Doğu Akdeniz'deki Yunanistan'ı titreten kararlılık: Cihat Yaycı Türkiye-Mısır MEB'ini anlattı
Türkiye, Libya ile imzaladığı MEB anlaşması çerçevesinde Doğu Akdeniz'deki Batı sınırlarını belirlemişti. Mısır ile imzalanması gündeme gelen yeni bir MEB anlaşması gündemdeki yerini korurken, Mavi Vatan Doktrini'nin mimarı Müstafi Tümamiral Cihat Yaycı konuyu Haber7.com'a değerlendirdi. Yaycı, Atina ve Kahire arasında imzalanan MEB anlaşmasının hem Türkiye hem de Mısır'ın haklarının gasp edilmesi olduğunu ifade etti
Haber7- Enes Taha Ersen
Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki hak ve menfaat arayışı karşısında başta Yunanistan, Güney Kıbrıs ve Fransa olmak üzere pek çok devlet karşı duruş sergiliyor. Özellikle düşmanca politikalarını açıklıkla, sakınmadan yüksek sesle ifade edebilen bu devletler; Türkiye'yi burada durduramamaktan şikayetçi. özellikle Yunanistan'ın çalınmadık kapı bırakmadığı, Güney Kıbrıs'ın görüşmedik dünya lideri kalmadığı bir ortamda Türkiye tüm engel ve baskılara rağmen haklı yolundan şaşmadan ilerlemeye devam ediyor.
Kendi kurduğu sismik araştırma ve sondaj filosuyla enerji piyasasının kaderini tayin etmede önemli bir rol üstlenecek olan Türkiye Doğu Akdeniz'deki kararlı duruşundan vazgeçmiyor. Özellikle sahadaki etkin faaliyetlerine her geçen gün bir yenisini daha ekleyen Türkiye hem sahada hem de masada karşısındaki güçlere rağmen ilerleyişinden vazgeçmiyor. Libya ile yapılan Münhasır Ekonomik Bölge Anlaşmasıyla kazan kazan ilkesine dayanan edinimleri Türk hak ve menfaatleri doğrultusunda elde edilirken, Yunanistan ve Güney Kıbrıs'ın bu noktadaki yeni korkusu Türkiye'nin Mısır ile imzalayacağı olası bir MEB anlaşması.
Mavi Vatan doktrininin mimarı olan Müstafi Tümamiral Cihat Yaycı, konuya ilişkin akademik alandaki çalışmalarına devam ederken, Mısır ile imzalanabilecek olası MEB'i Haber7.com'a değerlendirdi.
KARŞILIKLI KIYILAR ANLAŞMASI
Müstafi Tümamiral Cihat Yaycı, konuya ilişkin çalışmalarını askeriyeden akademik alana taşıdı. Yıllardır hem askeri hem de akademik alanda faaliyet gösteren Yaycı, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki hak ve menfaatlerinin korunması ve tüm dünyaya ilan edilmesi için karşılıklı kıyıları bulunan ülkelerle anlaşmaların yapılması gerektiğini bir kez daha dile getirdi. Özellikle bu sınırların nasıl belirlendiğine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Yaycı, yapılan çalışmaları anlattı:
"Doğu Akdeniz'de malum bir Münhasır Ekonomik Bölge haritamız var. Buradaki sınırlar karşılıklı kıyıdaş ülkelere göre çizilip belirlendi. Öncelikle hangi ülkelerle kıyımız olduğunu belirlememiz gerekiyor. Türkiye 2009 yılına kadar yalnızca Mısır ile kıyısı olduğunu düşünüyordu. Karşılıklı kıyı hukuku konusundaki çalışmalar yetersizdi. Dünya küresinin üzerinde Türkiye'nin eğimli durduğunun da farkında değildik. 1,5 dereceye yakın bir eğim var burada, bu da yaklaşık yüzde 20-22'ye yakın bir eğime tekabül ediyor. Şimdi bu eğim neticesinde Türkiye'nin yalnızca Mısır ile değil, Libya, İsrail, Filistin, Lübnan ve yan sınır olarak da Suriye ile deniz sınırları olduğu tespit edildi. Karşılıklı kıyı devletleri olarak da Libya, Mısır, İsrail, Filistin, Lübnan ile karşılıklı kıyılarımız bulunuyor. Biz bu karşılıklı kıyıları tespit ettikten sonra orantılılık, coğrafyanın üstünlüğü, ana karaların üstünlüğü, demografik özellikle ile hakkaniyet ilkeleri çerçevesinde deniz sınırlarının belirlenmesi konusunda kapsamlı çalışmalar hesaplarımızda yer almaktadır."
TÜRKİYE BASKISI 17 BİN 500 KİLOMETRE KARE ALAN KAYBETTİRDİ
Doğu Akdeniz'de son dönemde yaşanan gerilimin sebebi olan Yunanistan'ın son olarak Mısır ile imzaladığı MEB'i de değerlendiren Yaycı, Mısır'ın burada 6.000 kilometrelik alan kaybettiğini belirtti.
Özellikle bu noktada 15 yıldır devam eden görüşmeler neticesinde, Türkiye'nin Libya ile ilan ettiği MEB'in hemen sonrasında gelmesine değinen Yaycı, hızlıca yapılan bu anlaşma neticesinde Mısır'ın neredeyse iki Kıbrıs büyüklüğünde sahayı Yunanistan ve GKRY'e vermek durumunda kaldığını belirtti:
"Muhataplarımızdan Libya ile 27 Kasım 2019'da deniz yetki alanları sözleşmesi imzaladık. Geriye kalan devletlerden Mısır ile de bir takım görüşmeler oldu. Ama bunlar tamamlanamadı. Mısır Maalesef Yunanistan ile anlaşma sağladı. Fakat Yunanistan ile Mısır'ın Anlaşması, Mısır ile Türkiye'nin anlaşma yapmasından 6 bin kilometre karelik bir deniz yetki alanı kaybına neden oldu. Mısır Türkiye yerine Kıbrıs Rum Yönetimi'yle de anlaşma imzalayarak 11 bin 500 kilometre karelik alan kaybı yaşadı. Yunanistan ile Mısır 15 senedir görüşmeler yapıyor. Bunu Yunanistan Dışişleri Bakanı ile Başbakanı'nın onaylarıyla Yunanistan'ın resmi gazetesinde de yayınladılar.
Bu noktada Türkiye'nin Yunanistan'dan önce MEB ilanı gerçekleştirmesinin hukuki anlamda Türkiye'nin elini rahatlatan hamle olduğuna da dikkat çeken Yaycı, bu durumun Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki haklı duruşun göstergesi olduğuna dikkat çekti:
"Anlaşmanın 15 yıl 13 tur devam eden bir sürecin sonucu olduğunu biz burada görmüş olduk. İşte biz proaktif davranarak Libya anlaşmasıyla, Mısır-Yunanistan anlaşmasından daha önce davranmış olduk.Eğer biz daha sonrasında imzalamış olsaydık, zaten Yunanistan ve Mısır mutabakatı imzalamış olacaktı, Türkiye'nin elinde hiçbir hukuki gerekçe/dayanak kalmayacaktı. Mısır ile Yunanistan ne pahasına olursa olsun anlaşmak istedi. Yunanistan bu anlaşmadaki pazarlıklar sırasında "Adaların da ana karalar kadar eşit deniz yetki alanı" bulunduğunu iddia ediyordu. Fakat biz anlaşmayı imzaladıktan sonra birden o görüşmeleri hızlandırıp "Ben iddialarımdan vazgeçiyorum, adalara yetkili sınır olarak tanıyorum" dedi. Bununla birlikte adaları için iddia ettiği alandan 9 bin kilometre kare deniz alanını Mısır'a vermiş oldu. Fakat buna rağmen Mısır Türkiye ile imzalayacağında kazanacağı 6.000 km kare deniz alanını Yunanistan’a verdi ve GKRY ile imzaladığı anlaşma ile kaybettiği 11 bin 500 km kare alan ile birlikte toplamda neredeyse iki tane Kıbrıs Adası büyüklüğündeki deniz alanını Mısır Güney Kıbrıs ile Yunanistan'a vermiş oldu."
"MISIR İLE ANLAŞMA İMZALANMASI ÇOK ÖNEMLİDİR"
Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki hak ve menfaatlerini perçinleyecek önemli unsurlardan birinin de Mısır ile ilan edilebilecek bir MEB'in olduğuna da değinen Müstafi Tümamiral, bu noktada Mısır kamuoyunun da Türkiye tarafından bilgilendirilmesi, bilinçlendirilmesi gerektiğine belirtti.
Bu noktada Yunanistan ile Mısır arasında imzalanan MEB'in, Kahire'nin hak ve menfaatlerine aykırı olduğunun, Mısır halkının haklarının gasp edilmesi manasına gelmesi konusunun kamuoyu diplomasisiyle anlatılması gerektiğine işaret eden Yaycı şunları söyledi:
"Bizim Mısır kamuoyuna bunu çok iyi anlatmamız lazım. Bu Anlaşmaların Türkiye ile mutabakata varmak yerine, Mısır halkının menfaatlerine aykırı olduğunu söylememiz lazım. Mısır ile anlaşmak, Mısır'ın bu anlaşmalarını gözden geçirmesini sağlamalıyız. Yunanistan 2009'da Arnavutluk ile MEB anlaşması imzalamıştı. Yine adaları tam yetkiyle donatmak istemiş, Arnavutluğa bunu kabul ettirmişti. Ancak Türkiye Arnavutluğa ne kadar büyük bir kayba uğradığını anlatınca ülkenin Devlet başkanının müracaatıyla Anayasa Mahkemesi, bu anlaşmayı iptal etti. Bu kapsamda Mısır'a bu durum iyice anlatılır, bu durumun Mısır menfaatlerine aykırı olduğu izah edilirse, bu anlaşmanın iptalinin önünde bir engel bulunduğunu ben düşünmüyorum. Bu Mısır'ın kendi iradesidir. Dolayısıyla Mısır ile irtibatta olunursa bir anlaşmanın alt edilmesi iki ülkenin de yararına olacaktır. O bakımdan Mısır ile anlaşma imzalanması çok önemlidir."
DOĞU AKDENİZ'E ÇİZİLEN MAVİ VATAN SINIRLARI
Türkiye'nin Mısır kadar bölgedeki diğer kıyıdaş ülkeler ile de anlaşma yapması, anlaşma yapmasa dahi sınırların belirlenip ilan edilmesi gerekliliğini belirten Yaycı, anlaşmaların iç yüzünü ve ne manaya geldiklerini açıkladı.
İsrail ile yaşanan gerilim üzerinden örneklemde bulunan Müstafi Tümamiral, anlaşma yapılmasa dahi, ilan edilecek/duyurulacak sınırların, alan ihlali olmadığı, hiç bir ülkenin sahasına tecavüz anlamına gelmediğini belirtti.
"İsrail ile anlaşma yapılır ya da yapılmaz. Bu hiç önemli değil. Fakat İsrail ile anlaşma yapılmışçasına biz sınırlarımızı belirlemeliyiz. Buna İsrail'in itiraz etmesi hiç bir şekilde söz konusu değil. Çünkü biz bu sınırı ilan ettiğimiz zaman, neticede şuandaki İsrail'in sahip olduğu deniz alanına girmiş olmuyoruz. Diyoruz ki "Bak seninle anlaşma yaparsak benim sınırım bu olacak. Seninle benim aramda kalan bu deniz alanı aslında Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin haksızca elde ettiği yetki alandır. Bu alan da senin olmalıdır " demiş oluyoruz. Onun için İsrail'in, Lübnan'ın şuanda deniz alanlarına tecavüz etmek gibi bir sınır deklaresinde bulunmamış oluyoruz. Aynı zamanda Mısır ve Lübnan'a da diyoruz ki "Siz bize yaklaşın, bu alanlar GKRY'nin değil, sizin olması gerekir". Bir de İsrail ile anlaşmanın mantığı Libya ile anlaşma yapmaktan farksızdır. Hatlar ters simetriktir. Mantık tamamen aynıdır. Böylelikle Libya ile Doğu Akdeniz'deki Batı sınırımızı belirlerken, İsrail ile anlaşma yaparak da Doğu sınırımızı belirlemiş oluyoruz. Onun için sadece Mısır ile değil, İsrail ve diğer devletlerle de anlaşma yapılmalıdır. Ve bunu, onların da kazancına olduğunu onlara söylemeliyiz. Bu durumda Türkiye kazanır, diğer kıyıdaşlar kazanır. Aksi durumda buralarda haksızca GKRY ve Yunanistan deniz alanı elde etmiş olur."
GÜNEY KIBRIS'TAN GELEN İTİRAF
Sahada yaşanan Türk karşıtlığı nedeniyle Yunanistan ve Güney Kıbrıs gibi ülkelerin haksız yere diğer ülkelerin sınırlarını gasp edildiğini belirten Yaycı, bunun en önemli örneğinin 2012 yılında GKRY eski Dışişleri Bakanı'nın itirafıyla ortaya çıktığını ifade etti. Yaycı o olaya ilişkin şunları söyledi:
"GKRY eski Dışişleri Bakanı Rolandis 2012 yılında yaptığı bir açıklamada Mısır, Lübnan ve İsrail ile yaptıkları anlaşmada hak ettiklerinin dört katı deniz alanı kazandıklarını itiraf etti. Bu GKRY'nin üç bölge ülkesini de kandırdığını göstermektedir. Hem Mısır kamuoyunun, hem İsrail kamuoyunun, hem Filistin kamuoyunun hem de Lübnan kamuoyunun bu konuda uyandırılması gerekir. Ciddi bir kamu diplomasisi gerekmektedir.
Devletler pragmatiktir. O açıdan bunlara faydacı şekilde bakılmalı, o devletlerle iletişime geçilip, Türkiye ile yapılacak anlaşmaların, Yunanistan veya GKRY ile yapılacak anlaşmalardan daha fazla kazançlı olacağı ifade edilmelidir. Libya ile yaptığımız anlaşma neticesinde Libya en az 40 bin kilometre kare kazançlı çıkmıştır Yunanistan ile yapacağı anlaşmaya nazaran. Eğer Yunanistan'a kalmış olsaydı 40 bin kilometre yalnızca o hat üzerinde kaybedilecekti. Onun için Türkiye adil ve hakça paylaşımdan yanadır. Türkiye deniz hukukundaki prensipler çerçevesinde yapılacak anlaşmalardan yanadır. Onun için bizim bu ülkelere bu gerçekleri anlatıp, ülkelerinin bizimle anlaşma yapmalarının faydalarına olacağını izah etmeli, diplomatik yönden bir süreç başlatılması gerektiğini düşünüyorum."
"SİSİ'YE RAĞMEN İLAN EDİLEBİLİR"
Doğu Akdeniz ve Orta Doğu'daki en büyük Türkiye karşıtlarından biri olan Sisi'ye de değinen Yaycı, Türkiye ile Mısır arasında darbeci Sisi'ye rağmen bir anlaşmanın ilan edilebileceğini ifade etti.
Mısır'ın hak ve menfaatlerinin hukuka uydurularak Yunanistan/GKRY tarafından gasbedilmesi konusunun Türkiye karşıtlığı ile açıklanamayacağını söyleyen Yaycı, düşmanca tavırların bir kenara bırakarak Mısır halkının düşünülmek zorunda olduğunu belirtti:
"(Sisi'nin ve diğer ülkelerdeki Türk karşıtlığının halka ve ülke menfaatlerine verdiği zarar) Bu tutumun ülke çıkar ve menfaatlerine zararlı olduğunu onlara anlatmamız lazım. Türkiye karşıtlığı, kendi ülke ve menfaatlerine karşıtlık olmamalıdır. (Bu sorun Sisi'ye rağmen çözüme kavuşturulabilir.) Çözülebilir çünkü hiçbir yönetici, kendi halkının menfaatini heba edemez. Şahsi düşmanlıklar, anlaşmazlıklar olabilir. Ancak devleti yönetenler öncelikle milletinin ve devletinin menfaatini düşünmek zorundadır."
"DEVLETİMİZİN İZLEDİĞİ POLİTİKA SON DERECE YERİNDEDİR"
Türkiye'nin Mavi Vatan doktrini konusunda içinden geçtiği sürece de değinen Yaycı, özellikle bölgede çevrilen oyunlara karşı Türkiye'nin bilinçli bir şekilde birlik ve beraberlik ruhuyla devletin arkasında durması gerektiğini ifade etti. Özellikle Devletin izlediği politikaların yerinde olduğunu belirten Müstafi Tümamiral, Türkiye'nin sahada yürüttüğü politikasının herkes ile diyaloğa açık olduğunu savundu:
"Birincisi Devletimizin izlediği politika son derece yerindedir. İkincisi bu süreçte herkes milli birlik ve bütünlük içerisinde devletin arkasında durmalıdır. Üçüncüsüyse ben Sayın Cumhurbaşkanımızın konuşmalarından şunu anlıyorum. Herkes ile oturup konuşmaya hazırız diyor. Dolayısıyla sayın Cumhurbaşkanımız "Türkiye şununla konuşmaz, bununla konuşmaz" demiyor. Ve bunu 27 Kasım 2019 Libya anlaşmasının hemen arkasında yaptı. Dolayısıyla ben Türkiye'nin görüşmeler yapmasının yönünde bir engel bulunduğunu düşünmüyorum. Türkiye kimseyle görüşmek istemiyor diye bir pozisyonda değil. Türkiye ile görüşmek istemeyenler olabilir. Bizim de onlara bu durumu, oluşabilecek faydaları anlatmamız gerekir. Bunun kendi millet, halk, devletlerinin menfaatlerine olacağını kamu diplomasisi ile anlatmamız lazım. Aslında onların bunu kendilerinin algılamış olması lazım ancak maalesef bu olmuyor. Bunu anlatmak Türkiye'nin üzerine düşüyor."
-
Korkusuz 4 yıl önce Şikayet EtCihat yayci pasamiza Tesekkur ediyorum.Allah razi olsun boyle vatan sever pasalarimizin sayesinde ayaktayiz.Beğen Toplam 5 beğeni
-
zeki 4 yıl önce Şikayet Ettürkiye sisiyi devirmek istiyor k, o yüzden mısır tc ile anlaşmaz yunanistan cumhuriyetini desteklerBeğen Toplam 2 beğeni
-
Vatansever 4 yıl önce Şikayet EtVALLAHİ BRAVO.. HELAL OLSUN. ÇOK GÜZEL AÇIKLAMIŞ.. SELAMLAR SAYIN YAYCI.. TEŞEKKÜRLER.. Adamsın..Beğen Toplam 5 beğeni
-
osman16 4 yıl önce Şikayet Etçok güzel açıklamışBeğen Toplam 4 beğeni
-
Mustafa 4 yıl önce Şikayet EtEvet, herkes birlik olmalı, fakat şu içimizdeki millet düşmanları, asla ülkenin menfaatlarını, düşünmeyecektir, olmazsa onları egale etmek lazımBeğen Toplam 9 beğeni