söylüyorsanız, bu tehdit hani ne zaman gerçekleşecek?”
49. Onlar, besbelli ki, birbirleriyle uğraşırken kendilerini ansızın yakalayacak korkunç bir sesi bekliyorlar!
50. İşte o anda onlar ne bir vasiyette bulunabilecekler ne de ailelerine dönebilecekler.
51. Sûra üflenmiştir. Artık onlar kabirlerinden kalkıp rablerine doğru koşmaktadırlar.
52. Derler ki: “Vay başımıza gelenler! Bizi yattığımız yerden kim diriltip kaldırdı? Rahmânın vaad ettiği işte bu! Peygamberler gerçekten doğru söylemişler!”
53. Olup biten yalnızca bir ses! Ama ardından onların tamamı, birden toplanmış olarak işte huzurumuzdalar.
54. Bugün hiç kimse en küçük bir haksızlığa uğratılmaz. Sadece yapıp ettiklerinizin karşılığını görürsünüz.
55. O gün cennetlikler safa sürmekle meşguldürler.
56. Kendileri ve eşleri gölgelik yerlerde, tahtlarına kurulacaklar.
57. Orada onlar için her tür meyve vardır ve bütün istekleri yerine getirilir.
58. Engin merhamet sahibi rabden gelen söz şu olacak: “Selâm size!”
59. Ve “Ey günahkârlar! Siz bugün şöyle ayrılın!” (denir).
60-61. Ey Âdemoğulları! Size “Şeytana kulluk etmeyin, o sizin için apaçık bir düşmandır; bana kulluk edin, doğru yol budur” dememiş miydim?
62. Nitekim o şeytan sizden nice nesilleri saptırdı. Hiç aklınızı kullanmıyor muydunuz!
63. İşte size bildirilen cehennem bu!
64. İnkârcılıkta ısrar etmenize karşılık girin oraya!
65. O gün onların ağızlarını mühürleriz; yapmış olduklarını elleri bize anlatır, ayakları da tanıklık eder.
66. Dilesek (dünyada da) gözlerini büsbütün kör ederdik de yolu bulmak için çabalayıp dururlardı; ama o takdirde nasıl görebileceklerdi ki?
67. Yine dilesek oldukları yerde onların mahiyetlerini değiştirirdik de (taş gibi) artık ne ileri gidebilirler ne de geri dönebilirlerdi.
68. Kime uzun ömür verirsek onu yaratılış çizgisinde tersine çeviririz. Hiç düşünmezler mi!
69. Biz ona şiir öğretmedik; zaten ona yaraşmazdı da. Ona vahyedilen, ancak bir öğüt ve apaçık Kur’an’dır.
70. Diri olanları uyarsın ve inkârcılar hakkındaki o söz (ceza) gerçekleşsin diye (gönderilmiştir).
71. Görmezler mi ki kendi kudretimizin eserlerinden olmak üzere onlar için sahip oldukları nice hayvanlar yarattık.
72. Bunları kendilerine boyun eğdirdik ki bir kısmı binekleridir, bir kısmını da yerler.
73. Bunlarda kendileri için içecekler ve başkaca yararlar da vardır. Hâlâ şükretmeyecekler mi?
74. Onlar yardım göreceklerini umarak Allah’tan başka tanrılar edindiler.
75. Halbuki o sözde tanrılar kendilerine yardım edemezler, aksine kendileri onların hizmetindeki askerlerdir.
76. Onların sözleri seni üzmesin. Biz onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da elbette biliyoruz.
77. İnsan kendisini bir nutfeden yarattığımızı görmez mi? Oysa bak, şimdi o, açıktan açığa bize karşı duran biri olmuştur.
78. Kendi yaratılışını unutup bize örnek getirmeye kalkışıyor ve “Şu çürümüş kemiklere kim can verecekmiş?” diyor.
79. De ki: “Onları ilk başta yaratmış olan diriltecek. O yaratmanın her türlüsünü bilir.”
80. Yemyeşil ağaçtan sizin için ateş çıkaran O’dur; işte ondan yakıp durmaktasınız.
81. Gökleri ve yeri yaratan Allah onların benzerini yaratmaya kādir değil mi? Elbette öyledir. O eşsiz yaratıcıdır, her şeyi bilir.
82. Bir şeyi istediğinde, O’nun buyruğu “ol!” demekten ibarettir; hemen oluverir.
83. Her şeyin egemenliği kendi elinde olan Allah bütün eksikliklerden uzaktır ve hepiniz sonunda O’na döndürüleceksiniz.
YASİN SURESİ OKUNDUKTAN SONRA ÖLÜYE NASIL BAĞIŞLANIR?
-
Yasin suresi bağışlama duası:
"Allahümme Rabbena ya Rabbena tegabbel minna duaena vekti hacetena bi hurmeti sureti yasin ve ecirna minennari ve min azabil kabri ve min şerri sualin bi fadli sureti yasin. Ya Rabbel alemiyne vessalm alel mürseliyne Velhamdülillahi rabbil alemiyn."
-
Yasin bağışlama duası Türkçe anlamı:
"Ey Allah'ım okumuş olduğum Yasin-i şerif hürmetine dualarımızı kabul eyle. İhtiyaçlarımızı bizlere ihsan eyle. Allah'ım! Yasin-i Şerif hürmetine bizi cehennem ateşinden, kabir azabının ve sualinin şerrinden koru. Ve peygamberlere selam olsun. Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah' a mahsustur."
Yasin suresini okuduktan sonra bağışlama duasını okuyup, merhum kişilerin ismini zikrederek ruhlarına hediye edebilirsiniz.
İlginizi çekebilir:
Ayetel Kürsi duası Arapça ve Türkçe okunuşu! Ayetel Kürsi anlamı, meali, tefsiri
Fatiha suresi Arapça ve Türkçe okunuşu nasıl? Fatiha'nın anlamı ve meali, yazılışı